TATAR
TÜRKLERİ
Yazan ;
ABDULKADİR KAÇAR...
BİZ BİZNİ TANISAK BİZGE UŞASAK
AYUVMAN KITAYGA BOLMAZEDİK UŞAK
ŞİMDİ CAVUN CAVDU KÜNEŞ GÖRÜRÜMÜY ,
BİZNİ KURTARACAK KELECEK KUŞAK...
( ÖNSÖZ...)
Bu çalışmamda, Tatar Türklerinin karakteristik özelliklerini; hayli azalmasına karşılık, çok küçük bir azınlık tarafından konuşulan dillerini anılarda yaşatılan, hala yaşatılmaya çalışılan karşılıklı atışma anlamına gelen Şıńglarını ;(dörtlük mani - şiirlerini ): Özdeyişlerini, Deyimlerini, Bilmecelerini, Fıkraları topladım...
Orta Asya dan yüzyıllar boyunca dilden dile dolaşarak; Anadolu ya kadar gelen, bin yıldan beri bu topraklarda yaşayarak günümüze kadar ulaşan bu güzellikleri ;
-Alim unutur, kalem unutmaz...Özdeyişine uygun olarak belgeselleştirmeye çalıştım...
Doğduğumdan beri aile içinde, konuştuğumuz; bu gün bile kardeşler, akrabalar arasında bir olayı, bir eylemi, bir başarısızlığı, ya da hatırlı konukları sunulan yemeklerle ilgili duygu düşüncelerimizi anlatırken hala sürdürdüğümüz, TATARCA Türkçesiyle anlattığımız; (günümüz türkçesinde tanımlayamadığımız) bu güzellikleri; hafızası pırıl pırıl olan, yaşlı orta yaşlı genç - akıllı insanlardan derleyerek, ama daha da çok öz bilgi hazinemden de yararlanarak yazmaya çalıştım...
Kitabımı hazırlarken en büyük desteği aldığım, en büyük bilgi birikimini bana cömertçe sunarak bu kitapta inanılmaz katkısı olan İsmail Amcamın torunu Habibe TUNCER(Kaçar)’a ayrıca teşekkür ederim...
Yaşamım boyunca geliştirip, varsıllaştıracağım bu dosyayı, benden sonra ellerine geçecek akrabalarımın ve soydaşlarımın çeşitli eklemelerle, İnsanlığın en üstün nitelikli bireyleri olan TATARLARIN, bu kültürlerini gelecek nesillere aktarmalarını vasiyet ediyorum......Abdulkadir KAÇAR...
3 Şubat 2007
....
TATAR TÜRKLERİNİN KAREKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ ;
Dünya İmparatorluğu kuran; Cengizhan ın Efsanevi savaşçıları olan; içinden geldiğim; ana dilim ve yaşama biçimim olan;Tatar Türklerinin geleneklerini- yaşama biçimimizi, dilimizdeki incelikleri, şimdi daha iyi analiz ediyorum; daha akılcı bir açıdan derinlemesine bakıyor, Tatar Türkleri nin tüm insanlık tarihi içindeki yerini daha somut biçimde ortaya koyabiliyorum.....
Tatarlar Türkleri renk, cins, dil, din, tip, parti, mezhep, sosyal statü, politik güç, varsıllık – yoksulluk ayırmadan; her insanı eşit görür eşit sayar...Her insanın aynı derecede sevgiye, saygıya, değere sahip olduklarına inanırlar...
Aynı duygularla kendilerine bakılmasını, değerlendirilmesini, saygı gösterilmesini, eşit davranılmasını, sevgi gösterilmesini isterler...
Tüm dünya insanları; TatarlarTürkleri için kocaman bir ailedir...Tüm babalara babamız, tüm annelere annemiz; tüm çocuklara kendi çocuklarımız kadar saygı gösterip hürmet ederler....
Hangi kültürden gelirse gelsin; renk, cins, dil, din, ırk, mezhep ayırmadan, tüm dünya insanlık ailesi bizim öz kardeşimiz, öz anamız, öz babamız, öz çocuğumuz, öz akrabamızdır...
Dünyadaki tüm çocukları kendi çocuklarımız gibi sever, sayar, yardım eder, onları korur kollarız..Başarılı olmaları için, iç inden çıktıkları topluma yararlı bireyler olmaları için her türlü yardımı yaparız...
Yardım etmekte sınır tanımayız...En değerli varlığını hiç tanımadığı insanlara sunmaktan, paylaşmaktan en yüce onuru duyarız...
Mert tir; dürüsttür; sır saklar; delikanlıdır; yiğittir; yüreği insan sevgisiyle doludur; TATAR Türkleri ölür de sırrını vermez...
Entrika, politika, hile, üçkağıtçılık bilmez; bunları öğrenmek isteğinde bile bulunmaz....Çeşitli nedenlerle bu türlü kötü yolları bilenler de bunları asla yaşamına uygulamaz...
Kimseyle yarış etmeyiz....Yarışlarımız hep kendimizledir..
Kendimizi geçtiğimiz de tüm insanları geçmekten daha büyük gönenç duyarız...
Başarmanın motoru çalışmak, daha çok çalışmak, durmadan – dinlenmeden son nefesimize kadar çalışmak ve üretmek olduğunu biliriz ; yaptığımız işi yüzde yüz başarı, sıfır hatayla ve coşkuyla yerine getiririz; bunun için zaman, mekan, ortam, koşullar, önemli değildir...
En olumsuz, en verimsiz, en kötü koşullarda bile sınırsız yaratıcılığımızı hep ortaya koyup inanılmazları başarma konusunda rakip tanımayız...
Kimseyi kıskanmayız; kıskançlığın kıskacına hiçbir bir zaman düşmeyiz...
Kimsenin dedikodusunu yapmayız; dedikodu yapanların yanına yaklaşmayız; bu şekilde davrananların yanındaysak anlattıklarını duymamak için hızla kaçıp uzaklaşırız...
Kimseyi hor görmeyiz; yaptıklarının boyutu ne olursa olsun; en küçük bir pişmanlık gösterenleri, özür dilemeleri durumunda boyutları ne olursa olsun; kusur işleyenleri inanılmaz biçimde affeder bağışlarız...Gerekirse, yanlış anlaşıldığız için özür de dileriz..
Kimseye kin/öfke duymayız; kindarları dost edinmeyiz...
Kin/öfke duyanlardan hemen uzaklaşırız, bir daha da ilişki kurmayız...
Çocuklarımıza kin/öfke sözcüğünü bile öğretmeyiz, onların, bu ilkel duygudan uzak kalması için çabalarız...Çocuklarımızın yüreklerini tüm dünyaya yetecek hatta artacak kadar büyük sevgilerle doldururuz...
Kimseye sırtımızı dönmeyiz; sırtını dönenlere asla ihanet etmeyiz...
Kimsenin ekmeğiyle oynamayız; ekmeğimizle oynanmasına asla izin vermeyiz..
Kimsenin malını – mülkünü – sosyal statüsünü kıskanmayız... Birisi mal aldığında ondan çok seviniriz; birisi sosyal statüsünü yükseltmeyi başardığında onu ilk kutlayan biz oluruz...Onun sevindiğinden daha çok sevinir coşarız...
TATAR Türkleri hiçbir koşulda yüz kızartıcı suçların başında gelen hırsızlığı yapmaz...Hırsızlık yapanları aramızda barındırmayız. Hırsızlık yapanları dışlarız; dışlayamasak da uzaklaşır ve bir daha görüşmeyiz...Evinin kenarından bile geçmeyiz...
Tatar Türkleri yaşadıkları beldelerde; evlerin kilitleri yoktur...Kapıları açıktır; hırsızlık olaylarına Tatar Türkleri tarihi boyunca hiç birinin hırsızlık yaptığına, hırsızlığa teşvik ettiğine asla rastlanmamıştır...
Kimsenin namusuna kem gözle bakmayız; Kimsenin de bizim namusumuza ters bakmasına izin vermeyiz; namusumuzu canımız pahasına koruruz...Tatar Türklerinin yaşadığı beldelerde; namusa yönelik herhangi bir sataşma ; birisinin eşini kaçırma, ırza geçme , cinayet işleme gibi olayları yaşanmaz...
Tehdit, şantaj, cana yönelik saldırımız yoktur...
Gasp, darp,yapmaz Tatarlar...
Cinayet işleyen Tatar Türkü yoktur...
Kimseyle kavga etmeyiz; kavga en basit, en ilkel, en sıradan bir görüntü verip, iki tarafı da insan olmaktan çıkartıp hayvanlaştırır...
Kimseye küfür etmeyiz...
Kırılana; dökülene; yanana; çalınana; telef olana; yitirilene; acımayız, hiç ama hiçbir zaman kızmayız; üzülmeyiz, bozulmayız,
hayıflanmayız, kinlenmeyiz...
Çocukla çocuk; büyükle büyük olmak sözünü uygulayan ve dünyaya mal edenler bizleriz...En küçük çocuğun düşüncelerine bile dünyanın en büyük filozofunun düşünceleri kadar önem veririz...Çocukların bazen büyük insanlardan daha bilgece düşünüp daha doğru ve dolu dolu konuştuklarına inanırız, bu şekilde davranan çocukları överiz, onların gelişmesine gerekli katkıları yaparız..
Bir çocuk dünyaya geldiğinde; o çocuk o beldede, o köyde, o kentte, o sokakta yaşayan tüm TATAR TÜRKLERİ nin öz çocuğudur gibidir...Herkes sanki kendisinin bir çocuğu olmuş, kardeşinin çocuğu olmuş, ablası doğurmuş, abisinin bir çocuğu olmuşçasına coşar sevinir.....O çocuğu korur, kollarız...Sahip olduğumuz her türlü olanakları ona ve tüm çocuklara sunmak için birbirimizle yarış ederis...Herkes ona sınırsız sevgi, büyük ilgiyle, gıptayla, bakar....Sahip olduğu( yiyecek-içecek, giyecek, oyuncak, ya da mevsimine göre başka bahçelerde bulunmayan meyveleri sebzeleri, aklınıza gelen her şeyi ) sınırsız olanakları sunar...Herkes gücünün de üstünde bir özveriyle o çocuğa kendi çocuğu gibi, besler, tehlikelerden korur, kollar , büyütür ve topluma kusursuz ve en yararlı birey olması için çalışıp çırpınıp durur...Eğitim yaşamında karşılaştığı, günlük tüm sorunlarının çözülmesine her tatar canla başla yardımcı olur...
Çocuklara hep sevgiyle; hep övgü dolu sözlerle yaklaşırız..Asla küfür, hile, kin, nefret, cinayet, hırsızlık, sahtekarlık gibi insanı zor duruma düşüren davranışlardan söz etmeyiz....
Parayla alınıp satılan değerler çevrede bulunanlarca çocuğa ücretsiz olarak sunulur....Paranın anlamı ve değeri asla hissettirilmez...
Büyüklere saygı konusunda; eşsiz bir yüceliğe ve sınırsız hoşgörü ve sınırsız erdemlere sahibiz...Anne – babası yanında yaşlanıp öldüğünde en büyük zenginliğe, en büyük erdeme ulaşmış sayar TATAR Türkü kendisini...
Sürekli sevgiyle; her şeye, yer yere, her insana, her olaya, evrene her koşulda sevgiyle ve hayranlıkla sanki son kez görüyormuşçasına bakarız ...
Yaşamın geçiciliğini; yüzde yüz biteceğini asla aklımızdan çıkartmayız...Mal, mülk para, şöhret, sosyal statü gibi konuların geçici olduğuna inanırız....Bu nedenle insanları kırıcı, evrene zarar verici, diğer canlıları yok edici, şekilde asla davranmayız...
İnsanların hep yüceltici, hep olumlu yönde geliştirici, hep olumlu yönde ilerlemesi için; annesinin babasının teşvik etmediğinden daha çok teşvik ederiz; onun doğru ve erdemli yolu bulması için elimizden gelen her şeyi yaparız...
Sahip olduğumuz; insanı iyiliğe, daha çok çalışmaya, daha çok üretmeye, bilgeliğe, yöneltecek erdemli bilgileri karşılık beklemeden paylaşırız...
Yaşama, mesleğe, çalışmaya dair elde ettiğimiz ve bazılarının Sır diye gizlediği, bilgileri isteyen tüm insanlarla paylaşırız; bizi başarıya ulaştıran bilgileri isteyen herkese veririz....
Aynı bilgilerin, aynı şekilde onları da başarılı olmaları için sevinerek veririz, hatta uygulamalarında bulunarak onları daha çok teşvik ederiz...
Yaşadığımız olumsuzlukları sık sık örnek olarak verip; düştüğümüz hatalara sıkıntılara başkasının düşmesine her zaman, her koşulda ve herkese örnek ve engel olmaya çalışırız; bu kişilerin olumludan, iyilikten, erdemden, hoş görüden yana yönelmeleri için uğraşırız...
Kendimize hep doğru, iyi, erdemli, ahlaklı, bilge insanları örnek olarak alırız....Bizden önce yaşamış akıllı insanların, filozofların görüşlerini kendi yaşamımıza harfiyen uygularız, bundan da büyük gönenç duyarız...
Anatomik yapımız gereğidir çoğunlukla ama; yüzümüz sürekli gülümseme halindedir...Ama her TATAR Türkü gelenek ve göreneklerimize uygun olarak dünyaya hep olumlu bakar her şeyi affederek yaşama gülümseyen bir yüzle bakar...
En olumsuz; en kötü; en giderilemez olaylar karşısında bile erdemlerimizi bozmayız;en büyük olumsuzluklar ve uğradığımız zararlardan ortaya çıkan konularda; işin gülmece boyutuna bir şeyler bulup kendimizle dalga geçip – alay edip güleriz, diğer insanları da güldürmeyi başarırız...
Yabancılara karşı inanılmaz saf, dürüst, güzel, olumlu bozulmamış, pırıl pırıl tertemiz düşünceler besleriz; onlara bu saflıkla yaklaşırız; onların sorunlarını çözmek, ikramda bulunmak, yaşamlarını kolaylaştırmak konusunda TATARLAR Türkleri olarak birbirimizle yarışırız...
Evimize bir konuğun gelmesi; yeni birisinin çevremizde bulunması; yeni birisiyle tanışmak; en büyük sevincimiz/ bayramımızdır....O kişinin mutlu olması için elimizden geleni fazlasıyla, fedakarca, özverili biçimde yaparız...
Övücü sözler söylemek; olayların olumlu yanlarından bakarak , güzellikleri görerek insanları onore etmek yaşı ve kimliği ne olursa olsun tüm insanları onurlandırmak için sözler söylemek en büyük erdemimizdir...
Paylaşmak; adaletli davranmak; kimsenin hakkına el uzatmamak; yetim hakkına olabildiğince özen göstermek, hakkına razı olmak; gönül almak; gönüllerde yer etmek; yaşama biçimimizdir...
İkramda bulunmak; karşılıksız hediyeler vermek(almayı asla düşünmeden ); en büyük sevincimizdir...Hiç bir karşılık beklemeden birisine bir armağan verdiğinde, ya da ikramda bulunduğunda TATAR Türkleri mutlulukların zirvesine çıkar...
Paraya her çağda efendi oluruz; onun tutsağı olmak; onun efendimiz olması demek; onursuzlaşmak, sıradanlaşmak, aşağılık bir varlık haline getireceği için bunu asla kabul etmeyiz...Bu şekilde davranışın da ölümle eş değer olduğuna inanır paraya hak ettiğinden fazla önem vermeyi...
Dünyanın en iyi barışçıl, en özgürlükçüsüyüz; ancak yurdumuzun birliği- bütünlüğü, milletimizin özgürlüğü – ülkemizin bütünlüğü , milletimizin huzuru ve gönenci söz konusu olduğunda da dünyanın en eşsiz savaşçıları oluruz...
Devleti sevmek;
Milleti sevmek;
Yurt uğruna ölmek;
Bayrağı sevmek , uğrunda ölmek;
Devletin güvenlik güçlerine saygı temel ilkelerimizdir...
Tatarlar bu evrende, özgürlük için barış içinde yaşamak ve yaşatmak için inanılmaz bilgi, deneyim, yetenek, çalışma hırsı ve azmine sahiptirler..
Tarih bunun inanılmaz örnekleriyle doludur...
Abdulkadir Kaçar...
KIRIMDAN GELİŞ ÖYKÜLERİ....
YELLİBEL KÖYÜNÜN TATAR TÜRKLERİ...
(Cengiz Han ın efsanevi savaşçılarının yurdu...)
1870 ler... Kırım hala Osmanlı toprağıdır....İmparatorluk pek çok cephede savaşmakta her yandan yara almakta, insanlık tarihinin gördüğü en uzun ömürlü 600 yıllık devlet yıkılma sürecinin tüm sıkıntılarını yaşamaktadır...
Vefa dedem(Babam yunus kaçar ın babası) bıyıkları yeni terleyen bir delikanlıdır...Kırım da dedemin babası kardeşleriyle, değirmencilik yapmaktadırlar... Çağlarının en ileri gelen, en çok para kazanan, parasal olarak oldukça varsıl sayılan bir ailedir Vefa dedemin ailesi...Doğup büyüdükleri Kırım da soyadları BAVULBEG ya da BAVLUBEG, (Yani beye bağlı soy, sülale )olarak çevrelerinde çok sevilen, çok akıllı, çok çalışkan, çok saygın bir ailedir....
Değirmenciliğin yanı sıra sahip oldukları binlerce dönüm Topraklar çok verimlidir; mısırların boyu evlerin boyunun iki katına çıkmakta; koyunlar, günde iki defa sağılmaktadır....
600 yıl süren Osmanlı nın yok olmasını bekleyen Rus lar, sürekli Kırım Türkleri üzerine baskı yapmakta, Türk soyunun, topraklarını terk etmesini istemektedir...Türk topraklarına göz koydukları için, her türlü entrikayı, tehdidi, şantajı yapmaktadırlar.....
Ve ”RUS TELİ KESTİ “ haberi üzerine, dinlerinin, namuslarının ellerinden gideceğine inanan dedemin babası ve Tatar Aileler; Türk boyları;
-Aktoprak a (Anadolu ya ) göçmeye karar verirler...
Önce, Kırım ın iç bölgelerindeki Tatarlar, mallarıyla, at arabalarıyla, koyunları, atları ve tüm varlıklarıyla birlikte Karadeniz sahillerine inerler...
Bunların arasında bıyıkları henüz terleyen 12-13 -14 yaşlarında olduğu tahmin edilen dedem Vefa, ileride eşi olacak, aynı yaşlarda Müsemma ninem de bulunmaktadırlar ....
Aileleri Kırımın Karadeniz sahillerinde Rus ların etkisinin geçtiğini hissederek, diğer boylar gibi ile birlikte ev tutup, erzak alırlar...Yaşamaya burada bir süre kalmaya gelişmeleri beklemeye karar verirler....
Rusların Karadeniz sahillerine doğru ilerlediği haberi gelince, içlerinde dedemin babasının da bulunduğu binlerce Tatar aileleri, atlarının koşumlarını söküp, sahip oldukları her şeyi orada bırakıp, gemilerle önce Köstence limanına gelirler; oradan da İstanbul a, Aktoprak‘ a Akyurt a Anadolu ya yani İstanbul gelmişler.....İNGİLİZ DAYI lakaplı bir konakta bir süre konuk edilirler, ağırlanırlar....
Vefa Dedem Kırım a geri dönmeyi düşünmüş ;
-Kırım da zengindin, burada yoksullaştım, fakirleştim ben ülkeme, bıraktığım Kırım daki topraklarıma geri gideceğim...Artık dayanamıyorum...demiş...
Geri dönmeye kesin karar verdiğinde; İstanbul daki bir camide Cuma namazında bir hoca vaazında şöyle demiş ;
-Albayrakla gururlu biçimde bu ak topraklara geldiniz hoş geldiniz; 40 sene içinde ölürseniz şehitsiniz; ama geri dönerseniz kara bayrakla gidersiniz...
Vefa Dedem, hocanın bu dokunaklı vaazından sonra Kırım a geri dönmekten vazgeçmiş...
Osmanlı devleti, Kırım dan gelen Tatar ları ülkenin çeşitli yerlere göndermiş... Dedemler de gemiyle, Tarsus un( Frengülüs)- bu günkü adıyla ÇİÇEKLİ köyüne gelip kısa süreli olarak yerleşmişler...
Kırımın serin ve saf havasına alışık olan dedemler buradan fazla hoşlanmamışlar, Ceyhan a gelmişler ovaya yerleşik düzene geçmeye karar vermişler; O zamanlar bataklık ve ulu ormanlarla kaplı olan Ceyhan ovasında yüzlerce, binlerce dönüm tarla açmışlar...
Sivrisinekten şikayetleri bitmemiş; bir yandan sıtma, bir yandan sıtmadan ölen insanları görünce; bu kez Kırım ın yüzey şekillerine benzeyen, Ceyhan a 19 kilometre uzaktaki bu günkü YELLİBEL Köyünün bulunduğu yere gelmişler...Roma ve Bizans tan kalan kale – kilise den oluşan tarihi ören yerini görünce ;
-Burası kötü olsaydı, küffar (kafirler ) binlerce yıl önce yerleşmezlerdi...diye köyü kurmaya karar vermişler...
İlk kazmayı Vefa Dedem vurmuş bu günkü yıkılan evimizin yerine ilk evi o yapmış; İkinci evi de, yine kız kardeşi tarafından akrabamız olan (Kaliy akay - Halil Yalçın lar ) yapmışlar...
Yıllarca iki ev olarak yaşamışlar...Bir un eleği varmış, iki ev bunu ortaklaşa kullanıyorlarmış...
Daha sonra akrabaları, tanıdıkları yüzyıl içinde buraya gelip gelip yerleşmişler...
Dedem kısaca boylu , sarısın , gök mavisi gözlü , çok enerjik , spor yapılı, ve çok çalışkan bir kişiymiş...Öküzlerle çalışırken, onları dinlenmeye bıraktığında kendisi çalışmayı sürdürürmüş, öyle güçlü, öyle çalışkanmış...
Vefa Dedemin; Yunus( Babam), Fatma(Patiy), Rukiye, Yakup, Yusuf, İsmail isimli çocukları kurdukları Yellibel köyünde dünyaya gelmiş...Ayrıca İki kızı nedeni bilinmeyen bir hastalıktan aynı günde ölmüş...
Yakup amcam Çanakkale de şehit olmuş...
Yusuf Amcam delikanlıyken, tarladan köye dönerken üstünde bulunduğu atın yularını beline bağlamış, at ürküp kaçarken, ipi çözmek için uğraşırken uçkurunu çözmüş, at köyün 3-4 kilometre uzağından hiç durmadan eve kadar dörtnala gelirken, Yusuf amcam parça parça olmuş feci biçimde ölmüş...
İsmail Amcam Çanakkale Gazisidir.....
Amcam, devletin kendisine vermek istediği gazilik maaşını ve madalyasını istememiş...Köylüler ısrar etmişler;
-Sen gazisin, ananın ak sütü gibi gazilik madalyası ve maaşını al ,devlet veriyor...demişler..Amcam ısrarla reddetmiş;
-Ben namusum, bayrağım, vatanım için görevimi yaptım...Devletime karşı görevimi yerine getirdim, bunu yaparken hiç bir beklentim yoktu...demiş...
Amcam, devletin kendisine vermek istediği gazilik maaşını ve madalyasını istememiş...Köylüler ısrar etmişler;
-Sen gazisin, ananın ak sütü gibi gazilik madalyası ve maaşını al ,devlet veriyor...demişler..Amcam ısrarla reddetmiş;
-Ben namusum, bayrağım, vatanım için görevimi yaptım...Devletime karşı görevimi yerine getirdim, bunu yaparken hiç bir beklentim yoktu...demiş...
Ve o yıllarda Yellibel Köyü nde devasa ormanlar varmış; kaplan yaşarmış...Bu gün bile köyün batısındaki Çelemli ye doğru tepelerin ismi hala KAPLAN TEPE diye tanımlanmaktadır...
1950 li yıllarda devlet Selanik ten gelen göçmenleri de köyün aşağı mahalle denilen bölgesine yerleştirmiş...
Bu gün yaklaşık olarak 125-130 yıllık olan Ceyhan a 19 kilometre uzaklıktaki Yellibel Köyü nde hala akrabalarımız vardır...
Yellibel Köyünde doğmuş, büyümüş, ilkokulu bitirmiş birisi olarak; dedemle, babamla, soyumla TATARLAR la her zaman gurur ve onur duydum...
İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük dünya imparatorluğunu kuran ünlü hakan Cengiz Han ın Efsanevi savaşçıları olan TATARLAR,, Kırım daki geleneklerini, göreneklerini, törelerini yaşatmak için; bırakıp gelmek zorunda kaldıkları topraklara, oradaki varsıllıklarına özlem için; dedemin kurucusu olduğu; Yellibel Köyü nde,her yıl TEPREŞ isimli ( doğanın depreşmesi uyanması anlamındaki ) bahar bayramı etkinlikleri yapılmaktadır...
Bu etkinliklere katılmak için Türkiye nin hatta dünyanın her yanından Tatar TÜRKLERİ gelmektedir...Bu bahar bayramı her yıl coşkuyla, heyecanla beklenmektedir...Her TATAR TÜRKÜ için bu bayrama katılmak milli bir görevdir ....
ABDULKADİR KAÇAR... 2007
....
GERÇEK KAHRAMANLAR
ÇANAKKALE ŞEHİTİ VE GAZİSİ 2AMCAM...
1870 lerde Kırım dan önce İstanbul a, sonra Frengülüs(Tarsus un Çiçekli Köyüne gemiyle) gelerek Ceyhan ın Yellibel Köyünü kuran Vefa Dedemin İsmail, Yakup, Yunus, Urkiye Fatma isimli çocukları olmuş...
İsmail ve Yakup Amcam Tatar TÜRK geleneklerine göre hemen aynı ayda evlenip, yuva kurmuşlar....Her ikisinin de aynı anda birer erkek çocukları dünyaya gelmiş...
Geleceğin ve umudun en büyük garantisi olan iki erkek çocuğun dünyayı gelmesi aileyi büyük sevince boğmuş.... Evdeki ocak başının bir yanına İsmail Amcamın oğlu Hasan ı, diğer yanına Yakup Amcamın oğlu Hüseyin i yatırmışlar...
Aile tam sevinç ve mutluluktan coşarken aynı gün Osmanlı devletince seferberlik ilan edilmiş...İki amcam aynı anda ve birlikte askere çağırılmış...
İsmail Amcam, yeni doğan çocuğunun yüzüne bile bakmadan; seferberlik çağrısına uyup hemen yola çıkmaya karar vermiş ve bunun için hazırlanmış...
Müsemma ninem;
-İsmail oğlum, yeni doğan çocuğunun yüzüne bir bak bir gör askere öyle git... demiş...
İsmail Amcam da ;
-Benim derdim çocuk / mocuk değil....Vatan elden gidiyor...Benim orduya yetişmem gerek...Savaşarak yurdumu kurtarmam gerek demiş...
Annesinin ısrarına karşın dünyaya gelen oğlu Hasan ın yüzüne bile bakmadan Yakup Amcamla birlikte Ceyhan Askerlik Şubesine teslim olmuşlar....Oradan da Çanakkale ye savaşmaya gitmişler....
Çanakkale yi geçilmez yapan, insanlık tarihinin gördüğü en büyük savaşında 20 haneden oluşan Yellibel Köyü tam 12 şehit vermiş....
İki amcam Çanakkale de gece gündüz demeden yemeden / içmeden aylarca savaşmışlar...Yeterli cephane yok, yeterli gıda yok ama ona rağmen durmadan kahramanca savaşarak sayısızca düşman askerlerini yok etmişler....
İsmail Amcam çok iyi bir atıcı olduğu için bir kurşunla iki bazen de üç düşman askerini birden yere seriyormuş.... Öyle ki; iki tüfeği çaptan düşürmüş...Yani, tüfekler İsmail Amcamın kullanması karşısında iflas etmişler...Namluları lale gibi açılıp işe yaramaz hale gelmiş...
İsmail Amcam düşmanların attığı top güllelerinin yanında saçtığı toprağa üç kez gömülmüş, üçünde de yara almadan toprağın altından çıkıp yeniden savaşmayı başarmış...
-Öldürmeyen Allah öldürmez..dermiş...
Öyle zamanlar gelmiş ki; her gün, sadece bir kuru incirle 24 saat savaşmışlar... Düşmanlar, su kuyularının ağzını zincirlerle kapatmışlar...İsmail Amcam gelip ;
-Ya Allah...diye zincirli taşı kaldırıp öteki tarafa koymuş...Askerlerimiz doya doya su içmişler....Öyle gelişmiş, öyle güçlüymüş...
Aylarca süren savaşlarda yüz binlerce asker ölmüş...Onların kanı derelerden su olup akıyormuş..
Su sıkıntısının inanılmaz boyutlara ulaştığı bir savaş gününde İsmail Amcam; saatler süren savaş sonunda susamış...Su yok ne yapsın? Cesetlerin arasındaki su birikintisinin üstüne mendilini serip, gözünü kapatıp kanlı suyu içer içmez hemen istifra etmiş....Türk askerleri susuzluktan kırılıyormuş; topal bir düşman askeri bir fıçı su getirip vermiş...Türk askerleri düşman askerine;
-Allah sana iman nasip etsin diye gözlerinden öpmüşler...O düşman askerinin gözlerinden öpenler düşüp düşüp bayılmış....
Bir parça hayvan derisi bulmuşlar; ateşe atmışlar, kıllı tarafı derinin içine bükülmüş...Saatlerce kemirmelerine karşın yiyememişler...Öyle açlık çekiyorlar, öyle susuzluktan bayılıp düşüyorlarmış ki; atların pisliklerinin arasından tüm arpaları bulup elleriyle temizleyip yiyorlarmış...İsmail babama, oğluna, yakınlarına amcamın anlattıklarına göre; Türk askerleri düşman saldırılarından daha çok açlıktan ölmüş...
Cephede çatışmaların en yoğunlaştığı sıralarda; İsmail amcam en ön sırada koşarak düşman askerlerini ikişer, üçer yere seriyormuş...Yakup Amcam, onu yavaşlatmak, durdurmak için İsmail Amcama ;
-Abi yavaş git...Çarığımın bağı çözüldü...diye bağını kesiyormuş...
İsmail amcam, biraz durup kardeşinin çarığının ipini bağlıyor, sonra yine en önde aynı hızla ve usta atışa devam ederek düşmana saldırıyormuş... Biraz sonra Yakup Amcam,
-Abi , mataramda su bitti...diyormuş...
İsmail amcam yine biraz geride kalıp, matarasından kardeşi Yakup a su içiriyor, sonra yeniden en ön saflara geçip düşmana kurşun yağdırıyormuş...
Yakup Amcam Çanakkale savaşında şehit olmuş...Oğlu Hüseyin de yaşamamış...Yellibel Köyündeki karısı da Adana nın Kürkçüler Köyündeki ( Yusuf Hoca nın karısı Emine Ablanın anası olacak olan ) birisine verilmiş... Müsemma nenem; şehit olan oğlu Yakup un dul kalan gelini başka bir köye giderken ;
-Yakup um, oğlum savaşta değil de şimdi öldü...diye ağlamış...
Yaklaşık 253 bin şehit verdiğimiz aylarca süren Çanakkale Savaşı zaferle sonuçlanmış...Ama devlet o kadar yoksul, asker o kadar inanılmaz aç ve sefilmiş ki; İsmail amcam bir arkadaşıyla Çanakkale den yürüye yürüye; dağları taşları aşa aşa; Ceyhan ın Yellibel Köyüne dönmüş...Saçları, sakalları bir birine karışmış ve tanınmayacak haldeymiş...
Çocukluğunda ektiği incir bahçesinden(Kale dediğimiz antik kalıntının olduğu ) incir yediğinin farkında bile değilmiş...
-Acaba bahçe sahibi bizim incirlerini yediğimizi görse kızar mı? diye korkuyormuş...
Daha sonra kendi köyüne, kendi bahçesine geldiğini fark etmiş...Müsemma ninem ( yani annesi) onları bahçede görmüş;
-Kurtiy ( köyün tutması – deli adam ) geldi...demiş...
Hanımı Habibe, İsmail Amcamı gözlerinden tanımış;
-Ana bu Kurtiy değil, Oğlun İsmail...demiş...
Savaşa giderken yüzüne bakmadığı, kundakta bıraktığı hasan 3-4 yaşına gelmiş...
Babası yani İsmail Amcam Hasan savaşta olduğu için çok şımarık büyütülmüş...Hasan isteklerinin yapılması için topuklarından kan gelinceye kadar yere sürtermiş...
-Baban geldi Hasan...demişler...
Çocuk Hasan babasını önemsememiş; İsmail amcam, oğluna bir sert tokat atınca; Hasan;
-Babanın ne demek olduğunu o zaman anladım...demiş...
İsmail amcam evinde traş edilmiş, yeni elbiseler giydirilmiş, yemek yemiş, aradan saatler geçmiş, birden ;
-İncir bahçesinde ( Kale de ) bir arkadaşım kaldı...diye aklına gelmiş...O arkadaşını da çağırmışlar, o da yıkanmış, yeni elbiseler giydirilmiş....
Ceyhan ın Yellibel Köyüne kardeşi Yakup şehit, kendisi de gazi olarak dönen İsmail Amcam, artık köyün en otoriter kişisi olmuş..
Her türlü etkinlikte en önde yer almış...
Her konuda kendisinden akıl sorulur olmuş...
Sinsin oynarken ayağı kırılmış ...
Çanakkale de savaştığı sırada komutanı Enver Paşayı çok severmiş...O nedenle oğlu Hasan ın çocuklarından birisinin adını Enver koymuş....
Köye bir cere satıcısı gelmiş; kahvehanede Enver paşa nın aleyhinde konuşmaya başlamış; İsmail Amcam çok fena kızmış....İyi bir dayak atmış cereciye....Cereci Söğütlü çeşmenin kurnasından su içerken çenesi kırılmış...Atı kaçmış , arabası devrilmiş...Cerelerinden birisi bile sağlam kalmamış...
Ceyhan ın Yellibel Köyünde bu gün bile birbirlerine kızan insanlar;
-Senin ağzını cerecinin ağzına döndürürüm...diye özdeyiş olarak yıllardan beri kullanılır...
ABDULKADİR KAÇAR...
YELLİBEL KÖYÜNÜN İLK AİLELERİ....
(SOY KÜTÜĞÜ)
Yellibel Köyünün bu günkü yerinde; 1870/80 lerde aslında böyle bir köy yok....
Kırım dan gelip çukurova ya(ovadaki Ceyhan yanında yeniköy e ) yerleşen aileler; sivrisineklerin saldırısı sonucu; yüzey şekilleri geldikleri Kırım ı andıran daha yüksek yerlere taşınmaya karar vermişler...Ön keşiflerden sonra, köyümüz içinde olan bu gün bizim arsamız olan 2000 yıllık antik kaleyi görünce ;
-Küffar burada yaşamış...Biz de yaşarız...diye çukurova daki yakınlarını alıp bu günkü köyümüzün boş olan arazisine ilk önce iki aile gelmiş...
YELLİBEL KÖYÜNÜN İLK AİLELERİ
1.Aile; dedem Vefa Akay; karısı ninem Müsemmabay..(Kaçar soyadımızı yıllar sonra almışlar...)
2.Aile; Seyit Osman (müsemma ninemin kardeşi) ve eşi zeminabay(Yalçın olan soyadlarını yıllar sonra almışlar...)
3.Aile; salimakay: karısı Leylabay( Coşkun olan Soyadlarını yıllar sonra almışlar...
4.Aile; Kurtnebiakay karısı Zeyneygül(Kurt soyadını yıllar sonra almışlar...)
5.Aile; Adil Akay karısı miyremdaday(Kayıgısız soyadını yıllar sonra almışlar...)
6.Aile; Süleymanakay karısı;Zareabay(Kahraman soyadını yıllar sonra almışlar...)
7.Aile; ömerakay karısı inzilabay(Türkkan soyadını yıllar sonra almışlar...)
8.Aile; Abdullah karısı Emine (Kandemir soyadını yıllar sonra almışlar...
9-Aile; Abdullahakay karısı melvadabay(İlkmen soyadını yıllar sonra almışlar...)
10.Aile; Süleyman karısı Zeynepcengiy(Aydın soyadını yıllar sonra almışlar...)
11.Aile; mollanın çocuğu adem ağa eşi Refiye (Güleç soyadını sonradan almışlar...)
12.Aile; saraçlardan Kerim Çakar karısı Hatçedaday...(Çakar soyadını sonradan almışlar)
13.Aile; Kalaycı İzzet hanımının ismi sebilabay...(Hayırkuş soyadını sonradan almışlar...
14.Aile ;Aliosman.karısının ismi hayriye (Sarışın soyadını sonradan almışlar...
15.Aile ; Abdurrahman karısının Alişağa nın kızı(Serçe soyadını sonradan almışlar...)
16.Aile; Hacıyakup, karısının adı Ayşe...(Konak soyadını sonradan almışlar...
17.Aile Mehmetakay eşinin adı bilinmiyor...(Kurt soyadını sonradan almışlar...
18.Aile ;Kesikli İsmail, karısı Kerimabay ...(Yaylagülü soyadını sonradan almışlar...
19.Aile ismail, eşinin adı; ayşe...(Yıldız soyadını sonradan almışlar...)
20.Aile ; Hacı İbrahim; karısın ismi bilinmiyor.. Yunusu efendi, eşinin adı bilinmiyor(Türker soyadını sonradan almışlar...)
21.Aile Hasan karısı zeliha(Pınarbaşı soyadını sonradan almışlar...)
Daha sonra Kırım dan gelip Çukurova nın bazı bölgelerine yerleşen akrabalarını / tanıdık TATAR TÜRKLERİNİ DE çağırmışlar...
Sonraki yıllarda çıkan soyadı alma yasasına göre bu aileler bu gün çocuklarının, torunlarını onurla taşıdıkları soyadlarını almışlar....
Ceyhan a 19 kilometre uzaklıktaki Yellibel Köyünün esas kurucusu ilk iki aile...Daha sonra diğer aileler uzun yıllar içinde gelip evlerini yapmışlar...Daha sonraki yıllarda da Bulgaristan dan gelen göçmenler, devlet tarafından köyümüze yerleştirilmişler...Nüfusun en yoğun olduğu dönemlerde hane sayısı 50 yi bulmuyordu...Bu günde o civardadır...
....
YELLİBEL KÖYÜNDE YAŞANMIŞ İKİ( gerçek ) GELİN ÖYKÜSÜ
ZILİYKA CENGİY...
Zıliyka Cengiy, kençliğinde pek güzel eken...Beyaz betli, şakır közlü eken....Ceyhan ın Çakaldere Köyünde cangı kelin eken...Bayı köyün agası eken...Kuyruklu pistan kiyeeken...Üylerinde bir talay tutmaları bar eken...Üylerinde çalışkan tutmalardan birisi Zıliyka Cengiyge aşık bolgan...Birgün Zıliyka cengiy otabayda aş pişireken aşık olgan tutma aniden şıkıp yanına yaklaşgan;
-Menim ciyaramı bir caksana dep yanına keeen...
Zıliyka Cengiy maşaman bir parça köznü alıp uzatkanman barabar tutma Zıliyka Cengiy ni öpekoygan...
Bunu da bayı körgen; Zıliyka cengiyni o saat boşagan...Zıliyka Cengiynin başına kelmeeen kalmagan...Bir vakıttan sonra Yellibel Köyündeki Kalig akay Zıliyka Cengiyni apakay algan...
Kaliy akay zaten, Merziye Cengiymen üylü eken...Akapaylarnı köp kötekliyeken...Bir gün Zıliyka Cengiynin başını kök kazmasımman cargan...Zıliyka Cengiy catkanda keen, tepikleeen ;
-Sen kimge naz yasaysıng? degen...
Zıliyka Cengiy kakan aşını pişirgen...
Kaliy akaydan bir talay balası bolglan...Özünüňüng
ne nüfus katı, ne de resmi nikahı bolmaan uçun ballarının alayı Merziye Cengiy inin üstüne yazılgan...
Çileli keşgen uzun bir ömürden sonra Zıliyka Cengiy Yellibel Köyündeki üyünde ölgen... Ömründe heç nüfus kadı bolmağan Zıliyka Cengiynin yaşanından da ölgeninden de devleting heç haberi bolmağan...Ceyhan ın Yellibel Köyündeki mezarlıkta sonsuz uykusunu uyuyor...Nur içinde yatsın...Rahmet ve saygıyla anıyoruz...
....
ZİYNEP CENGİY...
İsmet Aydın ın, kart anasınan kart babası Kırım dan kelgenner...
Kartbabasının akası Kırım da kalgan...Ceyhan ın Yellibel Köyünde Ziynep Cengiy tuvgan...Kişkene Ziynep in akası hacca ketmege karar bergen...Cayav colga tüşken...Haccın yarı coluna bargan eken, bir mollanan karşılaşgan...
-Kayda ketensiňg degen ?
-Hacca ketemen degen...
Molla;
-Anandan akaňgdan helalık alman kerek..değen...
-Almadım, onnar Kırım da, pek uzak...değen...
Molla da ;
-Anaňgdan / akaňgdan helallik almasaňg haccıňg kabul bolmaz...değen...
Ziynep Cengiy in akası, coldan dönüp Kırım ga ketgen...Belki hastalangan, belki de ölgen...Ziynep Cengiy 7 yıl akayınıňg dönmesini bekleğen, kelmeğen...Ziynep Cengiy KARA KASIM nan üylenmek zorunda kalgan...
Ceyhan ın Yellibel Köyünde filmlerni aratmaycak öyküler hala yaşanmaktadır...
...
KELİNŞEK CENGİY...
Kelinşek cengiy taa bala eken; anası ölgen, akası caş bir apakaynan üylengen; analığın öz balları da bar eken...Analığı öz ballarının başına kına kuyganda, Körgenner, ballarınıng başına kına kuydung bir şiy kuymadıng demesingler diye Kelinşek Cengiy in başına sıyır boku kuya eken...Analığı bunday yasay eken...
Kelinşek Cengiying attınnıg ne bolganını kimse bilmiyeken...İşerde analık bolgan uçun bek kişkene bala eken kelin etkenner...Bek kişkene bolgan uçun da (çok küçük gelin anlamında) KİŞKENE KELİN... anlamında KELİNŞEK değenner...Atı Kelinşek kaalgan...Asıl atı unutulgan...
Ketken bir gün Kelinşek Cengiy, bir yerden bir incır ağaşı dalı ketirgen köyge ekken...Bek aruv olgan ağaş..Körgen komşular cinsini begengen; incir dalını alıp ekkenner...İnciring adını KELİNŞEK İNCİRİ kuygannar...
Bunu tuygan Kelinşek Cengiy pek aşuvlangan; değen ki;
-Kelinşek inciri deenner kermecee kerilsin...
Ceyhan ın Yellibel Köyü mezarlığında ebedi uykusunu uyuyor...Rahmet ve saygıyla anıyoruz...
TATARCA ÖZDEYİŞLER...
Kuş yuvada körgenińg işler; (Anlamı; Kuş doğup, büyüdüğü, yetiştiği yuvada neyi görmüşse ileride yetişip güçlendiğinde onun aynısını yapar ...)
...
Açka kazan astırma; üşengenge ocak caktırma; (Anlamı; aç kazan asarsa gözü doymayacağı için yiyeceğinden fazla yemek yapar; üşenen ise ocak yakarsa çok geç olacağından işler zamanında bitmez...)
....
Yaş kırk, kötü tırt dedi;(Anlamı; yaşlandı, artık her şeyden uzaklaştı, artık gazını bile tutamaz hale geldi...
....
Tükrüğünen tüyülmek; (Anlamı; tükrüğü genzine kaçtığı için, sürekli öksürmek...)
.....
Anan tat, baban tat, nenge kerek balaban at; min eşeğine corgalat; (Anlamı; anan da Tatar, baban da TATAR, senin büyük at neyine; her şeyin ortada ...Sen eşeğine bin sür git...)
....
Alma terekten uzakka tüşmez; (Anlamı, elma ağacının altından uzağa düşmez...)
....
Üyden şıkmaz külbastı karışqmaz elge, ber koluna cartı ekmek, kuv ciber şölge; ( Toplum insanı olmayı başaramayanlar için kullanılır......)
Mıllığı tüştü; (Anlamı; küsmeye yaklaştı, küstü gibi oldu...
....
Hıyık tımık; ( Anlamı; kimsecikler yok, sessiz sedasız...)
...
İtni öldürgenge sürütürler; ( iti öldürene sürütüp uzağa attırırlar...)
...
Tedariklinin başına kar cavma; (Anlamı; önlemini alan kişi mağdur olmaz...)
...
Şank day oturgan; (Anlamı; Şeytan gibi oturmuş...)
...
Müjdeńe mışık boku; (Anlamı; lafçılık yapan kişiye, bu türlü laflar söylemesin diye hem eleştiri, hem de küçük hakaret içeren bir ifade...)
...
Şingenening cartı kaşık aşı bolsa, tıp yukusu kelmez;
(Anlamı; çingene hep açtır, bir avu yemeği olsa bile onu yemeden duramaz , uykusu gelmez...)
....
Bizim Medya da ( Mediha da ) alat bar da kuvat bar, Saman haralını tutkanımman kaldıra; ( Anlamı: Kızım Mediha çok güçlü, saman haralını tuttuğu gibi tek başına kaldırabiliyor...)
...
Kızganganı kızıl itge cem boldu; (Anlamı; kıskandıkları, kendisine de yarar sağlamadı...)
....
Laf bolsuń molla akam, korazıń kozladı mı?; (Anlamı; konuşacak konu bulmakta zorlanan insanların; sadece laf olsun diye sorar; abi, hocam, horozun yumurtladı mı ? )
....
Mışığın üşeği day; ( Anlamı; herhangi bir şeyin küçüklüğü ve işe yaramazlığı anlatmak için, kedinin pipisi ölçü olarak verilir...)
...
Tiryak kadar, köz otu cambaz kötü;(Anlamı; herhangi bir şeyin çok az olduğunu, işe yaramazlığını anlatır...)
....
Allah bergen Patmaa, Cumalimen catmaa; (Anlamı; iş yapmayı sevmeyen, sürekli kocasıyla yatmaktan hoşlanan tembel kadın....)
...
Cańı elekniń bavu yokarda; cańı iştanın bavu yokarıda bolur; (Anlamı; yeni her zaman büyük saygı görür, o nedenle insanlar yeni olan değerleri hep yukarılarda tutarlar...)
...
Alışman kötte iştan turmaz; (Anlamı: bazı alışkanlıkları olmayan insan, yeni bir şeye alışmakta zorlanır...)
....
Tor köt torbaa kirdi; (Anlamı; uzun zaman boş gezen, yeni çalışmaya başlayınca zorlanır...)
....
Kalgıma, ket cat;(Anlamı; oturduğun yerde uyumaya başladın...Başın düşüp duruyor, git yerine yat...)
.....
Çipiyim ; (Anlamı; canım, küçüğüm, bebeğim...)
...
Cańı elek tuvarda gerek; (Anlamı; yeni olan her şeye değer vermek gerekir..Yeni alınan elek bile duvarda olmalı...)
...
Kötünde cımartga pişe; (Anlamı; çok işi var, çok meşgul...)
...
Pantik burun; taşmańlay; (Anlamı; Tatarların, bedenlerinin anatomik yapısını anlatan, küçük burunlu, alnı açık ve büyükçe olan demek...)
....
Canımı tımdırsıńg da , can başımı sındırsıń; (Anlamı; bana iyilik yapsın da, ondan gelecek kötülüğe de razıyım...
....
Cıyıl cıyıl cıyıl taz /Cıyılmağańıń aklı az; (Anlamı; toplanın, toplanın; bir araya gelip bir güç oluşturun...Toplanıp, bir araya gelmeyenler sadece aklı az olan insanlardır...)
...
Kelinińiz kermeceğe kerilsin; (Anlamı ; gelininiz çok büyük acı veren germece isimli alete yatarak cezalandırılsın...)
...
Akay balası 40 yaşında akılbaliğ bolur; (Anlamı; Tatar ın aklı 40 ından sonra başına gelir...40 ından sonra olgunlaşır; sonra da bunar)
....
Aşkarsız bala(Anlamı; çirkin çocuk, sevilmeyen çocuk...)
....
Angsız angılıp tura(Anlamı; her an saldıracak gibi pusuya yatmış halde bekliyor...)
....
Ilbırgan soyundan aşagınız ballar(Anlamı; incirlerin, iyice olgunlaşmış, yetişmiş, neredeyse daldan düşecek hale gelmiş olanlarından yeyin...)
....
Cantık dayın cebiń bar , mışık dayın aşama; (Anlamı: cebin tıka basa dolu; cebinde çok yiyeceğin var var, kedii gibi gizli gizli yiyorsun...)
...
Bargan cerge barayık; bereketini alayık; (Anlamı; gittiğimiz yere daha çok daha sık gidelim, orada ne varsa ne yoksa hepsini bilinçsizce alıp, tüketip bereketini kaçıralım...)
....
Ketkenińde saa sorpa mı soğutacaklar; (Anlamı; gittiğin yerde sana et haşlaması, et sulu yemek mi yedirecekler ki acele gidiyorsun ?)
....
Bismilla değende şaytan day dağıldılar; (Anlamı; besmele çekince şeytanın kaçtığı gibi kaçtılar..)
...
Orazanıń onu kaldı, kurtkaların gönü kaldı; (Anlamı; Ramazanın son on günü kaldı ama ihtiyarların açılıktan sadece derisi kaldıl...)
...
Höküre höküre çıladı; (Anlamı; bağıra bağıra hıçkırarak ağladı...)
...
Ölürüm değen ölmez: hökürüp cürgen ölür; (Anlamı; ölüm piyango gibidir, ölmek isteyen, ölürüm diyen ölmezde; ölümü aklından bile geçirmeden yaşayan düşüp ölebilir...)
....
Kötümüńg yerine köt kelecek bolsa ; kötüm kalsıńg yerinde; (Anlamı; bende olan eşyaların, malların aynısını alacaksam, gereği yok, zaten bende var...)
....
Başıńı sasıtmak; (Anlamı; çok gereksiz konuşmalarla insanın başını şişirmek...)
...
İpipillah, sivri külah; (Anlamı; mal varlığı olmayan...)
...
Kişi aldıgna şıgacak; (Anlamı; insanların önüne çıkacak, diğer insanlar da onu görecek...
...
Bezenip şıktım ayatka / Bezeğim kaldı bayatka; (Anlamı ; gitmek için hazırlanıp çıktım, ama isteğim olmadı, yine ertelendi.....
....
Telli araba, tellarış; tayta düş, tayda tüş; (Anlamı; salıncakta sallanan kişinin inip, yerini başkasına bırakması için söylenen tekerleme...)
....
Cin aşar / şaytan duasını okur; (Anlamı; yapılan işin kimseye yararı olmadı, tüm emekler boşa gitti...)
....
Eki calay bir cuta; (Anlamı; hızlı yemek yiyerek, diğer insanların haklarına da saygı göstermiyor...Ortak yiyeceği sadece kendisi yiyor...)
...
Mah sağa, mah sağa, çüküm kaldı kel Hasanga; (Anlamı; Kurallarına göre dağıtılmayan bir mal, para, bir ürünün elden çıkması ve geriye hiçbir şey kalmaması...)
...
Mışık aşadı, men aşadım, mışık aşadı, men aşadım; Mışık menden köp aşadı; (Anlamı; kedi yedi, ben de yedim, ama kedi benden çok yedi...Öyle iştahsızım ki ...)
....
Umut düńyası; belki bir okka toń may alıp ciberir; (Anlamı; yakını, kente giden bir Tatar ın, akrabalarından varsıl olanının, bir okka donmuş iç yağı alıp köyüne göndereceğini umması...)
....
Tuzsuz üy, tuzlu üynü calar pitirir; (Anlamı; evinde tuz olmayan, evine tuz almayan, tuz alamayan, sürekli tuzlu evden tuz isterse, oradaki tuzu da bitirir...İnsan kendi gereksinimlerini kendisi karşılamalıdır...)
...
Ketecek kıznı kertip kalayık; (Anlamı; düğünü olacak; evden gidecek olan kıza öyle çok iş yaptıralım; ondan öyle çok yararlanmaya bakalım...Ne kadar çok iş yaptırırsak o kadar karlı çıkarız...)
...
Tüşman közü capkış; (Anlamı; düşman gözünü boyamak için, önem verilmeden, rastgele düşünülmeden rast gele yapılan sıradan bir iş...)
...
Kötünnen kölge tüştü; (Anlamı; beklemediği şekilde zenginleşti, hayalinde bile görmediği bir varsıllığa ulaştı...Şans inanılmaz biçimde ona güldü...
....
Ağısı bar bolsa, Tiyragı da bar; (Anlamı; zehri olsa bile bir kişinin, onu giderecek panzehiri de var...Yani kötülük yaparsa da, iyilik yapmayı da iyi bilir..Kötülüğü kadar da iyiliği var...)
...
Mışık külgende kül; (Anlamı; sen gülmeyi bilmiyorsun; kedi ne zaman gülerse sende o zaman gül...Kedi gülmeyeceğine göre, sen de gülme...)
...
Akılsız itni col kocatır; (Anlamı; yapacağı işinde aklını kullanmayan kişi, boşa kürek çeker, yaşlansa da işlerini doğru dürüst ve verimli biçimde yapamaz..Ömrü yolda geçen hiçbir iş yapamayan köpek gibi boşa uğraşmış olur..)
....
İşi yok, it taşlay; (Anlamı; boş, anlamsız, gereksiz işlerle uğraşıyor...)
.....
Bay degende bakırgan; (Anlamı; evde kalmış kızın evlenmek, koca istemek düşüncesini sesli olarak ortaya koyar...)
...
Ucuz etning sorpası tatımaz; (Anlamı: ucuz etin haşlamasının tadı olmaz...)
....
Akam sen namazńı kıla tur; ben cilikni aşay turayım; (Anlamı; Abim, babacığım sen namızını kılmaya devam et, ben tavuk etini yemeye devam edeyim...)
...
Cengem Nogay şayını cuvunduruk day yasay; (Anlamı; yengem Nogay çayını bulaşık suyu gibi kötü yapıyor...)
...
İt aşı kara bılamık; (Anlamı: yemek sadece köpeklere verilecek kadar kötü olmuş...)
...
Hava köterildi; (Anlamı; hava açıldı...)
...
Elden elek; daldan taşşak; (Anlamı; işini bilmeyen , elden hacet istemeyi alışkanlık haline getiren kişileri için kullanılır...)
....
Aşar avuz körür, şışar köt körür; (Anlamı; insanın yeme içmesinde sınır yoktur.. Yerken ağzı, tuvaletteyken poposu görür...Çok yiyip içmenin insana sağlayacağı bir yarar yoktur...)
....
Adamanan mal pitmez; (Anlamı; adak sadece sözden oluşan bir vaaddir...Ne kadar vaad edersen et, yine de bir şeyin eksilmez , malın olduğu gibi kalır, bitmez...
....
Aylan köznen Karay; (Anlamı; rahatsız edecek şekilde gözetliyor...)
....
Mışığın cuvurganı koradan korağa; (Anlamı; kedi küçük bir hayvandır, gücü de etkisi de oldukça sınırlıdır...Onun gücü bir evin bahçesinden, diğer evin bahçesine koşmaya ancak yeter...)
...
Kör itin ölgen yeri; (Anlamı; çok uzak..)
...
Kalakayım, kara şayım közünge tizinge tursuńg; (Anlamı; yapılan iyilikleri bilmeyen karşı tarafa yapılan hakaret, beddua ...Sana ikram ettiğim ekmeğim ve çayımdan yarar görmeyesin..Hayrını görmeyesin....)
....
Cer bizni baskaşık; biz cenri basayık;(Anlamı; ölüp toprağa girmeden önce, zamanımızı iyi değerlendirip, çok gezelim...)
....
Bir ayağını algaşık bir ayağını it aşar; (Anlamı; öyle salak, öyle anlamsız ve beceriksizce davranır ki; işleri asla bitmez; yolda yürürken bile bir adımını ileri atıncaya kadar diğer ayağını köpek yer...)
...
Nerede tımbırtı, orda buluntu; (Anlamı; işini gücünü bırakıp , gönlünü eğlendirmenin peşinden koşar...)
....
Ne Karaysın pısıp pısıp, kötüngü kısıp kısıp; (Anlamı; gizlenerek bir şeyler gözlemeye utanmıyor musun? Kötünü de sıkıp sıkıp baktığını herkes gibi ben de görüyorum ama sen görmüyorsun, sen kocaman bir salaksın...)
...
İtten kuzu tuğmaz; (Anlamı; her canlının yavrusu kendisine benzer...Kötünün çocuğu da kötü olur...)
....
Arap may tapsa ; taşağını maylar; (Anlamı;malı ve parayı gereksiz yere saçıp savurmak...)
....
Akşam aytar; saba kaytar; (Anlamı; akşam söz verir, sabahleyin sözünden cayar..)
...
Boku betińe, sıyraa kötüńe; (Anlamı; bir tür küfür..; ayrıca birisine gereksiz değer verilmesi.)
...
Kapıdan kuvsań bacadan tüşer; (Anlamı; kapıdan kovsan, bacadan geri gelir...
...
Mına menim ballarda; kötge sürtecek akıl yok; (Anlamı; Bu benim çocuklarım akılsız...)
...
Boz eşeğin burnu day; (Anlamı; rengi solmuş, boz, hoş olmayan bir renk...)
....
Balańı arkan tırtmışlap bayla; Cuvur ket; (Anlamı; çocuğunu sırtına sartılmayacak şekilde bağlayıp koşarak git...)
...
El işine kuvana; öz işine zuvana; (Anlamı: başkasının işini sevinerek yapıyor; kendi işini yapmak istemiyor, tembellik ediyor...)
...
Aşuv aşadı;aşaganını ana bekte ketip avardı; (Çok sinirli biçimde yemek yedi, yediklerini öteki tarafı gidip kustu...Sinirli yiyen, kusar...)
...
Şingene balaban atga minse ; tańrısını unutur; (Anlamı; çingene, büyük bir ata bindiğinde, öyle büyüklük havalarına girer ki, kendisini yaratan tanrısını unutur...)
....
Şingenening cartı kaşık aşı bolsa catıp yukusu kelmez;(Anlamı; çingenenin azıcık yiyeceği olsa onu yeyip bitirmeden uyumaz...)
....
Balanı arkanga tırtmışlap bayla; cuur ket;(Anlamı çocuğunu sırtına sarsılmayacak şekilde sıkı bağla....
...
Acıkkan yer ayrı ; acıyan yer ayrıdır; (Anlamı; insanın bir yakınının ölümüne üzülüp aştan ekmekten kesilmesi yanlıştır...İnsanın acıyan yeriyle acıkan yeri ayrı ayrıdır...)
...
Kaşlarını mışık calaan; (Anlamı; kaşlarını öyle zayıf, öyle görünmez öyle az ki; sanki kedi yalamışta yok etmiş şekilde çıkmış...Tatarların karakteristik özelliklerinden birisidir ...)
....
Malım arağa keteceğine, karnım araga ketsiń; (Anlamı; malım zarar göreceğine, telef olacağına, döküleceğine, karnımı gereğinden fazla doyururum...Malım zarar görünceye kadar karnım zarar görsün...)
....
Men süyemen Konak beg , al sende süy; (Anlamı; ben çocuğumu çok ve sınırsızca seviyorum, konak beyi, al benim çocuğumu benim sevdiğim gibi sev....)
....
....
Anasına ay dayın , akasına kün dayım ; komşusuna da taşağın kılı dayın körünür bala; (Anlamı: Annesi çocuğunu ay gibi görür, babası güneş gibi sever, komşusu için ise önemsizdir, değersizdir...)
...
Nasipsiz Kazakka şoşka pitmez; (Anlamı, nasipsiz ise kazak yemek için domuz eti bulamaz.Kazaklar domuz eti yediği için tatarlar onları sevmez...Kazaklar domatesin kırmızısını yediği için tatar yeşil domates yer, Kazaklar yeşil salatalık yediği için tatar sarı salatalık yer....)
...
Tok kişini sıylaması zor bolur; (Anlamı; Karnı tok olan kişiyi ağırlamak, doyurmak çok zor olur...)
...
Bir balanıń anası akıllı bolsuńda akası isterse Kurtiy(akılsız) bolsuńg; (Anlamı: çocuğu; çocuğu annesi eğitir, babası ister akılsız ve aptal olsun o önemli değildir...)
...
Tinevin akşam bizim ballar kegende ;kıyıv şıyıv bolduk; (Anlamı; çocuklarım dün bize geldiğinde, sevinçten, birbirimize sarılıp, inanılmaz bir sevinç yaşadık...
...
Aybetli kız toyda osurur; (Anlamı; çok değerli, çok kıymetli olan kız sadece düğünü sırasında osurarak değerini ortaya koyar....)
....
Maktavlı kız toyda osurur; (Anlamı; çok değerli, çok övülen, çok beğenilen kız düğünün de osururarak değerini ortaya koyar....
...
Kalkın kızına köt taptı aşık; (Anlamı; yabancının kızını aşık değerli hale getirdi...)
...
Katkan tana tinevinden ölgen; (Anlamı; zayıflıktan derisi kemiğine yapışmış zayıflamış, taş gibi katılaşmış dana yaşarken ölmüş..)
....
Sen akanın nesin kördün; alt yanında bir eleklik kılı bar; (Anlamı; sen babanın nesini gördün ?Onu yeterince tanımıyorsun , bilmiyorsun....)
....
Tıgırgan arabadan kuru kalmaz; elamanın taz kızı; (Anlamı; Nerede yürüyen bir araba görse, nereye gittiğini sormadan hemen ona biniyor...Çirkin, sevilmeyen ayıplanan, yaptıkları onaylanmayan reddedilen insan...)
...
Ekmeğen yerde pite; (Anlamı; Hiç umulmadık yerde, beklenmedik bir ortamda, kimsenin aklından Geçmeyen bir yerde hemen ortaya çıkıverip herkesi şaşırtıyor...Üstelik istenilmediği yerlerde de bulunarak kendi değerini azaltıyor...)
...
Ońmuycak hacını, tüyening(deve) üstünde cılan soğar; (Anlamı; işleri olumlu gitmeyecek hacıyı, devenin üstünde bile yılan sokar...)
....
Bilmegen kızga tögerek örnek; (Anlamı; tögerek, mayasız hamurdan yapılan, basit, yuvarlak, yağda kavrulan bir gıda maddesidir... Bilgisi yoksa kıza, en basit yemek olan tögerek örnek olur...)
....
Öksüzüńg bir toyarı ayran , bir toyarı bayram; (Anlamı; yoksul, öksüz insan/çocuk bir yayık yayıldığında, ayranın bol olduğu gün karnını iyice doyurur, bir de bayramlarda karnını doyurur...Diğer zamanlar öksüz açtır...)
....
Menden ırılsıńg da kayda kırılırsa kırılsıń; (Anlamı; benden uzaklaşsın da nerede kırılırsa – arızalanırsa – yok olursa olsun....)
...
Bu duman başımızdan ırılgaydı ; kardaşçak kırılgaydık; (Anlamı; sonucu bilinmeyen, görülmeyen kötü olaylar, netleşseydi, her şeyi görebilseydikte, hepimiz ölsekde gam yemezdik...)
Sen köbete men cantık / Seniń menden neń artık; (Anlamı; köbete ve cantık Tatarların milli yemekleridir...İki kişi farklı görünmeye çalışsalar bile; aralarında artı eksi pek fark olmadığını; aslında birbirlerinin her yönüyle aynı olduklarını kendilerini farklı göstermenin gereği olmadığını anlatıyor )
....
Kün körmeğen kün körse; kündüz şırak caktırır; (Anlamı; sonradan olan zenginler, ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bir türlü bilemez; hatta gündüz lamba yaktıracak kadar görgüsüzce davranmaktır...)
...
Koy körmegen koy körse; kuvup cürüp hoplatır; (Anlamı; koyun görmeyen, yoksul; sonradan koyun sahibi olan görgüsüz kimse; çevresindeki diğer insanlara hava atmak için onu kovalayıp, koşturup hoplatır sevinçten...)
...
Urus un oyunu caman; osursa baş teşer; (Anlamı; Ruslar entrikacı, oyuncu bir millettir...Osursa bile masum insanlara inanılmaz zarar verir/öldürür bile ...)
....
Caman dadandı bu kurtka; kene kelir bu curtka; (Anlamı; ihtiyar çok alıştı buraya; gidecek yeri de yok, tekrar tekrar gelecektir....)
...
Tiyaran tıyış; kötü kıyış; (Anlamı; söylenen her sözden alınıyor....Çok zayıf bünyeli...)
....
Bay tileğen baka dayın cata; (Anlamı; yatması öyle garip , kendinden öyle habersiz ki; tıpkı isteyen koca isteyen – kurbağa – gibi yatıyor...)
....
Akay tanaday, kelin mınaday; (Anlamı, gelinle damat birbirinden garip, asla uyuşmamışlar..)
...
Etmen rakı, tatarıng hakkı;(Anlamı; et ve rakı tatarın hakkı...)
...
Pırt etti pırtlağım şıktı/ Aptesim bızıldımı mollakam; (Anlamı; elimde olmadan gaz çıkartım; hocam acaba abdest im bozuldu mu ?)
....
Kötü batman şege; (Baseni çok geniş, kalçaları çok büyük, garip ve ağır...)
....
Balanı işke çiber arkasından sen ket; (Anlamı; çocuk iş yapamaz; ona verilen işler olmaz...Ona iş verdikten sonra senin takip etmen gerekir...)
...
İt ketse bok ketirir; (Anlamı; işi yapamayacak birisine havale edersen o iş olmaz....Çünkü köpeğin getireceği pislikten başka bir şey değildir...)
....
Olsaman bolsa ekisi bir araga kelse; (Anlamı; olasılıklar bir araya gelmediği için kişi başarısız olmaktadır...Olsa ile bols bir araya gelse her şey ne kadar da güzel olacaktır...)
....
Catkan aslandan, gezgen şakal arüv; (Anlamı; tembellik etmek kötü bir şeydir...Sürekli yatan en güçlü hayvan olan aslandan, kurnazlığından başka hiçbir yeteneği olmayan, ama sürekli av peşinde koşan, çakal daha iyidir...)
....
Tapkan kuvanır, tanıgan alır; (Anlamı; bir şeyi elde emek etmeden bulmak kişiyi sevindirir; ama o bulduğunu tanıyan gerçek sahibi alır...Sevinç çok kısa sürer...O nedenle bulmak yerine, kazanmak için çalışmak, ter dökmek gerekir...)
....
Köp kozgama ölünü; ya osurur, ya sışar; (Anlamı; sessiz ve sedasız duran insanın üstüne fazla gitme....Ani tepkisini görür, şaşırır kalırsın...)
...
Ayta bergen avuzdan, sışa bergen köt iyi; (Anlamı; boş boğaz, gereksiz yere konuşup, dedi kodu yapan, bir ağızdan; tuvalette kaka yapan bir popo daha değerlidir ... )
...
Cibere bergen örküne; sışkan akasının börküne; (Anlamı; babanın iyi terbiye edemediği çocuğu terbiysizliğini herkesten önce; babasının başına, kavuğuna, serpuşuna, papağına pisleyecek kadar saygısız davranarak gösterir...
....
Şaştım aşı şibörek; (Anlamı; Tatarlar her gün hangi yemeği pişireceklerini şaşırdıklarında akıllarından hiçbir zaman çıkmayan şibörek yaparlar...)
....
Cańı elekniń bavu yukarıda bolur; (Anlamı; yeni olan her şey ilk önceleri çok değerlidir..)
...
Tıńlağan özünü tuyar; (Anlamı; Dedikodu yapanları, ya da kapının arkasından konuşulanları dinleyen kişi, öncelikle kendisi aleyhine söylenenleri duyar....Morali bozulur, canı sıkılır, dinlerse kendisi zararlı çıkar...)
...
Aklımda turacağına, karnımda tursuń;(Anlamı; Bir yemek, meyve, ya da tatlıyı yeme konusunda Tatarlar çok aceleci davranırlar... Aklımızda duracağına midemizde dursun...derler.)
...
Kolaysıznı koynu alsań; kolu ayağı dışarıda kalır; (Anlamı; Becerisi olmayan, kendisini kontrol etmekte salak davranan bir kadını koynuna alıp sevişmeye kalksan, eli, ayağı yorganın dışında kalır...Sevişmeyi bile beceremez, eşine zevk veremeyecek kadar salakça davranır....)
...
Süyündürük bolmak; (Anlamı; gereğinden fazla sevinmek, sevinmeyi bir hastalık haline getirmek....)
....
Birevińg katında taa ayt; (Olmayacak yerde, olmayacak lafı söyleyen ve laf sahibini rezil edene; burada söyleyip beni yeterince rezil ettin; birilerinin yanında da söyle de daha da rezil et salak...)
...
Korkkan cerńi koluńa al; (Anlamı; cesur ol, korkma, korkarsan kendini teselli et...
...
Kötünü celliy; (Anlamı; bom boş , iş yapmadan geziyor...
...
Bir bokung üstüne bassang, şaytan sasır; ( Anlamı; unutulmuş bir kötülüğü karışırtırırsan yeniden tazelenir...)
...
Kadı kızı kotak tutkan/ kolu kabargan degen; (Anlamı; çalışmaya alışmamış insanlar en kolay işlerde bile zorlanır...)
...
Kolu kamur ovalay/ kötü tana kovalay; (Anlamı; yaptığı işi baştan savma yapıyor....Aklını işe vermiyor...)
...
Özüne ovmaş ovamay/ elge lakşa keser; (Anlamı; kendi işlerini yaparken çok beceriksizdir...Ama elin işini yaparken inanılmaz maharetlidir...)
....
Arabıng taşşağıday; (Anlamı; çok kara, simsiyah, yararsız...
...
Toyga barsańg toyup bar/ Cańgı sırtıńı kiyip bar; (Anlamı; yemekler sen gelmeden önce önceden dağıtılmış yenmiş, içilmiş olabilir...O zaman aç kalırsın...Ayrıca yeni kıyafetlerinle gidersen sana daha büyük itibar gösterirler)
....
Tonka aytgańını bilmez; (Anlamı; Tonka, lafın, sözün nerede, nasıl, niçin, kime ne şekilde söyleneceğini bilmeyen saf ve salak kişidir, uzak durmanız kendi yararınızadır...).
....
Koy soyup kolaba tizmek; (Anlamı; Hatırlı, saygıdeğer konuklara geldiğinde TATARLAR koyun(soyup) kesip; özel yemekler yapar... Bir yere hemen dönmek için giden: ama zamanında geri gelmeyenle hem inceden alay etmek... )
...
İtge talangaşık/ şalını dolan; (Anlamı; pisliğe bulaşmamak için, başka yolları seç...)
...
Ölüp kör de körüp kör; (Anlamı; ahirete inanın, yanlış yapmayın...Öldüğünüzde, öteki dünyada göreceksiniz her şeyi...)
...
Cerden tapkan cilik başı yasamak;( Anlamı; Eve gelen konuğu yere göğe sığdıramamak...Ya da gittiği yerde olağanüstü biraz da yapay ilgi gösterilerek karşılanan ve ağırlanan kişilere söylenir...)
....
Pakıl ońgsa sışan ońgar; ( Anlamı; fesat hain hiçbir pamaz adam olmaz...Fesatlığa ve hainliğe en yakın hayvan olan sıçanların durumu ortada...)
...
Kıl şikar bolsa iting kötünde pitmez; (Anlamı ; kıllı olmak önemli olmak demek değildir...)
....
İnne yeğen itge döngen; (Anlamı; çok zayıflamış...)
....
Köz cumulur, köt aşılır; (Anlamı; uyuyunca insan gaz çıkartır...)
....
Cavun toksadı; ( Anlamı; yağmur yavaşladı...)
...
Eteği bar,ceni bar, cedi günnük işi bar; (Anlamı; bir işi bitirmek istemeyen terzinin, müşteriyi oyalaması...)
....
Öksüzüng eteene kavurga kuygannar , cümüyüm candı değen; (Anlamı; öksüzler, kendilerine yapılan yardımın değerini, anlamını tam olarak anlayamazlar...)
Kayda bolsan kayda bol / Perdelaziz de üyde bol; (Anlamı; Kış mevsiminin en soğuk, en fırtınalı, en yağışlı günü kabul edilen PERDELAZİZ...Yılın 364 günü nerede olursanız olun, bu çok olumsuz günde evde olun ..)
...
Koca kıznı kelin etkenner , buğa da şükür değen; (Anlamı; evde kalmayı göze alan kızın, evlenince sevinmesidir...)
...
Tatarga akıl ne kerek; körgeniń işler; ( Anlamı; Tatar , gördüklerini hemen iyi ya da kötü sonuçlarına bakmadan iyice hesap etmeden uygulamaya koyulur... Yeniliklere en çok açık bir ırktır...)
...
Karannıkta aş aşağan, Karip yerde yaş yaşağan; (Anlamı; aydınlık ortamlarda yaşamalıdır insan; karanlıkta kalmasıyla, garip bir memlekette yaşaması aynı anlama gelmektedir...)
...
Tilengenini tökken aptalga döndüm; (Anlamı; zorla elde ettiklerimin değerini bilemedim, emeklerim boşa gitti...Hiç bir zaman değerlendiremedim...)
...
Kartayganda tırtaygan; (Anlamı; Yaşlanmak her erkeği akıllandırmaz...Yaşlılar zamparalık yapmaya çalıştıklarında gülünç duruma düşer...)
...
Bizden ketkeşik; saabına cetkeşik; ( Anlamı; Bir iş, bir ürün; yapan kişiden uzaklaşıp, müşteriye ulaşıncaya kadar sağlıklı- sağlam olsunda; ondan sonrası önemli değil...)
...
Süymegeńi süyersińg / Süygenigińin hatırı içün; (Anlamı; Aile yeni gelen damat ya da gelini de beğenmese bile insan genellikle, sevdiklerinin hatırı için sevmek zorunda kalır...Sevmese de severmiş gibi yapmak durumundadır...)
...
Üyretme akıl/ Üy aylangaaşık ; ( Anlamı; kişinin kendi aklı yoksa; kendisine öğretilenleri evin arkasına dolanıncaya kadar unutur...)
...
Tabla bet kona köt; (Anlamı; iri yüzlü; baseni – poposu geniş olan...)
...
Katayıp turma; (Anlamı; kazık gibi dikilip durma, bir işe yara...)
....
Kaygını kazanga kuyduk; (Anlamı; yemeğimizi hazırladık, tasamız kalmadı...)
...
Corap colga mindirir; (Anlamı;İnsan güzel şeyler düşünmeli, güzel yorumlar yaparsa güzellikleri yaşayacak demektir...)
....
Ulung barsa şeher ekmeği tattırma / Kızıńg bar mı el üyünde catırma; (Anlamı; köyde yetişen bir çocuk şehirdeki zenginliği, varsıllığı görünce, köye ilgisini yitirir....Kızın el evinde yatarsa; o evdeki oğlanla aşna-vişne eder: hem kendisini kontrol edemez ; hem de ailesini utanç duyacağı durumları düşürür...)
...
Uluńg okutursańg kadı bolur / Kızıńı okutursańg cadı bolur; (Anlamı; oğlunu okut o önemli mevkilere gelip kadı bile olur...Ama kızını okutursan yoldan çıkar, kötülük yapan cadı haline gelir...)
....
İdare etken mudara etmez; (Anlamı; olanaklarıyla yaşayan kimseye muhtaç olmaz..)
....
Ar etken kar etmez; (Anlamı; utangaç olan yaşamının hiçbir aşamasında, hiçbir işinde başarılı olup karlı biçimde davranamaz...)
....
Tuvarga tökken day; (Anlamı; öküzün önüne dökecek kadar çok ve fazla yiyecek...)
....
Sakıngan közge şöp tüşer; (Anlamı;Sakınan göze çöp düşer ...)
...
Kırlı bolsa kırımdan artmaz; (Çok önemli, çok değerli bir şey olsa, Kırım lılar onu kimseye bırakmaz...)
....
El külüncü, köt silinci; (Anlamı; ellerin güldüğü, değersiz, önemsiz...)
...
Sakın abirliniń kışından; öküznü ayırır eşinden;(Abirli kışı öyle serttir ki; en güçlü hayvan olan öküzü bile eşinden ayırıp , yok edebilir...)
....
Aslını citirgen aramzade; (Anlamı; insanlar hangi koşulda olursa olsun; hangi ırktan, inançtan gelirlerse gelsinler asıllarını yitirmemelidir...Yitirirlerse kaybolup giderler...Soysuz olurlar...)
....
Ellide bolgan balanıń / El körür ayrını; (Anlamı; Evlilik yaşı geçip 50 sine varan kişinin dünyaya getireceği çocuğun, kendisi yaşlanıp öleceği için başkaları hayrını görür )
.....
Aşa balam aşa, zera dananıń toyu bola; (Zehra abla nın düğünü oluyor...İkram edilen yemeklerden bol bol yiyerek karnını doyur)
...
Ay aylanmasıńg / Cıl cıllanmasıng; (Anlamı: Beddua..Öyle kısa zamanda ölmeni istiyorum ki; bir ay, bir yıl geçmeden önce yok olasın...)
....
Ötmek carkabaş bolgan; (Anlamı; fırında pişirilen ekmeklerin hamurunun iyi yoğrulmaması sonucu, pişme sırasında, üstleri yarılmış kötü ve hoş olmayan bir görüntü vermiş...)
...
Bu da boldu bir tamak; (Anlamı; Yeni doğan bir çocuğun, aileyle birlikte sofraya oturur hale gelmesi; sofrada kendisine yer bulması...)
...
Keday bolmak; (Anlamı; büluğ çağına ermek... )
....
Saraylı apakay; (Anlamı; köylerde konaklarda genellikle parasal durumu iyi olan aileler yaşar...Diğer köylüler de, biraz alay vari sarayda yaşayan kadın anlamında kullanırlar bu sözü...)
...
Kopşora bala; (Anlamı; Dolduruşa gelen, övüldükçe insanlara karşılıksız hizmet etmekten hoşlanan; biraz da salak insan ...)
....
Yibraaaam tur şu(Anlamı; İbrahim çabuk şimdi kalk, uyan, ayağa kalk...)
....
Apakay mıńaygan; (Anlamı; Kadın, küsmemiş ama küsme eyleminin ilk aşamasını sergiliyor; kırılmış... Eğer hareketlerinizi düzeltmeseniz kadın her an küsecek...)
....
Bala mağa bek üyür boldu; (Anlamı; Genç insanın, kendisine örnek aldığı, kişiyi hayranı olup sürekli izleyecek kadar bağlanması....)
.....
Cenabetiń balası; (Anlamı; cünüp, pis kirli, istenmeyen adamın çocuğu ..)
...
Saraydan sadaka şıkkan; (Anlamı; Sarayda oturanların pek sadaka vermediği iyilik yapmadığı kabul edilir ...)
...
Ekmekni bala;samannı tana pitirir; (Anlamı; ekmeği çocuk, samanı dana bitirir...)
....
Aşavı camanıń sışavı caman bolur;(Anlamı; çok yemek yiyenin, aşırı besili olanın kakası da bol ve yaman olur ...)
...
Beyden bır at istermen ; berirse miner ketermen , bermese döner ketermen; (Anlamı; Beyden bir at isterim,verirse biner giderim, vermese de kırılmadan döner giderim... Tatarlar geleneğinde küsmek, kırılmak yoktur... )
...
İndemeden tura; (Anlamı; Sesini çıkartmadan duruyor ama çok tehlikeli, çok yırtıcı...)
....