Dilleri, gelenekleri, görenekleri, şıngları,
deyimleri, özdeyişleri, bilmeceleri, yemekleri, fıkralarıyla Ceyhan ın Yellibel Köyü’ nde yaşayan dünyanın
en büyük imparatorluğunu kuran Cengizhan ın efsanevi savaşçıları olan :
CEYHAN DAKİ KIRIM TÜRKLERİ
Yazan/derleyen ;
ABDULKADİR KAÇAR...
AÇIK TEŞEKKÜR
Ceyhan Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’ ye,
Kırım Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı
Sayın İsmail Taymaz’a,
Sayın Toros Birol’a,
Sayın Mustafa İzgioğlu na,
Sayın M.Ali Aslan’ a
Sayın İsmail Mamuk’a,
Sayın Murat Kandemir’e ,
Sayın Selçuk Dönmez’e,
Sonsuz teşekkür ederim…
BİZ BİZNİ TANISAK BİZGE UŞASAK
AYUVMAN KITAYGA BOLMAZEDİK UŞAK
ŞİMDİ CAVUN CAVDU KÜNEŞ GÖRÜRÜMÜY,
BİZNİ KURTARACAK KELECEK KUŞAK...
1.ÖNSÖZ
Toplumlar hakkında görüş bildirmek için tarafsız tarihi
belge ve vesikaların ışığında dünya literatürünün de kabul ettiği ortay
düşüncenin kabulü kaçınılmazdır… Toplumların yaşadıkları bölge, zaman dilimi ve
yayılış sahası kültürlerin gelişimi açısından önemle üzerinde durulması gereken
konudur…x Büyük Türk Milleti ise dünya
kültür ve medeniyetleri içerisinde tarih sahnesindeki heybetli duruşuyla öncü toplumların başında
gelir… Aziz milletimizin kıtalar arası oluşturduğu bu medeniyet tüm
coğrdafyalarda bıraktığı tesirle büyük bir şöhrete kavuşmuştur…
Milletimizin çeşitli boy ve topluluklara ayrılması, onlarca
lehçe ve şive özelliklerini Türkçe nin içinde barındırması, gelenek ve kültürel
yaşamın zenginliği bu yüksek medeniyetin oluşmasına katkıda bulunmuştur…
Şehrimiz Ceyhan ise Türk Dünyası’ nın ortak buluşma noktası
ve Türk kültür ve medeniyetinin harmanlandığı önemli bir kenttir… Şehrimizin
asırlar boyunca aldığı Türk göçleri, şehrin kuruluşunda en önemli safha olmuş
ve günümüz Ceyhan’ının temelleri atılmıştır… Ceyhan’ ın kuruluşunda Kırım
Tatarları, Balkan Türkleri, Yörükler başta olmak üzere bir çok Türk topluluğu
kuruluş hikayesinin asıl kahramanları olmuşlardır. Kırım Tatar Türkleri sadece
şehir merkezinde meskun değil, aynı zamanda Ceyhan’a bağılı bir çok köyünde
kurucusudur…
Elinizdeki bu kitap şehrimizde bulunan ve şehrimizin asli
unsurları olan Kırım Türkleri hakkında belge ve vesikalar neticisinde kaleme
alınmış bir kültür araştırmasıdır… Kırım Tatarları’ nın yaşadığı göçler,
sıkıntılar, Anadolu’ ya gelişleri, Ceyhan’ı yurt edinmeleri, Tatar kültürünün
gizli kalmış gelenek ve görenekleri tadına doyulmaz lezzetli yemekleri,
geleneksel folklorik özellikleri ile birlikte Kırım Türkleri ile öğrenilmesi
gereken ansiklopedik bilgiler, “CEYHAN DAKİ KIRIM TÜRKLERİ” adı altında bu
kitapta toplanmıştır…
Ceyhan Belediyesi Türk Kültürüne katkı çerçevesinde, Kırım
Türklerini tanıtım niteliği taşıyan bu kitabı yayınlamanın haklı gururunu
yaşıyor… Kültürel çalışmalarına bir yenisini daha ekleyen Ceyhan Belediyesi
Türk Dünyası ile olan ilişkilerini imkanlar yettiğince geliştirme çabasındadır…
Kırım Türkleri’ nin mihenk taşlarından “DİLDE, FİKİRLE, İŞTE BİRLİK” şiarıyla
tanınan Türk Dünyasının fikri önderlerinde Gaspıralı İsmail Bey’ in ülküsünü
kendimize yol haritası olarak seçtiğimizi belirtmekte fayda görüyorum…
Son olarak, kitabın hazırlanmasında emeği geçen başta
yazarımız Abdulkadir Kaçar Bey’e, Belediyemiz Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü
personellerine teşekkür eder çalışmalarında başarılar dilerim….
HÜSEYİN SÖZLÜ
Ceyhan Belediye Başkanı…
( 2.ÖNSÖZ...)
Bu çalışmamda, Tatarların karakteristik özelliklerini; bu
gün hayli azalmasına karşılık, çok küçük bir azınlık tarafından konuşulan
dillerini anılarda yaşatılan, hala yaşatılmaya çalışılan karşılıklı atışma anlamına gelen Şıńglarını; (dörtlük mani - şiirlerini ), özdeyişlerini, deyimlerini,
bilmecelerini, yemek tariflerini, fıkraları
topladım...
Orta Asya dan yüzyıllar boyunca dilden dile dolaşarak;
Anadolu ya kadar gelen, bin yıldan beri bu topraklarda yaşayarak günümüze kadar ulaşan bu güzellikleri”Alim
unutur, kalem unutmaz...”Özdeyişine uygun olarak hem içinden çıktığım kültürü,
hem de halen yaşamakta ve yaşanmakta olan bu bilgileri toplayarak belgeselleştirmeye
çalıştım...Doğduğumdan beri aile içinde,
konuştuğumuz; bu gün bile kardeşler, akrabalar arasında bir olayı, bir
eylemi, bir başarıyı, ya da hatırlı konukları sunulan yemeklerle ilgili duygu
düşüncelerimizi anlatırken hala sürdürdüğümüz, konuştuğumuz özbe öz Türkçe olan
TATARCA anlattığımız bu
güzellikleri; hafızası pırıl pırıl olan,
yaşlı orta yaşlı genç- akıllı
insanlardan derleyerek, ama daha da çok öz bilgi hazinemden de yararlanarak
yazmaya çalıştım... Yaşamım boyunca geliştirip, zenginleştirdiğim bu dosyayı,
benden sonra ellerine geçecek akrabalarımın
ve soydaşlarımın çeşitli eklemelerle, benim ulaşamadığım onların sahip
olduğu bilgilerle insanlığın en üstün nitelikli bireyleri olan TATARLARIN, bu kültürlerini
gelecek nesillere aktarmalarını vasiyet ediyorum......Abdulkadir KAÇAR... 3
Şubat 2007
TATARLARIN KAREKTERİSTİK
ÖZELLİKLERİ;
Dünya İmparatorluğu kuran ; Cengizhan ın Efsanevi
savaşçıları olan;
İçinden geldiğim; ana dilim ve yaşama biçimim olan; Tatar
geleneklerini- yaşama biçimimizi, dilimizdeki inceliklerini, şimdi daha iyi
tahlil ediyorum; daha akılcı bir açıdan
derinlemesine bakıyor, Tatarların tüm insanlık tarihi içindeki yerini daha
somut biçimde ortaya koyabiliyorum.....
Örneğin, Tatarlar renk, cins, dil, din, tip, parti, mezhep,
sosyal statü , politik-ekonomik güç, zenginlik–yoksulluk ayırmadan; dünyadaki
insanları büyük bir aile olarak her bireyi eşit görür eşit sayar... Her insanın
aynı derecede sevgiye, saygıya, değere sahip olduklarına inanırlar... Aynı duygularla
kendilerine bakılmasını, değerlendirilmesini, saygı gösterilmesini, eşit
davranılmasını, sevgi gösterilmesini isterler... Tüm dünya insanları;
Tatarlar için kocaman bir ailedir... Tüm
babalara babamız, tüm anneleri annemiz kadar sever, saygı gösterir, hürmet
ederiz... Hangi kültürden gelirse gelsin; dünyanın hangi ülkesinden olursa
olsun her insan bizim öz kardeşimiz, öz anamız, öz babamız, öz
akrabamızdır...Dünyadaki tüm çocukları kendi çocuklarımız gibi sever, sayar,
yardım eder, onları korur kollarız… Başarılı olmaları için, içinden çıktıkları
topluma yararlı bireyler olmaları için her türlü desteği verir, her türlü yardımı
yaparız... Yardım etmekte sınır
tanımayız... En değerli varlığını hiç tanımadığı insanlara sunmaktan,
paylaşmaktan en yüce onuru duyarız...
Tatarlar merttir; dürüsttür;
sır saklar; delikanlıdır; yiğittir; yüreği insan sevgisiyle doludur; TATAR ölür
de sırrını vermez... Entrika, politika, hile, ayak oyunları, üçkağıtçılık
bilmeyiz; bunları öğrenmek isteğinde bile bulunmayız... Çeşitli nedenlerle bu
türlü kötü yolları bilenler de bunları
asla yaşamına uygulamaz... Kimseyle yarış etmeyiz....Yarışlarımız hep
kendimizledir..
Kendimizi geçtiğimiz de tüm
insanları geçmekten daha büyük mutluluk duyarız... Başarmanın motoru çalışmak,
daha çok çalışmak, durmadan–dinlenmeden son nefesimize kadar çalışmak ve
üretmek olduğunu biliriz; bunun için zaman, mekan, ortam, koşullar,
önemli değildir... Çalışmakta, kendimizi geçmek için üretmekte yeniliklere ulaşmakta,
elde etmekte ve yaşama geçirmekte sınır tanımayız... En olumsuz, en verimsiz,
en kötü koşullarda bile sınırsız yaratıcılığımızı hep ortaya koyup
inanılmazları başarma konusunda rakibimiz yoktur Kimseyi kıskanmayız;
kıskançlığın kıskacına hiçbir bir zaman düşmeyiz... Kimsenin dedikodusunu
yapmayız; dedikodu yapanların yanına yaklaşmayız; bu şekilde davrananların yanındaysak
anlattıklarını duymamak için hızla kaçıp uzaklaşırız... Kimseyi,hiçbir
yaratılanı yaratandan ötürü asla hor görmeyiz; yaptıklarının boyutu ne olursa
olsun; en küçük bir pişmanlık göstermeleri, özür dilemeleri durumunda boyutları
ne olursa olsun; kusur işleyenleri inanılmaz biçimde affeder bağışlarız... Gerekirse,
yanlış anlaşıldığımız için özür de dileriz.. Kimseye kin duymayız-nefret
etmeyiz; kindarları dost edinmeyiz... Kin
ve nefret duyanlardan hemen uzaklaşırız, bir daha da ilişki kurmayız... Çocuklarımıza
kin ve nefret sözcüklerini bile öğretmeyiz, onların, bu olumsuz ve ilkel
duygudan uzak kalması için çabalarız...
Kimseye sırtımızı dönmeyiz;
sırtını dönenlere asla ihanet etmeyiz...Kimsenin ekmeğiyle oynamayız;
ekmeğimizle oynanmasına asla izin vermeyiz..
Kimsenin malını–mülkünü–sosyal
statüsünü asla ve hiçbir zaman kıskanmayız... Birisi mal aldığında ondan çok
seviniriz; birisi sosyal statüsünü yükseltmeyi başardığında onu ilk kutlayan
biz oluruz... Onun sevindiğinden daha çok sevinir coşarız...Hiçbir TATAR hiçbir
koşulda yüz kızartıcı suçların başında gelen
hırsızlık yapmaz... Hırsızlık yapanları aramızda barındırmayız... Hırsızlık
yapanları dışlarız; dışlayamasak da uzaklaşır ve bir daha görüşmeyiz... Evinin
kenarından bile geçmeyiz… Tatarların yaşadıkları beldelerde evlerin kilitleri
yoktur... Kapıları hep açıktır;
Tatarların tarihi boyunca hiç birinin hırsızlık yaptığına, hırsızlığa
teşvik ettiğine asla rastlanmamıştır... Kimsenin namusuna kem gözle bakmayız;
Kimsenin de bizim namusumuza ters bakmasına izin vermeyiz; namusumuzu canımız
pahasına koruruz... Tatarların yaşadığı beldelerde; namusa yönelik herhangi bir
sataşma; birisinin eşini kaçırma, ırza geçme, cinayet işleme gibi olayları
yaşanmaz...Tehdit, şantaj, cana yönelik saldırımız yoktur... Gasp, darp,
yoktur… Cinayet işleyen Tatar yoktur... Kimseyle kavga etmeyiz; kavga en basit,
en ilkel, en sıradan bir görüntü verip, iki tarafı da insan olmaktan çıkartıp
hayvanlaştırdığına inanırız... Kimseye küfür etmeyiz... Kırılana; dökülene;
yanana; çalınana; telef olana; yitirilene; acımayız, hiç ama hiçbir zaman kızmayız;
üzülmeyiz, bozulmayız, hayıflanmayız, kin ve intikam peşinden koşmayız…Çocukla
çocuk; büyükle büyük olmak sözünü uygulayan ve dünyaya mal edenler bizleriz... En
küçük çocuğun düşüncelerine bile bir filozofun düşünceleri kadar önem
veririz... Çocukların bazen büyük insanlardan daha bilgece düşünüp daha doğru ve
dolu dolu konuştuklarına inanırız, bu şekilde davranan çocukları
överiz-ödüllendiririz, onların gelişmesine gerekli katkıları yaparız.. Bir
çocuk dünyaya geldiğinde; o çocuk o beldede, o köyde, o kentte, o sokakta
yaşayan tüm TATARLAR ın sanki öz çocuğudur...
Herkes sanki kendisinin bir
çocuğu olmuş, kardeşinin çocuğu olmuş,
ablası doğurmuş, abisinin bir çocuğu olmuşçasına coşar sevinir... O çocuğu
korur, kollarız... Herkes ona sınırsız sevgi, büyük ilgiyle, gıptayla bakar... Sahip
olduğu( yiyecek- içecek , giyecek , oyuncak, ya da mevsimine göre başka
bahçelerde bulunmayan meyveleri sebzeleri, aklınıza gelen her şeyi ) sınırsız
olanakları sunar.. Herkes gücünün de üstünde bir özveriyle o çocuğa kendi
çocuğu gibi, besler, tehlikelerden korur, kollar, büyütür ve topluma kusursuz
ve en yararlı birey olması için çalışıp çırpınıp durur...Eğitim yaşamında
karşılaştığı, günlük tüm sorunlarının çözülmesine her tatar canla başla
yardımcı olur...
Çocuklara hep sevgiyle; hep
övgü dolu sözlerle yaklaşırız… Asla küfür, hile, kin, aşağılama,
nefret,cinayet, hırsızlık, sahtekarlık gibi insanı zor duruma düşüren adi davranışlardan
söz etmeyiz.... Parayla alınıp satılan değerler çevrede bulunanlarca çocuğa
ücretsiz olarak sağlanıp sunulur... Paranın anlamı ve değeri asla hissettirilmez...
Büyüklere saygı konusunda; eşsiz bir yüceliğe ve sınırsız hoşgörü ve
sınırsız erdemlere sahibiz... Anne–babası yanında yaşlanıp öldüğünde Tatar
insanı en büyük zenginliğe, en büyük erdeme ulaşmış sayar...
Sürekli sevgiyle; her şeye,
heryere, her insana, her olaya, evrene her koşulda sevgiyle ve hayranlıkla sanki son kez
görüyormuşçasına bakarız... Doğanın tüm yasalarına karşı inanılmaz hürmetimiz,
bağlılığımız, sonuna kadar saygımız vardır…Yaşamın geçiciliğini; yüzde yüz
biteceğini asla aklımızdan çıkartmayız... Mal, mülk, para, şöhret, sosyal statü
gibi konuların geçici olduğuna inanırız... Bu nedenle insanları kırıcı, canlı
cansız her varlığa zarar verici, diğer canlıları yok edici, şekilde asla
davranmayız... İnsanların ve tüm çocukların hep yüceltici, hep olumlu
yönde geliştirici, hep olumlu yönde ilerlemesi için; annesinin babasının teşvik
etmediğinden daha çok teşvik ederiz; onun doğru ve erdemli yolu bulması için
elimizden gelen her şeyi yaparız...
Sahip olduğumuz; insanı
iyiliğe, daha çok çalışmaya, daha çok üretmeye,
bilgeliğe, yöneltecek erdemli
bilgileri karşılık beklemeden paylaşırız...
Yaşama, mesleğe, çalışmaya
dair elde ettiğimiz ve bazılarının sır diye gizlediği, bilgileri isteyen tüm
insanlarla cömerçe ve sınırsızca paylaşırız; bizi başarıya ulaştıran; aynı
bilgileri isteyen herkese veririz... Aynı bilgilerin, aynı şekilde onlarında başarılı olmaları için sevinerek veririz ,
hatta uygulamalarında bulunarak onları daha çok
teşvik ederiz... Yaşadığımız olumsuzlukları sık sık örnek olarak verip; düştüğümüz hatalara
sıkıntılara başkasının düşmesine her
zaman, her koşulda ve herkese örnek ve engel olmaya çalışırız; bu kişilerin
olumludan, iyilikten, erdemden, hoş görüye yönelmeleri için uğraşırız...
Kendimize hep doğru; iyi, erdemli, ahlaklı, örnek ve bilge insanları ve yine insanı yüceltici konuları ve olayları
örnek olarak alırız....Bizden önce yaşamış akıllı insanların, filozofların
görüşlerini kendi yaşamımıza harfiyen uygularız, bundan da büyük mutluluk
duyarız...
Anatomik yapımız gereğidir çoğunlukla; yüzümüz sürekli
gülümseme halindedir... En olumsuz; en kötü; en giderilemez olaylar
karşısında bile erdemlerimizi bozmayız; en büyük
olumsuzluklar ve uğradığımız zararlardan ortaya çıkan konularda; işin gülmece
boyutuna bir şeyler bulup kendimizle dalga geçip–alay edip güleriz, diğer
insanları da güldürmeyi başarırız...
Yabancılara
karşı inanılmaz saf, dürüst, güzel, olumlu bozulmamış, pırıl pırıl tertemiz
düşünceler besleriz; onlara bu saflıkla yaklaşırız; karşılaştıkları sorunlarını
çözmek, ikramda bulunmak, yaşamlarını kolaylaştırmak konusunda TATARLAR olarak
birbirimizle yarışırız... Evimize bir konuğun gelmesi; yeni birisinin
çevremizde bulunması; yeni birisiyle tanışmak; en büyük bayramımızdır... O
kişinin mutlu olması için elimizden geleni fazlasıyla, fedakarca, özverili
biçimde yaparız... Övücü sözler söylemek; olayların olumlu yanlarından bakarak,
güzellikleri görerek insanları onore
etmek yaşı ve kimliği ne olursa olsun tüm insanları onurlandırmak için sözler
söylemek en büyük erdemimizdir...Paylaşmak; adaletli davranmak; kimsenin
hakkına el uzatmamak; hakkına razı olmak;
adaletli olmak, gönül almak; gönüllerde yer etmek; yaşama biçimimizdir...
İkramda bulunmak; karşılıksız hediyeler vermek(almayı asla düşünmeden)en büyük
sevincimizdir... Hiç bir karşılık beklemeden birisine bir armağan verdiğimizde,
ya da ikramda bulunduğunda TATAR mutlulukların zirvesine çıkar... Paraya her
çağda efendi oluruz; onun tutsağı olmak; onun efendimiz olması demek; onursuzlaşmak, sıradanlaşmak, hatta aşağılık
bir varlık haline getireceği için bunu asla kabul etmeyiz... Bu şekilde
davranışın da ölümle eş değer olduğuna inanır paraya hak ettiğinden fazla önem
vermeyiz...
Dünyanın en iyi barışçıl, en özgürlükçüsüyüz; ancak yurdumuzun
birliği- bütünlüğü, milletimizin özgürlüğü-bütünlüğü, milletimizin huzuru ve
mutluluğu söz konusu olduğunda da dünyanın en eşsiz savaşçıları oluruz...
Devleti sevmek,
Milleti sevmek,
Yurt uğruna gerektiğinde gözünü kırpmadan ölmek,
Bayrağı sevmek, uğrunda ölmek,
Devletin güvenlik güçlerine saygı temel ilkelerimizdir...
Tatarlar bu evrende, özgürlük ve barış içinde yaşamak
ve yaşatmak için inanılmaz bilgi, deneyim, yetenek, bilgelik, çalışma
hırsı ve azmine sahiptirler.. Tarih bunun inanılmaz örnekleriyle doludur...
8 Mart 2006...Abdulkadir Kaçar...
KIRIMDAN GELİŞ ÖYKÜLERİ....
YELLİBEL KÖYÜ TATARLARI...
(Cengiz Han ın efsanevi savaşçılarının yurdu...)
1870 ler... Kırım hala Osmanlı toprağıdır... İmparatorluk
pek çok cephede savaşmakta her yandan yara almakta, gittikçe zayıflamaktadır;
insanlık tarihinin gördüğü en uzun ömürlü 600 yıllık devlet yıkılma sürecinin
tüm sıkıntılarını yaşamaktadır... Kırım
da, Bahçesaray a çok yakın bir bölgede yaşamını sürdürmekte olan Vefa dedem(Babamın
babası) bıyıkları yeni terleyen bir delikanlıdır...Kırım da dedemin babası
kardeşleriyle, değirmencilik yapmaktadırlar... Çağlarının en ileri gelen, en
çok para kazanan, parasal olarak oldukça zengin sayılan, çok itibarlı, sevilen,
sayılan soylu bir ailedir… Vefa dedemin
ailesi doğup büyüdükleri Kırım da soyadları BAVULBEG ya
da BAVLUBEG,(Yani beye bağlı boy, sülale )olarak çevrelerinde saygın
bir ailedir... Değirmenciliğin yanı sıra
sahip oldukları binlerce dönüm Toprakları çok verimlidir; mısırların
boyu evlerin boyunun iki katına çıkmakta; koyunlar, günde iki-üç defa sağılmaktadır....
600 yıl süren Osmanlı nın yok olmasını bekleyen Ruslar,
sürekli Kırım Türkleri üzerine baskı yapmakta, Türk soyunun, topraklarını terk
etmesini için, her türlü entrikayı, tehdidi, şantajı, siyasi baskıyı aralıksız
yapmaktadırlar...
Ve bir gün ”RUS TELİ KESTİ “ , yani artık Kırıma girdi
haberi üzerine, dinlerinin, namuslarının ellerinden gideceğine inanan dedemin
babası ve Tatar Aileler, Türk boyları;
-Aktoprak a (Anadolu’ ya ) göçmeye karar verirler...
Önce, Kırımın iç bölgelerindeki Tatarlar, mallarıyla, at
arabalarıyla, koyunları, atları ve tüm varlıklarıyla birlikte Karadeniz
sahillerine inerler... Bunların arasında bıyıkları henüz terleyen 12-13 -14
yaşlarında olduğu tahmin edilen dedem Vefa, ileride eşi olacak, aynı yaşlarda
olan Müsemma ninem de bulunmaktadırlar....
Aileleri Kırımlın Karadeniz sahillerinde
Rusların etkisinin geçtiğini hissederek, diğer boylar ile birlikte oralarda
yeniden ev tutup, erzak alırlar...Yaşamaya burada bir süre kalmaya gelişmeleri beklemeye
karar verirler... Amaçları Anayurdu olan Kırım’ı terk etmemektir… Rusların
Karadeniz sahillerine doğru ilerlediği haberi gelince, içlerinde dedemin
babasının da bulunduğu binlerce Tatar,
atlarının koşumlarını söküp, sahip oldukları her şeyi orada bırakıp,
kendilerini götürecek olan gemilere binerler; önce Köstence limanına gelirler; birkaç yıl da
orada yine yurt edinmek için girişimlerde bulunurlar… Orradanda bir süre sonra İstanbul’
a , Aktopraka Akyurta Anadolu ya yani
İstanbul gelmişler... İNGİLİZ DAYI lakaplı
bir konakta bir süre saygıyla, sevgiyle, mutlu biçimde konuk edilirler,
ağırlanırlar.... Vefa dedem Dedem Kırım a geri dönmeyi düşünerek şöyle demiş;
-Kırım da zengindin, burada yoksullaştım, fakirleştim ben oraya
ülkeme , bıraktığım topraklara geri gideceğim... Öldürseler de artık umurumda
değil… Artık dayanamıyorum demiş... Tam karar vermiş ve geri dönmek için
kesinleştirdiğinde İstanbul’ daki bir camide Cuma namazında hoca vaazında şöyle
demiş ;
-Kırım dan Albayrakla gururla ak topraklara geldiniz hoş geldiniz; 40 sene
içinde ölürseniz şehitsiniz; ama geri dönerseniz kara bayrakla gidersiniz...
Hocanın bu vaazından sonra Vefa Dedem Kırım a geri dönmekten
vazgeçmiş... Osmanlı devleti, Kırım’ dan gelen Tatarları ülkenin çeşitli yerlerine göndermiş... Dedemler
de gemiyle, önce Tarsus un Frengülüs- bu günkü adıyla ÇİÇEKLİ köyüne gelip kısa süreli olarak yerleşmişler...
Kırımın serin ve saf havasına alışık olan dedemler buradan fazla hoşlanmamışlar,
rahat edememişler, Ceyhan ovasında yerleşik düzene geçmeye karar vermişler; O zamanlar bataklık ve ulu ormanlarla kaplı
olan Ceyhan ovasında yüzlerce , binlerce dönüm tarla açmışlar... Ancak Kırım da
bulunmayan sivrisinekten şikayetleri başlamış ve bitmemiş… Bir yandan sıtmadan
ölen insanları görünce; bu kez; Kırım ın yüzey şekillerine benzeyen, yerler
aramaya çıkmışlar… Ceyhana
-Burası kötü olsaydı, küffar (kafirler ) binlerce yıl önce
yerleşmezlerdi, diye köyü buraya kurmaya karar vermişler...
İlk kazmayı da Vefa Dedem vurmuş bu günkü yıkılan evimizin
yerine ilk evi o yapmış… İkinci evi de,
yine kız kardeşi tarafından akrabamız olan (Kaliy akay-Halil Yalçın’ın)yapmışlar...Yıllarca
iki ev olarak yaşamışlar... Bir un eleği varmış, iki ev bunu ortaklaşa
kullanıyorlarmış... Daha sonra akrabaları, tanıdıkları çeşitli zamanlarda gelip
yerleşmişler...
Dedem kısaca boylu, sarışın, gök mavisi gözlü, çok enerjik,
spor yapılı, ve çok çalışkan bir
kişiymiş... Öküzlerle çalışırken, yorulunca onları dinlenmeye bıraktığında kendisi
çalışmayı sürdürürmüş, öyle güçlü, öyle çalışkanmış... Vefa Dedemin; Yunus(
Babam), Rukiye, Yakup, Yusuf, İsmail isimli çocukları kurdukları burada Yellibel köyünde dünyaya gelmiş...Ayrıca İki kızı nedeni bilinmeyen bir hastalıktan aynı
günde ölmüş... 1914 teki 1.dünya savaşında Yakup amcam Çanakkale de şehit olmuş... Aynı yerde, aynı
yıllarda aynı savaşta görev yapan İsmail Amcam ise gazi olarak yıllar sonra
köyümüze geri dönmüş…
Yusuf Amcam delikanlıyken, tarladan köye dönerken üstünde
bulunduğu atın yularını beline bağlamış, at karşı cinsten bir atı ürküp
kaçarken, ipi çözmek için uğraşırken uçkurunu çözmüş, at köyün 3-
Ve o yıllarda Yellibel Köyü nde devasa ormanlar varmış;
kaplan yaşarmış... Bu gün bile köyün batısındaki Çelemli ye doğru Karayüce
denilen tepelerin ismi hala KAPLAN TEPE diye tanımlanmaktadır...
1950 li yıllarda devlet Selanik ten gelen göçmenleri de
köyün aşağı mahalle denilen bölgesine yerleştirmiş...
Bu gün yaklaşık olarak 125-130 yıllık olan Ceyhan a
…
GERÇEK KAHRAMANLAR; ÇANAKKALE ŞEHİDİ VE GAZİSİ İKİ AMCAM…
Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüzde İsmail ve Yakup amcam Tatar
Türk geleneklerine göre aynı ayda evlenip yuva kurmuşlar… Her ikisinin de aynı
günde, aynı anda birer erkek çocukları dünyaya gelmiş… Geleceğin umudu iki
erkek çocuğun doğması aileyi sevince boğmuş… Evdeki ocağın bir yanına İsmail
Amcamın eşini ve oğlu Hasan’ı, diğer yanına Yakup Amcam’ın eşini ve oğlu
Hüseyin’i yatırmışlar… Aileler sevinçten bayram ederken, tam o sırada, yani
çocukların doğduğu anda Ceyhan dan Osmanlı Devleti’nin seferbirlik çağrısı
gelmiş… Her iki amcamda haberi tarlada çalışken almışlar… Hemen koşarak
evlerine dönmüşler; her iki amcamı da
Müsemma ninem, çocuklarının doğduğunu ve gelip görmeleri için ikinci kata
çağırmış… Her iki amcam da, çocuklarının
ve eşlerinin yüzlerine bile bakmadan, seferberlik çağrasına uyup hemen Ceyhan’a
doğru yola çıkmaya hazırlanmışlar… Ninem;
-İsmail, Yakup oğlum, yeni doğan çocuklarınızın yüzüne bir
bakın da askere öyle gidin, diye yalvarmış…
Her iki amcam da;
-Bizim derdimiz çocuk-mocuk değil… Vatan elden gidiyor…Bizim
orduya yetişmemiz gerekir… Savaşarak yurdumuzu, namusumuzu, dinimizi
kurtarmamız gerekir, diye hemen yola çıkmışlar… Ceyhan Askerlik Şubesine teslim
olmuşlar… Oradan Çanakkale’ ye savaşmaya gitmişler…
Çanakkale yi geçilmez yapan, insanlık tarihin gördüğü en
büyük savaşta o zamanlar sadece 20 haneden oluşan Yellibel köyümüz 12 şehit
vermiş…
Her iki amcam da gece gündüz demeden, yemeden-içmeden
ayralca kahramanca savaşarak sayısızca düşman askerlerini yok etmişler… Öyle
ki, İsmail Amcam çok iyi atıcı olduğundan bir kurşunla iki, bazen üç, dört
düşman askerini birden yere seriyormuş… Öyle ki, iki tüfeği çaptan düşmüş, yani
tüfekler İsmail Amcamın kullanması karşısında namluları lale gibi açılıp işe
yaramaz hale gelmiş… Başka tüfekle savaşmaya devam etmiş… İsmail amcam yine
düşmanların attığı top güllelerinin yanında açtığı toprağa üç-dört kez
gömülmesine rağmen, yara almadan toprağın altından çıkıp savaşmaya devam etmiş…
-Öldürmeyen Allah öldürmez… Bana sıkılan kurşunun üzerinde
ismim yazılı olmadıkça ölmem, dermiş…
Günlerce, aylarca savaşmaya devam etmişler… Öyle zamanlar
olmuş ki; her gün sadece bir kuru incir yiyerek 24 saat savaşmışlar… Cephede
çalışmaların en yoğunlaştığı sırada, İsmail Amcam en ön sıralarda koşarak
düşman askerlerini ikişer-üçer yere sermiş… Küçük kardeşi olan Yakup Amcam onu
durdurabilmek, yavaşlatabilmek için;
-Abi, çarığımın bağı çözüldü, diye mahsustan bağını
kesiyormuş…
İsmail Amcam, kestiği ipini bağlıyor, sonra yine en önde,
aynı hızla koşup, usta atışa devam ederek düşmanları yere seriyormuş… Biraz
sonra Yakup Amcam yine aynı şekilde, onu yavaşlatabilmek için;
-Abi mataramda suyum bitti, diyormuş…
İsmail Amcam biraz geride kalıp, matarasından karşesine su
içiriyor, sonra yeniden ön saflara koşarak gidiyor savaşını sürdürüyormuş…
Düşmanlar bir gün su kuyusunun ağzını zincirlerle kapatmışlar; İsmail Amcam
öyle güçlü, öyle yapılıy ve avcıymış ki;
-Ya Allah! Diye taşı kaldırıp, zincirlerini kopartıp
fırlatıp atmış…
Askerlerimiz doya doya su içmişler…
Aylarca süren savaşlarda yüzbinlerce(bugünkü resmi rakamlara
göre 253 bin şehit vermişiz) Onların kanı su olup derelerden su gibi akıyormuş…
Su sıkıntısının büyük boyutlara ulaştığı bir savaş gününde, İsmail Amcam,
saatlerce süren savaşın sonunda cesetlerin arasındaki su birikintisinin üstüne
mendilini serip gözünü kapatıp kanlı suyu içer içmez hemen kusmuş… Kahraman
askerlerimiz susuzluktan kırılıyormuş, topal bir düşman askeri bir fıcı su
getirip Türk askerlerine vermiş; bizim askerlerimiz de düşman askerine;
-Allah sana iman nasip etsin diye gözlerinden öpmüşler… O
düşman askerlerinin gözlerinden öpenler düşüp düşüp bayılmış…
Bir parça hayvan derisi bulmuşlar, ateşe atmışlar, kıllı
tarafı derinin içine bükülmüş, saatlerce kemirmelerine karşın yiyememişler…
Öyle açlık, öyle susuzluktan bayılıp bayılıp düşünüyorlarmış ki; atların
piskilreninin arasında tüm arpaları bulup elleriyle temizleyip yiyorlarmış…
İsmail Amcam’ın babama oğlu Hasan’a ve yakınlarına anlattıklarına göre; Türk
askerleri düşmana saldırılarından daha çok açlıktan ve de susuzluktan ölmüşler…
Yakup Amcam şehit olmuş… İsmail Amcam
Çanakkale de kazanılan zaferden sonra gazi olarak köye dönmüş… Şehit olan Yakum
Amcamın oğlu Hüseyin de yaşamamış ölmüş… Yellibel Köyümüzdeki eşini de Adana
nın Kürkçüler Köyünde(Yusuf hocanın karısı Emine Konak’ın annesi) birisine eş
olarak verilmiş… Müsemma ninem, şehit olan oğlu Yakup’ un dul kalan gelini
başka köye gelin olarak giderken şöyle demiş;
-Yakup’um oğlum savaşta değil, şimdi öldü diye ağıtlar
yakmış… Aylarca ağlamış…
…
GERÇEK KAHRAMAN, GAZİ İSMAİL
AMCA’IN KÖYE DÖNÜŞÜNÜN GERÇEK HİKAYESİ…
Çanakkale Savşı kesin zaferle sonuçlanmış ama; devlet o
kadar yoksul, asker o kadar inanılmaz aç ve sefilmiş ki; İsmail Amcam bir
arkadaşıyla Çanakkale ‘ den Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüze yürüye yürüye,
dağları-taşları aşa aşa, bahçelerde, tarlalarda buludukları yaban meyvelerini
yiyerek yıllar sonra ancak dönmüş… Saçları sakalları birbirine karışmış ve
tanınmayacak haldeymiş… Çocukluğunda kendisinin ekdiği bizim incir bahçesinde
olduğunu(Kale dediğimiz Roma kalıntısı)bile anlamamış… Oradan incir yemeye
başlamış…
-Acaba bahçe sahibi bizim incirlerini yediğimizi görse kızar
mı? diye içinden geçiriyormuş ve korkuyormuş…
Daha sonra kendi köyümüze, bahçemize geldiğini fark etmiş…
Müsemma ninem(yani annesi) onları bahçede görmüş… Öyle bakımsız, öyle perişanlarmış
ki;
-Kurtiy(köyün tutması) geldi demiş…
Hanımı Habibe, İsmail Amcamı gözlerinden tanımış…
-Ana bu Kurtiy değil, oğlun İsmail, demiş…
Savaşa giderken yeni doğduğu için yüzüne bakmadığı, kundakta
bıraktığı Hasan 3-4 yaşlarına gelmiş… Babası yani İsmail Amcam savaşta olduğu
için çok şimarık büyütülmüş… Hasan isteklerinin yapılması için topuklarından
kan gelinceye kadar yerlere südrermiş…
-Baban geldi Hasan, demişler…
Çocuk babasını önemsememiş, İsmail Amcam oğluna sert bir
tokat adınca, Hasan;
-Babanın ne demek olduğunu o zaman anladım demiş…
İsmail Amcam, ulaştı Yellibel Köyümüzdeki evinde tıraş
edilmiş, yeni elbiseler giydirilmiş, yemek yemiş, aradan saatler geçmiş… İsmail
Amcam birden;
-Yahu İncirlerin altında bir arkadaşım kaldı, diye aklına
gelmiş… O arkadaşını da çağırmışlar, o da yıkanmış, yeni elbiseler giydirilmiş…
KardeşiYakup’un yüzbinlerce
kişinin şehit düştüğü Çanakkale de onlarla koyun koyuna yatarken, İsmail
Amcam artık köyün en otoriter kişisi olmuş… Her türlü etkinlirlerin en önünde
yer almış… İnsanlar her konuda kendisinden akıl sorarolmuşlar… Sinsin oynarken
ayağı kırılmış… Çanakkale de savaştığı sırada komutanı olan Enver Paşa yı çok
severmiş, o nedenle oğlu Hasan’ ın oğlunun adını Enver koymuş…
Köyde bir cere satışcısı gelmiş; kahvehanede Enverpaşa nın
aleyhinde konuşmaya başlamış… İsmail Amcam, çok fena kızmış; cereciye iyi bir
dayak atmış… Cereci Söğütlü Çeşmenin kurnasından su içerken çenesi kırılmış,
atı kaçmış, arabası devrilmiş, cerelerinden birisi bile sağlam kalmamış… Ceyhan
çevresinde halen; haddini bilmeyen, devletine, milletine küfür edenlere;
-Senin ağzını cerecinin ağzına döndürürüm, diye özdeyiş
haline gelmiş…
MADALYA VE MAAŞ İSTEMEM…
Gazi olarak geldiği, Yellibel köyümüze Ceyhan dan mesaj
gelmiş…
-İsmail Kaçar, gel, devlet sana İstiklal Madalyası ve maaş
bağlayacak çağrılarına olumsuz yanıt vermiş;
-Ben kafirle savaştım, vatanıma milletime görevimi yaptım…
Devletimin tek kuruş parasını ve madalyasını istemiyorum, diye reddetmiş…
Onun bu davranışı, hem köyümüzde, hem de çevredeki diğer
köylerde büyük saygı görmüş ve takdir toplamış…
KIRIM BAHÇESARAY İLE CEYHAN KARDEŞ ŞEHİR
Ceyhan’a
(doğanın uyanması-baharın
başlangıcı) yapılmaktadır… Bu etkinliğe katılmak için Türkiye’ nin hatta
dünyanın her taraındaki Tatar Türkleri buraya gelmektedir… Kırım Özerk
Cumhuriyeti Kırm Türkleri Meclis Başkanı Sayın Mustafa Abdul Cemil Kırımoğlu’
da bu etkinliklere geçtiğimiz yıllarda onur konuğu olarak katıldı… Kırım daki
Bahçesaray ile Ceyhan kardeş şehir ilan edildi… Karşılıklı imzalar bizim
köyümüzdeki Tepreş şenliğinde atıldı…
ABDULKADİR KAÇAR…
YELLİBEL KÖYÜ’ NÜN
KURUCU İLK AİLELERİ…
(SOY KÜTÜĞÜ)
1.Kurucu
Aile Vefa Dedem, eşi ninem Müsemmabay (Kaçar soyadını yıllar sonra
almışlar…(Köyümüzün ilk kurucu ailesidir)
2.Seyit Osman(Müsemma Ninemin kardeşi)eşi Zeminabay(Manka
Cengiy) Yalçın soyadını almışlar… İkinci kurucu ailesidir…
3.Salimakay, eşi Leylabay(Coşkun soyadını almışlardır)
4.Kurtnebiakay, karısı Zeynepgül(Kurt soyadını almışlar)
5.Adil akay, eşi Miyremdaday(Kaygısız soyadını almışlar)
6.Süleymanakay, karısı Zareabay(Kahraman soyadını almışlar)
7.Ömerakay, karısı Ünzilabay(Türkkan soyadını almışlar)
8.Abdullahakay, karısı Emine(Kandemir soyadını almışlar)
9.Abdullahakay karısı Melvadabay(İlkmen soyadını almışlar)
10.Süleymanakay, karısı Zeynepcengiy(Aydın soyadını
almışlar)
11.Mollanın çocuğu Ademağa, eşi Refiye(Güleç soyadını
almışlar)
12.Saraçlardan Kerim Çakar, karısı Hatçedaday(Çakar soyadını
almışlar)
13.Kalaycı İzzet, hanımının ismi Sebilabay(Hayırkuş soyadını
almışlar)
14.Ali Osman, karısı Hayriye(Sarışın soyadını almışlar)
15.Abdurrahman, karısı Alişağanın kızı Ayşe(Serçe soyadını
almışlar)
16.Hacıyakup, karısı Ayşe(Konak soyadını almışlar)
17.Kesikli İsmail, karısı Kerimabay(Yaylagülü soyadını
almışlar)
18.İsmail, eşi Ayşe(Yıldız soyadını sonradan almışlar)
19.Hacı İbrahim karısının ismi bilinmiyor… Yunus efendi,
eşinin adı bilinmiyor(Türker soyadını almışlar)
20.Hasan eşi Zeliha(Pınarbaşı soyadını sonradan almışlar)
21.Halitakay, eşi Esmadaday(Temel soyadını almışlar)
22.Cumaliakay, eşi Kelinşekcengiy(Emine)(Kaya soyadını
almışlar)
Cumaliakay’ın çok ilginç öyküsü ülkemizdeki tüm şehitlerin
öyküsü gibidir… Ceyhan dan seferberlik ilan edildi diye çağrıldığında oğlu Veli
3 yaşındaymış… Evden çıkan babasının ayaklarına sarılmış, gitmesini
istemiyormuş… Babasıyla birlikte köyün kahvesinin yanına kadar gelmişler, çocuk
ağlıyormuş… Cumaliakay, onu avutmak için”Oğlum Cancan da bir tavşan var, onu
vurup geleceğim” diye oğlundan ayrılmış… Ve köyümüzde şehit olanlardan birisi
olarak bir daha da dönmemiş…
Daha sonra Kırım dan gelip, Çukurova’ nın bazı bölgelerine
yerleşen akrabaları/hısımlarını da çağırmışlar… Soyadı yasasına göre bu aileler
bu gün çocuklarının ve torunlarının onurla taşıdıkları soyadlarını almışlar…
YELLİBEL KÖYÜMÜZDE YAŞANMIŞ
(Gerçek)İKİ ÖYKÜ…
Zıliyka Cengiy, kençliğinde köp güzel bir apayeken… Biyaz
betli, şakır közlü eken… Ceyhan’ ın Çakaldere Köyü’ nde cangı kelin eken… Bayı köyün ağası eken…
Kuyruklu piskan kiyeeken… Üylerinde bir talay tutmaları bar eken…Üylerindeki
tutmalardan birisi Zıliyka Cengiye aşık bolgan… Bir gün Zıliyka Cengiz otobanda
aş pişirireken aşık bolgan tutma, adinen sıkışıp yanına yaklaşkan…
-Benim ciyaramı caksana değen…
Zıliyka Cengiy de maşaman bir parça köznü alıp uzatkanman,
tutma Zıliyka Cengiy’ni öpekoygan…Bunu da uzaktan bayı körgen… Zıliyka Cengiyni
o saat boşagan…. Apakaycazın başına kelmegen kalmagan… Bir vakıttan sonra
Yellibel Köyümüzdeki Kaliyakay’a apakay olgan… Kaliyakay zaten Merziye
Cengiymen üyleken… Apakaylarını köp kötekliyeken… Bri gün Zıliyka Cengiy’in
başına kök kazmanan cargan… Zılayka Cengiy cankan keen, tepnen;
-Sen kimge naz yasasıng? Dep bir daha köteklegen, kalkan aş
pişirgen…
Kaliyakaydan bir talay balası bolgan… Özünün nüfus kağıdı,
ne de resmi nikahı bolmaan içun ballarının alayını, kısır bolgan, balası
bolmağan Merziye Ceniy’nin üstüne yazgırgan… Ömründe heç nüfus kadı bolmağan
Zıliyka Cengiy’ in yaşadığından da ölgeninden de devletin heç haberi bolmağan…
Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüzdeki mezarında sonsuz uykusunu uyuyor… Rahmet ve
saygıyla anıyorum…
ZİYNEP CENGİZ…
İsmet Aydın’ın kart anasınan, kart akası Kırım dan
kelgenner… Kartbabasının akası Kırım da kalgan… Ceyhan ın Yellibel Köyü’ nde
Ziynep Cengiz tuvgan… Kişkene Ziynep in akası hacga ketmege karar bergen… Cayav
colga tüşken… Hacın yarı coluna bargan eken, bir mollanan karşılaşgan…
-Kayda ketesing? Degen…
-Hacga ketemen degen…
Molla da;
-Anandan-akangdan helalık alman kerek, değen…
-Almadım, onar Kırım da, pek uzak, degen…
Molla da,
-Anandan-akandan helallik almasang haccın kabul olmaz değen…
Ziynep Cengiy’ in akası coldan dönüp, Kırım a doğru ketgen…
Belki hastalangan, belgi de ölgen…. Ziynep Cengiy 7 yıl akayının dönmesini
bekleğen, kelmegen… Ziynep Cengiy Kara Kasım nan üylenmek zorunda kalgan…
Ve köyümüzde filmleri aratmayacak gerçek öyküler
yaşanmıştır… “ALİM UNUTUR, KALEM UNUTMAZ” sözü işte bu gün yazmamın nedenidir…
KELİNŞEK CENGİY
Kelinşek Cengiy taa baa eken; anası ölgen, akası caş bir
apakaynan üylengen… Analığın öz balları da bareken…Analığı öz ballarının başına
kına kuyganda, körgenner ballarının başına kına kuydun, kelinşekin başına bir
şiy koymadı demesingler diye Kelinşek Cengiy’ nin basına da sıyır boku
kuyaeken…Kelinşek Cengiy attıng ne bolganını kimse bilmiyeken… İşerde analık
bolgan uçun bek kişkene bala eken kelin etkenner…(Küçük gelin anlamında)
Kelinşek degennern… Adın Kelinşek kaalgan… Asıl adı unutulgan… Ketken bir gün
Kelinşek Cengiy bir yerden incir ağaşı dalı getirden köyge ekken… Bek arvu
olgan ağaş ve erkenden incir bereken… İncir dalından ekkenner o incirnin adını
KELİNŞEK İNCİR i kuyganlar… Bunu duygan Kelinşek Cengiy pek aşuvlangan…
-Kelinşek deegeneer kermecee kerilsing degen…
Ceyhan ın Yellibel Köyü mezarlığında sonsuz uykusunu uyuyor… Rahmet ve saygıyla
anıyorum…
…
KELİNŞEK
CENGİZ ŞINGI(Hamite Kurt tan alındı)
Eşi Cumali Kaya Çanakkale savaşına giderken 4,5 yaşındaki
oğlu Veli ye şöyle bir şıng aytar;
Çantasını takmış boynuna/ düşken hamidiye(Ceyhan)yoluna/
şimdi varır teslim olur/binbaşının koluna…
O sırada oğlu Veli babasının ayağına sarılıp;
-Gitme babacığım, diye ağlar… Evinden köy kahvesinin oraya
kadar babasının bacağına asılarak gelir, babası 4,5 yaşındaki Veli ye şöyle
der;
-Oğlum, Karacanda bir Kokan(Tavşan) vurup hemen geleceğim…
Sen burada dur, beni bekle, der gider…
Çanakkale de şehit olur ve bir daha da dönmez… O yıllarda 22
hane olan Ceyhan’ın Yellibel Köyü’nden tam 16 tane kişi şehit olmuş, bir daha
dönememiştir…
ŞİBÖREK...
Ustası keldi Kırım dan/Sarı buğday unundan/Cıllı, cımşak
mayalı şibörek...
Ataydan kalma aşlar/Etli mayalı kamuraş /Şiböreknen,
mamelek/Katlama cantık, tögerek, mantı tatar...
Ah şiböreknen/Kim össe/Hastalık neken bilmez..
Balaban bir doktor/Aytkan tansiyonunu/Bir kartka… Babayga
başka şare yok/Şibörek kerek...
Sağ başıńa kelse/Avur
bir sancı Dakikasında keser/Şibörek
ilacı...
...
TATARCA DEYİMLER...
Aptir – septir.. ( düşe kalka...)
...
Ölüm kartga yakın (Ölüm
yaşlıya yakın...)
...
Cantık dayın cebiń
bar/Mışık dayın aşama...
....
Anam şay, babam şay/Vasiyetim de şay...
....
Kart kötüńe kaşağa/Kötüne maymın taşağı...
....
Başıńı teşeyim mi?/ Avzuńa
şışayım mı?
Sııış...
...
Kumannı toturup, otnug/Başına kuyuńuz diymen
Ańlamaylar...
....
Kotak Avzuńa kapak…
...
Kotak teşte boynuńa tak...
...
Müjdeńe mışık boku...
...
Tańrı coysuń/(Allah canını alsın...)
...
Katseńg kat/(Ne yaparsan yap...)
...
Aynanayım balamdan;( çocuk severken söylenen sevgi sözü...
Kurban olayım sana)
...
Tapsa aşar, toysa oynar...
...
Elden elek, tavdan taşak; şay pişirdik...
TATARCA ÖZDEYİŞLER...
Kuş yuvada körgenińg işler... (Anlamı; Kuş
doğup, büyüdüğü, yetiştiği yuvada neyi görmüşse ileride yetişip güçlendiğinde
aynısını yapar...)
...
Açka kazan astırma; üşengeçge ocak caktırma... (Anlamı; aç
kazan asarsa gözü doymayacağı için yiyeceğinden
fazla yemek yapar; üşenen ise ocak yakarsa çok geç olacağından işler zamanında
bitmez...)
....
Yaş kırk, kötü tırt dedi... (Anlamı; yaşlandı, artık her
şeyden uzaklaştı, artık gazını bile tutamaz hale geldi...)
....
Tükrüğünen tüyülmek; (Anlamı; tükrüğü genzine kaçtığı için,
sürekli öksürmek...)
.....
Anan tat, baban tat, nenge kerek balaban at; min eşeğine
corgalat... (Anlamı; anan da Tatar, baban da TATAR, senin büyük at neyine; her şeyin ortada...Sen
eşeğine bin sür git...)
....
Alma terekten uzakka tüşmez... (Anlamı; elma ağacının
altından uzağa düşmez...)
....
Üyden şıkmaz külbastı karışqmaz elge, ber koluna cartı ekmek,
kuv ciber şölge; (Toplum insanı olmayı başaramayanlar için kullanılır...)
Mıllığı tüştü...(Anlamı; küsmeye yaklaştı, küstü gibi
oldu...
....
Hıyık tımık;( Anlamı ; kimsecikler yok, sessiz sedasız...)
...
İtni öldürgenge sürütürler;(iti öldürene sürütüp uzağa
attırırlar...)
...
Tedariklinin başına kar cavmaz… (Anlamı; önlemini alan kişi mağdur
olmaz...)
...
Şank day oturgan; (Anlamı; Şeytan gibi oturmuş...)
...
Müjdeńe mışık boku...(Anlamı; lafçılık yapan kişiye, bu
türlü laflar söylemesin diye hem
eleştiri, hem de küçük hakaret içeren bir ifade...)
...
Şingenening cartı kaşık aşı bolsa/catıp yukusu kelmez...
(Anlamı; çingene hep açtır , bir avuç-bir lokma yemeği olsa bile onu yemeden
duramaz, uykusu gelmez...)
....
Bizim Medya da( Mediha’da )alat bar da kuvat bar, Saman
haralını tutkanımman kaldıra...(Anlamı: Kızım Mediha çok güçlü, saman haralını
tuttuğu gibi tek başına kaldırabiliyor...)
...
Kızganganı kızıl itge cem boldu... (Anlamı; kıskandıkları,
kendisine de yarar sağlamadı...)
....
Laf bolsuń molla akam, korazıń kozladı mı?(Anlamı; konuşacak
konu bulmakta zorlanan insanların; sadece laf olsun diye sorar; abi, hocam, horozun yumurtladı mı?)
....
Mışığın üşeği day...( Anlamı; herhangi bir şeyin küçüklüğü ve
işe yaramazlığı anlatmak için, kedinin pipisi-penisi ölçü olarak verilir...)
...
Tiryak kadar, köt otu cambaz kötü...(Anlamı; herhangi bir
şeyin çok az olduğunu, işe yaramazlığını anlatır...)
....
Allah bergen Patmaa, Cumali’men catmaa...(Anlamı; iş yapmayı
sevmeyen, sürekli kocasıyla yatmaktan hoşlanan tembel kadın....)
...
Cańı elekniń bavu yokarda bolur; cańı iştanın avu yokarıda
bolur... (Anlamı; yeni her zaman büyük saygı görür, o nedenle insanlar yeni
olan değerleri hep yukarılarda tutarlar...)
...
Alışman kötte iştan turmaz...(Anlamı: bazı alışkanlıkları
olmayan insan, yeni bir şeye alışmakta zorlanır...)
....
Cańı elek tuvarda gerek...(Anlamı; yeni olan her şeye değer
vermek gerekir...Yeni alınan elek bile duvarda olmalı...)
...
Kötünde cımartga pişe...(Anlamı; çok işi var, çok meşgul...
Öyle çalışıyor, öyle terliyor ki; yumurtayı götüne koysan pişer)
...
Pantik burun; taşmańlay...(Anlamı; Tatarların, bedenlerinin
anatomik yapısını anlatan, küçük burunlu, alnı açık ve büyükçe olan demek...)
....
Canımı tımdırsıng da, can başımı sındırsıń(Anlamı; bana
iyilik yapsın da, ondan gelecek kötülüğe de razıyım...
....
Cıyıl cıyıl cıyıl taz/Cıyılmağańıń aklı az..
(Anlamı; toplanın toplanın, bir güç oluşturun...Toplanıp,
bir araya gelmeyenler sadece aklı az olan insanlardır...)
...
Kelinińiz kermeceğe kerilsin...(Anlamı; gelininiz çok büyük acı
veren germece isimli alete yatarak cezalandırılsın...)
...
Akay(Tatar Çocuğu)balası 40 yaşında akılbaliğ bolur...
....
Cantık dayın cebiń bar, mışık dayın aşama... (Anlamı: cebin
tıka basa dolu; cebinde çok yiyeceğin var, çok yavaş ve az az kedi gibi yeme...)
...
Bargan cerge barayık; bereketini alayık... (Anlamı;
gittiğimiz yere daha çok daha sık gidelim, orada ne varsa ne yoksa hepsini
bilinçsizce alıp, yiyip tüketip bereketini kaçıralım...)
...
Ketkenińde saa sorpa mı soğutacaklar...(Anlamı; gittiğin
yerde sana et haşlaması, et sulu yemek mi yedirecekler ki acele gidiyorsun?)
....
Bismilla değen şaytan day dağıldılar... (Anlamı; besmele
çekince şeytanın kaçtığı gibi kaçtılar...)
...
Orazanıń onu kaldı, kurtkaların gönü kaldı... (Anlamı;
Ramazan ayının son on günü kaldı ama insanlar öyle zayıflayıp, halsizleştilerki,
bedenleri kemik haline geldi derileri gön şeklini aldı...)
...
Höküre höküre çıladı;(Anlamı ; bağıra bağıra hıçkırarak
ağladı...)
...
Ölürüm değen ölmez: hökürüp cürgen ölür...(Anlamı; ölüm
piyango gibidir, ölmek isteyen, ölürüm diyen ölmezde; ölümü aklından bile
geçirmeden gümbür gümbür gezen, yaşayan düşüp ölebilir...)
....
Kötümüńg yerine köt
kelecek bolsa; kötüm kalsıńg yerinde...(Anlamı; bende olan eşyaların,
malların aynısını alacaksam, gereği yok, zaten bende var...)
....
Başıńı sasıtmak;(Anlamı
; çok gereksiz konuşmalarla insanın başını şişirmek...)
...
İpipillah, sivri külah; (Anlamı; mal varlığı olmayan...Aç
kişi…)
...
Kişi aldıgna şıgacak; (Anlamı ; insanların önüne çıkacak,
diğer insanlar da onu görecek...
...
Bezenip şıktım ayakta/Bezeğim kaldı bayatka... (Anlamı;
eğlenceye, düğüne gitmek için hazırlanıp çıktım, ama olmadı; tüm isteği
ertelendi...
....
Telli araba, tellarış; tayta düş, tayda tüş...(Anlamı; salıncakta
sallanan kişinin inip, yerini başkasına bırakması için söylenen tekerleme...)
....
Cin aşar/şaytan duasını okur...(Anlamı; yapılan işin kimseye
yararı olmadı, tüm emekler boşa gitti...)
....
Eki calay bir cuta...(Anlamı; hızlı yemek yiyerek, diğer
insanların haklarına da saygı göstermiyor...)
...
Mah sağa , mah sağa, çüküm kaldı kel Hasanga...(Anlamı ;
Kurallarına göre dağıtılmayan bir mal, yiyecek-içecek, para, bir ürünün adaletsizce elden çıkması ve
geriye hiçbir şey kalmaması...)
...
Mışık aşadı, men aşadım, mışık aşadı, men aşadım/ Mışık
menden köp aşadı... (Anlamı; kedi yedi,
ben de yedim, ama kedi benden çok yedi...Öyle iştahsızım ki...)
...
Umut düńyası; belki bir okka toń may alıp ciberir...
(Anlamı; yakını, kente giden bir Tatarın, akrabalarından
zengin olanının, bir okka yağ alıp köyüne hediye olarak göndereceğini unut
etmesi...)
....
Tuzsuz üy, tuzlu üynü calar pitirir...(Anlamı; evinde tuz
olmayan, evine tuz almayan, tuz alamayan, sürekli tuzlu evden tuz isterse,
oradaki tuzu da bitirir... İnsan kendi gereksinimlerini kendisi
karşılamalıdır...)
...
Ketecek kıznı kertip kalayık...(Anlamı; düğünü olacak kıza
öyle çok iş yaptıralım; ondan öyle çok yararlanmaya bakalım... Ne kadar çok iş
yaptırırsak o kadar karlı çıkarız... Nasıl olsa bu evi terk edip gidecek…)
...
Tüşman gözü capkış...(Anlamı; düşman gözünü boyamak için,
önem verilmeden, rastgele düşünülmeden göz boyamak amacıyla rrast gele yapılan
sıradan bir iş...)
...
Kötünnen kölge tüştü...(Anlamı, beklemediği kadar
zenginleşti, hayalinde bile görmediği bir varlığa ulaştı...Şans inanılmaz
biçimde ona güldü...)
...
Ağısı bar bolsa, Tiyragı da bar...(Anlamı; zehri olsa bile
bir kişinin, onu giderecek panzehiri de var... Yani kötülük yaparsa da, iyilik
yapmayı da iyi bilir… Kötülüğü kadar da iyiliği var...)
...
Mışık külgende kül...(Anlamı; sen gülmeyi bilmiyorsun; kedi ne zaman gülerse sende o zaman gül...Kedi
gülmeyeceğine göre, sen de gülme...)
Bostan boyluk, bir aylık...(Anlamı; çocuklarını seven anne–babalar , onları bu
tekerleme ile sevimli hale getirir..Bir aylık olmasına karşın çocuğun , bostana
dikilen korkuluğun boyuna ulaştığı çabuk büyüdüğü belirtilir...)
...
Akılsız itni col kocatır...(Anlamı; yapacağı işinde aklını kullanmayan kişi, boşa
kürek çeker, yaşlansa da işlerini doğru dürüst ve verimli biçimde yapamaz… Ömrü
yolda geçen hiçbir iş yapamayan köpek gibi boşa uğraşmış olur...)
...
İşi yok, it taşlay...(Anlamı; boş, anlamsız, gereksiz
işlerle uğraşıyor...)
...
Kart kıznı bayga berseń çalışmaz...(Anlamı; yaşlı kızı
evlendirsen çalışmaz-iş yapmaz...)
...
Bay degende bakırgan... (Anlamı; evde kalmış kızın evlenmek,
koca istemek düşüncesini ortaya bağırarak koyması...)
...
Ucuz etning sorpası tatımaz…(Anlamı: ucuz etin haşlamasının
tadı olmaz...)
...
Akam sen namazńı kıla tur; ben cilikni aşay turayım...
(Anlamı; Abim, babacığım sen namızını kılmaya devam et, ben
tavuk etini yemeye devam edeyim...)
...
Cengem Nogay şayını cuvundak day yasay…(Anlamı; yengem Nogay
çayını bulaşık suyu gibi kötü yapıyor...)
...
İt aşı kara bılamık... (Anlamı: yemek sadece köpeklerin
yiyeceği gibi kötü olmuş...)
...
Hava köterildiAnlamı; hava açıldı...)
...
Elden elek; daldan taşak...(Anlamı; işini bilmeyen, elden
hacet istemeyi alışkanlık haline getiren kişileri için kullanılır...)
....
Süyekleri sürme boldu;(Anlamı; asmaların tevekleri öyle
gelişti , öyle güzelleşti ki, gözdeki sürme kadar hoş ve güzel görünüyor...)
....
Aşar avuz körür, şışar köt körür...(Anlamı; insanın yeme
içmesinde sınır yoktur.. Yerken ağzı,
tuvaletteyken poposu görür... Çok yiyip içmenin insana sağlayacağı bir yarar
yoktur...)
....
Adamanan mal pitmez...(Anlamı; adak sadece sözden oluşan bir vaatir...
Ne kadar vaad edersen et, yine
de bir şeyin eksilmez, malın olduğu gibi kalır, bitmez...
....
Aylan köznen Karay...(Anlamı; rahatsız edecek şekilde
gözetliyor...)
....
Mışığın cuvurganı koradan korağa... (Anlamı; kedi küçük bir
hayvandır, gücü de etkisi de oldukça sınırlıdır... Onun gücü bir evin bahçesinden,
diğer evin bahçesine koşmaya ancak yeter...)
...
Kör itin ölgen yeri...(Anlamı; kör itin nereye gittiğini
bilmeyen ama evden çok uzaklaşıp ölen kör itin bilmeden ama inanılmaz
biçimde gittiği uzaklık)
...
Kalakayım, kara şayım közünge tizinge tursuńg...(Anlamı;
yapılan iyilikleri bilmeyen karşı tarafa yapılan, beddua... Sana ikram
ettiğim ekmeğim ve çayımdan yarar
görmeyesin… Hayrını görmeyesin....)
....
Bir ayağını algaşık bir ayağını it aşar... (Anlamı; öyle salak,
öyle beceriksiz davranır ki; işleri asla bitmez; yolda yürürken bile bir
adımını ileri atıncaya kadar diğer ayağını köpek yer...)
...
Nerede tımbırtı, orda buluntu... (Anlamı ; işini gücünü
bırakıp , gönlünü eğlendirmenin peşinden koşar...)
....
Ne Karaysın pısıp pısıp ,
kötüngü kısıp kısıp... (Anlamı; gizlenerek bir şeyler gözlemeye
utanmıyor musun? Kötünü de sıkıp sıkıp baktığını herkes gibi ben de görüyorum
ama sen görmüyorsun, sen kocaman bir salaksın...)
...
İtten kuzu tuğmaz...(Anlamı; her canlının yavrusu kendisine
benzer...O nedenle de köpeğin kuzu doğurduğu görülmemiştir... İtten ancak it doğar...)
....
Arap may tapsa; taşağını maylar...(Anlamı; arap yağ bulsa,
gereksiz biçimde kullanır...)
....
Akşam aytar; saba kaytar... Anlamı; akşam söz verir,
sabahleyin sözünden cayar-döner)
...
Boku betińe, sıyraa kötüńe...(Anlamı; bir tür küfür...)
...
Kapıdan kuvsań bacadan tüşer... (Anlamı; kapıdan kovsan,
bacadan geri gelir...
...
Mına menim ballarda; kökge sürtecek akıl yok...(Anlamı; Benim
çocuklarım akılsız...)
...
Boz eşeğin burnu day… (Rengi solmuş, boz, hoş olmayan bir
renk...)
....
Balańı arkan tırtmışlap bayla; Cuvur ket...(Anlamı; çocuğunu
sırtına sartılmayacak şekilde bağlayıp koşarak git...)
...
El işine kuvana; öz işine zuvana...(Anlamı: başkasının işini
sevinerek yapıyor; kendi işini yapmak istemiyor, tembellik ediyor...)
...
Aşuvlanıp aşadı; aşaganını ana bekte ketip avardı...(Çok
sinirli biçimde yemek yedi, yediklerini
öteki tarafı gidip kustu... Sinirli yiyen, kusar...)
...
Şingene balaban atga minse; tańrısını unutur...(Anlamı;
çingene, büyük bir ata bindiğinde, öyle büyüklük havalarına girer ki, kendisini
yaratan tanrısını unutur...)
...
Acıkkan yer ayrı; acıgan yer ayrıdır... (Anlamı; insanın bir yakınının ölümüne
üzülüp aştan ekmekten kesilmesi yanlıştır... İnsanın acıyan yeriyle acıkan yeri
ayrı ayrıdır...)
...
Kaşlarını mışık calay...(Anlamı; kaşlarını öyle zayıf, öyle görünmez
öyle az ki; sanki kedi yalamışta yok etmiş...Tatarların karakteristik
özelliklerinden birisidir...)
....
Malım arağa keteceğine, karnım araga ketsiń…(Anlamı; malım
zarar göreceğine, telef olacağına, döküleceğine, karnımı gereğinden fazla
doyururum... Malım zarar görünceye kadar karnım zarar görsün...)
....
Men süyemen konak beg, al sende süy...(Anlamı; ben çocuğumu çok
ve sınırsızca seviyorum, konak beyi, al sende çocuğumu benim sevdiğim gibi sev...)
...
Anasına ay dayın, akasına kün dayım; komşusuna da taşağın
kılı dayın körünür... (Anlamı: annesi çocuğunu ay gibi görür , babası güneş
gibi sever , komşusu için ise önemsizdir, değersizdir...)
...
Nasipsiz Kazakka şoşka pitmez...(Anlamı, nasipsiz ise kazak
onda domuz ve domuzun getireceği
kötülükler bitmez...)
...
Tok kişini sıylaması zor bolur... (Anlamı; Karnı tok olan
kişiyi ağırlamak, doyurmak çok zor olur...)
...
Bir balanıń anası akıllı bolsuńda akası isterse Kurtiy(akılsız)bolsuńg...
(Anlamı: çocuk annesine çeker, babası ister akılsız ve aptal olsun o önemli
değildir...)
...
Tinevin akşam bizim ballar kegende ; kıyıv şıyıv
bolduk...(Anlamı; çocuklarım dün bize geldiğinde, sevinçten, birbirimize
sarılıp, inanılmaz bir sevinç çığlıkları atarak yaşadık...)
...
Aybetli kız toyda osurur...(Anlamı; çok değerli, çok
kıymetli olan kız sadece düğünü sırasında osurarak değerini-değersizliğini
ortaya koyar......
....
Maktavlı kız toyda osurur...(Anlamı , çok değerli , çok
övülen , çok beğenilen kız düğünün de
osururarak değerini ortaya koyar....
...
Kalkın kızına köt taptı aşık...(Anlamı; yabancının kızını aşık
inanılmazve çok değerli hale getirdi...)
...
Katkan tana tinevinden ölgen...(Anlamı; zayıflıktan derisi
kemiğine yapışmış zayıflamış, taş gibi katılaşmış dana yaşarken ölmüş..)
....
Sen akanın nesin kördün; alt yanında bir eleklik kılı bar;(Anlamı;
sen babanın nesini gördün? Onu yeterince tanımıyorsun, bilmiyorsun....)
....
Tıgırgan arabadan kuru kalmaz; elamanın taz kızı...(Anlamı;
nerede yürüyen bir araba görse, nereye gittiğini sormadan hemen ona biner..
Sevilmeyen ayıplanan, yaptıkları
onaylanmayan bayan...)
...
Ekmeğen yerde pite...(Anlamı; hiç umulmadık yerde,
beklenmedik bir ortamda, kimsenin aklından geçmeyen bir yerde hemen ortaya
çıkıverip herkesi şaşırtır... Üstelik istenilmediği yerlerde de bulunarak kendi
değerini azaltır...)
...
Ońmuycak hacını, tüyening(deve) üstünde cılan soğar...(Anlamı;
işleri olumlu gitmeyecek hacıyı, devenin üstünde bile yılan sokar...)
....
Bilmegen kızga tögerek örnek... (Anlamı; tögerek, mayasız
hamurdan yapılan, basit, yuvarlak, yağda kavrulan bir gıda maddesidir... Bilgisi
yoksa kıza, en basit yemek olan tögerek örnek olur...)
....
Öksüzüńg bir toyarı ayran , bir toyarı bayram...(Anlamı;
yoksul, öksüz insan bir köyde bir evde yayık yayıldığında, ayranın bol olduğu
gün karnını iyice doyurur, bir de bayramlarda karnını doyurur... Diğer zamanlar
öksüz açtır...)
....
Menden ırılsıńg da kayda kırılırsa kırılsıń? (Anlamı; benden
uzaklaşsın da nerede kırılırsa–arızalanırsa–yok olursa olsun....)
...
Bu duman başımızdan ırılgaydı; kardaşçak kırılgaydık...
(Anlamı; sonucu bilinmeyen, görülmeyen kötü olaylar, netleşseydi, her şeyi
görebilseydikte, hepimiz ölsekde gam yemezdik...)
Sen köbete men cantık/Seniń menden neń artık ; (Anlamı ; köbete ve cantık Tatarların
milli yemekleridir... Al birini vur ötekine…)
İki kişi farklı
görünmeye çalışsalar bile ; aralarında
artı eksi pek fark olmadığını ; aslında birbirlerinin her yönüyle aynı
olduklarını kendilerini farklı göstermenin
gereği olmadığını anlatıyor )
....
Kün körmeğen kün körse; kündüz şırak caktırır... (Anlamı;
sonradan olan zenginler, ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bir türlü
bilemez; hatta gündüz lamba yaktıracak kadar görgüsüzce
davranır...)
...
Koy körmegen koy
körse; kuvup cürüp hoplatır…(Anlamı; koyun görmeyen, yoksul; sonradan koyun
sahibi olursa görgüsüzce davranır; çevresindeki diğer insanlara hava atmak için
onu kovalayıp, koşturup hoplatır , sevinçten şov yapar...)
...
Urus’un oyunu caman; osursa baş teşer.. (Anlamı; Ruslar entrikacı, oyuncu bir millettir... Osursa bile
masum insanlara inanılmaz zarar verir...)
....
Caman dadandı bu kurtka; kene kelir bu curtka… (Anlamı; bu
kurt kötü alıştı, buraya buraya; her zaman gelecektir, ona göre önlem almak
gerekir...
...
Tiyaran tıyış; kötü kıyış...(Anlamı; söylenen her sözden
alınıyor... Çok zayıf bünyeli...)
....
Bay tileğen baka dayın cata...(Anlamı; yatması öyle garip,
kendinden öyle habersiz ki; tıpkı isteyen
koca isteyen–kurbağa–gibi yatıyor...)
…
Akay tanaday, kelin mınaday... (Anlamı, gelinle damat
birbirinden garip…Damat garip, gelin ondan daha garip...)
...
Pırt etti pırtlağım şıktı/Aptesim bızıldı mı mollakam...(Alamı;
elimde olmadan gaz çıkartım; hocam acaba abdest im bozuldu mu?)
....
Kötü batman şege…(Baseni çok geniş, kalçaları çok büyük,
garip ve inanılmaz derecedeağır...)
....
Balanı işke çiber arkasından sen ket...(Anlamı; çocuk iş
yapamaz; ona verilen işler olmaz... Ona iş verdikten sonra senin takip etmen
gerekir...)
...
İt ketse bok ketirir...(Anlamı; o iş öyle kötüdür, öyle
kirlidir ki; köpeği bile göndersen, getireceği pislikten başka bir şey
değildir...)
...
Olsaman bolsa ekisi bir araga kelse...(Anlamı; olasılıklar
bir araya gelmediği için kişi başarısız olmaktadır... Olsa ile bolsa bir araya
gelse her şey ne kadar da güzel olacaktır...)
....
Catkan aslandan, gezgen şakal arüv... (Anlamı; tembellik etmek kötü bir şeydir... Sürekli yatan
aslandan, kurnazlığından başka hiçbir yeteneği olmayan, ama sürekli av peşinde
koşan, çakal daha iyidir...)
....
Tapkan kuvanır, tanıgan alır...(Anlamı; bir şeyi elde emek
etmeden bulmak kişiyi sevindirir; ama o bulduğunu tanıyan gerçek sahibi alır... Sevinç çok kısa
sürer... O nedenle bulmak yerine, kazanmak için çalışmak, ter dökmek
gerekir...)
....
Köp kozgama ölünü; ya osurur, ya sışar... (Anlamı; sessiz ve
sedasız duran insanın üstüne fazla gitme... Ani tepkisini görür, şaşırır
kalırsın...)
...
Ayta bergen avuzdan, sışa bergen köt iyi...( Anlamı; boş
boğaz, gereksiz yere konuşup, dedi kodu yapan, bir ağızdan; tuvalette kaka
yapan bir popo daha değerlidir...)
...
Cibere bergen örküne; sışkan akasının börküne...(Anlamı; babanın
iyi terbiye edemediği çocuğu terbiysizliğini herkesten önce; babasının başına, kavuğuna,serpuşuna, papağına
pisleyecek kadar saygısız davranarak gösterir...
....
Şaştım aşı şibörek...(Anlamı; Tatarlar her gün hangi yemeği pişireceklerini şaşırdıklarında
akıllarından hiçbir zaman çıkmayan şibörek yaparlar...)
....
Cańı elekniń bavu
yukarıda bolur...(Anlamı; yeni olan her
şey ilk önceleri çok değerlidir..)
...
Tıńlağan özünü tuyar...(Anlamı; dedikodu yapanları, ya da
kapının arkasından konuşulanları dinleyen kişi, öncelikle kendisi aleyhine söylenenleri duyar... Morali
bozulur, canı sıkılır, dinlerse kendisi zararlı çıkar...)
...
Aklımda turacağına , karnımda tursuń...(Anlamı; güzel bir yemek, meyve, ya da tatlıyı yeme konusunda Tatarlar
çok aceleci davranırlar... Aklımızda duracağına midemizde dursun...derler.)
...
Kolaysıznı koynu alsań; kolu ayağı dışarıda kalır...(Anlamı;
becerisi olmayan, kendi vücudunu bile kontrol etmekte salak davranan bir kadını
koynuna alıp sevişmeye kalksan, eli, ayağı yorganın dışında kalır...Sevişmeyi
bile beceremez, eşine zevk veremeyecek kadar salakça davranır....)
...
Süyündürük bolmak...(Anlamı; gereğinden fazla sevinmek,
sevinmeyi bir hastalık haline getirmek....)
....
Birevińg katında taa ayt... (Olmayacak yerde, olmayacak lafı
söyleyen ve laf sahibini rezil edene; burada söyleyip beni yeterince rezil ettin; birilerinin yanında da
söyle de daha da rezil et salak...)
...
Korkkan cerńi koluńa al...(Anlamı; cesur ol, korkma,
korkarsan kendini teselli et...
...
Kötünü celliy; (Anlamı; bom boş, iş yapmadan geziyor...)
...
Bir bokung üstüne baksan, şaytan sasır;( Anlamı; bir
pisliğe bulaşan, kötülük kokar, kötülük
yapar, herkese zarar verir...)
...
Kadı kızı kotak tutkan/kolu kabargan…(Anlamı; çalışmaya
alışmamış insanlar en kolay işlerde bile zorlanır...)
...
Kolu kamur ovalay-kötü tana kovalay ; (Anlamı ; yaptığı işi
baştan savma yapıyor... Aklını işe vermiyor...)
...
Özüne ovmaş ovamay/elge lakşa keser (Anlamı; kendi işlerini
yaparken çok beceriksizdir... Ama elin işini yaparken inanılmaz
maharetlidir...)
....
Arabıng taşşağıday…(Anlamı; çok kara, simsiyah, yararsız...)
...
Toyga barsańg toyup bar/Cańgı sırtıńı kiyip bar...(Anlamı; düğünde
yemekler sen gelmeden önce önceden dağıtılmış yenmiş, içilmiş olabilir... O
zaman aç kalırsın... Ayrıca en yeni kıyafetlerinle gidersen sana daha büyük
itibar gösterirler)
....
Tonka aytgańını bilmez…(Anlamı; tonka; lafın,
sözün nerede, nasıl, niçin, kime ne şekilde söyleneceğini bilmeyen saf
ve salak kişidir, uzak durmanız kendi yararınızadır...).
....
Koy soyup kolaba tizmek... (Anlamı; hatırlı, saygıdeğer
konuklara geldiğinde TATARLAR koyun(soyup)kesip; özel yemekler yapar.. Bir yere
hemen dönmek için giden: ama verdiği söz ve zamanında geri gelmeyenle hem inceden alayetmek, hem de, sözünde
durmadığını anlatmak için kullanılır.. )
...
İtge talangaşık/şalını dolan… (Anlamı; pisliğe bulaşmamak
için, başka yolları seç...)
...
Ölüp kör de körüp kör…(Anlamı; ahirete inanın, yanlış
yapmayın... Öldüğünüzde, öteki dünyada göreceksiniz, yanlışlarınızın bedelini
ödeyeceksiniz…)
...
Coldan tapkan cilik başı yasamak...(Anlamı; eve gelen konuğu
yere göğe sığdıramamak... Ya da gittiği yerde olağanüstü biraz da yapay ilgi
gösterilerek karşılanan ve ağırlanan kişil...)
...
Pakıl ońgsa sışan ońgar...(Anlamı; fesat hain hiçbir pamaz
adam olmaz... Fesatlığa ve hainliğe en yakın hayvan olan sıçanların durumu
ortada...)
...
Kıl şikar bolsa iting kötünde pitmez...(Anlamı; kıllı olmak
önemli olmak demek değildir...)
....
İnne yeğen itge döngen...(Anlamı; çok zayıflamış...)
....
Köz cumulur, köt aşılır...(Anlamı; uyuyunca her insan gaz
çıkartır...)
....
Cavun toksadı...(
Anlamı; yağmur yavaşladı...)
...
Eteği bar, ceni bar, cedi günlük işi bar...(Anlamı; bir işi
bitirmek istemeyen terzinin, müşteriyi oyalaması...)
....
Öksüzüng eteene kavurga kuygannar, cümüyüm candı
değen...(Anlamı; öksüzler, kendilerine yapılan yardımın değerini, anlamını tam
olarak anlayamazlar...)
Kayda bolsan kayda bol/Perdelaziz de üyde bol...
(Anlamı; kış mevsiminin en soğuk, en fırtınalı, en yağışlı
günü kabul edilen PERDELAZİZ... günüdür… Yılın 364 günü nerede olursanız olun,
bu çok olumsuz günde lütfen evde olun ..)
...
Koca kıznı kelin etkenner, buğa da şükür değen...(Anlamı;
evde kalmayı göze alan kız, evlenince sevinir...)
...
Tatarga akıl ne gerek; körgeniń işler...(Anlamı; Tatar,
gördüklerini hemen iyi ya
da kötü sonuçlarına bakmadan iyice hesap etmeden uygulamaya koyulur... Yeniliklere en çok açık bir ırktır...)
...
Karannıkta aş aşağan, karip yerde yaş yaşağan...(Anlamı;
aydınlık ortamlarda yaşamalıdır insan; karanlıkta kalmasıyla, garip bir
memlekette yaşaması aynı anlama gelmektedir...)
...
Tilengenini tökken şingenege döndüm...(Anlamı; zorla elde ettiklerimin
değerini bilemedim, emeklerim boşa
gitti...Hiç bir zaman değerlendiremedim...)
...
Kartayganda tırtaygan...(Anlamı; yaşlanmak her erkeği akıllandırmaz...
Yaşlılar zamparalık yapmaya
çalıştıklarında gülünç duruma düşer...)
....
Kalav mıradı, bala cıladı...(Anlamı; Tatarlar köy evlerinin
bahçe duvarlarını çamurla taşla ördükleri için yağmur yağdığında birkaç
saniyede büyük gürültü çıkartarak duvar yıkılır ve tüm emekler boşa gitmiş
olur... Bu yıkılma sırasında çıkan sesi duyan çocuk
bebek, korkarak ağlar...)
...
Bizden ketkeşik; sabına yetkeşik...( Anlamı; bir iş, bir ürün yapan kişiden uzaklaşıp,
müşteriye ulaşıncaya kadar sağlıklı- sağlam olsunda; ondan sonrası önemli değil-ne
olursa olsun...)
....
Tızbiy bala, Bek çılar...( Anlamı; isteklerini ağlayarak
kabul ettirme alışkanlığı olan çocuklara; çok çabuk ağlayan anlamında tıbziy
denir..)
...
Süymegeńi süyersińg /
Süygenigińin hatırı içün.. (Anlamı; aile yeni gelen damat ya da gelini de beğenmese
bile insan genellikle, sevdiklerinin
hatırı için sevmek zorunda kalır... Sevmese
de severmiş gibi yapmak durumundadır...)
...
Üyretme akıl /Üy aylangańa kadardır... (Anlamı; kişinin
kendi aklı yoksa; kendisine öğretilenleri evin arkasına dolanıncaya kadar unutur...)
...
Tabla bet kona köt...(Anlamı;iri yüzlü; baseni çok geniş
olan...)
....
Tor köt torbağa kirdi...(Anlamı; çalışmaya alışık olmayanın
, çalışmaya başladığında, bazı kurallara uymak ve yerine, getirmek zorunda
kalması....)
...
Katayıp turma...(Anlamı; kazık gibi dikilip durma, bir işe
yara...)
....
Kaygını kazanga kuyduk...(Anlamı; kaygımız artık bize zarar
veremez...
Onu etkisiz hale getirdik...)
...
Corap colga mindirir...(Anlamı;İnsan
ne düşünürse başına gelir… Güzel şeyler düşünmeli, güzel yorumlar yaparsa
güzellikleri yaşayacak demektir...)
...
Ulung barsa şeher ekmeği tattırma/Kızıńg barsa el üyünde
catırma... (Anlamı; köyde yetişen bir çocuk şehirdeki zenginliği, varsıllığı
görünce , köye ilgisini yitirir.... Kızın el evinde yatarsa; o evdeki oğlanla aşna-vişne eder: hem kendisini kontrol edemez; hem de ailesini
utanç duyacağı durumları düşürür...)
...
Uluńg okutursańg kadı bolur/Kızıńı okutursańg cadı
bolur...(Anlamı; oğlunu okut o önemli mevkilere gelip kadı bile olur...Ama
kızını okutursan yoldan çıkar, kötülük yapan cadı haline gelir...)
....
İdare etken mudara etmez...(Anlamı ;olanaklarıyla yaşayan
kimseye muhtaç olmaz..)
...
Ar etken kar etmez…(Anlamı; utangaç olan yaşamının hiçbir
aşamasında, hiçbir işinde başarılı olup karlı biçimde davranamaz...)
....
Tuvarga tökken day…(Anlamı; öküzün önüne dökecek kadar çok
ve fazla yiyecek...)
....
Sakıngan közge şöp tüşer; (Anlamı; sakınan göze çöp düşer
...)
...
Kırlı bolsa kırımdan artmaz…(Çok önemli, çok değerli bir şey
olsa, Kırım lılar onu kimseye bırakmaz...)
....
El külüncü, köt silginci…(Anlamı; ellerin güldüğü, değersiz,
önemsiz...)
...
Sakın abirliniń kışından ; öküznü ayırır eşinden…(Anlamı; abirli
kışı öyle serttir ki; en güçlü hayvan
olan öküzü bile eşinden ayırıp, yok edebilir...)
...
Aslını citirgen aramzade...(Anlamı; insanlar hangi koşulda
olursa olsun; hangi ırktan, inançtan gelirlerse gelsinler; bu özelliklerini
yitirmemeleri gerekir...)
...
Ellide bolgan balanıń /El körür ayrını… (Anlamı; evlilik yaşı geçip 50 sine
varan kişinin dünyaya getireceği çocuğun , kendisi yaşlanıp öleceği için hayrını
başkaları görür )
.....
Aşa balam aşa, zera dananıń toyu bola...(Anlamı; zehra ablanın
düğünü oluyor... İkram edilen yemeklerden bol bol yiyerek karnını doyur, bu
fırsat her zaman eline geçmez…)
...
Ay aylanmasıńg/Cıl cıllanmasıng... (Anlamı: beddua
dır...Öyle kısa zamanda ölmeni istiyorum ki; doğacak ayı, gelecek yılı göremeyesin…)
....
Ötmek carkabaş bolgan… (Anlamı; fırında pişirilen
ekmeklerin hamurunun iyi yoğrulmaması
sonucu, üstlerinin pişme sırasında çoklu
biçimde yarılması, kötü ve hoş olmayan bir görüntü vermesi...)
...
Bu da boldu bir tamak...(Anlamı; yeni doğan bir çocuğun,
aileyle birlikte sofraya oturur hale gelmesi; sofrada kendisine yer bulması...)
...
Keday bolmak...(Anlamı; büluğ çağına ermek... )
....
Saraylı apakay...(Anlamı; köylerde konaklarda genellikle parasal durumu iyi olan
aileler yaşar...Diğer köylüler de, biraz alay vari sarayda yaşayan kadın
anlamında kullanırlar bu sözü...)
...
Kopşora bala...(Anlamı; dolduruşa gelen, övüldükçe insanlara
karşılıksız hizmet etmekten hoşlanan; biraz
da salak insan ...)
....
Apakay mıńaygan... (Anlamı; kadın, küsmemiş ama küsme eyleminin
ilk aşamasını sergiliyor kırılmış... Eğer hareketlerinizi düzeltmeseniz kadın
her an küsecek...)
....
Mına bala mağa bek üyür boldu...(Anlamı; genç insanın, bir kişiyi
hayranı olup sürekli izleyecek kadar bağlanması... Kendine o kişiyi örnek
alması…)
.....
Cenabetiń balası...(Anlamı; cünüp, pis kirli, istenmeyen
adamın çocuğu...)
...
Saraydan sadaka şıkkan....(Anlamı; zengin evlerde,
konaklarda oturanların pek sadaka
vermediği iyilik yapmadığı kabul edilir... Yaptıkları iyilikle bir tür dalga
geçilir…)
...
Aşavı camanıń sışavı caman bolur...(Anlamı; çok yemek
yiyenin, aşırı besili olanın kakası da bol ve yaman olur ...)
...
Beyden bır at istermen; berirse miner ketermen, bermese
döner ketermen… (Anlamı; beyden bir at isterim, verirse biner giderim, vermese
de kırılmadan-küsmeden-darılmadan döner giderim... Tatarlar geleneğinde küsmek, kırılmak yoktur... )
...
İndemeden tura...(Anlamı; sesini çıkartmadan duruyor ama çok
tehlikeli , çok yırtıcı da olabilir-bulaşılmaz...)
....
Can talak bolmak...(Anlamı: sevincinden ne yapacağını
şaşırarak , heyecanlı biçimde hareket etmek...)
...
Ana betge cılış; (Anlamı; biraz öteye git...)
...
Irgalap cata…(Anlamı: sere serpe, her organını gösterecek
şekilde, kontrolsüz ve kendinden geçmiş biçimde yatıyor...)
...
Yuvalańg şuvalańg…(Anlamı; çok uzun, yakışmayan bol şalvar
veya etek...)
...
Canıg istemegen aş, ya karın avurtur ya baş… (Gönülsüz yapılan
veya sunulan yemek insanı rahatsız eder...)
...
İtiń kursağı sarı maydan almaz; (Anlamı; köpek tere yağının
tadını bilmez , anlamaz: bazı insanlar önemli şeylerin değerini asla takdir
edemez, bilemez... )
....
Camandan boynuńu satıp al...(Anlamı; yaman insandan boynunu
kurtarmak için gerektiğinde ondan bedel ödeyerek bile satın al... Çünkü kötü niyetli ve yaman kişi
senin kafanı kopartmak ister...)
....
Şompayıp oturgan...(Anlamı; bedenini kontrol edemeden, tüm
organları herkes tarafından görülecek biçimde, üstelik istenmediği yerde
dengesiz oturuyor...)
....
Herkiş akıllı bolsa; koyunga şoban tabılmaz...(Anlamı;
herkes akıllı olamaz; olsa çok az akıl gerektiren çobanlığı kim yapar ki?)
...
Tilinge tüyürtmek şıktı katçenin kötüne…(Anlamı; dilinde küçük
sivilce çıkınca, geçmesi için söylenen tekrerleme , küçük dua...)
TATARCA CÜMLELER..
....
Akam üyde(Anlamı: Babam evde...)
....
Akamalar toyga kelmiy(Anlamı: Babamlar düğüne gelmiyor...)
....
Ulum üylenmek istiy(Anlamı: Oğlum evlenmek istiyor )
....
Kiev mışıknı bir kötekledi, bir kötekledi, mışıknı
öttürdü...
(Anlamı: Damat kediyi bir dövdü bir dövdü kediyi öldürdü...)
....
Dadańg kaşıkbörek
yasay (Anlamı; Ablan kaşık börek yapıyor...Tatarlara ait özel bir yemek...)
...
Kievni o yakka ciber (Anlamı : Damadı a tarafa gönder...)
...
Kiev betini cuvdu(Anlamı : Damat yüzünü yıkadı...)
...
Kiev in şirayı cıltıray(Anlamı : Damat yüzü gülüyor...)
...
Kiev aşuvlandı(Anlamı ; Damat sinirlendi...)
...
Kiev bilmiy; katında aytmańız...
(Anlamı; Damat bilmiyor, yanında söylemeyin...
...
Anav mınavga karap/Şırayını azdırdı
(Anlamı; Şu buna
bakıp yüzünü azdırdı )
...
Cengeń şırayına Karay(Anlamı: Yengen yüzüne bakıyor...)
...
Cengeń onday
aytmağanedi(Anlamı: Yengen öyle söylememişti ....
....
Otabay mıradı/(Anlamı: Avludaki ocak yıkıldı...)
...
Cengeń savutlarnı
cuvdu(Anlamı : Yengen bulaşıkları yıkadı...)
...
Mışık teşikten kirdi... Şımakmaynı aketti...
(Anlamı: Kedi delikten girdi...Eti götürdü-kaçırdı...)
...
Şırayınga Karay Cıldıray(Anlamı: yüzüne bakıp gülüyor )
...
Koluńa savluk(Anlamı: Eline sağlık...)
....
Savluknan kalıńı(Anlamı: Sağlıkla kalın)
....
Şırayını sıkgan(Anlamı: Yüzünü azdırmış)
....
Hikmeting kaşları cangı tuvgan aydayın bolgan(Anlamı ;
Hikmet kaşlarını çok güzel biçimde düzeltmiş...)
...
Şek songradan şıkkan sıyraklarını...
(Anlamı; Çek sonradan çıkan ayaklarını)
...
Küyüm küyüm aşıy(Anlamı; geveleye geveleye yiyor...)
...
Betimi cuvamıyman(Anlamı : Yüzümü yıkayamıyorum...)
...
Mına ballar töbeleşe töbeleşe cılay
(Anlamı; Bu çocuklar kavga edip sonra da ağlıyor )
....
Sıyrağın sasıy(Anlamı: Ayağın kokuyor...)
....
Karvulem kayda(Anlamı: Ayakkabım nerede?)
....
Togaylarıń eşmekleri tamşılar(Anlamı: İneklerin memelerinden
süt damlıyor...)
...
Togaylarıń eşmekleri şalkaygan (Anlamı: İneklerin memeleri
çalkalanıyor...)
....
Katesińg aruvmusuńg(Anlamı;
Nasılsın , iyimisin ?)
....
Buşeni öttür(Anlamı: pireyi öldür ... )
....
Tepreşke şıkmak..
(Anlamı : Piknik yapıp eğlenmek...Zamanı boşa harcamak.. )
...
Mına katıkka şıbınnar şongan
(Anlamı: Yoğurda sinekler konmuş...)
....
Cartı saküv kiygen bala(Anlamı: Çocuk eski bir ceket
giymiş...)
..l
Tiyeran cımırtga getir(Anlamı: Biraz yumurta getir...)
...
Pışaklarnı cańıdıńız mıAnlamı; Bıçakları bilediniz mi ?)
....
Carımadı(Anlamı; yemek yiyen kişi tam olarak doymadı )
...
Egeşe eğeşe kete(Anlamı; iddialaşa iddalaşa gidiyor...)
...
Mına balanı coyt kel(Anlamı: çocuktan kurtul,
kaybet-ek-gel...)
Kün aylandı(Anlamı : Akşam yaklaştı...)
...
Cantalak bolmak(Anlamı: Çok sevinmek...)
...
Mışık avuz(Anlamı: Yavaş ve az yemek yiyen, küçük
ağızlı.....)
...
Köp aşama avdarırsıńg(Anlamı; çok yeme kusarsın)
...
Şapta şebelekge beńgziy(Anlamı; hiçbir şeye benzemiyor...)
....
Yüzge şıktık tüzge şıktık.( Anlamı: Rumi olarak Kasım 100
deyince , doğanın uyandığına, artık kıştan kurtuduğuna inanır Tatarlar... Kasım
‘ ın 100 ü de 15 Şubat a denk gelmektedir...)
TATARCA ŞING LAR...
(maniler–şiirler–tekerlemeler )
Biz bizni tanısak bizge uşasak,
Avuynan kıtayga bolmazedik uşak
Şimdi cavun cavdu küneş görünmüy,
Bizni kurtaracak kelecek kuşak...
...
İlle canım kıygaşa/Beş on börek
Kudaşama(dünürüme) tiymeńiz/Mağa kerek...
...
Üyülüp catkan tobandan/Saman aruv...
Celbirek gezgen soktadan/Şoban aruv...
...
Mal degende bar edi bir tanası/Men bargaşık ölgeydi kart
anası.......
...
Şıng bilmesen sana
şıng üyreteyim/Boklu Şarık boynunda
süyreteyim...
....
Irafta mamelek işinde kaşık/Men senen şınglaşmam/avzun
sasık..
....
(bir kız tuvganda, müsemma nenem mınaday şıng ayta )
Dumbul bumbul
dumbulduk/Ulmu eken dep umsunduk ,
Kız bolsa da kuvandık/Molla akamdan dua aldık
60 arşın al kumaş/Satuv(çeyiz) keldi kızıma ...
....
(Cenboyluğun-delikanlı) birevi üylenmek istiy; ayyesine
(annesine ) aytgan...
Ayyesi de; oğa–uluna
;
-Zemin abay borçka kız bere ket iste, degen ketip istegen )
-Mal degende bar bır alatanam/Borçka kız bolsa al dedi
anam...
Kızıń Ayyesi; cevap ayta/Mal degende bar eken bir ala tanańg/borçka
kız bolmaz bok aşasıng anań...
....
Cem boyluğun(delikanlının birisi) birevi Tatar
totaylarını(kızlarına) sınav yasay...
Aksarayıń şeşmemesi beder buzlar/On eki ayın ezanı kaç eder
kızlar? Toyaylar cevap bere ;
Avzıń şeker şerbet
limon tatıy/On eki ayın ezanı bin sekiz yüz okuy...
....
(Annesi ulunu süyerken mınaday ayta)
Şomamiy torgay(serçe)bolgaydım/şontayıńa kongaydım ,
Şontayıńdan bermeseng /üç kere şokup algaydım...
....
Elimde cün tarağı/cün tarayman,
Dayımın ulu bolsa da/men baraman...
....
Takanıń tibinde tokal tirek/sen şağırdın men keldim
Cimşak börek...
...
Menim karnım aşıktı ne aşayım ana yav?
Ekşit(davar) tavga ketti ne bereyim balam yav?
Tavuk soyda cilik ber onu aşarman ana yav?
Tavuk kurkka cattı ne
bereyim balayav/Koraz ketse cilik ber
onu aşarman ana yav...
...
Akşam boldu kün endi ekindiğe/akan seni berecek ependige,
Akam berse men barmam ependige/özüm saylap barırman
kekelliğe.
Akşam boldu kün endi taktalarga/akan seni berecek softalarga/akam
berse men barmam softalarga/ özüm saylap varırman yosmalarga...
....
Aylan aylan centilmen/centolganda vay
A kız kayda barasıń/Ben turganda vay...
....
Kök köz Bayar otura/tüfekke şaşma totura,
Eki kazak bir papaz/dinińi de ber dep otura...
...
Toyga buyuruńuz toyga/çaşlar
kave tüymeğe ,
Kartlar kave işmege..
....
Cuvura cuvura Zaydebay/Balak bavu çözülgen,
Ay betli eğen Medine/Konakka barıp süzülgen....
Medinem kaşgan kecesi/Cavun cavgan sebelep,
Siyit Osmanga ne bolgan /Caş Bikesin töbelek
...
Totur Kerim ambarga /Borçlu tapkanını alır,
Tapmasa da şışkımı
alır...
...
Kurban bolayım Kerim sağa/ Eşeknen odun ketir mağa,
Pakla şorbası /Yasayım sağa...
...
Tarhana tartar/Boğazımı
cırtar,
MAMELİKA(tatar yemeği) kardaş/kel meni kurtar...
...
Vay malayım malayım/Seni kaydan tabayım,
Sen BEH dep şıkkanda/Korkgan kişiler men bolayım..
....
Bereket bersin Bekirge/Erte keldi üyge ,
Tar teşiğim kenitti/Mende
boldum cengem day
İşte keldim toyga /Şalıńg
kızlar oynayım...
.....
Bargan edim barınga/Aş tapmadım karınga,
Şingene şıvın olmasedi/Sışar edim cerninge...
....
Akam akam al akam/Alma
satıp kel akam,
Kesem unutkanman dep/Şılkav(bahane) ette kel akam...
Akam da Aksarayı yasatkan/Cavun cavsa tamşılar,
Akamın meni de köresi kelse/Atına da minip kamşılar..
....
Sepet sepet cımırtga/Anay
meni unutma ,
Bala ketken askerge/Üy aylanıp cılaylar...
.....
Şalkayganda şal saküv/Cerge tiye avuzu
Açıp cürgende/Topur tüye...
....
Eki tüttüt bir metiy/Dımbırdar da dımbırdar,
Onu körgen insanlar/Ircańlar da corgańlar...
...
Baş kazığın baş taktan/Can alatın/ İşte kudam ketirdik
amanatıń...(ölü mezara konulurken söylenen dua şıng)
...
Siyt Osman Saray saldırgan ay boyganda boyga
Sen nişanda yok edin ay hoş kelding toyga...
Kazan kazan aş pişirirsin/Soğanın yokmu,
Öz başınga toy yasaysıń/Tuvgıń yok mu?
...
Şelebim şimşir kaşıktan/Şebelim neni,
Ben şelebime aşıkman/Şelebim neni...
...
Akamın bağına bir bercimek ektim
Bercimek te bercimek/May tatıy miybarek...
...
Sokurdana berme öz
başına/Tavuk boku çakarman,
Taz başıńga...
....
Cürüńüz ballar toyga ketiyik /Toy elińg eken nemizge kerek ,
Cürüńüz üyke ketiyik....
...
Kişkene kelin akası/Ot başına oturtsak
Maylı kalakay yasatı /Cıllı cıllı aşasak...
....
Köp aşadık şay–kalakay/Sağa zor boldu – bolmadı kolay...
Her günkel bizge/aşatayım şiberek sizge...
Yılankale kalakay/Ceyhan nehri Nogay çay bolsa,
Tüm ormanlar şomakay
bolsa/İşsem işsem toymasam...
....
Bir elinde kalakay/Bir elinde şomakay
Şomakayda sarı may/Şalpap şalpap şomurdata şomurtada Nogay şayı işe Veli akay…
....
Şagarak dolu mayımız bolsa/Cartı cartı kaşıklarımız bolsa,
Kene toymasam/Kene toymasam...
....
Üyken börek yasadım/kaygımı tencerege saldım...
...
Sarı may sarkı may,
Seni körmegenime tamam boldu carım ay...
Seni körmeğenimden beri/Kanmım ekmekke carımay...
....
Kaşıkbörek men işmem/Bal katmasań
Karartıńı coyarım/Söz katmasan...
...
Katip cılayım/Katip cılayım /Karpız taşşaklı molla
akam/Katip çılayım... Siktir ol ket
başımdam/Tonka apakay...
....
Oturşuń oskaysız ozayıp/A gız seni kim alır/Para sayıp...
.....
Şiy şiy etermen/Şibörek berseng ketermen...
...
Köp köp etermen/Köbete berseng ketermen...
...
Kıy kıy etermen/Kıygaşa berseń ketermen...
.....
Cenboylugun totayıma çatmak istiy
şıng ayta...
1-Şıngdan şekme yasarman kalpagna
Tiz çökerek bararman alpagına
2-Şın degenin ne şikar geliştirsem,
Pamiyine şumüyimi iliştirsem...
...
Bereket ber kıdımanga/Kaykalattı pıtıma,
Tar teşiğim bol etti/Men
de boldum cengem day,
İşte keldim toyga/Şalıng kızlar oynayım...
...
Bizim Ünalgı(Radyo) türkü aytmay,
Yaşar türkü aytkan ünalgı(Radyo ) ketirecek...
...
Atmağa tuz yok/Cılt etmeğe may yok,
Sürtmeğe sabın yok/Ne kave var ne de şay ?
Ne yasasıń melvadabay ?
...
Tatar akası, kızını süye;
-Cılavuk bolsańg akan bolmam Miyrem kız...
Astına şışsańg babańg bolmam Miyrem kız...
...
Orak değenińg kayday bolur? cańı tuvgan aydan boolur..
Sepet denińg kayday bolur? Tavugun kötü day bolur...
...
Tüşünemen tüşünemen/kuman
elde kelemen/
Betimi cuvayım dedim/cuvamayman...
TATARCA BİLMECELER
Kaliy catar; mırza basar; katı kirir, çımşak şığar...
(Değirmen...)
....
Tabandırık giydim/Şarıldatıp siydim...( çiğ börek )
...
Caypı catar, /Sivri sürter,
Ekisiń arasında bir
iş biter...(Yufka ekmek)
...
Belini buğup bağlağan, suvga tüşüp oynağan (salma-bir tür
hamurdan yapılan erişte isimli özel yemek )
...
Aşılganı aşılgan/Cumulganı ne eken;
Eki tarafından tüy pitip/Cumulganı ne eken/(Göz...)
....
Tögerek aran/Astı boran /(Un eleği)
...
Biz biz edik bizedik /Otuz eki kız edik
Takta şıka tizildik/Tan atkanda coyulduk / (32 diş)
...
Pildiysemiz bir süyeksiz / (dışkı)
...
TATARCA FIKRALAR...
TAVŞANIN
KART BALASI...
Tatar akaylar avga ketgen... Akayların karşılarına ölgen bir
eşek şıkkan,
Akaylar eşekni evirgen-çevirgen ; ne bolganını anlamagan... Kaytıp Akıldanege
ketgenler...
-Bu ayvanın ne bolganını anglamaymız değerler...
Akıldane gelgen
evirgen-çevirgen...
-Bu bolsa bolsa temiz tavşanın kart babası bolur...degen...
....
EŞEK ARISININ KARTAKASI...
Tatar akayları gezmege ketken... Cuvurur eken
karşılarına bir düşken ucak şıkkan... Akaylar
evirgen çevirgen ne bolgadını şıgaramaganlar...
Ketip Akıldanemizge tanışıyık degenler...
Akıldane de kelgen evirgen-çevirgen ;
-Bu bolsa bolsa eşek arısının kartakası bolur...değen...
...
BİÇER DÖVER...
Yellibel Köyünde , Raziyedaday yeni kelin kegen, cangı üylüyeken;
biçer-döverni o yaşına kadar körmegen, bilmiyeken... Akşam bolgan akayı üyge
kegen... Cuvura cuvura akayına;
-İlyas İlyas... Ne
kördüm bile misin?
-Ne kördüng degen?
-Ben bir şey kördüm öngden calap
calap cuta geri yanından sışa...
.....
BÖRÜ
KAYDA....(kurt)
Akay
köp korkak eken… Bir gece apakayını siymege ketmek için kaldırgan, dışarı
şıkkanlar... Akay siyerken; apakay onu cüreklendirmek işün ;
-Akayım korkacak ne bar ki? Ay carık börü arık… degen...
Apakayı taa lafını bitirmeden akay siymesini yarım bırakıp donunu şekip
onun yanına koşgan; apakayının arkasına saklangan ;
-BÖRÜ KAYDAAAA?
....
ŞAY KETİRİńİZ
Ölüm töşeğinde son nefesini vermek üzere olan tatar birden
canlanır... Etrafındakiler;
-Tam öldü...Son nefesini verdi...diye düşünürler...
-SALAVAT KETİR SALAVAT KETİR...diyler...
Tatar ;
-Mağa SALAVAT malavat kerekmiy, şay ketirińiz, değen...
....
NOGAY ŞAYI...
Aklını coytkan Tatar akay Ruh Sağlığı Hastanesinde iyileşken dayın turur... Hekimler ;
-Aklıgını coytkan edin; biraz aruvsun...Seni mından
cibereyik...dep aytarlar... Tatar bek süyünür... Hekimler, aklını coytkan ama
aruv bolganına inandıkları Tatarga akayga sorganlar ;
-Mından ketgende, dışarıda ilk iş ne yasıycaksın? Dep
aytkanlar..
Tatar ;
-Bek özledim...Nogay Şayı içecekmen...der...
Hekim sorgan;
-Kayday yasanır NOGAY
ŞAYI?
Aklını coytkan tatar başlar anlatmaga ;
-Bır tencerege su kuyorman...İşine şay atarman...İçine süt
katarman...İşine karabiber, tahaan , taze yağı da kuyup içermen... Hekimler ;
-Bu akay coytkan aklını taaa tabamagan ...der... Tatarı
hastaneden cibermegenler... Oysa NOGAY ŞAYI(sütlü çay) formülü doğru ; bizim
her gün içtiğimiz sabah kahvaltımızdır...
...
APIRSANGDA AŞARMAN
ŞAPIRSANGDA AŞARMAN...
Tatar ilk defa köyünden çıkıp kentge engen... Cebindeki
parasınan kalıp kalıp tizilgen sabınlarlı ilk defa körgen...Aşanacak bir şiy
anlağan; Bır kalıp sabın alıp aşamağa
başlağa... Sabın köpürgen, köpürgen, köpürken... Tatar kendi kendine diyeken ki
;
-Abırsang da aşarman, şapırsang da aşarman... Ben sağa para
saydım...
....
TUVARLAR MINADAY YASAYAMADIGNIZ MI?
Bir Tatar köyünde, öküzün kafası küpün işine kirgen… Köylüler
uğraşkan uğraşkan şıgaramağan... Akıldanelerini şağırganlar... Akıldane ;
-Ketirińiz maaa bir pışak...değen...
Öküznün boynunu kesken, küpke de bir tekme atgan... Çevresinde
bulunanlarga ;
-Tuvarlar mınaday yasayamadıńız mı?değen...
...
BAYŞIĞIM ...
Cańı kelin, bayınıng
sırtlarını, tıypazlap tıypazlap;
-Bayşığım...Canşığım...diye cuva eken...
Kiri heş keşmiyeken... Kaynanasının sırtlarını da ;
-Koca kortlak...dep, söğe söğe cuva eken...
Bayınıń Bimbiyaz bolaken... Kaynanasıń sırtları kirli
kalaeken...
....
RUSÇA AYTMAGINIZ..
Moskova da bır TATAR Mahallesi bareken... Camide Rusça
aytkanlarnı azarlagan Tatar hoca efendi ;
-Camige kirgen son Rusça kavara(konuşmayın)ayrtmańız... Jina
jast bulursuńuz (cehennemde yanarsınız ) TATAR hocanın kendisi Rusça konuşulmaması
için Rusça aytkanıń farkında bile değil eken..
....
TURCAUNGA KELDİK...
Tatar hoca, dua eterken Yasin i okuy... Bir apakay, köp
sıkılgan;
-Hocam Turcaun
ayrtmadıń...degen..
-Hocam turcaun aytmadıń..degen...
Tatar hoca ;
-Ne sabırsız apakaysıń, işte keldi turcaun...değen...
...
TAKIRGALAR OMUZGAAA!!!!
Tatar balası askerde Çavuş bolgan; komutan bek süye eken...
-Tatar Balası, men 1 saat song kelecem...Bölüknü sen
durmadan aylandır... degen... Tatar Balası da, komutan kentgende askerlerge ;
-Catıńız...Komutan bir saat son kelecek... 10 dakika son
komutan kelegoykan; Tatar balası, tatarca askerlerge şöyle degen ;
-Bölüüük...Tur...Bababan akay keliyatır...Targırgalar
omuzga...
....
KAYSI KOMUTANIM...
Askerler bek yorulgan, komutan;
-Karşı tepede eki tene ağaçtan sağdakinin ne bolganını
bilirseńiz 10 künnük tatilge cibrecekmen...değen... Askerler
saymaga başlagan ;
-Şam, çınar, ceviz, dut diyekenner… Komutan bilemediklerine
bek aşuvlangan; bu sırada olayını cangı tuygan tatar balası karagan;
-Kaysı komutanım...değen... Komutan ;
-Aferim balam....Bildińg.degen.. Tatar balası ;
-Kaysı
hangisi(hangisi?) diyeken...
Komutan ,
-Balam bilding...dese de, tatar balası
-Kaysı dep aytmasını sürdürgen...
....
CER KOTAĞI
Tatar akası balasınan şeherge ketgen... Köylerinde minare
yok eken; bala minareni körgende babasına sorgan ;
-Aka, bu nedir ?
Akası da ;
-Ne bileyim balam; bolsa bolsa cerin kotağıdır, degen...
....
SIYIR
Birevin tarlasına sıyır (inek) kirgen... Tatarlar;
-Biz bunu kayday şıgarayık? diye birbirlerine sorganlar...
Akıldaneleri;
-Cürüp şıgartırsak baksan yerini batırır...
En iyisi sürütüp şıgarayık...degen...
....
KOTAĞIMA KURBAN BOLAYIM...
Akayın birevi harman sürereken köyden müjdeli haber
ketirgenler ;
-Akam müjde, ulun (oğlun)boldu, değenler...
Tatar köyge dönerken kotağını süyeeken ;
-Kurban bolayım kotağım sağa, sen bolmasediń, ulum da
bolmazedi, degen... Ulunu da mınaday süyeeken ;
-Kurban bolayım taşakka/Anasını cibermez başşakka
-Kurban bolayım billükge/Anasını cibermez günlükke ...
....
KELİN DEGEN KAFİR
-Ulum değen Batur...
Töşek altında catır...
Kelin değen kapir
Bir tilim ekmekke oynatır...
Kelin (gelin )kaynanasını oynatmadan, bir lokma ekmek
bermiyeken....
Ulunun adı da batur eken; anayı uluna kelinini şikayet
etken... Ulu da töşeğin altına saklangan
kaynana öğle dep oynağan; Ulu apakaynı töbeleğen...
....
KARA KASIM...
Tatar totayları Kara
Kasım’ nı heç süymüyekenler... Kına keşesi, totaylar şıng aytıp;
-Kara Kasım nı tanrı coysun...degenler..
Kara Kasım tınlıgan işün hemen ketip kumanga bir avuç
kırmızı biber aktan... Totaylar kenepke
ketkende kötlerini cuvarkan, kırmızı biberden canmağa başlagan...
-Caktın bizni Kara Kasım/Pamiyim candı...degen koşup şıkkan
kenepten...
....
SAKÜVÜNÜ COYTKAN
Bir kızıng nişanlısı şeerge ketken... Şeerde saküvünu
coytkan... Totaylar , nişanlı totayga takılaekenler...
-Nişanlın bir saküvüne sahip bolamadı...
Samık nişanlıń...
Kız da değen ki ;
-All alla, şu halkın col bilmemesine karańız... Barıń malı
coytulur – coyulur... Yokung nesi? diyeken... Nişanlısına toz kondurmayeken...
.....
KUYUMCU...
Tatar apakayları kuyumcuğa ketken; altınlarını eritip cangnı takı yasatacaklar... Kuyumcu altınlarını
çalmasın dep, közlerinin önünde erittirecek ekenler... Kuyumcu başlağan
altınlarını eritmeğe, kuyumcu bir osura eken apakaylar külüşürken, kuyumcu bir
parça altını külün içine töke eken... Bundan birkaç kere böyle bolgan...
Apakaylar;
-Akam bir ta osur...
-Akam bir ta osur...
Değenler; akay da değen ki;
-Bir ta osursam kazanda bokta kalmaycak...
...
COYTULUńuz
Tatarlar bir gece vaktı kavede kendileri için kıyıp özel
olarak yapıp sattıkları tütünlerini içip aytışaegenner... Devlet yasakladığı
için, kaçak tütünü kıyıp, satgannarnı tutuklayeken... Tatarların en koyu
sohbetinde Kolcularnıng kelgenini uzaktan körgen bir tatar; öteki insanlar
anlap rahatsız olmasıng degen ve mınıday aytkan ;
-Kolcular keliyatır coytuluńuz...
Tatar ayakları, kolcular kemeden kaveden kaşgannar...
Kolcular ketgende, geri dönüp kalganları yerden tütünlerini tüttürgenner...
....
KURTİYİNG YUKUSU...
Yellibel Köyü tutma (kiralık çiftçi işçisiyle ünlüdür. )... Bunarıńg
içinde KURTİY adlı bir gariban bareken... Ramazan da, davul çalıp, insannarnı
sahurga kaldıraeken...Bir gün bek yorulgan Kurtiy, iftarını etip erken
catgan...
Köyün muziplerinden İsmail(irtil)Akay, teravih
kılıngan camige keter eken, üyününg önünden keşken, karagan ki, kurtiy
yuklay...
-Kurtiy kurtiy tur...Taa yuklaysıńg mı? Saba namazı boldu,
camide namaz kılına sen taa davulnu şalmadıng ?
Saat falan da olmadığı için, köylüler teravih namazını
kılarkan; Kurtiy,
-Güm güm güm güm...davulnu
şalmaga köynü dolaşmaga başlagan...
Camiden teravih namazından şıkkannar ;
-Kurtiy, ne boldu sağa? Taa, biz teravih namazını kılamız...
Ket yeringe cat... Ta sahurka bir talay
bar değenner...
Kurtiy pek kuvangan...Ketip catıp , saba karşı birtta davulu
şalmaga durgan... İsmail Akayıńg sözlerine bir taaa inanmağan...
...
SÜT KATIK BOLUR...
Apakayı Tatar bayını togay (İnek)alması içün pazarga
cibergen... Akay bir tene tuvar(Öküz)nen dönüp üyge kegen...Apay ;
-Kattińg sen..Men saga togay alman içün pazarga cibergenedim,
sen tuvar alıp kegensin ?
Akay kendinden emin ;
-Bolsun bolgun ballarga süt bolur katık bolur, dep duraken...
TİRKEMESENG KALA...
Tatar akayı, apakayı, kaynanasını arabağa mindirgen... Öz
anasını da arabasının arkasına belinden
baylagan, cayav cürüteken... Colda körgenler sorganlar ;
-Bu apakay kim ?
-Benim apakayım..
-Ya bu apakay kim ?
-Kaynanam...
-Belinden arabağa bayladığın apakay kim ?
-O da menim öz anam...Tirkemeseng kala...
...
BAKALAR...
Bir mışık bakalarga (kurbağalarga )
-Haydińgiz arkadaşlar
yaylaga ketiyik degen...
Bakalar onu dinglemep
comp comp suga atlağanlar...
Mışıkta orada kalgan... Yaz
kelgen, su kurugan, bakalar ölgen… Mışık şöyle değen;
-Vatana vatana/şu serilip yatana/ardıç dibi yayla bolur/selde
kalgan böyle bolur...
....
ÖKÜZ KÖZ KIRPA...
Tatar akayının birevi bir öküzmen tananı arabağa
koşgan...Tana heş şekmiyeken, akay öküznü kötekliyeken... Bunu körgenler;
-Öküznü kötekleme, tana şekmiy, değenler...
Tatar akayı ;
-Öküz tana şekme dep köz kırpa değen...
Bir şeyde büyüğün iyi ya da kötü örnek olmasına önemlidir...
....
TATARCA HİKAYE...
(KOŞANAY – KUZU...)
Bir Tatar akayıng koşanayı(güzel bir kuzu)bar eken... Akay
odun cıymağa ketgen, koşanayına da bembih etken ;
-Kapını sakın kimsege açma...
Bunu takip etken ayuv kapıga kelgen, işerdeki konaşanayga seslengen;
-Tavdan cıydım tav şeşek/kırdan cıydım kır şeşek/aş
koşanayım kapını
Koşanay ;
-Sen benim anam tuulsung, benim anamın sesi ince, ayakları
biyaz edi değen...
Ayuv hemen demircige ketip tilini dövdürgen, sesini
inceltgen, ayaklarını kireçke boyagan geri kelgen...
İnce bir sesnen;
-Tavdan cıydım tav şeşek / kırdan cıydım kır şeşek / aş koşanmayım kapını ...
Koşanay kapını aşganıman, ayuv kuzunu calap cutması bir
olgan... Akay üyge döngende, koşanaynı ayuvnun aşağanını körüp köp üzülgen
, intikam almağa karar bergen... Derin
bir kuyu kazgan, işine ateş cakıp köznen toldurgan, üstünü dallarnan
şeşeklernen kapatıp süslegen...
-Ayuv kardaş, bu akşam yemekke davet etemen, kuzu kızartması
bar, degen...
Ayuvung avzunu şapırdata şapırdata kelgen... Kuyunun
kenarına oturgan;
-Hoş keldin degen...
Ayuv tam sofraga uzanacakken , ;
-Ayuv kardaş kak hele astıngda kırgışım kalgan degen...
Ayuv kakarken, arkasından köz tolu kuyuga itekleğen... Ayuv
ateşte canıp inlerken bakıraeken
-Vay
ayaklarım, vay kollarım, vay başım diye feryat edekeen...
Akay da ;
-Ohhhh boldu... Sen nasıl menim koşanayımın ayaklarını, kollarını, közlerini
aşadıng diye süyünüp kalgan... Böylece
intikamını algan...
...
AYINING BALASI...
Ayuv balasını algan armıt toplama ketgen... Ağaçka şıkkan;
armıtlarnıkobarıp kobarık ataeken, balası yerge tüşkenini aşay eken...
Ayı aşuvlanıp aşağa engen,
balasını catırgan, kımıldamasıng diye üstüne kocaman bir taş kuygan... Armıtnı toplap pitirgende,
karaan ki balası taşıng altında ölgen...
-Mıjgaaayyy..Mıjgaayyy ...dep cılagan...
TATAR YEMEKLERİ...
NOGAY ÇAYI...
Malzemeler; l su bardağı su,
2 yemek kaşığı Türk çayı, yarım kilo süt, 1 çay kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı
karabiler 1 yemek kaşığı… Yapılışı; bir tencereye su koyulur, içine çay
atılır...Çayın rengi suya çıkınca içine yarım kilo süt katılır… Kaynamaya devam
eder; 5-6 dakika sonra tahin, bir tatlı
kaşığı tere yağ ve tuz ilave edilir... Karabiber eklenerek beş dakika iyice
kaynatılır…
-40 kere şapırsag şekerli bolur, tekerlemesiyle çay
tamamlanır…
Çanağın içine ekmek doğranarak, yemek kaşığıyla tüketilir...
Ayrıca zevke göre çayın yanında közlenmiş yeşil ya da kırmızı biber, ya da
salça ekmeğe bandırılarak aynı anda tüketilebilir...
...
CANTIK...
Malzemeler;
....
KIYGAŞA...
Malzemeler; yarım kilo un, 1 tatlı kaşığı tuz, bir tatlı
kaşığı yaş maya....
Yapılışı; Malzemeler su ile karıştırılarak kulak memesinden
biraz daha cıvık bir hamur elde edilir... Hamur 30 dadika mayalanmaya
bırakılır...Çöğün kazan denilen özel bir kazanda ber su bardığı yağ iyice
ısıtılır...Hazırlanan hamur cıvık olduğundan elde hızla açılarak yarım sanmtim
kalınlığında avuç içinden biraz büyük daire haline getirilir ortası parmakla
delinir...Bu hamur önceden hızarlanmış kıygın yağda kızardıncaya kadar bir şiy
yardımıyla çevrile çevrile pişirilir... Domates, peynir, peytin ve çayla servis
yapılır...
...
MALAY
Malzemeler; 1 çay bardağı şeker,
Yapılışı; şeker, mısır unu, su karıştırılarak kek hamuru
kıvamında bir hamur elde edilir... Bu karışım bir gece bekletilir... Ertesi gün
yağlanmış tepsiye çok kalın şekilde dökülür...
200 derecelik fırında 40-45 dakika pişirilir...
....
SÜT BULAMIK
Malzemeler; yarım kilogram süt, 3-4 yemek kaşığı un, tereyağı,
toz biber, tuz... Yapılışı ; Süt ve un iyice çırpılarak pişirilir... İçine bir
miktar tuz katılır... İyice koyulaşınca ocaktan indirilir ve servis tabaklarına
koyulur... Üzerine tavada eritilmiş tere yağ ve toz biber ilave edilir...
...
KARTALAŞ
Malzemeler; yarım kilo un, yarım kalıp yağsız peynir, iki
yumurta, 2 paket kabartma tozu, 1 tatlı kaşığı pakmaya... Yapılışı; Malzemeler
karıştırılarak yoğrulur... Kulak memesi kıvamında hamur elde edilir... Hamır
yarım saat dinlendirilir... Hamur mandalina büyüklüğünde bezelere ayrılır... Ayrılan
hamur yemek tabağı büyüklüğünde açılıp saçta ya da teflon tavada çok az yağ
dükülerek iyice kızartılır....
...
KÖBETE...
Malzemeler; temizlenmiş bir tavuk,
Üstüne her katının arası
yağlanan 5-6 kat yufka yine döşenir... Alt kattaki yufkalarla,
üstü kattaki yufkaların tepsiden dışarıya taşan kısımları daire şeklinde içe doğru katalanır tepsinin kenarlarına
sıkıştırılır... En üste de yanmamak üzere kalın bir yufka konularak fırında iki
saate yakın pişirilir...
KIRIM TATARLARININ TARİHİ
Türkistan’ nın doğusunda, Cengizhan İmparatorluğu zamanında
Kırım ve Anadolu ya yayılan bir kavim… Muhtelif zamanlarda, muhtelif manalarda
kullanılan TATAR kelimesi daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir…
Tatar KELİMESİNE İLK OLARAK Orhon kitabelerinde İstemi Han’ ın merasimine
gelenler listesinde rastlanmaktadır…. Aynı şekilde Kültiğin ve Bilge Kağanh
kitabelerinde de Tatarlar, çeşitli vesilelerle anılır… Bu kitabelerde
otuz-Tatarlar olarak geçen kavim Göktürk ve Uygur kitabelerinde Dokuz TATARLAR
şeklinde geçer… Bayan Çur Kağan kitabesinde Uygurlarla, Tatarların yaptıkları
savaşlar anlatılır…
Türk ve Moğol menşeli olmak üzere iki gurup olarak kabul
edilen Tatarlar’ ın Asya dan batıya yayılmaları iki dalga halinde olmuştur…
Atilla zamanındaki savaşlar esnasında batıya gitmişlerse de, çoğunluğu geriye
dönmüş ve bir kısmı Kuzey Kafkasya ve Karadeniz de, Bulgar işbirliğini
kurmuşlardır… Altınca asırda bu birlik dağılmış ve Balkanlar’a doğru
göçmüşlerdir… İkinci dalga ise Cengizhan’ ın savaşları esnasında vuk bulmuştur…
Moğoz İmparatorluğunun dağılmasından sonra batıya gelen Türk çoğunluklu
Tatarlar, Altınordu Devletini kurmuşlardır…
Moğollar’ ın Ortadoğ’ya yayılmaları esnasında geniş bir
Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu ya gelmiştir… Tarihi kaynaklarda Tatar
olarak anılan bu zümrenin beyleri İlhanlıların hizmetine girmişlerdir…
Anadoluya gelmiş olan Tatarlar elli iki oymağa
ayrılmışlardı. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’ nun batı kesimlerinde zengin
otlaklara sahiptiler… Hayvancılık sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar,
vergi de vermiyorlardı… Yıldırım Beyazit Han’ ın Anadolu yu fethi sırasında
Osmanlı hizmeti altına giren Tatarlar, menfaatlerini her zaman kuvvetli bir
hükümdarın emri altında olmakta görmüşlerdir…Göç etmeyip, Anadolu da kalanlar
Fetret Devri’ nde şehzadeler arasındaki mücadelede önemli rol oynamışlardır…
Sultan Mehmet Çelebi Han(1453-1421), iktidarı ele geçirdikten sonra bunları
Filibe civarında yerleştirmiştir…
Tatarların Tür olanları günümüzde Rusya nın ve dünyanın
muhtelif bölgelerine yayılmışlardır… Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan,
Astırhan, Batı Sibarya, Ukrayna, Kafkasya, Türkistan ve Kırım da toplu veya
dağınık halde yaşamaktadırlar… Bu bölgelerin dışında Finlandiya, Mançurya,
Kore, Japonya, Abd, Birleşik Almanya ve Türkiye de de Tatarlar bulunmaktadır…
Ancak Mançurya, Kore ve Japonya daki Tatarlar’ın ekseriyeti Türkiye ye göç
etmişlerdir…
Zamanımızda, özellikle Eskişehir civarında yaşayan ve Tatar
olarak bilinenler ise Kırım dan göçmüş Türklerdir…
1944 TATARLAR’IN BÜYÜK SÜRGÜNÜ…
2.Dünya Savaşı’nda Alman-Sovyet harbinin başlamasından kısa
bir süre sonra yıldırım hızıyla Sovyetler Birliği’ nin batı kesimlerini işgal
eden Alman orduları 24 Ekim 1941 de Kırım’a girmeye başladılar… Alman 11.ordusu
16 Kasım 1941’e kadar Akyar(Sevastopol) hariç bütün Kırım yarımadasını ele
geçirmayı başardı… Akyar müstahkem mevkii ise çok şiddetli muharebeler ve
bombardımandan sonra ancak 4 Temmuz 1942 de düştü…
Kırım’ ın Almanlar tarafından işgali, Stalin rejimi
tarafından ezilmiş bütün Sovyet halkları ve bu meyanda Kırım Tatarları için de
bir ferahlama hatta kurtuluş gibi görüldüyse de, bu düşüncelerin yanlış olduğu
daha ilk günlerde anlaşıldı… Dini ve sosyal hayatta gayet sınırlı bazı
tavizlerin dışında Alman işgal idaresinin Kırım Tatarları’ na hürriyet ve hele
istiklal vermeye hiç niyetli olmadığının görülmesi bütün ümitleri ortadan
kaldırdı…
Sert işgal idaresi Kırım Tatar milli müsesseselerinin
kurulmasına meydan vermedikten başka, binlerce Kırım Tatarını da Alman savaş
sanayinde işgücü olarak kullanmak üzere cebren Almanya ya götürdü… Zaten Nazi
almanyası’ nın savaş planları arasında Kırım’a Almanların iskan ederek, burayı
daim olarak Almanya’ nın entegral bir parçası haline getirlemisin bulunduğu
biliniyor…
Savaşın Almanlar aleyhinde bir seyir takip etmeye
başlamasıyla birlikte Kızıl Ordu kaybettiği bölgeleri bir bir geri almaya
başladı… Nihayet 11 Nisan 1944 den başlayarak 9 Mayıs 1944’e kadar Kırım yarımadasının
tamamını ele geçirdiler… Kırım
muharebeleri sırasında Almanlar geri çekilirken pek çok köyü yakıp
yıktıkları gibi Kızıl Ordu birliklerinin tutumu da farklı olmadı…
Ancak Kırım Tatarları için asıl büyük felaket, Stalin
tarafından 11 Mayıs 1944 te imzalanan ve Kırım Tatarları’ nın son ferdine kadar
Kırım dan sürülmesini emreden karardan sonra gerçekleşti… Bu kararın icrası
NKVD birlikleri tarafından 17-18 Mayıs 1944 e bağlayan gece NKVD askerleri
tarafından yataklarından kaldırılan Kırım Tatarları, hazırlanmaları için
yalnızca 15-20 dakika zaman ve ancak ellerinde taşıyabilecekleri kadar eşya
almalarına izin verilerek hayvan vagonlarına yüklendiler… Pek çoğu da oturmaya
yer kalmayacak şderecede insanlarla doldurulan vagonlar dışarıdan mühürlendiler
ve en az üç dört hafta sürecek yolculuğa çıkarıldılar… Günlerce yiyecek ve su
verilmeyen, cesetleri dışarıya çıkırılmasına müsaade edilmeyen, hiçbir tıbbi
yardımın söz konusu olmadığı bir ölüm yolculuğu sırasında açlık, susuzluk,
hastalık, bitkinlik ve havasızlıktan onbinlerce insan hayatını kaybetti… Sürgünden
hiçbir Kırım Tatarı istisna edilmedi… Dağlardan inen Kırım tatar Sovyet
partizanları ve Kızıl Ordu askerleri ile her rütbedeki Komünist Partisi
mensupları dahi sürülenler arasındaydı… Kızılordu saflarında cephede bulunan
Kırım Tatar askerleri ise her şeyden habersiz savaşmaya devam edecekler, savaş
biter bitmezde en yüksek Sovyet madalyası olan “SOVYETLER BİRLİĞİ KAHRAMANI”
madalyası alanlar dahil sürgün yerlerine gönderilecekti…
Kırım Tatarlarını taşıyan vagonların hemen tamamı Orta
Asya(Özellikle Özbekistan) Urallar ve Sibirya da boşaltıldılar… Sürgün
yerlerinde askeri yaşama ve barınma imkanları mevcut değildi… Ağır çalışma
şartlarında, her türlü temel ihtiyaçtan mahrum olarak bir çeşit toplama kampı
rejimi içinde yaşamaları gerekiyordu…”ÖZEL İSKAN” rejimi içinde her Kırım
TATARI’ NIN gece kumandanlığa yoklama vermesi gibi bulunulan mahalden beş
kilometreden fazla uzaklaşmak da kesinlikle yasaktı… Bu durumda her bir ferdi
ayrı vagonlarda başka yrlere sürülmüş olan aileler birbirlerinden tamamen kopuk
olarak en az on iki yıl geçirmek durumunda kaldılar… Sürgün yolculuğu esnasında
ve bunu müteakip ilk birkaç yıl içinde sefalet şartları altında hayatını
kaybeten Kırım Tatarlarının sarısına dair sürdürülen verdikleri en son yıllarda açıklanan çeşitli
resmi Sovyet rakamları arasında büyük farklar vardır…Buna rağmen toplam insan
kaybının 100 bin kişiden az olmadığı ve 18 mayıs 1944 de sürülenlerin yarısının
hayatını kaybettiği genel olarak kabul edilir…
Sürgün yalnızca Kırım tatarları’ nın pek çoğunun hayatlarını
kaybetmeleri, geride kalanların da yaşadıkları yerin cebri olarak
değiştirilmesi manasına gelmiyordu… Sürgünle birlikte adeta böyle bir milletin
hiç mevcut olmadığını göstermek istercesine Kırım Tatarları’ ndan kalan her
türlü iz, büyük bir hızla yok edilmeye başlandı… Kırım da, Kırım Tatarları’ndan
kalan bütün mallar yağmalandıktan başka, pek az istisna ile Kırım’ ın Türk ve
İslam geçmişe ait bütün binalar, abideler eserler yerle bir edildi…Bu
meyanda(Kısmen Hansaray’ın haziresi hariç) hiçbir yerde tek bir Müslüman
mezarlığı dahi bırakılmadı… Kırım Tatarcasında yazılmış her türlü kitap ve
yayın(bu dildeki bütün Sovyet neşriyatı dahil olmak üzere( Kırım daki Sovyetler Birliği’ ndeki diğer kütüphanelerden
toplanarak imha edildi… Kırım da(yalnızca özel sebeplerden dolayı Bahçesaray ve
Canköy şehirlerinin isimleri hariç) Türkçe isim taşıyan yüzlerce şehir, kasaba
ve köyün adı tamamen Rusça olanlarla değiştirildi…1944’ ten 1980’lerin sonuna
kadar Sovyetler Birliği’nde fiilen “KIRIM TATAR” sözünün kullanılması dahi
yasaklandı… Ansiklopedilerden ve tarih kitaplarından KIRIM Tatarlarına dair
maddeler tamamen çıkarıldıktan başka iç pasaportlarda ve hatta nüfus
sayımlarında bile bu ismin zikredilmesi yasaklandı… Diğer bir ifadeyle Kırım
Tatarları resmi literatürde adeta
geçmişte ve halihazırda mevcut olmayan bir halk haline getirildi… Kırım da
Kırım Tatarlarından boşalan yerlere 1944
yazından itibaren Sovyetler Birliği’ nin diğer bölgelerinden getirilen Rus ve
Ukrain nüfusun iskanına girişildi… Kırım Tatarları’ nın sürülmesiyle, Kırım’ ın
Sovyet usulü muhtariyeti de manasız hale geldiğinden, Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de 1946
da lağvedildi…Ve yarımada alalade olarak Rusya SOVYET Federatif Sosyalit
Cumhuriyetine bağlandı…1954 te ise Ukrayna nın Rusya ya katılmasının
300.yıldönümü gerekçe gösterilerek Ukraynalılara bir jest olarak Kırıb olbastı
Ukrayna SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETİ’ ne bağlandı… O dönemde Sovyetler Birliği’ nin her noktası
zaten tartışmasız şekilde Moskova ya bağlı olduğundan, teknik olarak hiçbir
şeyi değiştiremeyeceği düşünülen bu hediyenin uzun vadeli neciteleri Ukrayla
1991 de bağımsızlını kazandıktan sonra görülecekti…
Sorgünün en ağır dönemlerinin geçmesinden hemen sonra 1956
dan itibaren NİKİTA KRUŞÇOV un nisbi yumuşama politikasının da verdiği
cesaretle Kırım Tatarları vatanlarına dönme taleplerini ortaya koymaya
başladılar… Bu maksatla sürgün yerlerinde pek çok komiteler kurarak Sovyet
Hükümetine hitaben sayısız dilekçeler, halk temsilcileriyle Moskova ya
gönderildi… Tamamen kanunlara ve Sovyet rejiminin meşruiyet sınırlarına riayet
edilerek yürütülen bu çabalar vatana dönüş yönünde hiçbir olumlu neticeye
ulaşamadıktan başka, bir müddet sonra ön plana çıkan KIRIM TATARLARI Sovyet rejiminin gasabına uğramaya
başladılar… Artık bir “KIRIM TATAR MİLLİ HAREKETİ” teşekkül etmiş durumdaydı…
Sovyet rejimine sadakatini teyit edildiği legaleylemlerin bütünüyle boşa
çıkması üzerine Kırım Tatar Milli Hareketi teşebbüs gurupları faaliyetlerini
TATARCA SÖZLÜK...
A-
Abay; abla, hanım
abla...
Aka; baba ...
Akam; babacağım...Babam...
Akay; adam...
Apakay; kadın–avrat...
Anay; ana, anne...
Anayerge; o tarafa...
Anabette; öbür ya da öteki
tarafta...
Aket; götür...
Alcıdı; işi azıttı, yoldan çıktı...Kötü insan olmaya
başladı...
Amanat; emanet...
Ankıtmak; korkutmak....
Ańsıtmak; hissettirmek..
Anaday; onun gibi...
Anyer; orası...
Aşavı; yemesi...
Aşuvlanmak; aniden sinirlenmek, iyi sinirlenmek...
Aş; yemek...
Aşamak; yemek ...
Aşıy; yiyor
Aruv; iyi...
Avurmak; ağrımak..
Anav; o kişi...
Atkan; atmış...
Aytma; söyleme..
Aybetli; kıymetli...
Ayt; söyle...
Aytmağanedi; söylememişti...
Avız; ağız...
Aylanmak; dönmek, dolanmak...
Aylanagoy; dönüver...
Azgana; azıcık...
B-
Balak; manda yavrusu...
Bavı; bağı..
Barmak; varmak...
Barasıńg; varıyorsun ...
Bala; çocuk...
Barınga; eve, barınılan yere...
Balaban; büyük, iri, geniş...
Balcan; patlıcan...
Baka; kaplumbağa..
Bet; yüz...
Bergen; sürekli...
Bek; çok..
Bu yakka; bu tarafa...
Bunday; bunun gibi...
Bolmak; olmak...
Boksurtmak; saçmalamak...cılkını çıkartmak...
Boşlar; sorumsuz...
Bike; avrat...kadın...
Bileken; biliyormuş...
Birev; birisi...
Bilmiy; bilmiyor..
Börü; kurt...
Börk; kavuk, papak, serpuş, külah,
Buğup; boğup...
Buşe; pire...
Ber; ver...
C-
Cabılmay; kapanmıyor..
Cala; yala...
Calap; yalayıp ...
Calpaymak; yassılmak
Cabılmay; kapanmıyor , örtülemiyor...
Catmak; yatmak ...
Cańıdıńız mı; bilediniz mi ?
Canńı; yeni...
Carımak; doymak...
Cavun Cavgan; yağmur
yağmış...
Canık; yanık...
Cantık; fırında, somun hamurunda mayalı hamurdan yapılan
özel içle yapılan irice ve büyük börek...
Cavun; yağmur...
Cavluk; yağlık...
Cap; kapat , ört...
Cartı; eski, işe yaramaz ,yıpranmış ama hala kullanılan...
Caypı; yayvan...
Catma; yatma...
Caş; genç , delikanlı...
Cazma; ayran...
Cavluk; mendil...
Cayav; yayan...
Celtaşşak;yerinde duramayan aceleci..
Cenabet; pislik , piş , kirli...
Cemboylu; delikanlı...
Cenge; yenge...
Cer; yer...
Cetekleşmek; el ele tutuşmak..
Cetişken; yetişmiş, olgunlaşmış...
Cerge; yere ...
Cerninge; canına ...
Celbirdek; boş bomboş gezen, kendisini rüzgara bırakıp her
şeyden vazgeçen...
Cımırtka; yumurta ...
Cıymak; toplamak....
Cılay; ağlıyor...
Cılınmay; ısınmıyor...
Cılavuk; kolay ağlayan...
Cıldırmak; gülmek..
Cıgıldıń mı; düştün mü ?
Cıllı; ılık , sıcak ...
Cılamak; ağlamak...
Cilik; tavuk butu...
Ciber; gönder...
Citirgen; yitiren...
Ciyrengiş; iğrenç....
Cibbitmek; ıslanmak...
Cılış: yaklaş....uzaklaş...
Cıl; yıl...
Cılt; ısınan yağın içine düşen su damlasının çıkarttığı ses…
Cıy; topla...
Cıyrık; utangaç...
Cırtık; utamaz...
Col; yol...
Colunduk; yolunduk...
Coytmak; yitirmek, kaybetmek...
Coymak; yitirmek, kaybetmek. Ciber ; gönder...
Coyulmak; kaybolmak, yitirilmek...
Corap; yorumlayıp...
Cut; yurt...
Cumurduk; yumruk...
Cuta; yutuyor...
Cuntluk; sundurma...
Cutmak; yutmak ...
Cutuk; obur..
Curt; yurt...
Cuvunduruk; bulaşık...
Cuv; yıka , temizle...
Cuvur; koş
Cür; yürü...
Corgalat; yürü git , arkana bakmadan git...
Cür; yürü…
Cürmek; yürümek...
Cürüngüz; yürüyün...
Cüntük; zayıf ve kısa boylu....
Ç
Çot; keser...
Çümüy; çocuk penisi..
Çillik; vajina...
Çinati parmak; en küçük insan parmağı
Çöktü; mısır sapından yapılan fırça...
D-
Dada; abla ...
Day; gibi...öyle...
Degen; demiş...
Dep; deyip...
Diyeken; diyormuş...
E-
Eşmek; meme , kadın memesi...
Ekşit; davar...
Ekindi; ikindi...
Eki; iki..
Emşek torbası; sütyen..
Ependi efendi...
Erte; geç...
Ertelik; sahur yemeği...
Egeşmek; boş yere iddialaşmak ....
F-
G-
Güdük; gömlek ...
Geliveri maşası; fırın maşası..
H-
I-
İ-
İşeyik; içelim...
İndemeden ; sesini çıkartmadan , sessizce duruyor...
J-
K-
Kalk; yabancı...
Kartanay; nine...(kaynana)
Kartakay; dede , (Kayınbaba)
Kart; yaşlı...
Kartaygan; yaşlanan...yaşlanmış...
Kat; yan...
Katırdavuk; yedikce kart kart ses çıkaran, içi fındıklı
şeker..
Kay; odun...
Kayda; nerede ...
Kayerde; nerede...
Kalakay ; mayasız hanmurdan , yağla yoğrularak yapılan bir
tür ekmek...
Kalav; duvar ...
Kalaklamak; sendelemek...
Kalgımak; çok uykusu gelmek...
Kara; bak...
Karay; bakıyor...
Kaysı; hangisi?
Karuvle; ayakkabı..
Katesińiz; ne yapıyorsunuz ...
Katip; nasıl edip, ne edip?
Katık; yoğurt...
Kayrak taşı; biley taşı...
Kave tirmeni; kahve değirmeni...
Kaytmak; gitmek...
Kade; kadeh...
Ketmek; gitmek...
Kenitmek; genişletmek...
Ketir; getir...
Kerek; gerek...
Kegende; geldiğinde ...
Ketkeşik; gidene kadar...
Ketip; gidip...
Kel; gel...
Kemında; gel buraya...
Keday; çocuklukla, delikanlılık arasındaki genc...
Kelmiy; gelmiyor..
Kızılköt; tembel...
Kirmek; girmek..
Kirevit; divan – sedir...
Kişkene; küçük...ufak...
Kiev; damat...enişte...
Kıyır; yuvarlak somun ekmeğin kesilen kenarındaki ilk
dilimi...
Kıdır; ara..
Kırnav; mart kedisi ...
Kışıtkan; ısırgan otu...
Kıdıń; penis..
Kıdıra; arıyor...
Kırslamak; hırsızlamak...
Kırgış; saçta börek pişirmekte kullanılan alet...
Kün; gün...
Końuz; bok böceği...
Kona; üzerinde yemek yenilen, yerden 20 santim
yüksekliğindeki yuvarlak, ortaya konulan
tahta, masa...
Kotak; penis...
Kora; evin bahçesi...
Kodalak; küçük at arabası...
Kömeş; gömeç...
Korugan; düşmanı gözetlemek için yapılan kamuflaj çukuru..
Koy; koyun..
Kopşora; iltifat edilmekten hoşlanan, iltifat edildikçe
bedava iş yapmaya bayılan, hiçbir beklentisi olmadan herkesin yardımına
koşan...
Koraz; horoz
Koralay; korun ateşi
Kozladı mı; yumurtladı mı ...
Koşanay; kuzu
Köp; çok ...
Kötünü; götünü...
Körse; görse....
Köteklemek; dövmek...
Köz; göz...kor ateş...
Kök; mavi...
Körmek; görmek...
Kötür; götür...
Kötüre; götürüyor
Kuvanmak; sevinmek...
Kuman; ıbrık – ibrik...
Kuda; tanrı ...
Kurtiy; akılsız
Kuymak: (akıtma adlı hamur yemeği)
Küşenmek; ıkınmak...
Külüşürken; gülüşürken...
Kudaşa; dünür...
Kubat; kaba...
Kuvanmak; sevinmek...
Kuvup; kovalayıp ...
Kün; gün...
Kuyulduk; çok bol ve uzun...
Kübü; yayık...
Küpmek; çok sinirlenerek köpürmek..
Kübüpişmek; yayık yaymak...
Körgeńiń; gördüğün...
Köbete; bol etli, özel Tatar yemeği; çok hatırlı konuklara
özel olarak hazırlanır... Büyükçe tepsinin içine 4-5-6 yufka araları yağlanarak
serilir, ortasına parçalanmış tavuk, pirinç, baharatlardan oluşan karışım
koyulur… Üstüne yine aynı sayıda elle açılan yufkalar yağmalanar konulur…
Kenarları yuvarlanarak tepsinin içine doğru bükülür ve fırında pişirilir…
L-
M-
Malay; mısır unu...
Maktamak; övmek...
Mamelek; özel mısır unundan yapılan, Tatar yemeği...
Maycı; yağcı...
Mağa; bana...
Metiy; davul...
Mınaday; böyle ...
Mınayer; burası..
Mıksıştı; cimri...
Mıllıklanmak; küsmeye yakın , kırılmak...
Men; ben...
Mısmıl; uygun, işe yarar...
Mışık; kedi...
Mına; bu...
Mınavu; bu..
Mıradı; yıkıldı...
Mıńaygan; küser gibi olan, küsme pozisyonuna giren ; ağlamak
üzere olan...
Mola; hoca , bilge kişi...
Müsür; mısır...
N-
Nünük; salyangoz...
Neken; neymiş ...
Nişşaret; cimri, kötü, çirkin, uğursuz, görgüsüz, pislik,
doymak bilmeyen, tüm küfürleri
kapsıyor...
O-
O yakka; o tarafa...
Od; ateş...
Oğa; ona..
Oskaysız; biçimsiz , kontrolsüz , düzensiz...
Onday; onun gibi...
Otobay; avluda , açık havada yemek pişirmek için yapılan
küçük ocak ya da ocaklar topluluğu...
Ö-
Ötmek; ekmek...
Örk; uzun iple bağlamak...
Örşiytmek; kışkırtmak...
Öttürmek; öldürmek...
Östürmek; büyütmek, genişletmek, çoğaltmak...
P-
Pakıl; fesat, hain, kıskanç...
Pamiy; vajina...
Penar; peynir…
Pıtım; vajina...
Pırtlaz bolmak; çok fazla sıkılmak, kabına sığmamak...
Pırtaymak; küsmek...
Pışak; bıcak...
R-
S-
Samık; aptal, geri zekalı, behlül...
Saylap; seçerek...
Sağa; sana...
Salpı dudak; kalın dudak...
Salyagoy; bırakıver, oraya koy...
Satuv; çeyiz...
Sağınmak; özlemek ...
Saylap; seçip...
Sakuv; ceket...
Savut; bulaşık..
Sasıtmak; kokutmak...
Sernik; kibrit..
Selekiylemek; tükrükle ıslatararak...
Sebelep; serpiştirerek yağan yağmur....
Seyirt; koş...
Sernik; kibrit...
Sıkgan; sıkmış...
Süymek; sevmek...
Sıyır; inek...
Sıyrak; ayak...
Sındırmak; bozmak, hırpalamak, parçalanmak...
Sışav; büyük abdest yapmak...
Siyt; seyit...Hoca , bilge kişi...
Siymek; işemek...
Sokurdanmak; kendi kendine söylenmek , homurdanmak...
Sölpümek; kendiliğinden, küçülerek ufalmak, havasının
gitmesi, yığının küçülmesi...
Soyka; ölünün kullandığı eşyalar... Erkeklerin cinsel organı
içinde kullanılır…
Süydü; sevdi...
Süyeredi; severdi...
Süyünmek; sevinmek...
Süyerken; severken.....
Süymegeńi; sevmediğini ...
Söyleneberme; söylenme, kendi kendine homurdanma...
Ş-
Şakurtuğ: gelinin, düğününden sonra eşiyle baba evine
gittiği ilk davet..
Şatala; çılgın, dengesiz...
Şay; çay ...
Şarıldatmak; şarıldatarak...
Şalıbaş; çalı...
Sasık; kötü koku...
Şalkay ay; ayın belirsiz–kararsız hali; ağzı yukarıya doğru
geldiğinde, havaların kurak geçeceğinin anlaşıldığı ayın durumu... Cılk ay... Kötü
ay...
Şılkay ay; ayın ayaklarının dünyaya doğru döndüğü, yağmurun
yağacaının anlaşıldığı durumu...
Şalkayganda; cılk...
Salma; erişte...
Şaşma; saçma...
Şamamiy; küçük kavun...
Şamek; maymun...
Şarmıta; orospu...
Şapıt; bez...
Şagarak; baca...
Şepit; küçük bazlama ...
Şelebi; kayınbirader , kardeş...
Savluk; sağlık..
Şıbın; kara sinek...
Şıray; yüz..
Şipatak; Tögerek...
Şıraysız: kılıksız – yüzsüz..
Şıplamak; çok doldurmak...
Şıbırmak; akmak , damlamak...
Şikar; değerli , kıymetli...
Şeşme; çeşme...
Şingene; çingene...
Şıkmak; çıkmak...
Şılkav; bahane...
Şıgarayık; çıkartalım...
Şelebi; kardeş...
Tüttüt; zurna, düdük...
Şimakmay; et...
Şomakay; çömçe , kepçe...
Şoşka; domuz...
Şontay; çocuk pipisi...
Şıray; yüz...
Şılşık; iştahsız , çok yemek seçen , olumsuz huylu...
Şibörek; içi kıymayla-soğanla avcarlanan maddeyle doldurulan
hamurun yağda kızartılmasıyla elde edilen, kıymalı börek...
Şıńg; dörtlükler halinde , söylenen ; genellikle atışma
amacıyla karşılıklı olarak doğaçlama
olarak okunan şiir...Mani...
Şokup; gagalayıp...
Şolpa; olta
Şolpańlamak; aşırı derecede ilgilenmek...
T-
Takırdak; tüfek..
Tabaldık; nalın – nalin..
Tart; çek...
Tat; tatar...
Tamşılar; damlar...
Tamak; damak , çocuk...
Talay; gurup...
Tatıy; tadında...
Tar; dar...
Taşmańglay; açık alınlı, iri alınlı, alnı ileriye doğru
çıkan...
Taz; kel...
Tavga; otlağa , otlamaya ...
Tara; tahra...
Tabacak; doğuracak...
Tapmak; bulmak..
Taşak; testis...
Talay; bir gurup, bir çok...
Talgan; mısır, buğday, küncü-susam gibi taneli ürünlerin bir
araya getirilip kavrulup öğütülerek içine toz şeker karıştırılarak yapılan özel bir çerez...
Tatiy; ayak ...
Tattat; minik çocukları dövmek için kullanılan korkutma
sözcüğü...
Tebettü teala; Allah..
Terek; ağaç...
Teşer; deşer...
Teşik; delik...
Teşt; leğen..
Tepşek; küçük bakır tabak...
Tıypazlamak; okşamak ...
Tırnavuş; eskimiş süpürge...
Tırışkak; direngen, çok çalışıp yılmayan, yorulmayan...
Tızbiy; tez ağlayan...
Tınlağan; dinleyen...
Tığırdı; öldü...
Tırtaygan; yoldan çıkan , yaşına uymayan garip ve saçma sapan davranışlarda bulunan...
Tızıktırmak; azarlamak, sıkıştırmak
Tinevin; dün...
Tirgen; dirgen ..
Tiymeńiz; dokunmayın...
Tinevin; dün...
Tiyeran; Çok az birazcık...
...
Tonka; akılsız, salak , aptal ...
Toyga; düğüne...
Togay; inek...
Totur; doldur...
Toymak; doymak...
Torgay; serçe...
Toy; düğün...
Tor; çalışmaya alışkın olmayan ...
Toymak; doymak...
Tokta; dur..
Totay; genç kız...
Tosmak; büyük çişini yapmak...
Totur; doldur...
Töge; döküyor...
Tuyak; kenar , kıyı , yan....
Tuygan; duyan...
Tuturuk;çok ekşi...
Tuvgan; doğmuş...
Turgan; kalkmış , durmuş , ayaklanmış
Tuvar; öküz...
Tuyar; duyar...
Tursuń; dursun...
Turuńuz; kalkın...
Tuul; değil...
Turmak; uyanmak, ayağa kalkmak...
Tüttüt; zurna...
Tüygüş; sarımsak döveceği...
Tüş; in...
Tüpse; civcivlerin su kabı...
Tüyülmek; insanın boğazına bir cismin takılıp öksürtmesi; geneze yabancı
bir cismin, takılıp sürekli öksürtmesi...
Töbeleşmek; kavga etmek...
Tokta; dur...
Turşah; ekşi...
Tüye; deve...
Tüş; in, atla..
U-
Ul; oğlan çocuğu..
Ulkum–cumluk; salkım saçak...
Umsunmak; umarak beklemek, ummak...
Uşay; benziyor...
Uşak; acaba ?
Uvalań Şuvalań; çok uzun ve bol , şalvar veya etek...
Üymek; yığmak...
Ü-
Ünalgı; radyo..
Üyretmek; öğretmek...
Üy; ev...
Üylü; evli ...
Üyken; büyümüş...
Üşek; çocuk penisi, çük...
Üyretmek; öğretmek...
Üyür bolmak; aşırı derecede bir kişiye bağlanmak, onu örnek
olarak almak...
V-
Y-
Yasa; yap...
Yasatkan; yaptırmış...
Yetkeşik; yetişinceye kadar...
Yuklay; uyuyor...
Z-
Ziynepabay; Zeynep abla...
Ziyt may; zeytinyağı...
Zeminabay; zemine abla...
Zaydebay; Zaide abla,Zaide hanım...
Ant Etkenmen(Tatar
Milli Marşımız)
Ant etkenmen
milletimniñ yarasını sarmağa
Nasıl olsun eki
qardaş birbirini körmesin?
Onlar içün
ökünmesem, muğaymasam, yaşasam
Közlerimden aqqan
yaşlar derya-deniz qan bolsun.
Ant etkenmen şu
qaranğı yurtqa şavle sepmege,
Nasıl bolsun bu
zavallı qardaşlarım iñlesin?
Bunu körüp
buvsanmasam muğaymasam, yanmasam
Yuregimde qara
qanlar qaynamasın, qurusun.
Ant etkenmen, söz
bergenmen millet içün ölmege
Bilip, körüp,
milletimniñ köz yaşını silmege.
Bilmey körmey, biñ
yaşasam, qurultaylı han bolsam,
Kene bir kun
mezarcılar kelir meni kömmege.
------------
1 . Not, Bu kitapta
yer alan bilgilerin çoğu, benim içinden çıktığım kültür nedeniyle, dağarcığımda
yer alan bilgilerden oluşmuştur… Ayrıca
bir çoğu, aşağıda adı geçenlerden akrabalarım, tanıdıklarım, köylülerim,
köylülerimin yakınlarından derlenmiştir; Bu isimlere binlerce kez teşekkür ediyorum… Bu
kişiler şunlardır; Dr. Fatih Karayandı, Habibe(Kaçar)Tuncer, Davut Güçlü, Semiha Güçlü, Anıl Güçlü, Ahmet Şen, Mümin
Akgül, Nilay Yetiz, Ayten Yetiz, Tahsin
Kurt, Müzeyyen Kandemir, Hayriye Tığıl,
Sülbiye Adıgüzel (Kaçar), Meryem Erkan(Kaçar), Bedia Kaçar (Balcı), Burhan
Yetkil , Hanife Küreci, Fatma Kaygısız ve Durmuş Coşkun , )
2. Not, bu kitabı oluştururken en çok
İsmail Kaçar amcamın torunu Habibe Kaçar (Tuncer) in bilgilerinden yararlandım…
Hafızasındaki tüm bilgilerini benimle cömertçe paylaşan, hatta notlar şeklinde yazarak
veren Habibe Kaçar hanımefendi’ye sonsuz teşekkürler...
3. Not, Ortaasyadan başlayarak önce kırıma, oradan Anadolu
ya, Adana nın Ceyhan İlçesi’nin Yellibel köyüne kadar gelen, binlerce yıllık
gelenek, göreneklerimizi kitaplaştırma ilk fikrini bana veren İsmail Amcamın torunu
Nusret Coşkun a teşekkür ederim...
4. Not, Bu kitabımın oluşmasının tüm aşamalarında beni
cesaretlendiren , teşvik eden, bu konuda lokomotiflik görevi yapan, DR.Fatih
Karayandı dostuma-soydaşıma yürekler dolusu teşekkürler...
ABDULKADİR KAÇAR -2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder