19 Ocak 2021 Salı

CEYHAN DAKİ KIRIM TÜRKLERİ

 

Dilleri, gelenekleri, görenekleri, şıngları, deyimleri, özdeyişleri, bilmeceleri, yemekleri, fıkralarıyla  Ceyhan ın Yellibel Köyü’ nde yaşayan dünyanın en büyük imparatorluğunu kuran Cengizhan ın efsanevi savaşçıları olan :

        

CEYHAN DAKİ KIRIM TÜRKLERİ

Yazan/derleyen ;

ABDULKADİR KAÇAR...

                                                       

          AÇIK TEŞEKKÜR

         Ceyhan Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’ ye,

         Kırım Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Sayın İsmail  Taymaz’a,

         Sayın Toros Birol’a,

         Sayın Mustafa İzgioğlu na,

         Sayın M.Ali Aslan’ a

         Sayın İsmail Mamuk’a,

         Sayın Murat Kandemir’e ,

         Sayın Selçuk Dönmez’e,

         Sonsuz teşekkür ederim…


         BİZ BİZNİ TANISAK BİZGE UŞASAK

         AYUVMAN KITAYGA BOLMAZEDİK UŞAK

         ŞİMDİ CAVUN CAVDU KÜNEŞ GÖRÜRÜMÜY,

         BİZNİ KURTARACAK KELECEK KUŞAK...

 

         1.ÖNSÖZ

         Toplumlar hakkında görüş bildirmek için tarafsız tarihi belge ve vesikaların ışığında dünya literatürünün de kabul ettiği ortay düşüncenin kabulü kaçınılmazdır… Toplumların yaşadıkları bölge, zaman dilimi ve yayılış sahası kültürlerin gelişimi açısından önemle üzerinde durulması gereken konudur…x   Büyük Türk Milleti ise dünya kültür ve medeniyetleri içerisinde tarih sahnesindeki  heybetli duruşuyla öncü toplumların başında gelir… Aziz milletimizin kıtalar arası oluşturduğu bu medeniyet tüm coğrdafyalarda bıraktığı tesirle büyük bir şöhrete kavuşmuştur…

         Milletimizin çeşitli boy ve topluluklara ayrılması, onlarca lehçe ve şive özelliklerini Türkçe nin içinde barındırması, gelenek ve kültürel yaşamın zenginliği bu yüksek medeniyetin oluşmasına katkıda bulunmuştur…

         Şehrimiz Ceyhan ise Türk Dünyası’ nın ortak buluşma noktası ve Türk kültür ve medeniyetinin harmanlandığı önemli bir kenttir… Şehrimizin asırlar boyunca aldığı Türk göçleri, şehrin kuruluşunda en önemli safha olmuş ve günümüz Ceyhan’ının temelleri atılmıştır… Ceyhan’ ın kuruluşunda Kırım Tatarları, Balkan Türkleri, Yörükler başta olmak üzere bir çok Türk topluluğu kuruluş hikayesinin asıl kahramanları olmuşlardır. Kırım Tatar Türkleri sadece şehir merkezinde meskun değil, aynı zamanda Ceyhan’a bağılı bir çok köyünde kurucusudur…

         Elinizdeki bu kitap şehrimizde bulunan ve şehrimizin asli unsurları olan Kırım Türkleri hakkında belge ve vesikalar neticisinde kaleme alınmış bir kültür araştırmasıdır… Kırım Tatarları’ nın yaşadığı göçler, sıkıntılar, Anadolu’ ya gelişleri, Ceyhan’ı yurt edinmeleri, Tatar kültürünün gizli kalmış gelenek ve görenekleri tadına doyulmaz lezzetli yemekleri, geleneksel folklorik özellikleri ile birlikte Kırım Türkleri ile öğrenilmesi gereken ansiklopedik bilgiler, “CEYHAN DAKİ KIRIM TÜRKLERİ” adı altında bu kitapta toplanmıştır…

         Ceyhan Belediyesi Türk Kültürüne katkı çerçevesinde, Kırım Türklerini tanıtım niteliği taşıyan bu kitabı yayınlamanın haklı gururunu yaşıyor… Kültürel çalışmalarına bir yenisini daha ekleyen Ceyhan Belediyesi Türk Dünyası ile olan ilişkilerini imkanlar yettiğince geliştirme çabasındadır… Kırım Türkleri’ nin mihenk taşlarından “DİLDE, FİKİRLE, İŞTE BİRLİK” şiarıyla tanınan Türk Dünyasının fikri önderlerinde Gaspıralı İsmail Bey’ in ülküsünü kendimize yol haritası olarak seçtiğimizi belirtmekte fayda görüyorum…

         Son olarak, kitabın hazırlanmasında emeği geçen başta yazarımız Abdulkadir Kaçar Bey’e, Belediyemiz Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü personellerine teşekkür eder çalışmalarında başarılar dilerim….

                                               HÜSEYİN SÖZLÜ

                                          Ceyhan Belediye Başkanı…

 

 

         ( 2.ÖNSÖZ...)

         Bu çalışmamda, Tatarların karakteristik özelliklerini; bu gün hayli azalmasına karşılık, çok küçük bir azınlık tarafından konuşulan dillerini  anılarda yaşatılan, hala  yaşatılmaya çalışılan karşılıklı  atışma anlamına gelen Şıńglarını; (dörtlük  mani - şiirlerini ), özdeyişlerini, deyimlerini, bilmecelerini,  yemek tariflerini, fıkraları topladım...

         Orta Asya dan yüzyıllar boyunca dilden dile dolaşarak; Anadolu ya kadar gelen, bin yıldan beri bu topraklarda yaşayarak  günümüze kadar ulaşan bu güzellikleri”Alim unutur, kalem unutmaz...”Özdeyişine uygun olarak hem içinden çıktığım kültürü, hem de halen yaşamakta ve yaşanmakta olan bu bilgileri toplayarak belgeselleştirmeye çalıştım...Doğduğumdan beri aile içinde,  konuştuğumuz; bu gün bile kardeşler, akrabalar arasında bir olayı, bir eylemi, bir başarıyı, ya da hatırlı konukları sunulan yemeklerle ilgili duygu düşüncelerimizi anlatırken hala sürdürdüğümüz, konuştuğumuz özbe öz Türkçe olan TATARCA anlattığımız  bu güzellikleri;  hafızası pırıl pırıl olan, yaşlı  orta yaşlı genç- akıllı insanlardan derleyerek, ama daha da çok öz bilgi hazinemden de yararlanarak yazmaya çalıştım... Yaşamım boyunca geliştirip, zenginleştirdiğim bu dosyayı, benden sonra ellerine geçecek akrabalarımın  ve soydaşlarımın çeşitli eklemelerle, benim ulaşamadığım onların sahip olduğu bilgilerle insanlığın en üstün nitelikli bireyleri olan TATARLARIN, bu kültürlerini gelecek nesillere aktarmalarını vasiyet ediyorum......Abdulkadir KAÇAR... 3 Şubat 2007     

 

 

 

 

         TATARLARIN  KAREKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ;

         Dünya İmparatorluğu kuran ; Cengizhan ın Efsanevi savaşçıları olan;

         İçinden geldiğim; ana dilim ve yaşama biçimim olan; Tatar geleneklerini- yaşama biçimimizi, dilimizdeki inceliklerini, şimdi daha iyi tahlil ediyorum;  daha akılcı bir açıdan derinlemesine bakıyor, Tatarların tüm insanlık tarihi içindeki yerini daha somut biçimde ortaya koyabiliyorum.....

         Örneğin, Tatarlar renk, cins, dil, din, tip, parti, mezhep, sosyal statü , politik-ekonomik güç, zenginlik–yoksulluk ayırmadan; dünyadaki insanları büyük bir aile olarak her bireyi eşit görür eşit sayar... Her insanın aynı derecede sevgiye, saygıya, değere sahip olduklarına inanırlar... Aynı duygularla kendilerine bakılmasını, değerlendirilmesini, saygı gösterilmesini, eşit davranılmasını, sevgi gösterilmesini isterler... Tüm dünya insanları; Tatarlar  için kocaman bir ailedir... Tüm babalara babamız, tüm anneleri annemiz kadar sever, saygı gösterir, hürmet ederiz... Hangi kültürden gelirse gelsin; dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun her insan bizim öz kardeşimiz, öz anamız, öz babamız, öz akrabamızdır...Dünyadaki tüm çocukları kendi çocuklarımız gibi sever, sayar, yardım eder, onları korur kollarız… Başarılı olmaları için, içinden çıktıkları topluma yararlı bireyler olmaları için her türlü desteği verir, her türlü  yardımı  yaparız...        Yardım etmekte sınır tanımayız... En değerli varlığını hiç tanımadığı insanlara sunmaktan, paylaşmaktan en yüce onuru duyarız...

Tatarlar merttir; dürüsttür; sır saklar; delikanlıdır; yiğittir; yüreği insan sevgisiyle doludur; TATAR ölür de sırrını vermez... Entrika, politika, hile, ayak oyunları, üçkağıtçılık bilmeyiz; bunları öğrenmek isteğinde bile bulunmayız... Çeşitli nedenlerle bu türlü kötü yolları  bilenler de bunları asla yaşamına uygulamaz... Kimseyle yarış etmeyiz....Yarışlarımız hep kendimizledir..

Kendimizi geçtiğimiz de tüm insanları geçmekten daha büyük mutluluk duyarız... Başarmanın motoru çalışmak, daha çok çalışmak, durmadan–dinlenmeden son nefesimize kadar çalışmak ve üretmek  olduğunu biliriz;  bunun için zaman, mekan, ortam, koşullar, önemli değildir... Çalışmakta, kendimizi geçmek için üretmekte yeniliklere ulaşmakta, elde etmekte ve yaşama geçirmekte sınır tanımayız... En olumsuz, en verimsiz, en kötü koşullarda bile sınırsız yaratıcılığımızı hep ortaya koyup inanılmazları başarma konusunda rakibimiz yoktur Kimseyi kıskanmayız; kıskançlığın kıskacına hiçbir bir zaman düşmeyiz... Kimsenin dedikodusunu yapmayız; dedikodu yapanların yanına yaklaşmayız;  bu şekilde davrananların yanındaysak anlattıklarını duymamak için hızla kaçıp uzaklaşırız... Kimseyi,hiçbir yaratılanı yaratandan ötürü asla hor görmeyiz; yaptıklarının boyutu ne olursa olsun; en küçük bir pişmanlık göstermeleri, özür dilemeleri durumunda boyutları ne olursa olsun; kusur işleyenleri inanılmaz biçimde affeder bağışlarız... Gerekirse, yanlış anlaşıldığımız için özür de dileriz.. Kimseye kin duymayız-nefret etmeyiz; kindarları dost edinmeyiz... Kin  ve nefret duyanlardan hemen uzaklaşırız, bir daha da ilişki kurmayız... Çocuklarımıza kin ve nefret sözcüklerini bile öğretmeyiz, onların, bu olumsuz ve ilkel duygudan uzak kalması için çabalarız...

Kimseye sırtımızı dönmeyiz; sırtını dönenlere asla ihanet etmeyiz...Kimsenin ekmeğiyle oynamayız; ekmeğimizle oynanmasına asla izin vermeyiz..

Kimsenin malını–mülkünü–sosyal statüsünü asla ve hiçbir zaman kıskanmayız... Birisi mal aldığında ondan çok seviniriz; birisi sosyal statüsünü yükseltmeyi başardığında onu ilk kutlayan biz oluruz... Onun sevindiğinden daha çok sevinir coşarız...Hiçbir TATAR hiçbir koşulda yüz kızartıcı suçların başında gelen  hırsızlık yapmaz... Hırsızlık yapanları aramızda barındırmayız... Hırsızlık yapanları dışlarız; dışlayamasak da uzaklaşır ve bir daha görüşmeyiz... Evinin kenarından bile geçmeyiz… Tatarların yaşadıkları beldelerde evlerin kilitleri yoktur... Kapıları hep açıktır;  Tatarların tarihi boyunca hiç birinin hırsızlık yaptığına, hırsızlığa teşvik ettiğine asla rastlanmamıştır... Kimsenin namusuna kem gözle bakmayız; Kimsenin de bizim namusumuza ters bakmasına izin vermeyiz; namusumuzu canımız pahasına koruruz... Tatarların yaşadığı beldelerde; namusa yönelik herhangi bir sataşma; birisinin eşini kaçırma, ırza geçme, cinayet işleme gibi olayları yaşanmaz...Tehdit, şantaj, cana yönelik saldırımız yoktur... Gasp, darp, yoktur… Cinayet işleyen Tatar yoktur... Kimseyle kavga etmeyiz; kavga en basit, en ilkel, en sıradan bir görüntü verip, iki tarafı da insan olmaktan çıkartıp hayvanlaştırdığına inanırız... Kimseye küfür etmeyiz... Kırılana; dökülene; yanana; çalınana; telef olana; yitirilene; acımayız, hiç ama hiçbir zaman kızmayız; üzülmeyiz, bozulmayız, hayıflanmayız, kin ve intikam peşinden koşmayız…Çocukla çocuk; büyükle büyük olmak sözünü uygulayan ve dünyaya mal edenler bizleriz... En küçük çocuğun düşüncelerine bile bir filozofun düşünceleri kadar önem veririz... Çocukların bazen büyük insanlardan daha bilgece düşünüp daha doğru ve dolu dolu konuştuklarına inanırız, bu şekilde davranan çocukları överiz-ödüllendiririz, onların gelişmesine gerekli katkıları yaparız.. Bir çocuk dünyaya geldiğinde; o çocuk o beldede, o köyde, o kentte, o sokakta yaşayan tüm TATARLAR ın sanki öz çocuğudur...

Herkes sanki kendisinin bir çocuğu olmuş, kardeşinin çocuğu  olmuş, ablası doğurmuş, abisinin bir çocuğu olmuşçasına coşar sevinir... O çocuğu korur, kollarız... Herkes ona sınırsız sevgi, büyük ilgiyle, gıptayla bakar... Sahip olduğu( yiyecek- içecek , giyecek , oyuncak, ya da mevsimine göre başka bahçelerde bulunmayan meyveleri sebzeleri, aklınıza gelen her şeyi ) sınırsız olanakları sunar.. Herkes gücünün de üstünde bir özveriyle o çocuğa kendi çocuğu gibi, besler, tehlikelerden korur, kollar, büyütür ve topluma kusursuz ve en yararlı birey olması için çalışıp çırpınıp durur...Eğitim yaşamında karşılaştığı, günlük tüm sorunlarının çözülmesine her tatar canla başla yardımcı olur...

Çocuklara hep sevgiyle; hep övgü dolu sözlerle yaklaşırız… Asla küfür, hile, kin, aşağılama, nefret,cinayet, hırsızlık, sahtekarlık gibi insanı zor duruma düşüren adi davranışlardan söz etmeyiz.... Parayla alınıp satılan değerler çevrede bulunanlarca çocuğa ücretsiz olarak sağlanıp sunulur... Paranın anlamı ve değeri asla hissettirilmez... Büyüklere saygı konusunda; eşsiz bir yüceliğe ve sınırsız  hoşgörü ve  sınırsız erdemlere sahibiz... Anne–babası yanında yaşlanıp öldüğünde Tatar insanı en büyük zenginliğe, en büyük erdeme ulaşmış sayar...

Sürekli sevgiyle; her şeye, heryere, her insana, her olaya, evrene her koşulda   sevgiyle ve hayranlıkla sanki son kez görüyormuşçasına bakarız... Doğanın tüm yasalarına karşı inanılmaz hürmetimiz, bağlılığımız, sonuna kadar saygımız vardır…Yaşamın geçiciliğini; yüzde yüz biteceğini asla aklımızdan çıkartmayız... Mal, mülk, para, şöhret, sosyal statü gibi konuların geçici olduğuna inanırız... Bu nedenle insanları kırıcı, canlı cansız her varlığa zarar verici, diğer canlıları yok edici,  şekilde asla  davranmayız... İnsanların ve tüm çocukların hep yüceltici, hep olumlu yönde geliştirici, hep olumlu yönde ilerlemesi için; annesinin babasının teşvik etmediğinden daha çok teşvik ederiz; onun doğru ve erdemli yolu bulması için elimizden gelen her şeyi yaparız...

Sahip olduğumuz; insanı iyiliğe, daha çok çalışmaya, daha çok üretmeye,   bilgeliğe, yöneltecek erdemli bilgileri karşılık beklemeden paylaşırız...

Yaşama, mesleğe, çalışmaya dair elde ettiğimiz ve bazılarının sır diye gizlediği, bilgileri isteyen tüm insanlarla cömerçe ve sınırsızca paylaşırız; bizi başarıya ulaştıran; aynı bilgileri isteyen herkese  veririz... Aynı  bilgilerin, aynı şekilde onlarında  başarılı olmaları için sevinerek veririz , hatta uygulamalarında bulunarak onları daha çok  teşvik ederiz... Yaşadığımız olumsuzlukları sık sık  örnek olarak verip; düştüğümüz hatalara sıkıntılara başkasının düşmesine  her zaman, her koşulda ve herkese örnek ve engel olmaya çalışırız; bu kişilerin olumludan, iyilikten, erdemden, hoş görüye yönelmeleri için uğraşırız... Kendimize hep doğru; iyi, erdemli, ahlaklı, örnek ve bilge insanları ve  yine insanı yüceltici konuları ve olayları örnek olarak alırız....Bizden önce yaşamış akıllı insanların, filozofların görüşlerini kendi yaşamımıza harfiyen uygularız, bundan da büyük mutluluk duyarız...

         Anatomik yapımız gereğidir çoğunlukla; yüzümüz sürekli gülümseme halindedir... En olumsuz; en kötü; en giderilemez olaylar karşısında  bile  erdemlerimizi bozmayız; en büyük olumsuzluklar ve uğradığımız zararlardan ortaya çıkan konularda; işin gülmece boyutuna bir şeyler bulup kendimizle dalga geçip–alay edip güleriz, diğer insanları da güldürmeyi başarırız...

         Yabancılara karşı inanılmaz saf, dürüst, güzel, olumlu bozulmamış, pırıl pırıl tertemiz düşünceler besleriz; onlara bu saflıkla yaklaşırız; karşılaştıkları sorunlarını çözmek, ikramda bulunmak, yaşamlarını kolaylaştırmak konusunda TATARLAR olarak birbirimizle yarışırız... Evimize bir konuğun gelmesi; yeni birisinin çevremizde bulunması; yeni birisiyle tanışmak; en büyük bayramımızdır... O kişinin mutlu olması için elimizden geleni fazlasıyla, fedakarca, özverili biçimde yaparız... Övücü sözler söylemek; olayların olumlu yanlarından bakarak, güzellikleri görerek insanları  onore etmek yaşı ve kimliği ne olursa olsun tüm insanları onurlandırmak için sözler söylemek en büyük erdemimizdir...Paylaşmak; adaletli davranmak; kimsenin hakkına el uzatmamak;  hakkına razı olmak; adaletli olmak, gönül almak; gönüllerde yer etmek; yaşama biçimimizdir... İkramda bulunmak; karşılıksız hediyeler vermek(almayı asla düşünmeden)en büyük sevincimizdir... Hiç bir karşılık beklemeden birisine bir armağan verdiğimizde, ya da ikramda bulunduğunda TATAR mutlulukların zirvesine çıkar... Paraya her çağda efendi oluruz; onun tutsağı olmak; onun efendimiz olması demek;  onursuzlaşmak, sıradanlaşmak, hatta aşağılık bir varlık haline getireceği için bunu asla kabul etmeyiz... Bu şekilde davranışın da ölümle eş değer olduğuna inanır paraya hak ettiğinden fazla önem vermeyiz...

         Dünyanın en iyi barışçıl, en özgürlükçüsüyüz; ancak yurdumuzun birliği- bütünlüğü, milletimizin özgürlüğü-bütünlüğü, milletimizin huzuru ve mutluluğu söz konusu olduğunda da dünyanın en eşsiz savaşçıları oluruz...

         Devleti sevmek,

         Milleti sevmek,

         Yurt uğruna gerektiğinde gözünü kırpmadan ölmek,

         Bayrağı sevmek, uğrunda ölmek,

         Devletin güvenlik güçlerine saygı temel ilkelerimizdir...

         Tatarlar bu evrende, özgürlük ve barış içinde  yaşamak  ve yaşatmak için inanılmaz bilgi, deneyim, yetenek, bilgelik, çalışma hırsı ve azmine sahiptirler.. Tarih bunun inanılmaz örnekleriyle doludur...

         8 Mart 2006...Abdulkadir Kaçar...

 

 

 

 

         KIRIMDAN GELİŞ ÖYKÜLERİ....

         YELLİBEL KÖYÜ TATARLARI...

         (Cengiz Han ın efsanevi savaşçılarının yurdu...)

 

         1870 ler... Kırım hala Osmanlı toprağıdır... İmparatorluk pek çok cephede savaşmakta her yandan yara almakta, gittikçe zayıflamaktadır; insanlık tarihinin gördüğü en uzun ömürlü 600 yıllık devlet yıkılma sürecinin tüm sıkıntılarını yaşamaktadır...  Kırım da, Bahçesaray a çok yakın bir bölgede  yaşamını sürdürmekte olan Vefa dedem(Babamın babası) bıyıkları yeni terleyen bir delikanlıdır...Kırım da dedemin babası kardeşleriyle, değirmencilik yapmaktadırlar... Çağlarının en ileri gelen, en çok para kazanan, parasal olarak oldukça zengin sayılan, çok itibarlı, sevilen, sayılan soylu bir ailedir…  Vefa dedemin ailesi doğup büyüdükleri Kırım da soyadları BAVULBEG  ya  da  BAVLUBEG,(Yani  beye bağlı boy, sülale )olarak çevrelerinde saygın bir ailedir... Değirmenciliğin yanı sıra  sahip oldukları binlerce dönüm Toprakları çok verimlidir; mısırların boyu evlerin boyunun iki katına çıkmakta; koyunlar,  günde iki-üç defa sağılmaktadır....

         600 yıl süren Osmanlı nın yok olmasını bekleyen Ruslar, sürekli Kırım Türkleri üzerine baskı yapmakta, Türk soyunun, topraklarını terk etmesini için, her türlü entrikayı, tehdidi, şantajı, siyasi baskıyı aralıksız yapmaktadırlar...

         Ve bir gün ”RUS TELİ KESTİ “ , yani artık Kırıma girdi haberi üzerine, dinlerinin, namuslarının ellerinden gideceğine inanan dedemin babası ve Tatar Aileler, Türk  boyları;

         -Aktoprak a (Anadolu’ ya ) göçmeye karar verirler...

         Önce, Kırımın iç bölgelerindeki Tatarlar, mallarıyla, at arabalarıyla, koyunları, atları ve tüm varlıklarıyla birlikte Karadeniz sahillerine inerler... Bunların arasında bıyıkları henüz terleyen 12-13 -14 yaşlarında olduğu tahmin edilen dedem Vefa, ileride eşi olacak, aynı yaşlarda olan Müsemma  ninem de bulunmaktadırlar....  Aileleri Kırımlın Karadeniz sahillerinde Rusların etkisinin geçtiğini hissederek, diğer boylar ile birlikte oralarda yeniden ev tutup, erzak alırlar...Yaşamaya  burada bir süre kalmaya gelişmeleri beklemeye karar verirler... Amaçları Anayurdu olan Kırım’ı terk etmemektir… Rusların Karadeniz sahillerine doğru ilerlediği haberi gelince, içlerinde dedemin babasının da bulunduğu  binlerce Tatar, atlarının koşumlarını söküp, sahip oldukları her şeyi orada bırakıp, kendilerini götürecek olan gemilere binerler;  önce Köstence limanına gelirler; birkaç yıl da orada yine yurt edinmek için girişimlerde bulunurlar… Orradanda bir süre sonra İstanbul’ a , Aktopraka  Akyurta Anadolu ya yani İstanbul gelmişler... İNGİLİZ DAYI  lakaplı bir konakta bir süre saygıyla, sevgiyle, mutlu biçimde konuk edilirler, ağırlanırlar.... Vefa dedem Dedem Kırım a geri dönmeyi düşünerek şöyle demiş;

         -Kırım da zengindin, burada yoksullaştım, fakirleştim ben oraya ülkeme , bıraktığım topraklara geri gideceğim... Öldürseler de artık umurumda değil… Artık dayanamıyorum demiş... Tam karar vermiş ve geri dönmek için kesinleştirdiğinde İstanbul’ daki bir camide Cuma namazında hoca vaazında şöyle demiş ;

         -Kırım dan Albayrakla gururla  ak topraklara geldiniz hoş geldiniz; 40 sene içinde ölürseniz şehitsiniz; ama geri dönerseniz kara bayrakla gidersiniz...

         Hocanın bu vaazından sonra Vefa Dedem Kırım a geri dönmekten vazgeçmiş... Osmanlı devleti, Kırım’ dan gelen Tatarları  ülkenin çeşitli yerlerine göndermiş... Dedemler de gemiyle, önce Tarsus un Frengülüs- bu günkü adıyla  ÇİÇEKLİ köyüne gelip kısa süreli olarak yerleşmişler... Kırımın serin ve saf havasına alışık olan dedemler buradan fazla hoşlanmamışlar, rahat edememişler, Ceyhan ovasında yerleşik düzene geçmeye karar vermişler;   O zamanlar bataklık ve ulu ormanlarla kaplı olan Ceyhan ovasında yüzlerce , binlerce dönüm tarla açmışlar... Ancak Kırım da bulunmayan sivrisinekten şikayetleri başlamış ve bitmemiş… Bir yandan sıtmadan ölen insanları görünce; bu kez; Kırım ın yüzey şekillerine benzeyen, yerler aramaya çıkmışlar…  Ceyhana  19 kilometre uzakta ve ovadan 300 metre yüksekte olan bu günkü YELLİBEL Köyümüzün bulunduğu yere gelmişler... Roma ve Bizans tan  kalan  kale–kilise den oluşan tarihi ören yerini  görünce ;

         -Burası kötü olsaydı, küffar (kafirler ) binlerce yıl önce yerleşmezlerdi, diye köyü buraya kurmaya karar vermişler...

         İlk kazmayı da Vefa Dedem vurmuş bu günkü yıkılan evimizin yerine  ilk evi o yapmış… İkinci evi de, yine kız kardeşi tarafından akrabamız olan (Kaliy akay-Halil Yalçın’ın)yapmışlar...Yıllarca iki ev olarak yaşamışlar... Bir un eleği varmış, iki ev bunu ortaklaşa kullanıyorlarmış... Daha sonra akrabaları, tanıdıkları çeşitli zamanlarda gelip yerleşmişler...

         Dedem kısaca boylu, sarışın, gök mavisi gözlü, çok enerjik, spor yapılı,  ve çok çalışkan bir kişiymiş... Öküzlerle çalışırken, yorulunca onları dinlenmeye bıraktığında kendisi çalışmayı sürdürürmüş, öyle güçlü, öyle çalışkanmış... Vefa Dedemin; Yunus( Babam), Rukiye, Yakup, Yusuf, İsmail isimli çocukları kurdukları  burada Yellibel köyünde  dünyaya gelmiş...Ayrıca  İki kızı nedeni bilinmeyen bir hastalıktan aynı günde ölmüş... 1914 teki 1.dünya savaşında Yakup amcam  Çanakkale de şehit olmuş... Aynı yerde, aynı yıllarda aynı savaşta görev yapan İsmail Amcam ise gazi olarak yıllar sonra köyümüze geri dönmüş…

         Yusuf Amcam delikanlıyken, tarladan köye dönerken üstünde bulunduğu atın yularını beline bağlamış, at karşı cinsten bir atı ürküp kaçarken, ipi çözmek için uğraşırken uçkurunu çözmüş, at köyün 3-4 kilometre uzağından hiç durmadan eve kadar dörtnala gelirken, Yusuf amcam parça parça olmuş olup feci biçimde ölmüş...

         Ve o yıllarda Yellibel Köyü nde devasa ormanlar varmış; kaplan yaşarmış... Bu gün bile köyün batısındaki Çelemli ye doğru Karayüce denilen tepelerin ismi hala  KAPLAN TEPE  diye tanımlanmaktadır...

         1950 li yıllarda devlet Selanik ten gelen göçmenleri de köyün aşağı mahalle denilen bölgesine yerleştirmiş...

         Bu gün yaklaşık olarak 125-130 yıllık olan Ceyhan a 19 kilometre uzaklıktaki Yellibel Köyü nde hala akrabalarımız vardır... Yellibel Köyünde doğmuş, büyümüş, ilkokulu orada bitirmiş birisi olarak; dedemle, babamla, soyumla TATARLAR la her zaman gurur ve onur duydum... İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük dünya imparatorluğunu kuran  ünlü hakan Cengiz Han ın  Efsanevi savaşçıları olan  TATARLAR,  Kırımdaki geleneklerini, göreneklerini, törelerini yaşatmak için; bırakıp gelmek zorunda kaldıkları topraklara, oradaki zenginliklerinin özlem için yaşamışlar… Vefa dedemin kurucusu olduğu;   Yellibel Köyümüzde,  her yıl binlerce yıllık geleneğimiz olan, TEPREŞisimli ( doğanın depreşmesi uyanması anlamındaki) bahar bayramı etkinlikleri yapılmaktadır... Bu etkinliklere katılmak için Türkiye nin hatta dünyanın  her yanından Tatarlar gelmektedir... Bu bahar bayramı her yıl coşkuyla, heyecanla beklenmektedir... Her TATAR için bu bayrama katılmak milli bir görevdir... Hem de Kırım dan ayrılmalarının burun hüznünü ve özlemini bir nebze olsun gidermiş olurlar… ABDULKADİR KAÇAR... 2007 Adana, Türkiye…

 

 

        

         GERÇEK KAHRAMANLAR; ÇANAKKALE ŞEHİDİ VE GAZİSİ İKİ       AMCAM…

        

         Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüzde İsmail ve Yakup amcam Tatar Türk geleneklerine göre aynı ayda evlenip yuva kurmuşlar… Her ikisinin de aynı günde, aynı anda birer erkek çocukları dünyaya gelmiş… Geleceğin umudu iki erkek çocuğun doğması aileyi sevince boğmuş… Evdeki ocağın bir yanına İsmail Amcamın eşini ve oğlu Hasan’ı, diğer yanına Yakup Amcam’ın eşini ve oğlu Hüseyin’i yatırmışlar… Aileler sevinçten bayram ederken, tam o sırada, yani çocukların doğduğu anda Ceyhan dan Osmanlı Devleti’nin seferbirlik çağrısı gelmiş… Her iki amcamda haberi tarlada çalışken almışlar… Hemen koşarak evlerine dönmüşler;  her iki amcamı da Müsemma ninem, çocuklarının doğduğunu ve gelip görmeleri için ikinci kata çağırmış… Her iki amcam da,  çocuklarının ve eşlerinin yüzlerine bile bakmadan, seferberlik çağrasına uyup hemen Ceyhan’a doğru yola çıkmaya hazırlanmışlar… Ninem;

         -İsmail, Yakup oğlum, yeni doğan çocuklarınızın yüzüne bir bakın da askere öyle gidin, diye yalvarmış…

         Her iki amcam da;

         -Bizim derdimiz çocuk-mocuk değil… Vatan elden gidiyor…Bizim orduya yetişmemiz gerekir… Savaşarak yurdumuzu, namusumuzu, dinimizi kurtarmamız gerekir, diye hemen yola çıkmışlar… Ceyhan Askerlik Şubesine teslim olmuşlar… Oradan Çanakkale’ ye savaşmaya gitmişler…

         Çanakkale yi geçilmez yapan, insanlık tarihin gördüğü en büyük savaşta o zamanlar sadece 20 haneden oluşan Yellibel köyümüz 12 şehit vermiş…

         Her iki amcam da gece gündüz demeden, yemeden-içmeden ayralca kahramanca savaşarak sayısızca düşman askerlerini yok etmişler… Öyle ki, İsmail Amcam çok iyi atıcı olduğundan bir kurşunla iki, bazen üç, dört düşman askerini birden yere seriyormuş… Öyle ki, iki tüfeği çaptan düşmüş, yani tüfekler İsmail Amcamın kullanması karşısında namluları lale gibi açılıp işe yaramaz hale gelmiş… Başka tüfekle savaşmaya devam etmiş… İsmail amcam yine düşmanların attığı top güllelerinin yanında açtığı toprağa üç-dört kez gömülmesine rağmen, yara almadan toprağın altından çıkıp savaşmaya devam etmiş…

         -Öldürmeyen Allah öldürmez… Bana sıkılan kurşunun üzerinde ismim yazılı olmadıkça ölmem, dermiş…

         Günlerce, aylarca savaşmaya devam etmişler… Öyle zamanlar olmuş ki; her gün sadece bir kuru incir yiyerek 24 saat savaşmışlar… Cephede çalışmaların en yoğunlaştığı sırada, İsmail Amcam en ön sıralarda koşarak düşman askerlerini ikişer-üçer yere sermiş… Küçük kardeşi olan Yakup Amcam onu durdurabilmek, yavaşlatabilmek için;

         -Abi, çarığımın bağı çözüldü, diye mahsustan bağını kesiyormuş…

         İsmail Amcam, kestiği ipini bağlıyor, sonra yine en önde, aynı hızla koşup, usta atışa devam ederek düşmanları yere seriyormuş… Biraz sonra Yakup Amcam yine aynı şekilde, onu yavaşlatabilmek için;

         -Abi mataramda suyum bitti, diyormuş…

         İsmail Amcam biraz geride kalıp, matarasından karşesine su içiriyor, sonra yeniden ön saflara koşarak gidiyor savaşını sürdürüyormuş… Düşmanlar bir gün su kuyusunun ağzını zincirlerle kapatmışlar; İsmail Amcam öyle güçlü, öyle yapılıy ve avcıymış ki;

         -Ya Allah! Diye taşı kaldırıp, zincirlerini kopartıp fırlatıp atmış…

         Askerlerimiz doya doya su içmişler…

         Aylarca süren savaşlarda yüzbinlerce(bugünkü resmi rakamlara göre 253 bin şehit vermişiz) Onların kanı su olup derelerden su gibi akıyormuş… Su sıkıntısının büyük boyutlara ulaştığı bir savaş gününde, İsmail Amcam, saatlerce süren savaşın sonunda cesetlerin arasındaki su birikintisinin üstüne mendilini serip gözünü kapatıp kanlı suyu içer içmez hemen kusmuş… Kahraman askerlerimiz susuzluktan kırılıyormuş, topal bir düşman askeri bir fıcı su getirip Türk askerlerine vermiş; bizim askerlerimiz de düşman askerine;

         -Allah sana iman nasip etsin diye gözlerinden öpmüşler… O düşman askerlerinin gözlerinden öpenler düşüp düşüp bayılmış…

         Bir parça hayvan derisi bulmuşlar, ateşe atmışlar, kıllı tarafı derinin içine bükülmüş, saatlerce kemirmelerine karşın yiyememişler… Öyle açlık, öyle susuzluktan bayılıp bayılıp düşünüyorlarmış ki; atların piskilreninin arasında tüm arpaları bulup elleriyle temizleyip yiyorlarmış… İsmail Amcam’ın babama oğlu Hasan’a ve yakınlarına anlattıklarına göre; Türk askerleri düşmana saldırılarından daha çok açlıktan ve de susuzluktan ölmüşler… Yakup Amcam şehit olmuş…  İsmail Amcam Çanakkale de kazanılan zaferden sonra gazi olarak köye dönmüş… Şehit olan Yakum Amcamın oğlu Hüseyin de yaşamamış ölmüş… Yellibel Köyümüzdeki eşini de Adana nın Kürkçüler Köyünde(Yusuf hocanın karısı Emine Konak’ın annesi) birisine eş olarak verilmiş… Müsemma ninem, şehit olan oğlu Yakup’ un dul kalan gelini başka köye gelin olarak giderken şöyle demiş;

         -Yakup’um oğlum savaşta değil, şimdi öldü diye ağıtlar yakmış… Aylarca ağlamış…

        

 

         GERÇEK KAHRAMAN, GAZİ İSMAİL

          AMCA’IN KÖYE DÖNÜŞÜNÜN GERÇEK HİKAYESİ…

         Çanakkale Savşı kesin zaferle sonuçlanmış ama; devlet o kadar yoksul, asker o kadar inanılmaz aç ve sefilmiş ki; İsmail Amcam bir arkadaşıyla Çanakkale ‘ den Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüze yürüye yürüye, dağları-taşları aşa aşa, bahçelerde, tarlalarda buludukları yaban meyvelerini yiyerek yıllar sonra ancak dönmüş… Saçları sakalları birbirine karışmış ve tanınmayacak haldeymiş… Çocukluğunda kendisinin ekdiği bizim incir bahçesinde olduğunu(Kale dediğimiz Roma kalıntısı)bile anlamamış… Oradan incir yemeye başlamış…

         -Acaba bahçe sahibi bizim incirlerini yediğimizi görse kızar mı? diye içinden geçiriyormuş ve korkuyormuş…

         Daha sonra kendi köyümüze, bahçemize geldiğini fark etmiş… Müsemma ninem(yani annesi) onları bahçede görmüş… Öyle bakımsız, öyle perişanlarmış ki;

         -Kurtiy(köyün tutması) geldi demiş…

         Hanımı Habibe, İsmail Amcamı gözlerinden tanımış…

         -Ana bu Kurtiy değil, oğlun İsmail, demiş…

         Savaşa giderken yeni doğduğu için yüzüne bakmadığı, kundakta bıraktığı Hasan 3-4 yaşlarına gelmiş… Babası yani İsmail Amcam savaşta olduğu için çok şimarık büyütülmüş… Hasan isteklerinin yapılması için topuklarından kan gelinceye kadar yerlere südrermiş…

         -Baban geldi Hasan, demişler…

         Çocuk babasını önemsememiş, İsmail Amcam oğluna sert bir tokat adınca, Hasan;

         -Babanın ne demek olduğunu o zaman anladım demiş…

         İsmail Amcam, ulaştı Yellibel Köyümüzdeki evinde tıraş edilmiş, yeni elbiseler giydirilmiş, yemek yemiş, aradan saatler geçmiş… İsmail Amcam birden;

         -Yahu İncirlerin altında bir arkadaşım kaldı, diye aklına gelmiş… O arkadaşını da çağırmışlar, o da yıkanmış, yeni elbiseler giydirilmiş…

         KardeşiYakup’un yüzbinlerce  kişinin şehit düştüğü Çanakkale de onlarla koyun koyuna yatarken, İsmail Amcam artık köyün en otoriter kişisi olmuş… Her türlü etkinlirlerin en önünde yer almış… İnsanlar her konuda kendisinden akıl sorarolmuşlar… Sinsin oynarken ayağı kırılmış… Çanakkale de savaştığı sırada komutanı olan Enver Paşa yı çok severmiş, o nedenle oğlu Hasan’ ın oğlunun adını Enver koymuş…

         Köyde bir cere satışcısı gelmiş; kahvehanede Enverpaşa nın aleyhinde konuşmaya başlamış… İsmail Amcam, çok fena kızmış; cereciye iyi bir dayak atmış… Cereci Söğütlü Çeşmenin kurnasından su içerken çenesi kırılmış, atı kaçmış, arabası devrilmiş, cerelerinden birisi bile sağlam kalmamış… Ceyhan çevresinde halen; haddini bilmeyen, devletine, milletine küfür edenlere;

         -Senin ağzını cerecinin ağzına döndürürüm, diye özdeyiş haline gelmiş…

        

         MADALYA VE MAAŞ İSTEMEM…

         Gazi olarak geldiği, Yellibel köyümüze Ceyhan dan mesaj gelmiş…

         -İsmail Kaçar, gel, devlet sana İstiklal Madalyası ve maaş bağlayacak çağrılarına olumsuz yanıt vermiş;

         -Ben kafirle savaştım, vatanıma milletime görevimi yaptım… Devletimin tek kuruş parasını ve madalyasını istemiyorum, diye reddetmiş…

         Onun bu davranışı, hem köyümüzde, hem de çevredeki diğer köylerde büyük saygı görmüş ve takdir toplamış…

 

 

 

         KIRIM BAHÇESARAY İLE CEYHAN KARDEŞ ŞEHİR

         Ceyhan’a  23 kilometre uzaklıktaki Yellibel Köyümüz 125-130 yıllık bir geçmişe sahiptir… İnsanlık tarihin gördüğü en büyük dünya imparatorluğunu kuran ünlü Cengiz Han’ ın efsane savaşçıları olan Kırım Türkleri, geleneklerini, göreneklerini, törelerini yaşatmak için; köyümüzde her yıl Tepreş şenliği

(doğanın uyanması-baharın başlangıcı) yapılmaktadır… Bu etkinliğe katılmak için Türkiye’ nin hatta dünyanın her taraındaki Tatar Türkleri buraya gelmektedir… Kırım Özerk Cumhuriyeti Kırm Türkleri Meclis Başkanı Sayın Mustafa Abdul Cemil Kırımoğlu’ da bu etkinliklere geçtiğimiz yıllarda onur konuğu olarak katıldı… Kırım daki Bahçesaray ile Ceyhan kardeş şehir ilan edildi… Karşılıklı imzalar bizim köyümüzdeki Tepreş şenliğinde atıldı…

         ABDULKADİR KAÇAR…

 

 

         YELLİBEL KÖYÜ’ NÜN

         KURUCU İLK AİLELERİ…

         (SOY KÜTÜĞÜ)

         1.Kurucu Aile Vefa Dedem, eşi ninem Müsemmabay (Kaçar soyadını yıllar sonra almışlar…(Köyümüzün ilk kurucu ailesidir)

         2.Seyit Osman(Müsemma Ninemin kardeşi)eşi Zeminabay(Manka Cengiy) Yalçın soyadını almışlar… İkinci kurucu ailesidir…

         3.Salimakay, eşi Leylabay(Coşkun soyadını almışlardır)

         4.Kurtnebiakay, karısı Zeynepgül(Kurt soyadını almışlar)

         5.Adil akay, eşi Miyremdaday(Kaygısız soyadını almışlar)

         6.Süleymanakay, karısı Zareabay(Kahraman soyadını almışlar)

         7.Ömerakay, karısı Ünzilabay(Türkkan soyadını almışlar)

         8.Abdullahakay, karısı Emine(Kandemir soyadını almışlar)

         9.Abdullahakay karısı Melvadabay(İlkmen soyadını almışlar)

         10.Süleymanakay, karısı Zeynepcengiy(Aydın soyadını almışlar)

         11.Mollanın çocuğu Ademağa, eşi Refiye(Güleç soyadını almışlar)

         12.Saraçlardan Kerim Çakar, karısı Hatçedaday(Çakar soyadını almışlar)

         13.Kalaycı İzzet, hanımının ismi Sebilabay(Hayırkuş soyadını almışlar)

         14.Ali Osman, karısı Hayriye(Sarışın soyadını almışlar)

         15.Abdurrahman, karısı Alişağanın kızı Ayşe(Serçe soyadını almışlar)

         16.Hacıyakup, karısı Ayşe(Konak soyadını almışlar)

         17.Kesikli İsmail, karısı Kerimabay(Yaylagülü soyadını almışlar)

         18.İsmail, eşi Ayşe(Yıldız soyadını sonradan almışlar)

         19.Hacı İbrahim karısının ismi bilinmiyor… Yunus efendi, eşinin adı bilinmiyor(Türker soyadını almışlar)

         20.Hasan eşi Zeliha(Pınarbaşı soyadını sonradan almışlar)

         21.Halitakay, eşi Esmadaday(Temel soyadını almışlar)

         22.Cumaliakay, eşi Kelinşekcengiy(Emine)(Kaya soyadını almışlar)

         Cumaliakay’ın çok ilginç öyküsü ülkemizdeki tüm şehitlerin öyküsü gibidir… Ceyhan dan seferberlik ilan edildi diye çağrıldığında oğlu Veli 3 yaşındaymış… Evden çıkan babasının ayaklarına sarılmış, gitmesini istemiyormuş… Babasıyla birlikte köyün kahvesinin yanına kadar gelmişler, çocuk ağlıyormuş… Cumaliakay, onu avutmak için”Oğlum Cancan da bir tavşan var, onu vurup geleceğim” diye oğlundan ayrılmış… Ve köyümüzde şehit olanlardan birisi olarak bir daha da dönmemiş…

         Daha sonra Kırım dan gelip, Çukurova’ nın bazı bölgelerine yerleşen akrabaları/hısımlarını da çağırmışlar… Soyadı yasasına göre bu aileler bu gün çocuklarının ve torunlarının onurla taşıdıkları soyadlarını almışlar…

 

 

         YELLİBEL KÖYÜMÜZDE YAŞANMIŞ

         (Gerçek)İKİ ÖYKÜ…

         Zıliyka Cengiy, kençliğinde köp güzel bir apayeken… Biyaz betli, şakır közlü eken… Ceyhan’ ın Çakaldere Köyü’ nde  cangı kelin eken… Bayı köyün ağası eken… Kuyruklu piskan kiyeeken… Üylerinde bir talay tutmaları bar eken…Üylerindeki tutmalardan birisi Zıliyka Cengiye aşık bolgan… Bir gün Zıliyka Cengiz otobanda aş pişirireken aşık bolgan tutma, adinen sıkışıp yanına yaklaşkan…

         -Benim ciyaramı caksana değen…

         Zıliyka Cengiy de maşaman bir parça köznü alıp uzatkanman, tutma Zıliyka Cengiy’ni öpekoygan…Bunu da uzaktan bayı körgen… Zıliyka Cengiyni o saat boşagan…. Apakaycazın başına kelmegen kalmagan… Bir vakıttan sonra Yellibel Köyümüzdeki Kaliyakay’a apakay olgan… Kaliyakay zaten Merziye Cengiymen üyleken… Apakaylarını köp kötekliyeken… Bri gün Zıliyka Cengiy’in başına kök kazmanan cargan… Zılayka Cengiy cankan keen, tepnen;

         -Sen kimge naz yasasıng? Dep bir daha köteklegen, kalkan aş pişirgen…

         Kaliyakaydan bir talay balası bolgan… Özünün nüfus kağıdı, ne de resmi nikahı bolmaan içun ballarının alayını, kısır bolgan, balası bolmağan Merziye Ceniy’nin üstüne yazgırgan… Ömründe heç nüfus kadı bolmağan Zıliyka Cengiy’ in yaşadığından da ölgeninden de devletin heç haberi bolmağan… Ceyhan’ ın Yellibel Köyümüzdeki mezarında sonsuz uykusunu uyuyor… Rahmet ve saygıyla anıyorum…

 

         ZİYNEP CENGİZ…

         İsmet Aydın’ın kart anasınan, kart akası Kırım dan kelgenner… Kartbabasının akası Kırım da kalgan… Ceyhan ın Yellibel Köyü’ nde Ziynep Cengiz tuvgan… Kişkene Ziynep in akası hacga ketmege karar bergen… Cayav colga tüşken… Hacın yarı coluna bargan eken, bir mollanan karşılaşgan…

         -Kayda ketesing? Degen…

         -Hacga ketemen degen…

         Molla da;

         -Anandan-akangdan helalık alman kerek, değen…

         -Almadım, onar Kırım da, pek uzak, degen…

         Molla da,

         -Anandan-akandan helallik almasang haccın kabul olmaz değen…

         Ziynep Cengiy’ in akası coldan dönüp, Kırım a doğru ketgen… Belki hastalangan, belgi de ölgen…. Ziynep Cengiy 7 yıl akayının dönmesini bekleğen, kelmegen… Ziynep Cengiy Kara Kasım nan üylenmek zorunda kalgan…

         Ve köyümüzde filmleri aratmayacak gerçek öyküler yaşanmıştır… “ALİM UNUTUR, KALEM UNUTMAZ” sözü işte bu gün yazmamın nedenidir…

        

         KELİNŞEK CENGİY

         Kelinşek Cengiy taa baa eken; anası ölgen, akası caş bir apakaynan üylengen… Analığın öz balları da bareken…Analığı öz ballarının başına kına kuyganda, körgenner ballarının başına kına kuydun, kelinşekin başına bir şiy koymadı demesingler diye Kelinşek Cengiy’ nin basına da sıyır boku kuyaeken…Kelinşek Cengiy attıng ne bolganını kimse bilmiyeken… İşerde analık bolgan uçun bek kişkene bala eken kelin etkenner…(Küçük gelin anlamında) Kelinşek degennern… Adın Kelinşek kaalgan… Asıl adı unutulgan… Ketken bir gün Kelinşek Cengiy bir yerden incir ağaşı dalı getirden köyge ekken… Bek arvu olgan ağaş ve erkenden incir bereken… İncir dalından ekkenner o incirnin adını KELİNŞEK İNCİR i kuyganlar… Bunu duygan Kelinşek Cengiy pek aşuvlangan…

         -Kelinşek deegeneer kermecee kerilsing degen…

         Ceyhan ın Yellibel Köyü mezarlığında  sonsuz uykusunu uyuyor… Rahmet ve saygıyla anıyorum…

        

                   KELİNŞEK CENGİZ ŞINGI(Hamite Kurt tan alındı)

         Eşi Cumali Kaya Çanakkale savaşına giderken 4,5 yaşındaki oğlu Veli ye şöyle bir şıng aytar;

         Çantasını takmış boynuna/ düşken hamidiye(Ceyhan)yoluna/ şimdi varır teslim olur/binbaşının koluna…

         O sırada oğlu Veli babasının ayağına sarılıp;

         -Gitme babacığım, diye ağlar… Evinden köy kahvesinin oraya kadar babasının bacağına asılarak gelir, babası 4,5 yaşındaki Veli ye şöyle der;

         -Oğlum, Karacanda bir Kokan(Tavşan) vurup hemen geleceğim… Sen burada dur, beni bekle, der gider…

         Çanakkale de şehit olur ve bir daha da dönmez… O yıllarda 22 hane olan Ceyhan’ın Yellibel Köyü’nden tam 16 tane kişi şehit olmuş, bir daha dönememiştir…

        

 

 

 

        

        

         ŞİBÖREK...

         Ustası keldi Kırım dan/Sarı buğday unundan/Cıllı, cımşak mayalı şibörek...

        

         Ataydan kalma aşlar/Etli mayalı kamuraş /Şiböreknen, mamelek/Katlama cantık, tögerek, mantı tatar...

        

         Ah şiböreknen/Kim össe/Hastalık neken bilmez..

        

         Balaban bir doktor/Aytkan tansiyonunu/Bir kartka… Babayga başka şare yok/Şibörek kerek...

 

         Sağ  başıńa kelse/Avur bir sancı  Dakikasında keser/Şibörek ilacı...

         ...

 

         TATARCA DEYİMLER...

         Aptir – septir.. ( düşe kalka...)

         ...

         Ölüm kartga yakın  (Ölüm yaşlıya yakın...)

         ...

         Cantık dayın  cebiń bar/Mışık dayın aşama...

         ....

         Anam şay, babam şay/Vasiyetim de şay...

         ....

         Kart kötüńe kaşağa/Kötüne maymın taşağı...

         ....

         Başıńı  teşeyim mi?/ Avzuńa şışayım mı?

         Sııış...

         ...

         Kumannı toturup, otnug/Başına kuyuńuz diymen

         Ańlamaylar...

         ....

         Kotak Avzuńa  kapak…

         ...

         Kotak teşte boynuńa  tak...

         ...

         Müjdeńe mışık boku...

         ...

         Tańrı coysuń/(Allah canını alsın...)

         ...

         Katseńg kat/(Ne yaparsan yap...)

         ...

         Aynanayım balamdan;( çocuk severken söylenen sevgi sözü... Kurban olayım sana)

         ...

         Tapsa aşar, toysa oynar...

         ...

         Elden elek, tavdan taşak; şay pişirdik...

 

 

 

 

 

 

        

         TATARCA ÖZDEYİŞLER...

         Kuş yuvada körgenińg işler... (Anlamı;  Kuş  doğup, büyüdüğü, yetiştiği yuvada neyi görmüşse ileride yetişip güçlendiğinde aynısını yapar...)

         ...

         Açka kazan astırma; üşengeçge ocak caktırma... (Anlamı; aç kazan asarsa  gözü doymayacağı için yiyeceğinden fazla yemek yapar; üşenen ise ocak yakarsa çok geç olacağından işler zamanında bitmez...)

         ....

         Yaş kırk, kötü tırt dedi... (Anlamı; yaşlandı, artık her şeyden uzaklaştı, artık gazını bile tutamaz hale geldi...)

         ....

         Tükrüğünen tüyülmek; (Anlamı; tükrüğü genzine kaçtığı için, sürekli öksürmek...)  

         .....

         Anan tat, baban tat, nenge kerek balaban at; min eşeğine corgalat... (Anlamı; anan da Tatar, baban da TATAR,  senin büyük at neyine; her şeyin ortada...Sen eşeğine bin  sür  git...)

         ....

         Alma terekten uzakka tüşmez... (Anlamı; elma ağacının altından uzağa düşmez...)

         ....

         Üyden şıkmaz külbastı karışqmaz elge, ber koluna cartı ekmek, kuv ciber şölge; (Toplum insanı olmayı başaramayanlar için kullanılır...)

         Mıllığı tüştü...(Anlamı; küsmeye yaklaştı, küstü gibi oldu...

         ....

         Hıyık tımık;( Anlamı ; kimsecikler yok, sessiz sedasız...)

         ...

         İtni öldürgenge sürütürler;(iti öldürene sürütüp uzağa attırırlar...)

         ...

         Tedariklinin  başına  kar cavmaz… (Anlamı; önlemini alan kişi mağdur olmaz...)

         ...

         Şank day oturgan; (Anlamı; Şeytan gibi oturmuş...)

         ...

         Müjdeńe mışık boku...(Anlamı; lafçılık yapan kişiye, bu türlü laflar söylemesin diye  hem eleştiri, hem de küçük hakaret içeren bir ifade...)

         ...

         Şingenening cartı kaşık aşı bolsa/catıp yukusu kelmez... (Anlamı; çingene hep açtır , bir avuç-bir lokma yemeği olsa bile onu yemeden duramaz, uykusu gelmez...)

         ....

         Bizim Medya da( Mediha’da )alat bar da kuvat bar, Saman haralını tutkanımman kaldıra...(Anlamı: Kızım Mediha çok güçlü, saman haralını tuttuğu gibi tek başına kaldırabiliyor...)

         ...

         Kızganganı kızıl itge cem boldu... (Anlamı; kıskandıkları, kendisine de yarar sağlamadı...)

         ....

         Laf bolsuń molla akam, korazıń kozladı mı?(Anlamı; konuşacak konu bulmakta zorlanan insanların; sadece laf olsun diye sorar;  abi, hocam, horozun yumurtladı mı?)

         ....

         Mışığın üşeği day...( Anlamı; herhangi bir şeyin küçüklüğü ve işe yaramazlığı anlatmak için, kedinin pipisi-penisi ölçü olarak verilir...)

         ...

         Tiryak kadar, köt otu cambaz kötü...(Anlamı; herhangi bir şeyin çok az olduğunu, işe yaramazlığını anlatır...)

         ....

         Allah bergen Patmaa, Cumali’men catmaa...(Anlamı; iş yapmayı sevmeyen, sürekli kocasıyla yatmaktan hoşlanan tembel kadın....)

         ...

         Cańı elekniń bavu yokarda bolur; cańı iştanın avu yokarıda bolur... (Anlamı; yeni her zaman büyük saygı görür, o nedenle insanlar yeni olan değerleri hep yukarılarda tutarlar...)

         ...

         Alışman kötte iştan turmaz...(Anlamı: bazı alışkanlıkları olmayan insan, yeni bir şeye alışmakta zorlanır...)

         ....

         Cańı elek tuvarda gerek...(Anlamı; yeni olan her şeye değer vermek gerekir...Yeni alınan elek bile duvarda olmalı...)

         ...

         Kötünde cımartga pişe...(Anlamı; çok işi var, çok meşgul... Öyle çalışıyor, öyle terliyor ki; yumurtayı götüne koysan pişer)

         ...

         Pantik burun; taşmańlay...(Anlamı; Tatarların, bedenlerinin anatomik yapısını anlatan, küçük burunlu, alnı açık ve büyükçe olan demek...)

         ....

         Canımı tımdırsıng da, can başımı sındırsıń(Anlamı; bana iyilik yapsın da, ondan gelecek kötülüğe de razıyım...

         ....

         Cıyıl cıyıl cıyıl taz/Cıyılmağańıń aklı az..

         (Anlamı; toplanın toplanın, bir güç oluşturun...Toplanıp, bir araya gelmeyenler sadece aklı az olan insanlardır...)

         ...

         Kelinińiz kermeceğe kerilsin...(Anlamı; gelininiz çok büyük acı veren germece isimli alete yatarak cezalandırılsın...)

         ...

         Akay(Tatar Çocuğu)balası 40 yaşında akılbaliğ bolur... 60’ ında bunar..(Tatarın aklı 40 ından sonra başına gelir-olgunlaşır... 60’ından sonra da bunar...)

         ....

         Cantık dayın cebiń bar, mışık dayın aşama... (Anlamı: cebin tıka basa dolu; cebinde çok yiyeceğin var, çok yavaş ve az az  kedi gibi yeme...)

         ...

         Bargan cerge barayık; bereketini alayık... (Anlamı; gittiğimiz yere daha çok daha sık gidelim, orada ne varsa ne yoksa hepsini bilinçsizce alıp, yiyip tüketip bereketini kaçıralım...)

         ...

         Ketkenińde saa sorpa mı soğutacaklar...(Anlamı; gittiğin yerde sana et haşlaması, et sulu yemek mi yedirecekler ki acele gidiyorsun?)

         ....

         Bismilla değen şaytan day dağıldılar... (Anlamı; besmele çekince şeytanın kaçtığı gibi kaçtılar...)

         ...

         Orazanıń onu kaldı, kurtkaların gönü kaldı... (Anlamı; Ramazan ayının son on günü kaldı ama insanlar öyle zayıflayıp, halsizleştilerki, bedenleri kemik haline geldi derileri gön şeklini aldı...)

         ...

         Höküre höküre çıladı;(Anlamı ; bağıra bağıra hıçkırarak ağladı...)

         ...

         Ölürüm değen ölmez: hökürüp cürgen ölür...(Anlamı; ölüm piyango gibidir, ölmek isteyen, ölürüm diyen ölmezde; ölümü aklından bile geçirmeden gümbür gümbür gezen, yaşayan düşüp ölebilir...)

         ....

         Kötümüńg yerine köt  kelecek bolsa; kötüm kalsıńg yerinde...(Anlamı; bende olan eşyaların, malların aynısını alacaksam, gereği yok, zaten bende var...)

         ....

         Başıńı  sasıtmak;(Anlamı ; çok gereksiz konuşmalarla insanın başını şişirmek...)

         ...

         İpipillah, sivri külah; (Anlamı; mal varlığı olmayan...Aç kişi…)

         ...

         Kişi aldıgna şıgacak; (Anlamı ; insanların önüne çıkacak, diğer insanlar da onu görecek...

         ...

         Bezenip şıktım ayakta/Bezeğim kaldı bayatka... (Anlamı; eğlenceye, düğüne gitmek için hazırlanıp çıktım, ama olmadı; tüm isteği ertelendi...

         ....

         Telli araba, tellarış; tayta düş, tayda tüş...(Anlamı; salıncakta sallanan kişinin inip, yerini başkasına bırakması için söylenen tekerleme...)

         ....

         Cin aşar/şaytan duasını okur...(Anlamı; yapılan işin kimseye yararı olmadı, tüm emekler boşa gitti...)

         ....

         Eki calay bir cuta...(Anlamı; hızlı yemek yiyerek, diğer insanların haklarına da saygı göstermiyor...)

         ...

         Mah sağa , mah sağa, çüküm kaldı kel Hasanga...(Anlamı ; Kurallarına göre dağıtılmayan bir mal, yiyecek-içecek,  para, bir ürünün adaletsizce elden çıkması ve geriye hiçbir şey kalmaması...)

         ...

         Mışık aşadı, men aşadım, mışık aşadı, men aşadım/ Mışık menden köp aşadı... (Anlamı;  kedi yedi, ben de yedim, ama kedi benden çok yedi...Öyle iştahsızım ki...)

 

 

         ...

         Umut düńyası; belki bir okka toń may alıp ciberir...

         (Anlamı; yakını, kente giden bir Tatarın, akrabalarından zengin olanının, bir okka yağ alıp köyüne hediye olarak göndereceğini unut etmesi...)

         ....

         Tuzsuz üy, tuzlu üynü calar pitirir...(Anlamı; evinde tuz olmayan, evine tuz almayan, tuz alamayan, sürekli tuzlu evden tuz isterse, oradaki tuzu da bitirir... İnsan kendi gereksinimlerini kendisi karşılamalıdır...)

         ...

         Ketecek kıznı kertip kalayık...(Anlamı; düğünü olacak kıza öyle çok iş yaptıralım; ondan öyle çok yararlanmaya bakalım... Ne kadar çok iş yaptırırsak o kadar karlı çıkarız... Nasıl olsa bu evi terk edip gidecek…)

         ...

         Tüşman gözü capkış...(Anlamı; düşman gözünü boyamak için, önem verilmeden, rastgele düşünülmeden göz boyamak amacıyla rrast gele yapılan sıradan bir iş...)

         ...

         Kötünnen kölge tüştü...(Anlamı, beklemediği kadar zenginleşti, hayalinde bile görmediği bir varlığa ulaştı...Şans inanılmaz biçimde ona güldü...)

         ...

         Ağısı bar bolsa, Tiyragı da bar...(Anlamı; zehri olsa bile bir kişinin, onu giderecek panzehiri de var... Yani kötülük yaparsa da, iyilik yapmayı da iyi bilir… Kötülüğü kadar da iyiliği var...)

         ...

         Mışık külgende kül...(Anlamı; sen gülmeyi bilmiyorsun; kedi  ne zaman gülerse sende o zaman gül...Kedi gülmeyeceğine göre, sen de gülme...)

        

         Bostan boyluk, bir aylık...(Anlamı;  çocuklarını seven anne–babalar , onları bu tekerleme ile sevimli hale getirir..Bir aylık olmasına karşın çocuğun , bostana dikilen korkuluğun boyuna ulaştığı çabuk büyüdüğü  belirtilir...)

         ...

         Akılsız itni col kocatır...(Anlamı;  yapacağı işinde aklını kullanmayan kişi, boşa kürek çeker, yaşlansa da işlerini doğru dürüst ve verimli biçimde yapamaz… Ömrü yolda geçen hiçbir iş yapamayan köpek gibi boşa uğraşmış olur...)

         ...

         İşi yok, it taşlay...(Anlamı; boş, anlamsız, gereksiz işlerle uğraşıyor...)

         ...

         Kart kıznı bayga berseń çalışmaz...(Anlamı; yaşlı kızı evlendirsen çalışmaz-iş yapmaz...)

         ...

         Bay degende bakırgan... (Anlamı; evde kalmış kızın evlenmek, koca istemek düşüncesini ortaya bağırarak koyması...)

         ...

         Ucuz etning sorpası tatımaz…(Anlamı: ucuz etin haşlamasının tadı olmaz...)

         ...

         Akam sen namazńı kıla tur; ben cilikni aşay turayım...

         (Anlamı; Abim, babacığım sen namızını kılmaya devam et, ben tavuk etini yemeye devam edeyim...)

         ...

         Cengem Nogay şayını cuvundak day yasay…(Anlamı; yengem Nogay çayını bulaşık suyu gibi kötü yapıyor...)

         ...

         İt aşı kara bılamık... (Anlamı: yemek sadece köpeklerin yiyeceği gibi kötü olmuş...)

         ...

         Hava köterildiAnlamı; hava açıldı...)

         ...

         Elden elek; daldan taşak...(Anlamı; işini bilmeyen, elden hacet istemeyi alışkanlık haline getiren kişileri için kullanılır...)

         ....

         Süyekleri sürme boldu;(Anlamı; asmaların tevekleri öyle gelişti , öyle güzelleşti ki, gözdeki sürme kadar hoş ve güzel görünüyor...)

         ....

         Aşar avuz körür, şışar köt körür...(Anlamı; insanın yeme içmesinde sınır  yoktur.. Yerken ağzı, tuvaletteyken poposu görür... Çok yiyip içmenin insana sağlayacağı bir yarar yoktur...)

         ....

         Adamanan mal pitmez...(Anlamı; adak sadece sözden oluşan  bir vaatir...

Ne kadar vaad edersen et, yine de bir şeyin eksilmez, malın olduğu gibi  kalır, bitmez...

         ....

         Aylan köznen Karay...(Anlamı; rahatsız edecek şekilde gözetliyor...)

         ....

         Mışığın cuvurganı koradan korağa... (Anlamı; kedi küçük bir hayvandır, gücü de etkisi de oldukça  sınırlıdır... Onun gücü bir evin bahçesinden, diğer evin bahçesine koşmaya ancak yeter...)

         ...

         Kör itin ölgen yeri...(Anlamı; kör itin nereye gittiğini bilmeyen ama evden çok uzaklaşıp ölen kör itin bilmeden ama inanılmaz biçimde  gittiği uzaklık)

         ...

         Kalakayım, kara şayım közünge tizinge tursuńg...(Anlamı; yapılan iyilikleri bilmeyen karşı tarafa yapılan, beddua... Sana ikram ettiğim  ekmeğim ve çayımdan yarar görmeyesin… Hayrını görmeyesin....)

         ....

         Bir ayağını algaşık bir ayağını it aşar... (Anlamı; öyle salak, öyle beceriksiz davranır ki; işleri asla bitmez; yolda yürürken bile bir adımını ileri atıncaya kadar diğer ayağını köpek  yer...)

         ...

         Nerede tımbırtı, orda buluntu... (Anlamı ; işini gücünü bırakıp , gönlünü eğlendirmenin peşinden koşar...)

         ....

         Ne Karaysın pısıp pısıp ,  kötüngü kısıp kısıp... (Anlamı; gizlenerek bir şeyler gözlemeye utanmıyor musun? Kötünü de sıkıp sıkıp baktığını herkes gibi ben de görüyorum ama sen görmüyorsun, sen kocaman bir salaksın...)

         ...

         İtten kuzu tuğmaz...(Anlamı; her canlının yavrusu kendisine benzer...O nedenle de köpeğin kuzu doğurduğu görülmemiştir... İtten  ancak it doğar...)

         ....

         Arap may tapsa; taşağını maylar...(Anlamı; arap yağ bulsa, gereksiz biçimde kullanır...)

         ....

         Akşam aytar; saba kaytar... Anlamı; akşam söz verir, sabahleyin sözünden cayar-döner)

         ...

         Boku betińe, sıyraa kötüńe...(Anlamı; bir tür küfür...)

         ...

         Kapıdan kuvsań bacadan tüşer... (Anlamı; kapıdan kovsan, bacadan geri gelir...

         ...

         Mına menim ballarda; kökge sürtecek akıl yok...(Anlamı; Benim çocuklarım akılsız...)

         ...

         Boz eşeğin burnu day… (Rengi solmuş, boz, hoş olmayan bir renk...)

         ....

         Balańı arkan tırtmışlap bayla; Cuvur ket...(Anlamı; çocuğunu sırtına sartılmayacak şekilde bağlayıp koşarak git...)

         ...

         El işine kuvana; öz işine zuvana...(Anlamı: başkasının işini sevinerek yapıyor; kendi işini yapmak istemiyor, tembellik ediyor...)

         ...

         Aşuvlanıp aşadı; aşaganını ana bekte ketip avardı...(Çok sinirli biçimde yemek yedi, yediklerini  öteki tarafı gidip kustu... Sinirli yiyen, kusar...)

         ...

         Şingene balaban atga minse; tańrısını unutur...(Anlamı; çingene, büyük bir ata bindiğinde, öyle büyüklük havalarına girer ki, kendisini yaratan tanrısını unutur...)

         ...

         Acıkkan yer ayrı; acıgan yer ayrıdır...       (Anlamı; insanın bir yakınının ölümüne üzülüp aştan ekmekten kesilmesi yanlıştır... İnsanın acıyan yeriyle acıkan yeri ayrı ayrıdır...)

         ...

         Kaşlarını mışık calay...(Anlamı; kaşlarını öyle zayıf, öyle görünmez öyle az ki; sanki kedi yalamışta yok etmiş...Tatarların karakteristik özelliklerinden birisidir...)

         ....

         Malım arağa keteceğine, karnım araga ketsiń…(Anlamı; malım zarar göreceğine, telef olacağına, döküleceğine, karnımı gereğinden fazla doyururum... Malım zarar görünceye kadar karnım zarar görsün...)

         ....

         Men süyemen konak beg, al sende süy...(Anlamı; ben çocuğumu çok ve sınırsızca seviyorum, konak beyi, al sende çocuğumu benim sevdiğim  gibi  sev...)
         ...

         Anasına ay dayın, akasına kün dayım; komşusuna da taşağın kılı dayın körünür... (Anlamı: annesi çocuğunu ay gibi görür , babası güneş gibi sever , komşusu için ise önemsizdir, değersizdir...)

         ...

         Nasipsiz Kazakka şoşka pitmez...(Anlamı, nasipsiz ise kazak onda domuz  ve domuzun getireceği kötülükler bitmez...)

         ...

         Tok kişini sıylaması zor bolur... (Anlamı; Karnı tok olan kişiyi ağırlamak, doyurmak çok zor olur...)

         ...

         Bir balanıń anası akıllı bolsuńda akası isterse Kurtiy(akılsız)bolsuńg... (Anlamı: çocuk annesine çeker, babası ister akılsız ve aptal olsun o önemli değildir...)

         ...

         Tinevin akşam bizim ballar kegende ; kıyıv şıyıv bolduk...(Anlamı; çocuklarım dün bize geldiğinde, sevinçten, birbirimize sarılıp, inanılmaz bir sevinç çığlıkları atarak yaşadık...)

         ...

         Aybetli kız toyda osurur...(Anlamı; çok değerli, çok kıymetli olan kız sadece düğünü sırasında osurarak değerini-değersizliğini ortaya koyar......

         ....

         Maktavlı kız toyda osurur...(Anlamı , çok değerli , çok övülen , çok beğenilen kız  düğünün de osururarak değerini ortaya koyar....

         ...

         Kalkın kızına köt taptı aşık...(Anlamı; yabancının kızını aşık inanılmazve çok değerli hale getirdi...)

         ...

         Katkan tana tinevinden ölgen...(Anlamı; zayıflıktan derisi kemiğine yapışmış zayıflamış, taş gibi katılaşmış dana yaşarken ölmüş..)

         ....

         Sen akanın nesin kördün; alt yanında bir eleklik kılı bar;(Anlamı; sen babanın nesini gördün? Onu yeterince tanımıyorsun, bilmiyorsun....)

         ....

         Tıgırgan arabadan kuru kalmaz; elamanın taz kızı...(Anlamı; nerede yürüyen bir araba görse, nereye gittiğini sormadan hemen ona biner..

Sevilmeyen ayıplanan, yaptıkları onaylanmayan bayan...)

         ...     

         Ekmeğen yerde pite...(Anlamı; hiç umulmadık yerde, beklenmedik bir ortamda, kimsenin aklından geçmeyen bir yerde hemen ortaya çıkıverip herkesi şaşırtır... Üstelik istenilmediği yerlerde de bulunarak kendi değerini azaltır...)

         ...

         Ońmuycak hacını, tüyening(deve) üstünde cılan soğar...(Anlamı; işleri olumlu gitmeyecek hacıyı, devenin üstünde bile yılan sokar...)

         ....

         Bilmegen kızga tögerek örnek... (Anlamı; tögerek, mayasız hamurdan yapılan, basit, yuvarlak, yağda kavrulan bir gıda maddesidir... Bilgisi yoksa kıza, en basit yemek olan tögerek örnek olur...)

         ....

         Öksüzüńg bir toyarı ayran , bir toyarı bayram...(Anlamı; yoksul, öksüz insan bir köyde bir evde yayık yayıldığında, ayranın bol olduğu gün karnını iyice doyurur, bir de bayramlarda karnını doyurur... Diğer zamanlar öksüz açtır...)

         ....

         Menden ırılsıńg da kayda kırılırsa kırılsıń? (Anlamı; benden uzaklaşsın da nerede kırılırsa–arızalanırsa–yok olursa olsun....)

         ...

         Bu duman başımızdan ırılgaydı; kardaşçak kırılgaydık... (Anlamı; sonucu bilinmeyen, görülmeyen kötü olaylar, netleşseydi, her şeyi görebilseydikte, hepimiz ölsekde gam yemezdik...)

        

         Sen köbete men cantık/Seniń menden neń  artık ; (Anlamı ; köbete ve cantık Tatarların milli yemekleridir... Al birini vur ötekine…)

         İki kişi  farklı görünmeye çalışsalar bile ; aralarında  artı eksi pek fark olmadığını ; aslında birbirlerinin her yönüyle aynı olduklarını  kendilerini farklı göstermenin gereği olmadığını anlatıyor )

         ....

         Kün körmeğen kün körse; kündüz şırak caktırır... (Anlamı; sonradan olan zenginler, ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bir türlü bilemez; hatta   gündüz lamba yaktıracak kadar görgüsüzce davranır...)

         ...

         Koy  körmegen koy körse; kuvup cürüp hoplatır…(Anlamı; koyun görmeyen, yoksul; sonradan koyun sahibi olursa görgüsüzce davranır; çevresindeki diğer insanlara hava atmak için onu kovalayıp, koşturup hoplatır , sevinçten şov yapar...)

         ...

         Urus’un oyunu caman; osursa baş teşer.. (Anlamı; Ruslar  entrikacı, oyuncu bir millettir... Osursa bile masum insanlara inanılmaz zarar verir...)

         ....

         Caman dadandı bu kurtka; kene kelir bu curtka… (Anlamı; bu kurt kötü alıştı, buraya buraya; her zaman gelecektir, ona göre önlem almak gerekir...

         ...

         Tiyaran tıyış; kötü kıyış...(Anlamı; söylenen her sözden alınıyor... Çok zayıf bünyeli...)

         ....

         Bay tileğen baka dayın cata...(Anlamı; yatması öyle garip, kendinden öyle habersiz ki; tıpkı  isteyen koca isteyen–kurbağa–gibi yatıyor...)

        

         Akay tanaday, kelin mınaday... (Anlamı, gelinle damat birbirinden garip…Damat garip, gelin ondan daha garip...)

         ...

         Pırt etti pırtlağım şıktı/Aptesim bızıldı mı mollakam...(Alamı; elimde olmadan gaz çıkartım; hocam acaba abdest im bozuldu mu?)

         ....

         Kötü batman şege…(Baseni çok geniş, kalçaları çok büyük, garip ve inanılmaz derecedeağır...)

         ....

         Balanı işke çiber arkasından sen ket...(Anlamı; çocuk iş yapamaz; ona verilen işler olmaz... Ona iş verdikten sonra senin takip etmen gerekir...)

         ...

         İt ketse bok ketirir...(Anlamı; o iş öyle kötüdür, öyle kirlidir ki; köpeği bile göndersen, getireceği pislikten başka bir şey değildir...)

         ...

         Olsaman bolsa ekisi bir araga kelse...(Anlamı; olasılıklar bir araya gelmediği için kişi başarısız olmaktadır... Olsa ile bolsa bir araya gelse her şey ne kadar da güzel olacaktır...)

         ....

         Catkan aslandan, gezgen şakal arüv...       (Anlamı; tembellik etmek kötü bir şeydir... Sürekli yatan aslandan, kurnazlığından başka hiçbir yeteneği olmayan, ama sürekli av peşinde koşan, çakal daha iyidir...)

         ....

         Tapkan kuvanır, tanıgan alır...(Anlamı; bir şeyi elde emek etmeden bulmak kişiyi sevindirir; ama o bulduğunu tanıyan  gerçek sahibi alır... Sevinç çok kısa sürer... O nedenle bulmak yerine, kazanmak için çalışmak, ter dökmek gerekir...)

         ....

         Köp kozgama ölünü; ya osurur, ya sışar... (Anlamı; sessiz ve sedasız duran insanın üstüne fazla gitme... Ani tepkisini görür, şaşırır kalırsın...)

         ...

         Ayta bergen avuzdan, sışa bergen köt iyi...( Anlamı; boş boğaz, gereksiz yere konuşup, dedi kodu yapan, bir ağızdan; tuvalette kaka yapan bir popo daha değerlidir...)

         ...

         Cibere bergen örküne; sışkan akasının börküne...(Anlamı; babanın iyi terbiye edemediği çocuğu  terbiysizliğini herkesten önce;   babasının başına, kavuğuna,serpuşuna, papağına pisleyecek kadar saygısız davranarak  gösterir...

         ....

         Şaştım aşı şibörek...(Anlamı; Tatarlar her gün  hangi yemeği pişireceklerini şaşırdıklarında akıllarından hiçbir zaman çıkmayan şibörek yaparlar...)

         ....

         Cańı elekniń  bavu yukarıda  bolur...(Anlamı; yeni olan her şey ilk önceleri çok değerlidir..)

         ...     

         Tıńlağan özünü tuyar...(Anlamı; dedikodu yapanları, ya da kapının arkasından konuşulanları dinleyen kişi, öncelikle  kendisi aleyhine söylenenleri duyar... Morali bozulur, canı sıkılır, dinlerse kendisi zararlı çıkar...)

         ...

         Aklımda turacağına , karnımda tursuń...(Anlamı; güzel bir yemek,   meyve, ya da tatlıyı yeme konusunda Tatarlar çok aceleci davranırlar... Aklımızda duracağına midemizde dursun...derler.)

         ...

         Kolaysıznı koynu alsań; kolu ayağı dışarıda kalır...(Anlamı; becerisi olmayan, kendi vücudunu bile kontrol etmekte salak davranan bir kadını koynuna alıp sevişmeye kalksan, eli, ayağı yorganın dışında kalır...Sevişmeyi bile beceremez, eşine zevk veremeyecek kadar salakça davranır....)

         ...

         Süyündürük bolmak...(Anlamı; gereğinden fazla sevinmek, sevinmeyi bir hastalık haline getirmek....)

         ....

         Birevińg katında taa ayt... (Olmayacak yerde, olmayacak lafı söyleyen  ve laf sahibini rezil edene;  burada söyleyip beni  yeterince rezil ettin; birilerinin yanında da söyle de daha da rezil et salak...)

         ...

         Korkkan cerńi koluńa al...(Anlamı; cesur ol, korkma, korkarsan kendini teselli et...

         ...

         Kötünü celliy; (Anlamı; bom boş, iş yapmadan geziyor...)

         ...

         Bir bokung üstüne baksan, şaytan sasır;( Anlamı; bir pisliğe  bulaşan, kötülük kokar, kötülük yapar, herkese zarar verir...)

         ...

         Kadı kızı kotak tutkan/kolu kabargan…(Anlamı; çalışmaya alışmamış insanlar en kolay işlerde bile zorlanır...)

         ...

         Kolu kamur ovalay-kötü tana kovalay ; (Anlamı ; yaptığı işi baştan savma yapıyor... Aklını işe vermiyor...)

         ...

         Özüne ovmaş ovamay/elge lakşa keser (Anlamı; kendi işlerini yaparken çok beceriksizdir... Ama elin işini yaparken inanılmaz maharetlidir...)

         ....

         Arabıng taşşağıday…(Anlamı; çok kara, simsiyah, yararsız...)

         ...

         Toyga barsańg toyup bar/Cańgı sırtıńı kiyip bar...(Anlamı; düğünde yemekler sen gelmeden önce önceden dağıtılmış yenmiş, içilmiş olabilir... O zaman aç kalırsın... Ayrıca en yeni kıyafetlerinle gidersen sana daha büyük itibar gösterirler)

         ....

         Tonka aytgańını bilmez…(Anlamı; tonka;  lafın,  sözün nerede, nasıl, niçin, kime ne şekilde söyleneceğini bilmeyen saf ve salak kişidir, uzak durmanız kendi yararınızadır...).

         ....

         Koy soyup kolaba tizmek... (Anlamı; hatırlı, saygıdeğer konuklara geldiğinde TATARLAR koyun(soyup)kesip; özel yemekler yapar.. Bir yere  hemen dönmek için giden:  ama verdiği söz ve zamanında  geri gelmeyenle  hem inceden alayetmek, hem de, sözünde durmadığını anlatmak için kullanılır.. )

         ...

         İtge talangaşık/şalını dolan… (Anlamı; pisliğe bulaşmamak için, başka yolları seç...)

         ...

         Ölüp kör de körüp kör…(Anlamı; ahirete inanın, yanlış yapmayın... Öldüğünüzde, öteki dünyada göreceksiniz, yanlışlarınızın bedelini ödeyeceksiniz…)

         ...

         Coldan tapkan cilik başı yasamak...(Anlamı; eve gelen konuğu yere göğe sığdıramamak... Ya da gittiği yerde olağanüstü biraz da yapay ilgi gösterilerek karşılanan ve ağırlanan kişil...)

         ...

         Pakıl ońgsa sışan ońgar...(Anlamı; fesat hain hiçbir pamaz adam olmaz... Fesatlığa ve hainliğe en yakın hayvan olan sıçanların durumu ortada...)

         ...

         Kıl şikar bolsa iting kötünde pitmez...(Anlamı; kıllı olmak önemli olmak demek değildir...)

         ....

         İnne yeğen itge döngen...(Anlamı; çok zayıflamış...)

         ....

         Köz cumulur, köt aşılır...(Anlamı; uyuyunca her insan gaz çıkartır...)

         ....

         Cavun  toksadı...( Anlamı; yağmur yavaşladı...)

         ...

         Eteği bar, ceni bar, cedi günlük işi bar...(Anlamı; bir işi bitirmek istemeyen terzinin, müşteriyi oyalaması...)

         ....

         Öksüzüng eteene kavurga kuygannar, cümüyüm candı değen...(Anlamı; öksüzler, kendilerine yapılan yardımın değerini, anlamını tam olarak anlayamazlar...)

 

         Kayda bolsan kayda bol/Perdelaziz de üyde bol...

         (Anlamı; kış mevsiminin en soğuk, en fırtınalı, en yağışlı günü kabul edilen PERDELAZİZ... günüdür… Yılın 364 günü nerede olursanız olun, bu çok olumsuz günde lütfen evde olun ..)

         ...

         Koca kıznı kelin etkenner, buğa da şükür değen...(Anlamı; evde kalmayı göze alan kız, evlenince sevinir...)

         ...

         Tatarga akıl ne gerek; körgeniń işler...(Anlamı; Tatar, gördüklerini  hemen   iyi ya da kötü sonuçlarına bakmadan iyice hesap etmeden  uygulamaya koyulur... Yeniliklere en çok  açık bir ırktır...)

         ...

         Karannıkta aş aşağan, karip yerde yaş yaşağan...(Anlamı; aydınlık ortamlarda yaşamalıdır insan; karanlıkta kalmasıyla, garip bir memlekette yaşaması aynı anlama gelmektedir...)

         ...

         Tilengenini tökken şingenege döndüm...(Anlamı; zorla elde ettiklerimin değerini  bilemedim, emeklerim boşa gitti...Hiç bir zaman değerlendiremedim...)

         ...

         Kartayganda tırtaygan...(Anlamı; yaşlanmak her erkeği  akıllandırmaz...

Yaşlılar zamparalık yapmaya çalıştıklarında gülünç duruma düşer...)

         ....

         Kalav mıradı, bala cıladı...(Anlamı; Tatarlar köy evlerinin bahçe duvarlarını çamurla taşla ördükleri için yağmur yağdığında birkaç saniyede büyük gürültü çıkartarak duvar yıkılır ve tüm emekler boşa gitmiş olur... Bu yıkılma sırasında çıkan  sesi  duyan çocuk  bebek, korkarak ağlar...)

         ...

         Bizden ketkeşik; sabına yetkeşik...( Anlamı;  bir iş, bir ürün yapan kişiden uzaklaşıp, müşteriye ulaşıncaya kadar sağlıklı- sağlam olsunda; ondan sonrası önemli değil-ne olursa olsun...)

         ....

         Tızbiy bala, Bek çılar...( Anlamı; isteklerini ağlayarak kabul ettirme alışkanlığı olan çocuklara; çok çabuk ağlayan anlamında tıbziy denir..)

         ...

         Süymegeńi  süyersińg / Süygenigińin hatırı içün.. (Anlamı; aile yeni gelen damat ya da gelini de beğenmese bile insan  genellikle, sevdiklerinin hatırı için  sevmek zorunda kalır... Sevmese de severmiş gibi yapmak durumundadır...)

         ...

         Üyretme akıl /Üy aylangańa kadardır... (Anlamı; kişinin kendi aklı yoksa; kendisine öğretilenleri evin arkasına dolanıncaya kadar unutur...)

         ...

         Tabla bet kona köt...(Anlamı;iri yüzlü; baseni çok geniş olan...)

         ....

         Tor köt torbağa kirdi...(Anlamı; çalışmaya alışık olmayanın , çalışmaya başladığında, bazı kurallara uymak ve yerine, getirmek zorunda kalması....)

         ...

         Katayıp turma...(Anlamı; kazık gibi dikilip durma, bir işe yara...)

         ....

         Kaygını kazanga kuyduk...(Anlamı; kaygımız artık bize zarar veremez...

Onu etkisiz hale getirdik...)

         ...

Corap colga mindirir...(Anlamı;İnsan ne düşünürse başına gelir… Güzel şeyler düşünmeli, güzel yorumlar yaparsa güzellikleri yaşayacak demektir...)

         ...

         Ulung barsa şeher ekmeği tattırma/Kızıńg barsa el üyünde catırma... (Anlamı; köyde yetişen bir çocuk şehirdeki zenginliği, varsıllığı görünce , köye ilgisini yitirir.... Kızın el evinde yatarsa; o evdeki  oğlanla aşna-vişne eder:  hem kendisini kontrol edemez; hem de ailesini utanç duyacağı durumları düşürür...)

         ...

         Uluńg okutursańg kadı bolur/Kızıńı okutursańg cadı bolur...(Anlamı; oğlunu okut o önemli mevkilere gelip kadı bile olur...Ama kızını okutursan yoldan çıkar, kötülük yapan cadı haline gelir...)

         ....

         İdare etken mudara etmez...(Anlamı ;olanaklarıyla yaşayan kimseye muhtaç olmaz..)

         ...

         Ar etken kar etmez…(Anlamı; utangaç olan yaşamının hiçbir aşamasında, hiçbir işinde başarılı olup karlı biçimde davranamaz...)

         ....

         Tuvarga tökken day…(Anlamı; öküzün önüne dökecek kadar çok ve fazla yiyecek...)

         ....

         Sakıngan közge şöp tüşer; (Anlamı; sakınan göze çöp düşer ...)

         ...

         Kırlı bolsa kırımdan artmaz…(Çok önemli, çok değerli bir şey olsa, Kırım lılar onu kimseye bırakmaz...)

         ....

         El külüncü, köt silginci…(Anlamı; ellerin güldüğü, değersiz, önemsiz...)

         ...

         Sakın abirliniń kışından ; öküznü ayırır eşinden…(Anlamı; abirli  kışı öyle serttir ki; en güçlü hayvan olan öküzü bile eşinden ayırıp, yok edebilir...)

         ...

         Aslını citirgen aramzade...(Anlamı; insanlar hangi koşulda olursa olsun; hangi ırktan, inançtan gelirlerse gelsinler; bu özelliklerini yitirmemeleri gerekir...)

         ...

         Ellide bolgan balanıń /El körür  ayrını… (Anlamı; evlilik yaşı geçip 50 sine varan kişinin dünyaya getireceği çocuğun , kendisi yaşlanıp öleceği için hayrını başkaları görür )

         .....

         Aşa balam aşa, zera dananıń toyu bola...(Anlamı; zehra ablanın düğünü oluyor... İkram edilen yemeklerden bol bol yiyerek karnını doyur, bu fırsat her zaman eline geçmez…)

         ...

         Ay aylanmasıńg/Cıl cıllanmasıng... (Anlamı: beddua dır...Öyle kısa zamanda ölmeni istiyorum ki; doğacak ayı, gelecek yılı göremeyesin…)

         ....

         Ötmek carkabaş bolgan… (Anlamı; fırında pişirilen ekmeklerin  hamurunun iyi yoğrulmaması sonucu, üstlerinin  pişme sırasında çoklu biçimde yarılması, kötü ve hoş olmayan bir görüntü vermesi...)

         ...

         Bu da boldu bir tamak...(Anlamı; yeni doğan bir çocuğun, aileyle birlikte sofraya oturur hale gelmesi; sofrada kendisine yer bulması...)

         ...

         Keday bolmak...(Anlamı; büluğ çağına ermek... )

         ....

         Saraylı apakay...(Anlamı; köylerde  konaklarda genellikle parasal durumu iyi olan aileler yaşar...Diğer köylüler de, biraz alay vari sarayda yaşayan kadın anlamında kullanırlar bu sözü...)

         ...

         Kopşora bala...(Anlamı; dolduruşa gelen, övüldükçe insanlara karşılıksız   hizmet etmekten hoşlanan; biraz da salak  insan ...)

         ....

         Apakay mıńaygan... (Anlamı; kadın, küsmemiş ama küsme eyleminin ilk aşamasını sergiliyor kırılmış... Eğer hareketlerinizi düzeltmeseniz kadın her an küsecek...)

         ....

         Mına bala mağa bek üyür boldu...(Anlamı; genç insanın, bir kişiyi hayranı olup sürekli izleyecek kadar bağlanması... Kendine o kişiyi örnek alması…)

         .....

         Cenabetiń balası...(Anlamı; cünüp, pis kirli, istenmeyen adamın çocuğu...)

         ...

         Saraydan sadaka şıkkan....(Anlamı; zengin evlerde, konaklarda  oturanların pek sadaka vermediği iyilik yapmadığı kabul edilir... Yaptıkları iyilikle bir tür dalga geçilir…)

         ...

         Aşavı camanıń sışavı caman bolur...(Anlamı; çok yemek yiyenin, aşırı besili olanın kakası da bol ve yaman olur ...)

         ...

         Beyden bır at istermen; berirse miner ketermen, bermese döner ketermen… (Anlamı; beyden bir at isterim, verirse biner giderim, vermese de kırılmadan-küsmeden-darılmadan döner giderim... Tatarlar geleneğinde  küsmek, kırılmak  yoktur... )

         ...

         İndemeden tura...(Anlamı; sesini çıkartmadan duruyor ama çok tehlikeli , çok yırtıcı da olabilir-bulaşılmaz...)

         ....

         Can talak bolmak...(Anlamı: sevincinden ne yapacağını şaşırarak , heyecanlı biçimde hareket etmek...)

         ...

         Ana betge cılış; (Anlamı; biraz öteye git...)

         ...

         Irgalap cata…(Anlamı: sere serpe, her organını gösterecek şekilde, kontrolsüz ve kendinden geçmiş biçimde yatıyor...)

         ...

         Yuvalańg şuvalańg…(Anlamı; çok uzun, yakışmayan bol şalvar veya etek...)

         ...

         Canıg istemegen aş, ya karın avurtur ya baş… (Gönülsüz yapılan veya sunulan yemek insanı rahatsız eder...)

         ...

         İtiń kursağı sarı maydan almaz; (Anlamı; köpek tere yağının tadını bilmez , anlamaz: bazı insanlar önemli şeylerin değerini asla takdir edemez, bilemez... )

         ....

         Camandan boynuńu satıp al...(Anlamı; yaman insandan boynunu kurtarmak için gerektiğinde ondan bedel ödeyerek bile  satın al... Çünkü kötü niyetli ve yaman kişi senin kafanı kopartmak ister...)

         ....

         Şompayıp oturgan...(Anlamı; bedenini kontrol edemeden, tüm organları herkes tarafından görülecek biçimde, üstelik istenmediği yerde dengesiz oturuyor...)

         ....

         Herkiş akıllı bolsa; koyunga şoban tabılmaz...(Anlamı; herkes akıllı olamaz; olsa çok az akıl gerektiren çobanlığı kim yapar ki?)

         ...

         Tilinge tüyürtmek şıktı   katçenin kötüne…(Anlamı; dilinde küçük sivilce çıkınca, geçmesi için söylenen tekrerleme , küçük dua...)

 

 

TATARCA CÜMLELER..

         ....

         Akam üyde(Anlamı: Babam evde...)

         ....

         Akamalar toyga kelmiy(Anlamı: Babamlar düğüne gelmiyor...)

         ....

         Ulum üylenmek istiy(Anlamı: Oğlum evlenmek istiyor )

         ....

         Kiev mışıknı bir kötekledi, bir kötekledi, mışıknı öttürdü...

         (Anlamı: Damat kediyi bir dövdü bir dövdü kediyi öldürdü...)

         ....

         Dadańg  kaşıkbörek yasay (Anlamı; Ablan kaşık börek yapıyor...Tatarlara ait özel bir yemek...)

         ...

         Kievni o yakka ciber (Anlamı : Damadı a tarafa gönder...)

         ...

         Kiev betini cuvdu(Anlamı : Damat yüzünü yıkadı...)

         ...

         Kiev in şirayı cıltıray(Anlamı : Damat  yüzü gülüyor...)

         ...

         Kiev aşuvlandı(Anlamı ; Damat  sinirlendi...)

         ...

         Kiev bilmiy; katında aytmańız...

         (Anlamı; Damat bilmiyor, yanında söylemeyin...

         ...

         Anav mınavga karap/Şırayını azdırdı

         (Anlamı; Şu  buna bakıp yüzünü azdırdı )

         ...

         Cengeń şırayına Karay(Anlamı: Yengen yüzüne bakıyor...)

         ...

         Cengeń  onday aytmağanedi(Anlamı: Yengen öyle söylememişti ....

         ....

         Otabay mıradı/(Anlamı: Avludaki ocak  yıkıldı...)

         ...

         Cengeń  savutlarnı cuvdu(Anlamı : Yengen bulaşıkları yıkadı...)

         ...

         Mışık teşikten kirdi... Şımakmaynı aketti...

         (Anlamı: Kedi delikten girdi...Eti  götürdü-kaçırdı...)

         ...

         Şırayınga Karay Cıldıray(Anlamı: yüzüne bakıp gülüyor )

         ...

         Koluńa savluk(Anlamı: Eline sağlık...)

         ....

         Savluknan kalıńı(Anlamı: Sağlıkla kalın)

         ....

         Şırayını sıkgan(Anlamı: Yüzünü azdırmış)

         ....

         Hikmeting kaşları cangı tuvgan aydayın bolgan(Anlamı ; Hikmet kaşlarını çok güzel biçimde düzeltmiş...)

         ...

         Şek songradan şıkkan sıyraklarını...

         (Anlamı; Çek sonradan çıkan ayaklarını)

         ...

         Küyüm küyüm aşıy(Anlamı; geveleye geveleye yiyor...)

         ...

         Betimi cuvamıyman(Anlamı : Yüzümü yıkayamıyorum...)

         ...

         Mına ballar töbeleşe töbeleşe cılay

         (Anlamı; Bu çocuklar kavga edip sonra da ağlıyor )

         ....

         Sıyrağın sasıy(Anlamı: Ayağın kokuyor...)

         ....

         Karvulem kayda(Anlamı: Ayakkabım nerede?)

         ....

         Togaylarıń eşmekleri tamşılar(Anlamı: İneklerin memelerinden süt damlıyor...)

         ...

         Togaylarıń eşmekleri şalkaygan (Anlamı: İneklerin memeleri çalkalanıyor...)

         ....

         Katesińg  aruvmusuńg(Anlamı; Nasılsın , iyimisin ?)

         ....

         Buşeni öttür(Anlamı: pireyi öldür ... )

         ....

         Tepreşke şıkmak..

         (Anlamı : Piknik yapıp eğlenmek...Zamanı boşa harcamak.. )

         ...

         Mına katıkka şıbınnar şongan

         (Anlamı: Yoğurda sinekler konmuş...)

         ....

         Cartı saküv kiygen bala(Anlamı: Çocuk eski bir ceket giymiş...)

         ..l

         Tiyeran cımırtga getir(Anlamı: Biraz yumurta getir...)

         ...

         Pışaklarnı cańıdıńız mıAnlamı; Bıçakları bilediniz mi ?)

         ....

         Carımadı(Anlamı; yemek yiyen kişi tam olarak  doymadı )

         ...

         Egeşe eğeşe kete(Anlamı; iddialaşa iddalaşa gidiyor...)

         ...

         Mına balanı coyt kel(Anlamı: çocuktan kurtul, kaybet-ek-gel...)

         Kün aylandı(Anlamı : Akşam yaklaştı...)

         ...

         Cantalak bolmak(Anlamı: Çok sevinmek...)

         ...

         Mışık avuz(Anlamı: Yavaş ve az yemek yiyen, küçük ağızlı.....)

         ...

         Köp aşama avdarırsıńg(Anlamı; çok yeme kusarsın)

         ...

         Şapta şebelekge beńgziy(Anlamı; hiçbir şeye benzemiyor...)

         ....

         Yüzge şıktık tüzge şıktık.( Anlamı: Rumi olarak Kasım 100 deyince , doğanın uyandığına, artık kıştan kurtuduğuna inanır Tatarlar... Kasım ‘ ın 100 ü de 15 Şubat a denk gelmektedir...)

 

         TATARCA ŞING LAR...

         (maniler–şiirler–tekerlemeler )

 

         Biz bizni tanısak bizge uşasak,

         Avuynan kıtayga bolmazedik uşak

         Şimdi cavun cavdu küneş görünmüy,

         Bizni kurtaracak kelecek kuşak...

         ...

         İlle canım kıygaşa/Beş on börek

         Kudaşama(dünürüme) tiymeńiz/Mağa  kerek...

         ...

         Üyülüp catkan tobandan/Saman aruv...

         Celbirek gezgen soktadan/Şoban aruv...

         ...

         Mal   degende  bar edi bir tanası/Men bargaşık ölgeydi kart anası.......

         ...

         Şıng  bilmesen sana şıng  üyreteyim/Boklu Şarık boynunda süyreteyim...

         ....

         Irafta mamelek işinde kaşık/Men senen şınglaşmam/avzun sasık..

         ....

         (bir kız tuvganda, müsemma nenem mınaday şıng  ayta )

         Dumbul bumbul  dumbulduk/Ulmu eken dep umsunduk ,

         Kız bolsa da kuvandık/Molla akamdan dua aldık

         60 arşın al kumaş/Satuv(çeyiz) keldi kızıma ...

         ....

         (Cenboyluğun-delikanlı) birevi üylenmek istiy; ayyesine (annesine ) aytgan... 

         Ayyesi de; oğa–uluna  ;

         -Zemin abay borçka kız bere ket iste, degen ketip istegen )

         -Mal degende bar bır alatanam/Borçka kız bolsa al dedi anam...

         Kızıń Ayyesi; cevap ayta/Mal degende bar eken bir ala tanańg/borçka kız bolmaz bok aşasıng  anań...

         ....

         Cem boyluğun(delikanlının birisi) birevi Tatar totaylarını(kızlarına) sınav yasay...

         Aksarayıń şeşmemesi beder buzlar/On eki ayın ezanı kaç eder kızlar? Toyaylar cevap bere ;

         Avzıń  şeker şerbet limon tatıy/On eki ayın ezanı bin sekiz yüz okuy...

         ....

         (Annesi ulunu süyerken mınaday ayta)

         Şomamiy torgay(serçe)bolgaydım/şontayıńa kongaydım ,

         Şontayıńdan bermeseng /üç kere şokup algaydım...

         ....

         Elimde cün tarağı/cün tarayman,

         Dayımın ulu bolsa da/men baraman...

         ....

         Takanıń tibinde tokal tirek/sen şağırdın men keldim

         Cimşak börek...

         ...

         Menim karnım aşıktı ne aşayım ana yav?

         Ekşit(davar) tavga ketti ne bereyim balam yav?

         Tavuk soyda cilik ber onu aşarman ana yav?

         Tavuk kurkka cattı  ne bereyim balayav/Koraz ketse  cilik ber onu aşarman ana yav...

         ...

         Akşam boldu kün endi ekindiğe/akan seni berecek ependige,

         Akam berse men barmam ependige/özüm saylap barırman kekelliğe.     

         Akşam boldu kün endi taktalarga/akan seni berecek softalarga/akam berse men barmam softalarga/ özüm saylap varırman yosmalarga...

         ....

         Aylan aylan centilmen/centolganda vay

         A kız kayda barasıń/Ben turganda vay...

         ....

         Kök köz Bayar otura/tüfekke şaşma totura,

         Eki kazak bir papaz/dinińi de ber dep otura...

         ...

         Toyga buyuruńuz toyga/çaşlar  kave tüymeğe ,

         Kartlar kave işmege..

         ....

         Cuvura cuvura Zaydebay/Balak bavu çözülgen,

         Ay betli eğen Medine/Konakka barıp süzülgen....

        

         Medinem kaşgan kecesi/Cavun cavgan  sebelep,

         Siyit Osmanga ne bolgan /Caş Bikesin töbelek

         ...

         Totur Kerim ambarga /Borçlu tapkanını alır,

         Tapmasa da şışkımı  alır...

         ...

         Kurban bolayım Kerim sağa/ Eşeknen odun ketir mağa,

         Pakla şorbası /Yasayım sağa...

         ...

         Tarhana tartar/Boğazımı  cırtar,

         MAMELİKA(tatar yemeği) kardaş/kel meni kurtar... 

         ...

         Vay malayım malayım/Seni kaydan tabayım,

         Sen BEH dep şıkkanda/Korkgan kişiler men  bolayım..

         ....

         Bereket bersin Bekirge/Erte keldi üyge ,

         Tar  teşiğim kenitti/Mende boldum cengem day

         İşte keldim toyga /Şalıńg  kızlar oynayım...

         .....

         Bargan edim barınga/Aş tapmadım karınga,

         Şingene şıvın olmasedi/Sışar edim cerninge...

         ....

         Akam akam  al akam/Alma satıp kel akam,

         Kesem unutkanman dep/Şılkav(bahane)  ette kel akam...

         Akam da Aksarayı yasatkan/Cavun cavsa tamşılar,

         Akamın meni de köresi kelse/Atına da minip kamşılar..

         ....

         Sepet sepet  cımırtga/Anay meni unutma ,

         Bala ketken askerge/Üy aylanıp cılaylar...

         .....

         Şalkayganda şal saküv/Cerge tiye avuzu

         Açıp cürgende/Topur tüye...

         ....

         Eki tüttüt bir metiy/Dımbırdar da dımbırdar,

         Onu körgen insanlar/Ircańlar da corgańlar...

         ...

         Baş kazığın baş taktan/Can alatın/ İşte kudam ketirdik amanatıń...(ölü mezara konulurken söylenen dua şıng)

         ...

         Siyt Osman Saray saldırgan ay boyganda boyga

         Sen nişanda yok edin ay hoş kelding toyga...

         Kazan kazan aş pişirirsin/Soğanın yokmu,

         Öz başınga toy yasaysıń/Tuvgıń yok mu?

         ...

         Şelebim şimşir kaşıktan/Şebelim neni,

         Ben şelebime aşıkman/Şelebim neni...

         ...

         Akamın bağına bir bercimek ektim

         Bercimek te bercimek/May tatıy miybarek...

         ...

         Sokurdana  berme öz başına/Tavuk boku çakarman,

         Taz başıńga...

         ....

         Cürüńüz ballar toyga ketiyik /Toy elińg eken nemizge kerek ,

         Cürüńüz üyke ketiyik....

         ...

         Kişkene kelin akası/Ot başına oturtsak

         Maylı kalakay yasatı /Cıllı cıllı aşasak...

         ....

         Köp aşadık şay–kalakay/Sağa zor boldu – bolmadı kolay...

         Her günkel bizge/aşatayım şiberek sizge...

 

         Yılankale kalakay/Ceyhan nehri Nogay çay bolsa,

         Tüm  ormanlar şomakay bolsa/İşsem işsem  toymasam...

         ....

         Bir elinde kalakay/Bir elinde şomakay

         Şomakayda sarı may/Şalpap şalpap  şomurdata şomurtada Nogay şayı işe Veli akay…

         ....

         Şagarak dolu mayımız bolsa/Cartı cartı kaşıklarımız bolsa,

         Kene toymasam/Kene toymasam...

         ....

         Üyken börek yasadım/kaygımı tencerege saldım...

         ...

         Sarı may sarkı may,

         Seni körmegenime tamam boldu carım ay...

         Seni körmeğenimden beri/Kanmım ekmekke carımay...

         ....

         Kaşıkbörek men işmem/Bal katmasań

         Karartıńı coyarım/Söz katmasan...

         ...

         Katip cılayım/Katip cılayım /Karpız taşşaklı molla akam/Katip çılayım...  Siktir ol ket başımdam/Tonka apakay...

         ....

         Oturşuń oskaysız ozayıp/A gız seni kim alır/Para sayıp...

         .....

         Şiy şiy etermen/Şibörek berseng ketermen...

         ...

         Köp köp etermen/Köbete berseng ketermen...

         ...

         Kıy kıy etermen/Kıygaşa berseń  ketermen...

         .....

         Cenboylugun totayıma çatmak istiy

          şıng ayta...

         1-Şıngdan şekme yasarman kalpagna

         Tiz çökerek bararman alpagına

         2-Şın degenin ne şikar geliştirsem,

         Pamiyine şumüyimi iliştirsem...

         ...

         Bereket ber kıdımanga/Kaykalattı pıtıma,

         Tar  teşiğim bol etti/Men de boldum cengem day,

         İşte keldim toyga/Şalıng kızlar oynayım...

         ...

         Bizim Ünalgı(Radyo) türkü aytmay,

         Yaşar türkü aytkan ünalgı(Radyo ) ketirecek...

         ...

         Atmağa tuz yok/Cılt etmeğe may yok,

         Sürtmeğe sabın yok/Ne kave var ne de şay ?

         Ne yasasıń melvadabay ?

         ...

         Tatar akası, kızını süye;

         -Cılavuk bolsańg akan bolmam Miyrem kız...

         Astına şışsańg babańg bolmam Miyrem kız...

         ...

         Orak değenińg kayday bolur? cańı  tuvgan aydan boolur..

         Sepet denińg kayday bolur? Tavugun kötü day bolur...

         ...

         Tüşünemen  tüşünemen/kuman elde kelemen/

         Betimi cuvayım dedim/cuvamayman...

 

 

 

         TATARCA BİLMECELER

         Kaliy catar; mırza basar; katı kirir, çımşak şığar...

         (Değirmen...)

         ....

         Tabandırık giydim/Şarıldatıp siydim...( çiğ börek )

         ...

         Caypı catar, /Sivri sürter,

         Ekisiń arasında  bir iş biter...(Yufka ekmek)

         ...

         Belini buğup bağlağan, suvga tüşüp oynağan (salma-bir tür hamurdan yapılan erişte isimli özel yemek )

         ...

         Aşılganı aşılgan/Cumulganı ne eken;

         Eki tarafından tüy pitip/Cumulganı ne eken/(Göz...)  

         ....

         Tögerek aran/Astı boran /(Un eleği)

         ...

         Biz biz edik bizedik /Otuz eki kız edik

         Takta şıka tizildik/Tan atkanda coyulduk / (32 diş)

         ...

         Pildiysemiz bir süyeksiz / (dışkı)

         ...

        

         TATARCA FIKRALAR...

 

         TAVŞANIN

         KART BALASI...

         Tatar akaylar avga ketgen... Akayların karşılarına ölgen bir eşek şıkkan,

         Akaylar eşekni evirgen-çevirgen  ; ne bolganını anlamagan... Kaytıp Akıldanege ketgenler...

         -Bu ayvanın ne bolganını anglamaymız değerler...

         Akıldane gelgen  evirgen-çevirgen...

         -Bu bolsa bolsa temiz tavşanın kart babası bolur...degen...

         ....

         EŞEK ARISININ KARTAKASI...

         Tatar akayları gezmege ketken... Cuvurur eken karşılarına  bir düşken ucak şıkkan... Akaylar evirgen çevirgen ne bolgadını  şıgaramaganlar... Ketip Akıldanemizge tanışıyık  degenler... Akıldane de kelgen evirgen-çevirgen ;

         -Bu bolsa bolsa eşek arısının kartakası bolur...değen...

         ...

         BİÇER DÖVER...

         Yellibel Köyünde , Raziyedaday yeni kelin kegen, cangı üylüyeken; biçer-döverni o yaşına kadar körmegen, bilmiyeken... Akşam bolgan akayı üyge kegen... Cuvura cuvura  akayına;

         -İlyas İlyas...  Ne kördüm bile misin?

         -Ne kördüng degen?

         -Ben bir şey kördüm  öngden  calap calap cuta  geri yanından sışa...

.....

BÖRÜ KAYDA....(kurt)

Akay köp korkak eken… Bir gece apakayını siymege ketmek için kaldırgan, dışarı şıkkanlar... Akay siyerken; apakay onu cüreklendirmek işün ;

         -Akayım korkacak ne bar ki? Ay carık börü arık… degen...

         Apakayı taa lafını bitirmeden  akay siymesini yarım bırakıp donunu şekip onun yanına koşgan; apakayının arkasına saklangan ;

         -BÖRÜ KAYDAAAA?

         ....

         ŞAY KETİRİńİZ

         Ölüm töşeğinde son nefesini vermek üzere olan tatar birden canlanır... Etrafındakiler;

         -Tam öldü...Son nefesini verdi...diye düşünürler...

         -SALAVAT KETİR SALAVAT KETİR...diyler...

         Tatar ;

         -Mağa SALAVAT malavat kerekmiy, şay ketirińiz, değen...

         ....

         NOGAY ŞAYI...

         Aklını coytkan Tatar akay Ruh Sağlığı Hastanesinde  iyileşken dayın turur... Hekimler ;

         -Aklıgını coytkan edin; biraz aruvsun...Seni mından cibereyik...dep aytarlar... Tatar bek süyünür... Hekimler, aklını coytkan ama aruv bolganına inandıkları Tatarga akayga sorganlar ;

         -Mından ketgende, dışarıda ilk iş ne yasıycaksın? Dep aytkanlar..

         Tatar ;

         -Bek özledim...Nogay Şayı içecekmen...der...

         Hekim sorgan;

         -Kayday yasanır  NOGAY ŞAYI?

         Aklını coytkan tatar başlar anlatmaga ;

         -Bır tencerege su kuyorman...İşine şay atarman...İçine süt katarman...İşine karabiber, tahaan , taze yağı da kuyup içermen... Hekimler ;

         -Bu akay coytkan aklını taaa tabamagan ...der... Tatarı hastaneden cibermegenler... Oysa NOGAY ŞAYI(sütlü çay) formülü doğru ; bizim her gün içtiğimiz sabah kahvaltımızdır...

         ...

         APIRSANGDA AŞARMAN

         ŞAPIRSANGDA AŞARMAN...     

         Tatar ilk defa köyünden çıkıp kentge engen... Cebindeki parasınan kalıp kalıp tizilgen sabınlarlı ilk defa körgen...Aşanacak bir şiy anlağan;  Bır kalıp sabın alıp aşamağa başlağa... Sabın köpürgen, köpürgen, köpürken... Tatar kendi kendine diyeken ki ;

         -Abırsang da aşarman, şapırsang da aşarman... Ben sağa para saydım...

         ....

         TUVARLAR MINADAY YASAYAMADIGNIZ MI?

         Bir Tatar köyünde, öküzün kafası küpün işine kirgen… Köylüler uğraşkan uğraşkan şıgaramağan... Akıldanelerini şağırganlar... Akıldane ;

         -Ketirińiz maaa bir pışak...değen...

         Öküznün boynunu kesken, küpke de bir tekme atgan... Çevresinde bulunanlarga ;

         -Tuvarlar mınaday yasayamadıńız mı?değen...

         ...

         BAYŞIĞIM ...

         Cańı  kelin, bayınıng sırtlarını, tıypazlap tıypazlap;

         -Bayşığım...Canşığım...diye cuva eken...

         Kiri heş keşmiyeken... Kaynanasının sırtlarını da ;

         -Koca kortlak...dep, söğe söğe cuva eken...

         Bayınıń Bimbiyaz bolaken... Kaynanasıń sırtları kirli kalaeken... 

         ....

         RUSÇA AYTMAGINIZ..

         Moskova da bır TATAR Mahallesi bareken... Camide Rusça aytkanlarnı azarlagan Tatar hoca efendi ;

         -Camige kirgen son Rusça kavara(konuşmayın)ayrtmańız... Jina jast bulursuńuz (cehennemde yanarsınız ) TATAR hocanın kendisi Rusça konuşulmaması için Rusça aytkanıń farkında bile değil eken..

         ....

         TURCAUNGA KELDİK...

         Tatar hoca, dua eterken Yasin i okuy... Bir apakay, köp sıkılgan;

         -Hocam Turcaun  ayrtmadıń...degen..

         -Hocam turcaun aytmadıń..degen...

         Tatar hoca ;

         -Ne sabırsız apakaysıń, işte keldi turcaun...değen...

         ...

         TAKIRGALAR OMUZGAAA!!!!

         Tatar balası askerde Çavuş bolgan; komutan bek süye eken...

         -Tatar Balası, men 1 saat song kelecem...Bölüknü sen durmadan aylandır... degen... Tatar Balası da, komutan kentgende askerlerge ;

         -Catıńız...Komutan bir saat son kelecek... 10 dakika son komutan kelegoykan; Tatar balası, tatarca askerlerge şöyle degen ;

         -Bölüüük...Tur...Bababan akay keliyatır...Targırgalar omuzga...

         ....

         KAYSI KOMUTANIM...

         Askerler bek yorulgan, komutan;

         -Karşı tepede eki tene ağaçtan sağdakinin ne bolganını bilirseńiz  10  künnük tatilge cibrecekmen...değen... Askerler saymaga başlagan ;

         -Şam, çınar, ceviz, dut diyekenner… Komutan bilemediklerine bek aşuvlangan; bu sırada olayını cangı tuygan tatar balası karagan;

         -Kaysı komutanım...değen... Komutan ;

         -Aferim balam....Bildińg.degen.. Tatar balası ;

         -Kaysı  hangisi(hangisi?) diyeken...

         Komutan ,

         -Balam bilding...dese de, tatar balası

         -Kaysı dep aytmasını sürdürgen...

         ....

         CER KOTAĞI

         Tatar akası balasınan şeherge ketgen... Köylerinde minare yok eken; bala minareni körgende babasına sorgan ;

         -Aka, bu nedir ?

         Akası da ;

         -Ne bileyim balam; bolsa bolsa cerin kotağıdır, degen...

         ....

         SIYIR

         Birevin tarlasına sıyır (inek) kirgen... Tatarlar;

         -Biz bunu kayday şıgarayık? diye birbirlerine sorganlar... Akıldaneleri;

         -Cürüp şıgartırsak baksan yerini batırır...

         En iyisi sürütüp şıgarayık...degen...

         ....

         KOTAĞIMA KURBAN BOLAYIM...

         Akayın birevi harman sürereken köyden müjdeli haber ketirgenler ;

         -Akam müjde, ulun (oğlun)boldu, değenler...

         Tatar köyge dönerken kotağını süyeeken ;

         -Kurban bolayım kotağım sağa, sen bolmasediń, ulum da bolmazedi, degen... Ulunu da mınaday süyeeken ;

         -Kurban bolayım taşakka/Anasını cibermez başşakka

         -Kurban bolayım billükge/Anasını cibermez günlükke ...

         ....

         KELİN DEGEN KAFİR

         -Ulum değen Batur...

         Töşek altında catır...

         Kelin değen kapir

         Bir tilim ekmekke oynatır...

         Kelin (gelin )kaynanasını oynatmadan, bir lokma ekmek bermiyeken....

         Ulunun adı da batur eken; anayı uluna kelinini şikayet etken... Ulu da   töşeğin altına saklangan kaynana öğle dep oynağan; Ulu apakaynı töbeleğen...

         ....

         KARA KASIM...

         Tatar  totayları Kara Kasım’ nı heç süymüyekenler... Kına keşesi, totaylar şıng aytıp;

         -Kara Kasım nı tanrı coysun...degenler..

         Kara Kasım tınlıgan işün hemen ketip kumanga bir avuç kırmızı biber aktan... Totaylar   kenepke ketkende kötlerini cuvarkan, kırmızı biberden canmağa başlagan...

         -Caktın bizni Kara Kasım/Pamiyim candı...degen koşup şıkkan kenepten...

         ....

         SAKÜVÜNÜ COYTKAN

         Bir kızıng nişanlısı şeerge ketken... Şeerde saküvünu coytkan... Totaylar , nişanlı totayga takılaekenler...

         -Nişanlın bir saküvüne sahip bolamadı...

         Samık nişanlıń...

         Kız da değen ki ;

         -All alla, şu halkın col bilmemesine karańız... Barıń malı coytulur – coyulur... Yokung nesi? diyeken... Nişanlısına toz kondurmayeken...

         .....

         KUYUMCU...

         Tatar apakayları  kuyumcuğa ketken; altınlarını eritip cangnı  takı yasatacaklar... Kuyumcu altınlarını çalmasın dep, közlerinin önünde erittirecek ekenler... Kuyumcu başlağan altınlarını eritmeğe, kuyumcu bir osura eken apakaylar külüşürken, kuyumcu bir parça altını külün içine töke eken... Bundan birkaç kere böyle bolgan... Apakaylar;

         -Akam bir ta osur...

         -Akam bir ta osur...

         Değenler; akay da değen ki;

         -Bir ta osursam kazanda bokta kalmaycak...

         ...

         COYTULUńuz

         Tatarlar bir gece vaktı kavede kendileri için kıyıp özel olarak yapıp sattıkları tütünlerini içip aytışaegenner... Devlet yasakladığı için, kaçak tütünü kıyıp, satgannarnı tutuklayeken... Tatarların en koyu sohbetinde Kolcularnıng kelgenini uzaktan körgen bir tatar; öteki insanlar anlap rahatsız olmasıng degen ve mınıday aytkan ;

         -Kolcular keliyatır coytuluńuz...

         Tatar ayakları, kolcular kemeden kaveden kaşgannar... Kolcular ketgende, geri dönüp kalganları yerden tütünlerini tüttürgenner...

         ....

         KURTİYİNG  YUKUSU...

         Yellibel Köyü tutma (kiralık çiftçi işçisiyle ünlüdür. )... Bunarıńg içinde KURTİY adlı bir gariban bareken... Ramazan da, davul çalıp, insannarnı sahurga kaldıraeken...Bir gün bek yorulgan Kurtiy, iftarını etip erken catgan...

Köyün  muziplerinden İsmail(irtil)Akay, teravih kılıngan camige keter eken, üyününg önünden keşken, karagan ki, kurtiy yuklay...

         -Kurtiy kurtiy tur...Taa yuklaysıńg mı? Saba namazı boldu, camide namaz kılına sen taa davulnu şalmadıng ?

         Saat falan da olmadığı için, köylüler teravih namazını kılarkan; Kurtiy,
         -Güm güm güm güm...davulnu şalmaga köynü dolaşmaga  başlagan...

         Camiden teravih namazından şıkkannar ;

         -Kurtiy, ne boldu sağa? Taa, biz teravih namazını kılamız... Ket yeringe  cat... Ta sahurka bir talay bar değenner...

         Kurtiy pek kuvangan...Ketip catıp , saba karşı birtta davulu şalmaga durgan... İsmail Akayıńg sözlerine bir taaa inanmağan...

 

         ...

         SÜT KATIK BOLUR...

         Apakayı Tatar bayını togay (İnek)alması içün pazarga cibergen... Akay bir tene tuvar(Öküz)nen dönüp üyge kegen...Apay ;

         -Kattińg sen..Men saga togay alman içün pazarga cibergenedim, sen tuvar alıp kegensin ?

         Akay kendinden emin ;

         -Bolsun bolgun ballarga süt bolur  katık bolur, dep duraken...

 

         TİRKEMESENG  KALA...

         Tatar akayı, apakayı, kaynanasını arabağa mindirgen... Öz anasını da  arabasının arkasına belinden baylagan, cayav cürüteken... Colda körgenler sorganlar ;

         -Bu apakay kim ?

         -Benim apakayım..

         -Ya bu apakay kim ?

         -Kaynanam...

         -Belinden arabağa bayladığın apakay kim ?

         -O da menim öz anam...Tirkemeseng kala...

         ...

         BAKALAR...

         Bir mışık bakalarga (kurbağalarga )

         -Haydińgiz arkadaşlar  yaylaga ketiyik degen...

         Bakalar  onu dinglemep comp comp suga atlağanlar...

Mışıkta orada kalgan... Yaz kelgen, su kurugan, bakalar ölgen… Mışık şöyle değen;

         -Vatana vatana/şu serilip yatana/ardıç dibi yayla bolur/selde kalgan böyle bolur...

         ....

         ÖKÜZ  KÖZ KIRPA...

         Tatar akayının birevi bir öküzmen tananı arabağa koşgan...Tana heş şekmiyeken, akay öküznü kötekliyeken... Bunu körgenler;

         -Öküznü kötekleme, tana şekmiy, değenler...

         Tatar akayı ;

         -Öküz tana şekme dep köz kırpa değen...

         Bir şeyde büyüğün iyi ya da kötü örnek olmasına önemlidir...

         ....

         TATARCA HİKAYE...

         (KOŞANAY – KUZU...)

         Bir Tatar akayıng koşanayı(güzel bir kuzu)bar eken... Akay odun cıymağa ketgen, koşanayına da bembih etken ;

         -Kapını sakın kimsege açma...

         Bunu takip etken ayuv  kapıga kelgen, işerdeki konaşanayga seslengen;

         -Tavdan cıydım tav şeşek/kırdan cıydım kır şeşek/aş koşanayım kapını

         Koşanay ;

         -Sen benim anam tuulsung, benim anamın sesi ince, ayakları biyaz edi değen...

         Ayuv hemen demircige ketip tilini dövdürgen, sesini inceltgen, ayaklarını kireçke boyagan geri kelgen...

         İnce bir sesnen;

         -Tavdan cıydım tav şeşek / kırdan cıydım kır şeşek / aş  koşanmayım kapını ...

         Koşanay kapını aşganıman, ayuv kuzunu calap cutması bir olgan... Akay üyge döngende, koşanaynı ayuvnun aşağanını körüp köp üzülgen ,  intikam almağa karar bergen... Derin bir kuyu kazgan, işine ateş cakıp köznen toldurgan, üstünü dallarnan şeşeklernen  kapatıp süslegen...

         -Ayuv kardaş, bu akşam yemekke davet etemen, kuzu kızartması bar, degen...

         Ayuvung avzunu şapırdata şapırdata kelgen... Kuyunun kenarına oturgan;

         -Hoş keldin degen...

         Ayuv tam sofraga uzanacakken , ;

         -Ayuv kardaş kak hele astıngda kırgışım kalgan degen...

         Ayuv kakarken, arkasından köz tolu kuyuga itekleğen... Ayuv ateşte canıp inlerken bakıraeken

-Vay ayaklarım, vay kollarım, vay başım diye feryat edekeen...

         Akay da ;

         -Ohhhh boldu... Sen nasıl menim  koşanayımın ayaklarını, kollarını, közlerini aşadıng diye süyünüp kalgan... Böylece  intikamını algan...

         ...

         AYINING BALASI...

         Ayuv balasını algan armıt toplama ketgen... Ağaçka şıkkan; armıtlarnıkobarıp kobarık ataeken, balası yerge tüşkenini aşay eken...

Ayı aşuvlanıp aşağa engen, balasını catırgan, kımıldamasıng diye üstüne kocaman bir  taş kuygan... Armıtnı toplap pitirgende, karaan ki balası taşıng altında ölgen...

         -Mıjgaaayyy..Mıjgaayyy ...dep cılagan...

 

 

 

         TATAR YEMEKLERİ...

 

         NOGAY ÇAYI...

         Malzemeler; l su bardağı su,  2 yemek kaşığı Türk çayı, yarım kilo süt, 1 çay kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı karabiler 1 yemek kaşığı… Yapılışı; bir tencereye su koyulur, içine çay atılır...Çayın rengi suya çıkınca içine yarım kilo süt katılır… Kaynamaya devam eder; 5-6 dakika sonra tahin,  bir tatlı kaşığı tere yağ ve tuz ilave edilir... Karabiber eklenerek beş dakika iyice kaynatılır…

         -40 kere şapırsag şekerli bolur, tekerlemesiyle çay tamamlanır…

         Çanağın içine ekmek doğranarak, yemek kaşığıyla tüketilir... Ayrıca zevke göre çayın yanında közlenmiş yeşil ya da kırmızı biber, ya da salça ekmeğe bandırılarak aynı anda tüketilebilir...

         ...

 

 

         CANTIK...

         Malzemeler; 1 kilogram un, 1 tatlı kaşığı tuz, biraz yaş maya; iç için 3 tane ince doğranmış soğan, 2-3 yeşil biber, yarım demet maydonoz, bir kalıp peynir, yarım çay bardağı sıvı yağ, 1 tatlı kaşığı salça, yeteri kadar tuzla marine edilir…Yapışılı; önce hamur yoğrulur, kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğrulur, mayalanmaya bırakılır...Daha sonra iç için hazırlanan malzemeler derin bir kapta karıştırılır... Mayalanan hamur iki çeşit parçaya bölünür...Bir parçayı tepsinin altına  yayılır...İç malzemeleri  bu hamarun üzerine konulur... Üzerine diğer hamurlu kapatılır, börek kare şeklinde kesilir, üzerine yağlı yoğurt sürülüp 180 derecelik fırında pişirilir...

         ....

         KIYGAŞA...

         Malzemeler; yarım kilo un, 1 tatlı kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı yaş maya....

         Yapılışı; Malzemeler su ile karıştırılarak kulak memesinden biraz daha cıvık bir hamur elde edilir... Hamur 30 dadika mayalanmaya bırakılır...Çöğün kazan denilen özel bir kazanda ber su bardığı yağ iyice ısıtılır...Hazırlanan hamur cıvık olduğundan elde hızla açılarak yarım sanmtim kalınlığında avuç içinden biraz büyük daire haline getirilir ortası parmakla delinir...Bu hamur önceden hızarlanmış kıygın yağda kızardıncaya kadar bir şiy yardımıyla çevrile çevrile pişirilir... Domates, peynir, peytin ve çayla servis yapılır...

         ...

         MALAY

         Malzemeler; 1 çay bardağı şeker, 250 gram mısır unu, su...

         Yapılışı; şeker, mısır unu, su karıştırılarak kek hamuru kıvamında bir hamur elde edilir... Bu karışım bir gece bekletilir... Ertesi gün yağlanmış tepsiye çok kalın şekilde dökülür...  200 derecelik fırında 40-45 dakika pişirilir...

         ....

         SÜT BULAMIK

         Malzemeler; yarım kilogram süt, 3-4 yemek kaşığı un, tereyağı, toz biber, tuz... Yapılışı ; Süt ve un iyice çırpılarak pişirilir... İçine bir miktar tuz katılır... İyice koyulaşınca ocaktan indirilir ve servis tabaklarına koyulur... Üzerine tavada eritilmiş tere yağ ve toz biber ilave edilir...

         ...

         KARTALAŞ

         Malzemeler; yarım kilo un, yarım kalıp yağsız peynir, iki yumurta, 2 paket kabartma tozu, 1 tatlı kaşığı pakmaya... Yapılışı; Malzemeler karıştırılarak yoğrulur... Kulak memesi kıvamında hamur elde edilir... Hamır yarım saat dinlendirilir... Hamur mandalina büyüklüğünde bezelere ayrılır... Ayrılan hamur yemek tabağı büyüklüğünde açılıp saçta ya da teflon tavada çok az yağ dükülerek iyice kızartılır....

         ...

 

 

         KÖBETE...

         Malzemeler; temizlenmiş bir tavuk,  250 gram pirinç, iki baş soğan, salça, yeteri kadar tuz... Yapılışı; Bir tüm tavuk temizlenir haşlanır, salçalı, soğanlı pirinçle hafif pişeçek şekilde  kavrulur... Bir yandan tepsinin kenarlarından 5-6 santim taşacak büyüklükte hamurlar yufka şeklinde açılır... Tepsinin tabanı yağlanır her yufkanın arası yağlanarak  5-6 yufka döşenir... Ortasına haşlanmış , pirinçle, salçayla, soğanla pişirilip hafif kavrulmuş tavuk tüm olarak konulur....

Üstüne her katının arası yağlanan  5-6 kat  yufka yine döşenir... Alt kattaki yufkalarla, üstü kattaki yufkaların tepsiden dışarıya taşan kısımları  daire şeklinde içe doğru katalanır tepsinin kenarlarına sıkıştırılır... En üste de yanmamak üzere kalın bir yufka konularak fırında iki saate yakın pişirilir...       

 

 

         KIRIM TATARLARININ TARİHİ

         Türkistan’ nın doğusunda, Cengizhan İmparatorluğu zamanında Kırım ve Anadolu ya yayılan bir kavim… Muhtelif zamanlarda, muhtelif manalarda kullanılan TATAR kelimesi daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir… Tatar KELİMESİNE İLK OLARAK Orhon kitabelerinde İstemi Han’ ın merasimine gelenler listesinde rastlanmaktadır…. Aynı şekilde Kültiğin ve Bilge Kağanh kitabelerinde de Tatarlar, çeşitli vesilelerle anılır… Bu kitabelerde otuz-Tatarlar olarak geçen kavim Göktürk ve Uygur kitabelerinde Dokuz TATARLAR şeklinde geçer… Bayan Çur Kağan kitabesinde Uygurlarla, Tatarların yaptıkları savaşlar anlatılır…

         Türk ve Moğol menşeli olmak üzere iki gurup olarak kabul edilen Tatarlar’ ın Asya dan batıya yayılmaları iki dalga halinde olmuştur… Atilla zamanındaki savaşlar esnasında batıya gitmişlerse de, çoğunluğu geriye dönmüş ve bir kısmı Kuzey Kafkasya ve Karadeniz de, Bulgar işbirliğini kurmuşlardır… Altınca asırda bu birlik dağılmış ve Balkanlar’a doğru göçmüşlerdir… İkinci dalga ise Cengizhan’ ın savaşları esnasında vuk bulmuştur… Moğoz İmparatorluğunun dağılmasından sonra batıya gelen Türk çoğunluklu Tatarlar, Altınordu Devletini kurmuşlardır…

         Moğollar’ ın Ortadoğ’ya yayılmaları esnasında geniş bir Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu ya gelmiştir… Tarihi kaynaklarda Tatar olarak anılan bu zümrenin beyleri İlhanlıların hizmetine girmişlerdir…

         Anadoluya gelmiş olan Tatarlar elli iki oymağa ayrılmışlardı. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’ nun batı kesimlerinde zengin otlaklara sahiptiler… Hayvancılık sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar, vergi de vermiyorlardı… Yıldırım Beyazit Han’ ın Anadolu yu fethi sırasında Osmanlı hizmeti altına giren Tatarlar, menfaatlerini her zaman kuvvetli bir hükümdarın emri altında olmakta görmüşlerdir…Göç etmeyip, Anadolu da kalanlar Fetret Devri’ nde şehzadeler arasındaki mücadelede önemli rol oynamışlardır… Sultan Mehmet Çelebi Han(1453-1421), iktidarı ele geçirdikten sonra bunları Filibe civarında yerleştirmiştir…

         Tatarların Tür olanları günümüzde Rusya nın ve dünyanın muhtelif bölgelerine yayılmışlardır… Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Astırhan, Batı Sibarya, Ukrayna, Kafkasya, Türkistan ve Kırım da toplu veya dağınık halde yaşamaktadırlar… Bu bölgelerin dışında Finlandiya, Mançurya, Kore, Japonya, Abd, Birleşik Almanya ve Türkiye de de Tatarlar bulunmaktadır… Ancak Mançurya, Kore ve Japonya daki Tatarlar’ın ekseriyeti Türkiye ye göç etmişlerdir…

         Zamanımızda, özellikle Eskişehir civarında yaşayan ve Tatar olarak bilinenler ise Kırım dan göçmüş Türklerdir…

 

        

 

         1944 TATARLAR’IN BÜYÜK SÜRGÜNÜ…

         2.Dünya Savaşı’nda Alman-Sovyet harbinin başlamasından kısa bir süre sonra yıldırım hızıyla Sovyetler Birliği’ nin batı kesimlerini işgal eden Alman orduları 24 Ekim 1941 de Kırım’a girmeye başladılar… Alman 11.ordusu 16 Kasım 1941’e kadar Akyar(Sevastopol) hariç bütün Kırım yarımadasını ele geçirmayı başardı… Akyar müstahkem mevkii ise çok şiddetli muharebeler ve bombardımandan sonra ancak 4 Temmuz 1942 de düştü…

         Kırım’ ın Almanlar tarafından işgali, Stalin rejimi tarafından ezilmiş bütün Sovyet halkları ve bu meyanda Kırım Tatarları için de bir ferahlama hatta kurtuluş gibi görüldüyse de, bu düşüncelerin yanlış olduğu daha ilk günlerde anlaşıldı… Dini ve sosyal hayatta gayet sınırlı bazı tavizlerin dışında Alman işgal idaresinin Kırım Tatarları’ na hürriyet ve hele istiklal vermeye hiç niyetli olmadığının görülmesi bütün ümitleri ortadan kaldırdı…

         Sert işgal idaresi Kırım Tatar milli müsesseselerinin kurulmasına meydan vermedikten başka, binlerce Kırım Tatarını da Alman savaş sanayinde işgücü olarak kullanmak üzere cebren Almanya ya götürdü… Zaten Nazi almanyası’ nın savaş planları arasında Kırım’a Almanların iskan ederek, burayı daim olarak Almanya’ nın entegral bir parçası haline getirlemisin bulunduğu biliniyor…

         Savaşın Almanlar aleyhinde bir seyir takip etmeye başlamasıyla birlikte Kızıl Ordu kaybettiği bölgeleri bir bir geri almaya başladı… Nihayet 11 Nisan 1944 den başlayarak 9 Mayıs 1944’e kadar Kırım yarımadasının tamamını ele geçirdiler… Kırım  muharebeleri sırasında Almanlar geri çekilirken pek çok köyü yakıp yıktıkları gibi Kızıl Ordu birliklerinin tutumu da farklı olmadı…

         Ancak Kırım Tatarları için asıl büyük felaket, Stalin tarafından 11 Mayıs 1944 te imzalanan ve Kırım Tatarları’ nın son ferdine kadar Kırım dan sürülmesini emreden karardan sonra gerçekleşti… Bu kararın icrası NKVD birlikleri tarafından 17-18 Mayıs 1944 e bağlayan gece NKVD askerleri tarafından yataklarından kaldırılan Kırım Tatarları, hazırlanmaları için yalnızca 15-20 dakika zaman ve ancak ellerinde taşıyabilecekleri kadar eşya almalarına izin verilerek hayvan vagonlarına yüklendiler… Pek çoğu da oturmaya yer kalmayacak şderecede insanlarla doldurulan vagonlar dışarıdan mühürlendiler ve en az üç dört hafta sürecek yolculuğa çıkarıldılar… Günlerce yiyecek ve su verilmeyen, cesetleri dışarıya çıkırılmasına müsaade edilmeyen, hiçbir tıbbi yardımın söz konusu olmadığı bir ölüm yolculuğu sırasında açlık, susuzluk, hastalık, bitkinlik ve havasızlıktan onbinlerce insan hayatını kaybetti… Sürgünden hiçbir Kırım Tatarı istisna edilmedi… Dağlardan inen Kırım tatar Sovyet partizanları ve Kızıl Ordu askerleri ile her rütbedeki Komünist Partisi mensupları dahi sürülenler arasındaydı… Kızılordu saflarında cephede bulunan Kırım Tatar askerleri ise her şeyden habersiz savaşmaya devam edecekler, savaş biter bitmezde en yüksek Sovyet madalyası olan “SOVYETLER BİRLİĞİ KAHRAMANI” madalyası alanlar dahil sürgün yerlerine gönderilecekti…

         Kırım Tatarlarını taşıyan vagonların hemen tamamı Orta Asya(Özellikle Özbekistan) Urallar ve Sibirya da boşaltıldılar… Sürgün yerlerinde askeri yaşama ve barınma imkanları mevcut değildi… Ağır çalışma şartlarında, her türlü temel ihtiyaçtan mahrum olarak bir çeşit toplama kampı rejimi içinde yaşamaları gerekiyordu…”ÖZEL İSKAN” rejimi içinde her Kırım TATARI’ NIN gece kumandanlığa yoklama vermesi gibi bulunulan mahalden beş kilometreden fazla uzaklaşmak da kesinlikle yasaktı… Bu durumda her bir ferdi ayrı vagonlarda başka yrlere sürülmüş olan aileler birbirlerinden tamamen kopuk olarak en az on iki yıl geçirmek durumunda kaldılar… Sürgün yolculuğu esnasında ve bunu müteakip ilk birkaç yıl içinde sefalet şartları altında hayatını kaybeten Kırım Tatarlarının sarısına dair sürdürülen  verdikleri en son yıllarda açıklanan çeşitli resmi Sovyet rakamları arasında büyük farklar vardır…Buna rağmen toplam insan kaybının 100 bin kişiden az olmadığı ve 18 mayıs 1944 de sürülenlerin yarısının hayatını kaybettiği genel olarak kabul edilir…

         Sürgün yalnızca Kırım tatarları’ nın pek çoğunun hayatlarını kaybetmeleri, geride kalanların da yaşadıkları yerin cebri olarak değiştirilmesi manasına gelmiyordu… Sürgünle birlikte adeta böyle bir milletin hiç mevcut olmadığını göstermek istercesine Kırım Tatarları’ ndan kalan her türlü iz, büyük bir hızla yok edilmeye başlandı… Kırım da, Kırım Tatarları’ndan kalan bütün mallar yağmalandıktan başka, pek az istisna ile Kırım’ ın Türk ve İslam geçmişe ait bütün binalar, abideler eserler yerle bir edildi…Bu meyanda(Kısmen Hansaray’ın haziresi hariç) hiçbir yerde tek bir Müslüman mezarlığı dahi bırakılmadı… Kırım Tatarcasında yazılmış her türlü kitap ve yayın(bu dildeki bütün Sovyet neşriyatı dahil olmak üzere( Kırım daki  Sovyetler Birliği’ ndeki diğer kütüphanelerden toplanarak imha edildi… Kırım da(yalnızca özel sebeplerden dolayı Bahçesaray ve Canköy şehirlerinin isimleri hariç) Türkçe isim taşıyan yüzlerce şehir, kasaba ve köyün adı tamamen Rusça olanlarla değiştirildi…1944’ ten 1980’lerin sonuna kadar Sovyetler Birliği’nde fiilen “KIRIM TATAR” sözünün kullanılması dahi yasaklandı… Ansiklopedilerden ve tarih kitaplarından KIRIM Tatarlarına dair maddeler tamamen çıkarıldıktan başka iç pasaportlarda ve hatta nüfus sayımlarında bile bu ismin zikredilmesi yasaklandı… Diğer bir ifadeyle Kırım Tatarları resmi  literatürde adeta geçmişte ve halihazırda mevcut olmayan bir halk haline getirildi… Kırım da Kırım Tatarlarından boşalan yerlere  1944 yazından itibaren Sovyetler Birliği’ nin diğer bölgelerinden getirilen Rus ve Ukrain nüfusun iskanına girişildi… Kırım Tatarları’ nın sürülmesiyle, Kırım’ ın Sovyet usulü muhtariyeti de manasız hale geldiğinden, Kırım  Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de 1946 da lağvedildi…Ve yarımada alalade olarak Rusya SOVYET Federatif Sosyalit Cumhuriyetine bağlandı…1954 te ise Ukrayna nın Rusya ya katılmasının 300.yıldönümü gerekçe gösterilerek Ukraynalılara bir jest olarak Kırıb olbastı Ukrayna SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETİ’ ne bağlandı…  O dönemde Sovyetler Birliği’ nin her noktası zaten tartışmasız şekilde Moskova ya bağlı olduğundan, teknik olarak hiçbir şeyi değiştiremeyeceği düşünülen bu hediyenin uzun vadeli neciteleri Ukrayla 1991 de bağımsızlını kazandıktan sonra görülecekti…

         Sorgünün en ağır dönemlerinin geçmesinden hemen sonra 1956 dan itibaren NİKİTA KRUŞÇOV un nisbi yumuşama politikasının da verdiği cesaretle Kırım Tatarları vatanlarına dönme taleplerini ortaya koymaya başladılar… Bu maksatla sürgün yerlerinde pek çok komiteler kurarak Sovyet Hükümetine hitaben sayısız dilekçeler, halk temsilcileriyle Moskova ya gönderildi… Tamamen kanunlara ve Sovyet rejiminin meşruiyet sınırlarına riayet edilerek yürütülen bu çabalar vatana dönüş yönünde hiçbir olumlu neticeye ulaşamadıktan başka, bir müddet sonra ön plana çıkan KIRIM TATARLARI  Sovyet rejiminin gasabına uğramaya başladılar… Artık bir “KIRIM TATAR MİLLİ HAREKETİ” teşekkül etmiş durumdaydı… Sovyet rejimine sadakatini teyit edildiği legaleylemlerin bütünüyle boşa çıkması üzerine Kırım Tatar Milli Hareketi teşebbüs gurupları faaliyetlerini 1960’ ların başından itaberen yeraltına indirmeye mecbur kaldılar… Yine kanun çizgisinin hlafzına uygun ancak yer altı teşkilatlanmasıyla icra edilen bu mücadele Kırım Tatarları’ nın bulunduğu her yerede büyük bir kararlılıkla yürütüldü… O kadar ki Kırım Tatar Milli Hareketi Sovyetler Birliğin’ndeki y bütün demokratik ve milli yer altı hareketleri içinde en büyük güçlülerinden biri olma vasfını Sovyetler Birliği yıkılana kadar sürdürdü…  Sovyet hükümetine yöneltilen talepler giderek artan sayıda, Milli Hareket mensubunun hapse atılması ve baskı altına alınmasıyla cevaplandırıldı… Ancak Kırım Tatar Milli Harekti’nin faaliyetleri dış dünyanın da ilgisini çekmeye başlamasıyla, Sovyetler Birliği yönetimi en azında göstermelik bazı tavizler vermeye mecbur kaldı…

 

 

 

 

         TATARCA  SÖZLÜK...

         A-

         Abay;  abla, hanım abla...

         Aka; baba ...

         Akam; babacağım...Babam...

         Akay; adam...

         Apakay; kadın–avrat...

         Anay; ana, anne...

         Anayerge; o tarafa...

         Anabette; öbür ya da öteki  tarafta...

         Aket; götür...

         Alcıdı; işi azıttı, yoldan çıktı...Kötü insan olmaya başladı...

         Amanat; emanet...

         Ankıtmak; korkutmak....

         Ańsıtmak; hissettirmek..

         Anaday; onun gibi...

         Anyer; orası...

         Aşavı; yemesi...

         Aşuvlanmak; aniden sinirlenmek, iyi sinirlenmek...

         Aş; yemek...

         Aşamak; yemek ...

         Aşıy; yiyor

         Aruv; iyi...

         Avurmak; ağrımak..

         Anav; o kişi...

         Atkan; atmış...

         Aytma; söyleme..

         Aybetli; kıymetli...

         Ayt; söyle...

         Aytmağanedi; söylememişti...

         Avız; ağız...

         Aylanmak; dönmek, dolanmak...

         Aylanagoy; dönüver...

         Azgana; azıcık...

        

 

         B-

         Balak; manda yavrusu...

         Bavı; bağı..

         Barmak; varmak...

         Barasıńg; varıyorsun ...

         Bala; çocuk...

         Barınga; eve, barınılan yere...

         Balaban; büyük, iri, geniş...

         Balcan; patlıcan...

         Baka; kaplumbağa..

         Bet; yüz...

         Bergen; sürekli...

         Bek; çok..

         Bu yakka; bu tarafa...

         Bunday; bunun gibi...

         Bolmak; olmak...

         Boksurtmak; saçmalamak...cılkını çıkartmak...

         Boşlar; sorumsuz...

         Bike; avrat...kadın...

         Bileken; biliyormuş...

         Birev; birisi...

         Bilmiy; bilmiyor..

         Börü; kurt...

         Börk; kavuk, papak, serpuş, külah,

         Buğup; boğup...

         Buşe; pire...

         Ber; ver...

 

         C-

         Cabılmay; kapanmıyor..

         Cala; yala...

         Calap; yalayıp ...

         Calpaymak; yassılmak

         Cabılmay; kapanmıyor , örtülemiyor...

         Catmak; yatmak ...

         Cańıdıńız mı; bilediniz mi ?

         Canńı; yeni...

         Carımak; doymak...

         Cavun Cavgan; yağmur  yağmış...

         Canık; yanık...

         Cantık; fırında, somun hamurunda mayalı hamurdan yapılan özel içle yapılan irice ve büyük börek...

         Cavun; yağmur...

         Cavluk; yağlık...

         Cap; kapat , ört...

         Cartı; eski, işe yaramaz ,yıpranmış ama hala kullanılan...

         Caypı; yayvan...

         Catma; yatma...

         Caş; genç , delikanlı...

         Cazma; ayran...

         Cavluk; mendil...

         Cayav; yayan...

         Celtaşşak;yerinde duramayan aceleci..

         Cenabet; pislik , piş , kirli...

         Cemboylu; delikanlı...

         Cenge; yenge...

         Cer; yer...

         Cetekleşmek; el ele tutuşmak..

         Cetişken; yetişmiş, olgunlaşmış...

         Cerge; yere ...

         Cerninge; canına ...

         Celbirdek; boş bomboş gezen, kendisini rüzgara bırakıp her şeyden vazgeçen...

         Cımırtka; yumurta ...

         Cıymak; toplamak....

         Cılay; ağlıyor...

         Cılınmay; ısınmıyor...

         Cılavuk; kolay ağlayan...

         Cıldırmak; gülmek..

         Cıgıldıń mı; düştün mü ?

         Cıllı; ılık , sıcak ...

         Cılamak; ağlamak...

         Cilik; tavuk butu...

         Ciber; gönder...

         Citirgen; yitiren...

         Ciyrengiş; iğrenç....

         Cibbitmek; ıslanmak...

         Cılış: yaklaş....uzaklaş...

         Cıl; yıl...

         Cılt; ısınan yağın içine düşen su damlasının çıkarttığı ses…

         Cıy; topla...

         Cıyrık; utangaç...

         Cırtık; utamaz...

         Col; yol...

         Colunduk; yolunduk...

         Coytmak; yitirmek, kaybetmek...

         Coymak; yitirmek, kaybetmek. Ciber ; gönder...

         Coyulmak; kaybolmak, yitirilmek...

         Corap; yorumlayıp...

         Cut; yurt...

         Cumurduk; yumruk...

         Cuta; yutuyor...

         Cuntluk; sundurma...

         Cutmak; yutmak ...

         Cutuk; obur..

         Curt;  yurt...

         Cuvunduruk; bulaşık...

         Cuv; yıka , temizle...

         Cuvur; koş

         Cür; yürü...

         Corgalat; yürü git , arkana bakmadan git...

         Cür; yürü…

         Cürmek; yürümek...

         Cürüngüz; yürüyün...

         Cüntük; zayıf ve kısa boylu....

        

 

 

 

         Ç

         Çot; keser...

         Çümüy; çocuk penisi..

         Çillik; vajina...

         Çinati parmak; en küçük insan parmağı

         Çöktü; mısır sapından yapılan fırça...

 

         D-

         Dada; abla ...

         Day; gibi...öyle...

         Degen; demiş...

         Dep; deyip...

         Diyeken; diyormuş...

        

 

         E-

         Eşmek; meme , kadın memesi...

         Ekşit; davar...

         Ekindi; ikindi...

         Eki; iki..

         Emşek torbası; sütyen..

         Ependi efendi...

         Erte; geç...

         Ertelik; sahur yemeği...

         Egeşmek; boş yere iddialaşmak ....

         F-

         G-

         Güdük; gömlek ...

         Geliveri maşası; fırın maşası..

 

         H-

 

         I-

 

         İ-

         İşeyik; içelim...

         İndemeden ; sesini çıkartmadan , sessizce duruyor...

 

         J-

 

         K-

         Kalk; yabancı...

         Kartanay; nine...(kaynana)

         Kartakay; dede , (Kayınbaba)

         Kart; yaşlı...

         Kartaygan; yaşlanan...yaşlanmış...

         Kat; yan...

         Katırdavuk; yedikce kart kart ses çıkaran, içi fındıklı şeker..

         Kay; odun...

         Kayda; nerede ...

         Kayerde; nerede...

         Kalakay ; mayasız hanmurdan , yağla yoğrularak yapılan bir tür ekmek...

         Kalav; duvar ...

         Kalaklamak; sendelemek...

         Kalgımak; çok uykusu gelmek...

         Kara; bak...

         Karay; bakıyor...

         Kaysı; hangisi?

         Karuvle; ayakkabı..

         Katesińiz; ne yapıyorsunuz ...

         Katip; nasıl edip, ne edip?

         Katık; yoğurt...

         Kayrak taşı; biley taşı...

         Kave tirmeni; kahve değirmeni...

         Kaytmak; gitmek...

         Kade; kadeh...

         Ketmek; gitmek...

         Kenitmek; genişletmek...

         Ketir; getir...

         Kerek; gerek...

         Kegende; geldiğinde ...

         Ketkeşik; gidene kadar...

         Ketip; gidip...

         Kel; gel...

         Kemında; gel buraya...

         Keday; çocuklukla, delikanlılık arasındaki genc...

         Kelmiy; gelmiyor..

         Kızılköt; tembel...

         Kirmek; girmek..

         Kirevit; divan – sedir...

         Kişkene; küçük...ufak...

         Kiev; damat...enişte...

         Kıyır; yuvarlak somun ekmeğin kesilen kenarındaki ilk dilimi...

         Kıdır; ara..

         Kırnav; mart kedisi ...

         Kışıtkan; ısırgan otu...

         Kıdıń; penis..

         Kıdıra; arıyor...

         Kırslamak; hırsızlamak...

         Kırgış; saçta börek pişirmekte  kullanılan alet...

         Kün; gün...

         Końuz; bok böceği...

         Kona; üzerinde yemek yenilen, yerden 20 santim yüksekliğindeki  yuvarlak, ortaya konulan tahta, masa...

         Kotak;  penis...

         Kora; evin bahçesi...

         Kodalak; küçük at arabası...

         Kömeş; gömeç...

         Korugan; düşmanı gözetlemek için yapılan kamuflaj çukuru..

         Koy; koyun..

         Kopşora; iltifat edilmekten hoşlanan, iltifat edildikçe bedava iş yapmaya bayılan, hiçbir beklentisi olmadan herkesin yardımına koşan...

         Koraz; horoz

         Koralay; korun ateşi

         Kozladı mı; yumurtladı mı ...

         Koşanay; kuzu

         Köp; çok ...

         Kötünü; götünü...

         Körse; görse....

         Köteklemek; dövmek...

         Köz; göz...kor ateş...

         Kök; mavi...

         Körmek; görmek...

         Kötür; götür...

         Kötüre; götürüyor

         Kuvanmak; sevinmek...

         Kuman; ıbrık – ibrik...

         Kuda; tanrı ...

         Kurtiy; akılsız

         Kuymak: (akıtma adlı hamur yemeği)

         Küşenmek; ıkınmak...

         Külüşürken; gülüşürken...

         Kudaşa; dünür...

         Kubat; kaba...

         Kuvanmak; sevinmek...

         Kuvup; kovalayıp ...

         Kün; gün...

         Kuyulduk; çok bol ve uzun...

         Kübü; yayık...

         Küpmek; çok sinirlenerek köpürmek..

         Kübüpişmek; yayık yaymak...

         Körgeńiń; gördüğün...

         Köbete; bol etli, özel Tatar yemeği; çok hatırlı konuklara özel olarak hazırlanır... Büyükçe tepsinin içine 4-5-6 yufka araları yağlanarak serilir, ortasına parçalanmış tavuk, pirinç, baharatlardan oluşan karışım koyulur… Üstüne yine aynı sayıda elle açılan yufkalar yağmalanar konulur… Kenarları yuvarlanarak tepsinin içine doğru bükülür ve fırında pişirilir…

        

 

 

         L-

 

         M-

        

         Malay; mısır unu...

         Maktamak; övmek...

         Mamelek; özel mısır unundan yapılan, Tatar yemeği...

         Maycı; yağcı...

         Mağa; bana...

         Metiy; davul...

         Mınaday; böyle ...

         Mınayer; burası..

         Mıksıştı; cimri...

         Mıllıklanmak; küsmeye yakın , kırılmak...

         Men; ben...

         Mısmıl; uygun, işe yarar...

         Mışık; kedi...

         Mına; bu...

         Mınavu; bu..

         Mıradı; yıkıldı...

         Mıńaygan; küser gibi olan, küsme pozisyonuna giren ; ağlamak üzere olan...

         Mola; hoca , bilge kişi...

         Müsür; mısır...

 

         N-

         Nünük; salyangoz...

         Neken; neymiş ...

         Nişşaret; cimri, kötü, çirkin, uğursuz, görgüsüz, pislik, doymak bilmeyen,  tüm küfürleri kapsıyor...

 

         O-

         O yakka; o tarafa...

         Od; ateş...

         Oğa; ona..

         Oskaysız; biçimsiz , kontrolsüz , düzensiz...

         Onday; onun gibi...

         Otobay; avluda , açık havada yemek pişirmek için yapılan küçük ocak ya da ocaklar topluluğu...

 

         Ö-

         Ötmek; ekmek...

         Örk; uzun iple bağlamak...

         Örşiytmek; kışkırtmak...

         Öttürmek; öldürmek...

         Östürmek; büyütmek, genişletmek, çoğaltmak...

 

         P-

         Pakıl; fesat, hain, kıskanç...

         Pamiy; vajina...

         Penar; peynir…

         Pıtım; vajina...

         Pırtlaz bolmak; çok fazla sıkılmak, kabına sığmamak...

         Pırtaymak; küsmek...

         Pışak; bıcak...

 

         R-

         S-

         Samık; aptal, geri zekalı, behlül...

         Saylap; seçerek...

         Sağa; sana...

         Salpı dudak; kalın dudak...

         Salyagoy; bırakıver, oraya koy...

         Satuv; çeyiz...

         Sağınmak; özlemek ...

         Saylap; seçip...

         Sakuv; ceket...

         Savut; bulaşık..

         Sasıtmak; kokutmak...

         Sernik; kibrit..

         Selekiylemek; tükrükle ıslatararak...

         Sebelep; serpiştirerek yağan yağmur....

         Seyirt; koş...

         Sernik; kibrit...

         Sıkgan; sıkmış...

         Süymek; sevmek...

         Sıyır; inek...

         Sıyrak; ayak...

         Sındırmak; bozmak, hırpalamak, parçalanmak...

         Sışav; büyük abdest yapmak...

         Siyt; seyit...Hoca , bilge kişi...

         Siymek; işemek...

         Sokurdanmak; kendi kendine söylenmek , homurdanmak...

         Sölpümek; kendiliğinden, küçülerek ufalmak, havasının gitmesi, yığının  küçülmesi...

         Soyka; ölünün kullandığı eşyalar... Erkeklerin cinsel organı içinde kullanılır…

         Süydü; sevdi...

         Süyeredi; severdi...

         Süyünmek; sevinmek...

         Süyerken; severken.....

         Süymegeńi; sevmediğini ...

         Söyleneberme; söylenme, kendi kendine homurdanma...

 

         Ş-

         Şakurtuğ: gelinin, düğününden sonra eşiyle baba evine gittiği ilk davet..

         Şatala; çılgın, dengesiz...

         Şay; çay ...

         Şarıldatmak; şarıldatarak...

         Şalıbaş; çalı...

         Sasık; kötü koku...

         Şalkay ay; ayın belirsiz–kararsız hali; ağzı yukarıya doğru geldiğinde, havaların kurak geçeceğinin anlaşıldığı ayın durumu... Cılk ay... Kötü ay...

         Şılkay ay; ayın ayaklarının dünyaya doğru döndüğü, yağmurun yağacaının anlaşıldığı durumu...

         Şalkayganda; cılk...

         Salma; erişte...

         Şaşma; saçma...

         Şamamiy; küçük kavun...

         Şamek; maymun...

         Şarmıta; orospu...

         Şapıt; bez...

         Şagarak; baca...

         Şepit; küçük bazlama ...

         Şelebi; kayınbirader , kardeş...

         Savluk; sağlık..

         Şıbın; kara sinek...

         Şıray; yüz..

         Şipatak; Tögerek...

         Şıraysız: kılıksız – yüzsüz..

         Şıplamak; çok doldurmak...

         Şıbırmak; akmak , damlamak...

         Şikar; değerli , kıymetli...

         Şeşme; çeşme...

         Şingene; çingene...

         Şıkmak; çıkmak...

         Şılkav; bahane...

         Şıgarayık; çıkartalım...

         Şelebi; kardeş...

         Tüttüt; zurna, düdük...

         Şimakmay; et...

         Şomakay; çömçe , kepçe...

         Şoşka; domuz...

         Şontay; çocuk pipisi...

         Şıray; yüz...

         Şılşık; iştahsız , çok yemek seçen , olumsuz huylu...

         Şibörek; içi kıymayla-soğanla avcarlanan maddeyle doldurulan hamurun yağda kızartılmasıyla elde edilen, kıymalı börek...

         Şıńg; dörtlükler halinde , söylenen ; genellikle atışma amacıyla karşılıklı  olarak doğaçlama olarak okunan şiir...Mani...

         Şokup; gagalayıp...

         Şolpa; olta

         Şolpańlamak; aşırı derecede ilgilenmek...

 

 

         T-

        

         Takırdak; tüfek..

         Tabaldık; nalın – nalin..

         Tart; çek...

         Tat; tatar...

         Tamşılar; damlar...

         Tamak; damak , çocuk...

         Talay; gurup...

         Tatıy; tadında...

         Tar; dar...

         Taşmańglay; açık alınlı, iri alınlı, alnı ileriye doğru çıkan...

         Taz; kel...

         Tavga; otlağa , otlamaya ...

         Tara; tahra...

         Tabacak; doğuracak...

         Tapmak; bulmak..

         Taşak; testis...

         Talay; bir gurup, bir çok...

         Talgan; mısır, buğday, küncü-susam gibi taneli ürünlerin bir araya getirilip kavrulup öğütülerek içine toz şeker karıştırılarak  yapılan özel bir  çerez...

         Tatiy; ayak ...

         Tattat; minik çocukları dövmek için kullanılan korkutma sözcüğü...

         Tebettü teala; Allah..

         Terek; ağaç...

         Teşer; deşer...

         Teşik; delik...

         Teşt; leğen..

         Tepşek; küçük bakır tabak...

         Tıypazlamak; okşamak ...

         Tırnavuş; eskimiş süpürge...

         Tırışkak; direngen, çok çalışıp yılmayan, yorulmayan...

         Tızbiy; tez ağlayan...

         Tınlağan; dinleyen...

         Tığırdı; öldü...

         Tırtaygan; yoldan çıkan , yaşına uymayan  garip ve saçma sapan davranışlarda bulunan...

         Tızıktırmak; azarlamak, sıkıştırmak

         Tinevin; dün...

         Tirgen; dirgen ..

         Tiymeńiz; dokunmayın...

         Tinevin; dün...

         Tiyeran; Çok az birazcık...

         ...

         Tonka; akılsız, salak , aptal ...

         Toyga; düğüne...

         Togay; inek...

         Totur; doldur...

         Toymak; doymak...

         Torgay; serçe...

         Toy; düğün...

         Tor; çalışmaya alışkın olmayan ...

         Toymak; doymak...

         Tokta; dur..

         Totay; genç kız...

         Tosmak; büyük çişini yapmak...

         Totur; doldur...

         Töge; döküyor...

         Tuyak; kenar , kıyı , yan....

         Tuygan; duyan...

         Tuturuk;çok ekşi...

         Tuvgan;  doğmuş...

         Turgan; kalkmış , durmuş , ayaklanmış

         Tuvar; öküz...

         Tuyar; duyar...

         Tursuń; dursun...

         Turuńuz; kalkın...

         Tuul; değil...

         Turmak; uyanmak, ayağa kalkmak...

         Tüttüt; zurna...

         Tüygüş; sarımsak döveceği...

         Tüş; in...

         Tüpse; civcivlerin su kabı...

         Tüyülmek; insanın boğazına  bir cismin takılıp öksürtmesi; geneze yabancı bir cismin, takılıp sürekli öksürtmesi...

         Töbeleşmek; kavga etmek...

         Tokta; dur...

         Turşah; ekşi...

         Tüye; deve...

         Tüş; in, atla..

 

 

 

 

         U-

         Ul; oğlan çocuğu..

         Ulkum–cumluk; salkım saçak...

         Umsunmak; umarak beklemek, ummak...

         Uşay; benziyor...

         Uşak; acaba ?

         Uvalań Şuvalań; çok uzun ve bol , şalvar veya etek...

         Üymek; yığmak...

 

 

 

         Ü-

         Ünalgı; radyo..    

         Üyretmek; öğretmek...

         Üy; ev...

         Üylü; evli ...

         Üyken; büyümüş...

         Üşek; çocuk penisi, çük...

         Üyretmek; öğretmek...

         Üyür bolmak; aşırı derecede bir kişiye bağlanmak, onu örnek olarak almak...

 

         V-

        

         Y-

         Yasa; yap...

         Yasatkan; yaptırmış...

         Yetkeşik; yetişinceye kadar...

         Yuklay; uyuyor...

        

         Z-

         Ziynepabay; Zeynep abla...

         Ziyt may; zeytinyağı...

         Zeminabay; zemine abla...

         Zaydebay; Zaide abla,Zaide hanım...

 

 

 

Ant Etkenmen(Tatar Milli Marşımız)

 

Ant etkenmen milletimniñ yarasını sarmağa

Nasıl olsun eki qardaş birbirini körmesin?

Onlar içün ökünmesem, muğaymasam, yaşasam

Közlerimden aqqan yaşlar derya-deniz qan bolsun.

 

Ant etkenmen şu qaranğı yurtqa şavle sepmege,

Nasıl bolsun bu zavallı qardaşlarım iñlesin?

Bunu körüp buvsanmasam muğaymasam, yanmasam

Yuregimde qara qanlar qaynamasın, qurusun.

 

Ant etkenmen, söz bergenmen millet içün ölmege

Bilip, körüp, milletimniñ köz yaşını silmege.

Bilmey körmey, biñ yaşasam, qurultaylı han bolsam,

Kene bir kun mezarcılar kelir meni kömmege.

 

 

 

 

 

        

------------

          1 . Not, Bu kitapta yer alan bilgilerin çoğu, benim içinden çıktığım kültür nedeniyle, dağarcığımda yer alan bilgilerden oluşmuştur… Ayrıca  bir çoğu, aşağıda adı geçenlerden akrabalarım, tanıdıklarım, köylülerim, köylülerimin yakınlarından derlenmiştir;  Bu isimlere binlerce kez teşekkür ediyorum… Bu kişiler şunlardır; Dr. Fatih Karayandı, Habibe(Kaçar)Tuncer, Davut Güçlü,  Semiha Güçlü, Anıl Güçlü, Ahmet Şen, Mümin Akgül,  Nilay Yetiz, Ayten Yetiz, Tahsin Kurt, Müzeyyen Kandemir,  Hayriye Tığıl, Sülbiye Adıgüzel (Kaçar), Meryem Erkan(Kaçar), Bedia Kaçar (Balcı), Burhan Yetkil , Hanife Küreci, Fatma Kaygısız ve Durmuş Coşkun , )

 

         2. Not, bu kitabı oluştururken en çok İsmail Kaçar amcamın torunu Habibe Kaçar (Tuncer) in bilgilerinden yararlandım… Hafızasındaki tüm bilgilerini benimle cömertçe paylaşan, hatta notlar şeklinde yazarak veren  Habibe Kaçar hanımefendi’ye  sonsuz teşekkürler...

        

         3. Not, Ortaasyadan başlayarak önce kırıma, oradan Anadolu ya, Adana nın Ceyhan İlçesi’nin Yellibel köyüne kadar gelen, binlerce yıllık gelenek, göreneklerimizi kitaplaştırma ilk fikrini bana veren İsmail Amcamın torunu Nusret Coşkun a teşekkür ederim...

 

         4. Not, Bu kitabımın oluşmasının tüm aşamalarında beni cesaretlendiren , teşvik eden, bu konuda lokomotiflik görevi yapan, DR.Fatih Karayandı dostuma-soydaşıma yürekler dolusu teşekkürler...

         ABDULKADİR KAÇAR -2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder