Çiçek tohumları toprakla, güneşle, suyla savaşıp dayanarak; uzun maceradan sonra kök salar çiçek açar/güzel görünümüyle diğer canlıları kendine çeker… Gelişir, olgunlaşır, tohum verir…
Kuş karda, kışta, soğukta, sıcakta, yağmurda,
çamurda, hayatın engelleriyle canla başla savaşarak yuvasını kurar…
Yırtıcı hayvanlardan canla başla koruduğu
yumurtalarından yavrular çıkar… Onlara kanat gerer, varlıkta/yoklukta
börtü/böcekle aç sefil biçimde besler; geliştirir, büyütür, yuvadan özgürlüğe
uçurur, görevini tamamlar…
İnsan bin bir zorlukla dişi/tırnağıyla, kanı/canıyla
vücudundan bir parça olan yavrusunu dünyaya getirir… Yemez yedirir,
içmez/içirir, giymez giydirir, inanılmaz fedakârlıklarla acı zulüm içinde kan
terleyerek, anneler saçını süpürge yaparak büyütür…
Eğitir, asker yapar, dönüşünde evlendirir, yuvadan
tıpkı kuşun yavrularını özgürlüğe hazırlayıp uçurduğu gibi o da evladını
evlendirerek yuvadan özgürlüğüne uçurur…
Çiçek şanslıyla tohumlarını bıraktıktan sonra ölür;
Kuş saldırılardan korunursa büyür, gelişir, doğal
süreçlerini tamamlar sonra ölür…
İnsan da çiçek ve kuş gibi DNA’ larını, yeni
kuşakların bu sahneye çıkması için aktarsada/aktaramasa da bir gün mutlaka
ölür…
Çiçek ölür; kuş ölür; insan ölür…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder