29 mart 2006 günü güneş
tutuldu ya;
Türkiye de olduğu gibi, Adana’mız da yaşam kısmen durdu...
Hava hafifçe karardı,
Sabah alacası, güneş doğmadan önceki duruma dönüştü dünya...
Adana da Aziz Nesin in öykülerini aratmayacak manzaralar
yaşandı...
...
Siyah eteğini gözünün önüne tutmak için yukarıya doğru
kaldırıp, güneşe bakanlar ki;
Bu kişiler, altlarındaki giysilerin göründüğünün bilincinde
değillerdi...
Cep telefonlarıyla fotoğraf çekenler,
İslenmiş camla bakmaya çalışanlar,
Plastik kovalarını ters çevirip görmeye çalışanlar,
Plastik tabak ve bardaklarla güneş tutulmasını izlemek
isteyenler,
Yassı don lastiğiyle bakanlar,
Kullanılmış film bulup dört kat yapıp bakanlar,
İki ellerini yuvarlak hale getirerek güneşe bakmaya çalışanlar...
Hiper alış – veriş merkezinin coloromatik camlarının
arkasından güneşin tutulduğu anı görmek için iyice yerlere yatanlar...
Her gurupta çok gülünç duruma düşenler vardı...
-Aaaah ah...Keşke Aziz Nesin Üstat yaşasaydı da bu olayları görseydi ne kadar güzel öyküler yazardı...diye düşündüm..
...
Başka guruptakiler de vardı; güneşin tutulması süresince;
Kimisi salavat getirdi,
Kimisi dua etti,
Kimisi uğur getireceğine inandığı için nikâh tazeledi,
Kimisi güneş tutulduğunda namaz kıldı...
Kimisi şarkı söyledi,
Kimisi dilek tuttu,
Kimisi 40 dakikaya yakın ıslık çaldı...
Uzak mahallelerden gelen davul ve teneke seslerini de kulağımla
duydum...
...
Biz de arkadaşımla; güneş tutulmasını izlemek için; herkes gibi;
koşarak içinde bulunduğumuz çok ünlü bir hiper alış – veriş merkezinin
otomobil parkına çıktık...
...
Aman ne kalabalık
Aman ne coşku,
İnanılması oldukça güçtü...
...
Günlerdir Televizyonlar, gazeteler, radyolar;
-Tam güneş tutulması
3 dakika 41 saniye sürecek, diye yayınlar yapıyordu...
Birkaç saniye baktık;
Hava karardı,
Biraz daha karardı,
Güneş doğmadan 10-15 dakika önceki konumuna geldi dünya...
Biraz daha...
Arkadaşım dedi ki;
-Abi, biz kaynak işçilerinin çalışırken kullandığı siyah bir
cam alalım da güneşe onunla daha rahat bakalım...
-Olmaz... Zaten üç dakika oldu güneş tutulalı...41saniye
kaldı... Nasıl yetişeceksin ki? Zaman geçti gitti bile... Onu önceden düşünmen
gerekirdi, dedim...
Ama güneş tutulmaya ısrarla devam ediyordu...
Arkadaşım benim itirazımı kabul etmedi;
-Yetişiriz yetişiriz...diye koşarak hiper alış veriş
merkezinin inşaat malzemesi satılan bölümüne gitti....
Bir dakikadan az sürede de. Uçarak,
Koşarak içeriden kaynak işçilerinin kullandığı o siyah
camdan alıp getirdi...
Adana’dan parçalı olarak tutulması izlenen güneşe;
Telefonla bakanlar,
Filmle bakanlar,
Siyah eteklerini kaldırarak bakanlar,
Çoraplarıyla güneşe bakanlar,
Plastik kovalarla bakanlar,
Plastik bardakla bakanlar,
Çay bardağıyla bakanlar,
Yassılatılmış don lastiğiyle bakanlar,
Ellerini yuvarlatarak güneşe bakanların tamamı; bizdeki
siyah özel camı görünce koşarak bir anda çevremizi aniden sardılar...
...
Yaş ortalaması 4
yaşından başlayıp, 90’ına merdiven dayayanların tamamı hep bir ağızdan ;
-Abi ciğim sen sonrada baksan olur... Nasıl olsa mal
senin. ver biz bakalım; Bizim işimiz
var...
-Abi baka bilir miyiz?
-Beyefendi camınızı rica edebilir miyim?
-Cam senin diye ne kadar uzun bakıyorsun? Biraz da bize
ver...diye azarlayanlar...
-Hadi baktığın yeter
kahrolası o camı bana ver
artık...İçeride sinemada film başlıyor...Paramız araya gitmesin diyenler,
-Lütfen çok ayıp ediyorsunuz ama biz de o camla bakmak
istiyoruz diyenler...
-Kardeşim kaç liraya aldıysan sana parasını vereyim... Camla
doya doya bakmak istiyorum, diyenler...
Her kafadan bir ses çıkıyordu...
...
Sağ olsun çok centilmen olan arkadaşım siyah camı önce
kendisi 5-10 saniye kullandı...
Güneşe baktı;
-Aaa, dedi..
-Harika dedi...
-Yüz yılın mucizesi dedi...
Güneşe o kadar yoğun konsantre olmuştu ki; çevresinden
kendisine yönelen seslerden haberi yoktu...
Çevresini saranlardan yükselen sesleri duymuyordu;
Siyah camı elinden kapmak için herkes hamle yapmaya
başladığında ortalık birden karıştı...
...
Herkes siyah cama hücum etti...
Arkadaşıma dedim ki;
-Sıra bende senden sonra ben bakacağım...
Arkadaşım olduğunu bilmedikleri için;
Kalabalıktakiler itiraz ettiler;
Benden önce cama saldıranlar arasında büyük bir itiş- kakış
yaşandı...
Sonunda siyah cam; bir delikanlının elinde kaldı...
90’ındaki kadın onun bir anlık dalgınlığından
yararlanarak camı çekip delikanlının elinden aldı;
-Önce ben bakacağım... Bu yaşıma geldim, artık benim görüp
göreceğim son güneş tutulması bu olacak, diye azarladı...
Genç
arkadaş, dişlerini sıkıp sesini çıkartmadı;
Güneşe yönlen yaşlı kadın; çığlık üstüne çığlık atıyordu;
-Muhteşem... Çok görkemli... İnanamıyorum, dedi...
Camın sahibi olan arkadaşım kalabalığı, itiş kakışı görüp
bana baktı;
-Camı elimden aldılar , sana vermeye gücüm yetmedi....
Ne yapayım, der gibi başını sağa – sola salladı...
Özür diler gibi yaptı...
...
Yaşlı kadın kendisinin baktığı yetmiyormuş gibi;
4 yaşındaki torununu
çağırdı;
-Melteeeem... Bak yavrucuğum... Sen de güneş tutulmasına ilk
kez tanıklık et...
Çevremizdeki kalabalık itiraz etti;
-Anne hayır biz bakacağız... Yeter be... Şimdi tutulma
bitecek...Meltem ne anlar güneş tutulmasından?.
-Parasını mı verdin ki?
Kimisi yaşlı kadına yaşıyla ilgili hareketler falanda
ederken,
-Meltem i kucağına almış, camı güneşe yöneltmiş, Meltem de 4
yaşındaki çocuk olarak anne annesi gibi çığlık attı...
...
Cam tam yönelmiş, bana geliyordu ki elimi uzattım;
Meltem in elindeki siyah camı aynı delikanlı geri kaptı;
-Ne anlar Meltem bu güneş tutulmasından? Ben bakacağım...
....
Arkadaşımla ben sessizce kalabalığın güneş tutulmasının
tamamını izledikten sonra; camın elimize geri dönmesini çaresizce beklemeye
başladık...
Ama tutulma yavaş yavaş sona eriyordu...
Çünkü yapabilecek başka bir şeyimiz yoktu...
Camı kaptırmıştık; ancak güneş tutulması saniyelerle sınırlı
olduğu için bu kez kalabalığın hızlı hızlı bakıp, camı bize geri vermesini
bekliyorduk...
...
Bir dakika bakan gençten sonra; kalabalık yeniden bir kez
daha dalgalandı...
Emekli öğretmen; bizim mağduriyetimizi uzaktan izliyormuş ki
birden hamle yaptı;
ikinci delikanlının elindeki siyah camı alıp; yüzlerce
kişinin arasından sıyrılarak bana yaklaştı;
Boğuk bir sesle;
-Al... Sen bak... Bu insanlar ne kadar saygısız... Kendi
camınızı size bile vermiyorlar... Ayıptır, günahtır, yazıktır be, diye bana
verdi...
10 saniye ya baktım ya bakmadım ki;
O sırada özel güvenlikçi bir hanımefendi boyu uzun olduğu
için siyah camı elimden çekip aldı...
Uzun uzun baktı güneşe....
Çevresindeki herkes camı almak için zıpladı ama boyu uzun
olduğu için hanımefendi dakikalarca güneş tutulmasını tek başına izleyerek
keyfini çıkarttı...
Bana bakan arkadaşım;
boynunu büktü...
-Ne yapayım? Elimden hiçbir şey gelmiyor.... Camı ben aldım
ama ne ben, ne de sen doğru dürüst bakamadık, dedi...
Bir hayli zaman geçmiş;
güneş tutulması da sona ermiş gibiydi...
Bu arada bir açıkgözün; camı zorla ellerine geçirip güneş
tutulmasını izleyenlerden; kalabalığın
dışına çıktıklarında para toplar gibi yaptığını da görüp iyice şaşırdım...
Birileri de bu genç arkadaşla tartışıyordu;
-Cam senin değildi ki? O arkadaşındı...
Camı veren arkadaş para istemedi?
Sen kimsin? Neden sana kira parası ödeyeyim ki, diye para
vermiyordu...
Bu arada ona para vermek için ellerinde paralarını
hazırlayanlar da, ödeme yapmak için o arkadaşın önünde kuyruğa girmişti bile...
...
Adana da parçalı olarak güneş tutulmasını;
Kalabalık bir ortamda izledik...
Gazete, televizyon haberlerine göre 3 dakika 41 saniye sürmesi
gereken Güneş tutulması;
Adana da parçalı olarak ve 40 dakika civarında sürdü....
Bankacı olduğunu söyleyen hanımefendi,
Öğretmen emeklisi,
Adana ya Konya’dan gelen üniversite öğrencisi,
Sinema teşrifatçısı,
Bir hâkim, bir savcı,
İş arayan üniversite mezunu mühendis,
Kamu kuruluşundaki üst düzey yöneticisi,
Sevgilisini boynunda asılı bir torba gibi taşıyan genç,
Hayriye Hanım,
Nezahat Teyze,
Hatice Abla; yani o sırada hiper alış – veriş merkezinin
otoparkında bulunan herkes; ama herkes;
Arkadaşımın parasını ödeyerek aldığı siyah camdan 40
dakikaya yakın süren Adana dan parçalı görünen Güneş tutulmasını bizim
sayemizde birbirleriyle yarışırcasına bizden daha uzun sürelerle izlediler...
Çevremizi saran yaklaşık 00 kişilik kalabalıktan
kurtarabildiğimiz kadar; siyah camla
Arkadaşım belki 15/20 saniye aralıklı olarak güneşe bakma
şansını yakaladı...
Ben de arkadaşımın sayesinde aynı sürede güneş tutulmasını
izlemeyi başardım...
Eğer bizim satın alıp; hiper alış verip merkezinin
otoparkına getirdiğimiz; kaynakçıların
kullandığı siyah cam olmasaydı;
Adana da parçalı güneş tutulması izlenemeyecekti...
Çevremizi aniden saran; elimizdeki siyah cama saldıran
kalabalık bu kadar olmasaydı;
Biz daha uzun süre güneş tutulmasını daha rahat, zevk alarak,
tadına vararak , coşkuyla , sevgiyle
izleyebilirdik...
Ama olsun; halkımız her şeyin en güzeline layık...
Onlara hizmet etmekten gönenç duyuyoruz...
Kısmetse 30 Nisan 2060 yılında güneş tutulmasını,
Bir dağın başında; yine yanımızda birkaç gün önceden satın
aldığımız çok sayıda siyah camla izlemeyi umuyoruz...
Ola ki; o arkadaşımın gittiği her yere aniden gelen insanlar
olur, onları da güneşin tutulmasını izlemekten yoksun bırakmayalım... ABDULKADİR
KAÇAR...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder