Yaz bütün görkemiyle geldi...
Okullar, üniversiteler tatile girdi...
Deniz, yayla sezonu başladı...
Kısacası;
Tatil sezonu bütün ihtişamıyla geldi...
...
İsterseniz, tatilin sözlük anlamına öncelikle bakalım...
Tatil; Arapça bir sözcükmüş...
1.Anlamı; yasa gereğince çalışmaya ara verme, okul tatili,
bayram tatili...
2.Anlamı; Çalışmayı
durdurma işlerlikten alıkoyma...
...
Peki siz TATİL deyince ne anlıyorsunuz?
Ya da TATİL günümüzde nasıl anlaşılıyor?
Galiba yanıtlardan bazıları şöyle olurdu;
-Bana göre tatil;
Denize girmek,
Yaylaya gitmek,
-Tatil beldelerinde, bütçemizin – gelirimizin üstünde lüks
yerlerde eğlenmek..
-Sınırsız alkol almak... Bağırmak, çağırmak, sarhoş olup
coşmak... Belki de rezalet çıkartmak...
- UlusalTelevizyonlardaki Televole programında görülen sanatçıların
konserlerini izlemek, onlarla birlikte aynı tatil köyünde konaklamak...
-Sınırsız
para harcamak...
-Kredi kartlarını limitlerine kadar tüketmek, hatta eksiye
kadar harcamak...
-Nataşalarla gönül eğlendirmek...
Daha da sınırsızca çılgınlıkları saymak olası...
Yani kısacası; bu günkü anlayışa göre ;
Sağlığımızı sınırsızca bozmak için ne gerekiyorsa onu
yapmak...
Tatilden sonrada hastanelerde sağlık tedavisi görmek...
...
Bir tanıdığım aile vardı;
Denizde bir haftalığına tatile gitmişlerdi...
Döndüklerinde, ailenin bütün bireyleri, saatlerce güneşin
altında kaldıkları için birinci derecede güneş yanığı nedeniyle hastanelerde ailece
tedavi altına alındılar...
Başka bir arkadaşım Amerika ya gitmişti...
Kendisini tatil psikolojisine öyle kaptırmış öyle kaptırmış
olmalı ki;
Tüm dolarlarını, kredi kartlarındaki limitleri bitirmiş,
hatta eksiye düşmüştü...
Amerika’dan dönebilmek için Türkiye deki yakınları kendisine
uçak bileti göndermişti de öyle dönmüştü...
Amerika gezisinde harcadığı dolar ve kredi kartı borçları
öyle çoktu ki; 2-3 yıldan önce
borçlarından kurtulamayacak gibi görünüyor...
Bir komşum birkaç günlüğüne Marmaris e gitmişti...
Parasal durumları da iyi olduğu için;
Çocuklarını kıramamışlar;
Orada bilmem kaç milyara Jet SKİ almış üç dört gün
kullanmış, geri satamadığı için de Adana ya getirip evinin deposuna koydu...
Milyarlarca lirası depoda paslanacak...
Başka deyişle; milyarlarını paslanmaya yok olmaya bıraktı...
Olaya bir de başka boyuttan bakalım;
Kalp hastalığı, tansiyonu, böbrek hastalığı, şekeri olanlar,
tatile gittiklerinde bu hastalıklarını hemen unutup;
Sınırsız biçimde eğlenmeye,
Sınırsız biçimde alkol almaya başlıyorlar; kısa süre sonra belki de ertesi gün komaya
giriyorlar; bazıları da yaşamlarını yitiriyor...
Ya da;
Nataşa larla fuhuş yaptıkları
için suçüstü basılıp, televizyonlarda
görüntüleri, gazetelerde fotografları çıkanlar, yargılananlar da
oluyor...
Çılgınca, ölçüsüzce davranan insanlar;
Hem tatil yapamıyorlar,
Hem hasta oluyorlar,
Kısa süreli tatillerinde insanlar evlerinde oturduklarından
daha çok yoruluyorlar; hem parasal, hem
de sağlık açısından bitmiş tükenmiş olarak evlerine geri dönüp dinleniyorlar...
Bir iki haftalık çılgınlıklarının bedeli hem manevi, hem de
parasal olarak kendilerine çok pahalıya mal oluyor...
Bana göre böyle yanlış bir tatil yapmaktansa; böyle bir
tatilin yapılmaması daha yararlı
olacaktır diye düşünüyorum...
Tatil olayına bir de başka boyuttan bakalım;
Ünlü filozof
Sokrates;
-Kendisinden hoşnut olmayan o kişi vardı ya; dinlenmek için
tatile gitti, bu konuda ne düşünüyorsun?
diye sorduklarında;
Sokrates şöyle diyor;
-O kişinin dinleneceğini sanmam... Çünkü kendisini de
birlikte götürmüştür...
Ne demektir kendisini götürmek?
Sorunlarını götürmektir...
Bunalımlarını götürmektir...
Tutsağı olduğu hazlarını götürmektir...
Cimriliğini ya da savurganlığını götürmektir...
Sevgisizliğini götürmektir...
Bencilliğini götürmektir...
Karamsarlığını götürmektir...
Kısacası kendisini götürmektir...
Tüm bunlardan yola çıkara denilebilir ki;
Yüzde yüz dinlenmiş;
Kendisini değiştirebileceği tatile insan aylar öncesinden
kendisini hazırlamalıdır...
Kendisine şöyle telkinde bulunmalıdır;
-Tatile sorunlarımı götürmeyeceğim...
-Tatile hoşgörümü, güleç yüzümü, dostluğumu, anlayışımı,
erdemli davranışlarımı götüreceğim...
-Elbette para harcayacağım ama bu delilik, çılgınlık
derecesinde olmayacak; ölçüyü asla kaçırmayacağım...
-Günlük yaşamımda olduğu gibi, tatilde de ayağımı yorganıma
göre uzatacağım...
-Tatil dönüşü aylarca, yıllarca, kredi kartı taksitlerimi
ödeyebilmek için boğulmayacağım...
-Televizyonlardaki, gazetelerdeki inanılmaz tatil reklamlarına
kanıp, lüks tüketime asla yönelmeyeceğim...
...
Aslında şunu da eklemek istiyorum ki;
Taksitle,
Kredi kartıyla tatil yapılmamalıdır...
Parasal gücü yoksa insan tatile çıkmamalıdır...
....
Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelebilir;
-Peki, en iyi, en ekonomik, en ucuz tatil nerede, nasıl
yapılır?
Yanıt veriyorum;
-Bana göre en iyi tatil; günlerimizin büyük bölümünü
evimizde geçirdiğimiz tatildir...
Çünkü böylece;
Normal zamanında görüşemediğimiz; en çok sevdiklerimizle en uzun süreler baş başa
kalmış oluruz...
Hem günlük yaşamımızda harcadığımızdan daha fazla para
harcamamış oluruz...
Hem de çılgınca eğlenip, gereksiz yere para harcamamış
oluruz...
Hem bilinçsizce denize girip, birinci derecede
yanmayacağımız için, hastanede yataklı tedavi görmemiş oluruz...
Yani, nereden bakılırsa bakılsın; evde yapılan tatil, her
yönüyle eşsizdir bana göre...
Bunun için yapmamız gereken basit bir işlem var;
Nedir o?
Beynimizin bir iki nöronu ikna edebilirsek;
Yani düşüncemizde, en iyi tatilin, evimizde olabileceğini
kendimize kabul ettirebilirsek;
En iyi tatili evimizde yapabiliriz inanın bana...
Tatildeki amaç;
Hem bedensel, hem de ruhsal olarak dinlemek değil mi?
Dinlenirken de bir yandan;
Yaşamı sorgulama,
Kendi içimizdeki dünyayı keşfe çıkma,
Stresten kurtulma,
Kendimize yeni yeni hobiler bulma, hobilerimizi
gerçekleştirme
Alabildiğince rahat etme
Bedenen ve ruhen zindeleşme değil mi?
İnanın bana;
Tatil beldeleri diye yutturulan içkili, anlamadığımız dilde
müziklerin kulak zarlarımızı patlatacak yükseklikte çalındığı, söylendiği ortamlarda;
İnsanın çevresiyle anlaşması,
İnsanın kendi iç dünyasına dönmesi,
Bir yıl boyunca oluşan stresinden kurtulması olanaksızdır...
Bana göre en iyi tatil yeri;
Çok uzağımızda değil; içinde ömrümüzü geçirdiğimiz evimizdir...
Günü birlik denize, yaylaya gidilebilir... Ama ağırlıklı olarak en güzel
dinlenmeyi evimizde gerçekleştirebiliriz...
Deneyin bana hak
vereceksiniz...
Seçeneklerinize de saygı duyuyorum...
İyi tatiller... Abdulkadir KAÇAR...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder