25 Mayıs 2021 Salı

ÖLÜMÜN KİTABI


 

Hayat sonucu yüzde yüz ölümle biten çok az mutluluk kırıntıları serpiştirilmiş acıklı bir serüvendir...

 

 

         ÖLÜMÜN KİTABI

 

        

         Önsöz;

         Ölüm konusunu sözlük şöyle açıklıyor; 1-bir insan, bir hayvan, ya da bitkide yaşamın tam ve kesin olarak sona ermesi…2-ölme biçimi…

         Yaşam sahnesine çıkacak her canlı bir gün kesin ölecektir… Yaşamak aslında ölümü beklemektir…200 milyon tür olduğu kabul edilen canlıdan öleceğinin bilincinde olan tek varlık insandır… O da kendine şu soruyu sorar;

         Ölüm nereden, kimden, nasıl, neden, nerede, ne şekilde gelecek?

         İnsan uygarlık adına ortaya koyduğu her şeyle aslında ölümü yok etmek, etkisizleştirmek, ondan kurtulmak, hatta evrenden silmek ister ama bunu başaramaz… Öyle yakınımızda, öyle içimizde, öyle peşimizdedir ki ölüm; uykumuzdan bir daha uyanamayabiliriz, uyandığımızda uyuyamayabiliriz… Aldığımız nefesi vermeyebiliriz, verdiğimiz nefesi de bir daha almayabiliriz…

         Sonuç olarak; ölümün tek belirleyici olduğu bu serüvende, daha güçlü, savaşçı, üretken, hırslı, çalışkan, adaletli, bağışlayıcı, hoşgörülü, erdemli ve de örnek insan olmalıyız… İçimizdeki binlerce yıllık hafızasıyla bizi sürekli yöneten, bir tür üstün akıl olan ÜSTÜN İNSAN’ nın bazı üstün özelliklerine daha hızlı, kararlı, koşmamız, ulaşmamız, almamız yaşamımıza uygulayarak örnek insan olmalıyız… Yaklaşık 5 bin denememin arasından seçtiğim, ölümsüz olduğuna inandığım düşüncelerimi sizlere sunuyorum…

ABDULKADİR KAÇAR, ÖNCESİZ-SONRASIZ…

 

 

 

 

ÖLÜM

(Abdulkadir Kaçar, adana-Türkiye)

 

 

        

         Yaşam isimli serüvenin direksiyonunda her zaman ölüm isimli kaptan oturur…

        

         Ölüm satılamaz/satın alınamaz,

         Biriktirilemez/tasarruf yapılamaz,

         borç alınamaz/ borç verilemez, geciktirilemez,

         devralınamaz/ devredilemez; her insanın sadece yaşamı, bir tek ölümü vardır.. Hiçbir insan ikinci kez doğamayacağı gibi; ikinci kez de ölemez…

         Ölüm götürdüğü insanla(canlılarla) birlikte mezara girip gider; ne kendisi tekrar gelir; ne de götürdüklerini geri getirebilir...

         ...

         Bazı kişilerin yaşadıkları öldüklerinde fark edilir; bazıları ise doğmadan önce ve doğarken ve ömrünün sonuna kadar evreni aydınlatan işaret feneri olur...

         ...

         Ölümün ulusu, ülkesi, dili, dini, ırkı, rengi, cinsi, yoktur; o canlılarla birlikte sonsuzluktan gelip; sonsuzluğa birlikte gider...

         ...

         Yetenek ölmek değil; yaşarken içindeki cevherleri ortaya çıkarmak ve tüm insanlığa sunabilmektir...

         ...

         Ölümü affet, ona saygı duy; o yeri geldiğinde tüm hastalıkları, kötülükleri yok edebilme yeteneğine sahip olan tek güçtür...

         ...

         Kendini sevmeyen ölümden korkar; kendisini dost edinebilene dosttur ölüm...

         ...

         Öldüklerinde peşinden çok ağladıklarımız yaşarken kıymetini bilemediklerimizdir...

         ...     

         Ölümü sadece anlamayanlar affetmez; anlayabilenlere en büyük ders veren gücü tartışılamayan ebedi bir dosttur o...

         ...

         Aslında ölümü anlamak istemeyenlere hayal güçleri de yardım edemez...

         ...

         Ölüm bazen yaşamın karşısında verilmiş bir ödül olarak karşımıza çıkar…  ...

         Ölüm korkusunu fazla büyütenler, onun erdemlerini göremezler; iyi düşünenler, erdemlerini görebilenler ölümü bile sevebilirler...

         ...

         Ölüm hep yaşamın alacaklısı olarak karşımızda durur; bir yanlışımızı, bir tökezlememizi, bir organımızın bozulmasını bekler; borcunu da almadan gitmez...

         ...

         Yaşamın doğal akışıdır ölüm gerçeği... Yaşama saygısı olan ölümden korkmaz...

         ...

         Ölüm fark edilir; ölüm fark ettirir...

         ...

         Ölenin dışında ölüme herkes itiraz eder...

         ...

         Yaşam önden yürür; ölüm arkadan onu takip eder...

         ...

         Ölümü canlıyı öldürerek boşalttığı yeri, yaşam hemen tekrardan doldurur; bu serüven, dünya isimli gezegen var olduğu, üzerinde canlılar bulunduğu sürece devam edecektir...

         ...

         Ölüm yaşamı her zaman, yaşam da ölümü bazen yener gibi görünse de basit bir geciktirmeden başka bir şey değildir... Yeryüzündeki yaşam ve ölüm isimli pehlivanın kapışmasından bazı hayatlar sona ererken, bazıları yeniden başlar…

         ...

         Geciken ölüm özlenir/aranır/beklenir; erken gelenden ise kaçılır...

         ...

         Ölümün hükmedemediği ve sözünü geçiremediği yaşamlar; sadece sona ermiş olanlardır...

         ...

         Ölümün yüceliğine inanlar; onun yüceliğini göremeden-kendilerindeki erdemlerine tanık olamadan yaşamdan ayrılırlar...

         ...

         Yaşamı her zaman ölüm yönetir; yaşamın da ölümü zaman zaman yönettiği arada bir de olsa görülür...

         ...

         Ölüme ulaşmak isteyene her zaman her yol açıktır; yaşamak isteyenler içinde bu kural geçerlidir seçim insanındır...

         ...

         Ölüm olmasa, yaşam da olmazdı; yaşamı var eden de, yok eden de merkezindeki sonsuz ve egemen güç ölümdür...

         ...

         Ölüm yaşamın en önemli, vazgeçilemez; olmasa olmaz parçasıdır...

         ...

         Bazı insanları yaşamın kuralları; bazılarını da ölüm korkusu yönetir...

         ...

         Delilerle dahiler ölümden korkmaz...

         ...

         Ölüm elbette ÜSTÜN İNSANI da öldürür; ama onun ortaya koyduğu ölümsüz düşüncelerinden oluşturduğu kalıcı eserleri silip atmaya, yok etmeye gücü yetmez; böylece ölümsüz düşünceleri sonsuza kadar yaşam isimli karanlık yolda insanların önlerini aydınlatmayı sürdürür...

         ...

         İnsan; ölümsüz bilgilere ölüm düşüncesinin itmesi-biraz da korkutması sayesinde de ulaşabilir...

         ...

         Ölümü en iyi ÜSTÜN İNSAN anlar ve ölüm en çok ÜSTÜN İNSAN yaklaşırken defalarca düşünür, kararını güçlükle verir ama sonra da gereğini hemen yerine getirir…

 

         Ölüm yaşam serüveninin makamını kimsenin elinden alamadığı her zaman aydı yerde duran, hükümleri şaşmaz ve kesin olan tek efendisidir...

         ...

         Ölüm bilinci sadece insanda vardır; sayıları 200 milyon tür olarak ifade edilen diğer canlı türlerinde; ölüm kaygısı, ölüm bilinci ve ölüm acısı yoktur...

         ...

         Her doğan bir elinde yaşamı, diğer elinde de “ÖLÜMLÜ” damgasıyla birlikte dünya sahnesine çıkar;  bu serüvenden ayrılırken de hem yaşamını, hem de ölümünü de birlikte alıp sonsuza kadar götürür...

         ...

         Yaşam başlattığı canlı her serüveni ölüm bitirir...

         ...

         Sevmek ölüme direnmektir; sevmek ölümün tesellisidir...

         ...

         Ölüm tüm canlılara kendisini ücretsiz öğreten; karşılığında hiçbir ücret istemeyen, tek bedeli can almak olan sihirli bir öğretmendir...

         ...

         Cesaretle ölüm kol kola olan arkadaşlık etmek sevdasıdır...

         ...

         Ölüm yaşamın hiç şaşmayan, doğruyu gösteren, her zaman mezarlığı işaret eden pusulasıdır...

         ...

         Mutluluğa gidilir; ölümden kaçılır...

         ...

         Yaşamak gibi bazen ölmeyi istemek de sorundur... Sorunu oluşturan da çözen de insan isimli akıllı varlıktır…

         ...

         Hangi yaşta olursa olsun; isteyen her yaşta, her zaman, her yerde, her an ölümü bulur... İsterse onun kollarına atılır, isterse sırtını yaşama dönüp bu isteğinden vazgeçer…

         ...

         Ölmek istiyorsan bu senin sorunundur; yaşamak istiyorsan bu da senin sorunundur...    

         ...

Ölümün acılığı/vahşeti/insafsızlığı ve vicdansızlığı, sadece yaşayanların fikridir...

         ...

         Ölüm tatlı bir acıdır denir ama ölenler onun tadına vardıklarını anlatamadan yaşama veda ederler… Böylece onun tadı asla bilinmeyecektir…

         ...

         Hiç kimse kendi ölüm anını, yerini, nasıl öldüğü şeklini asla göremez ve böylece de ölümüyle kimse övünemez...

         ...

         Mutlu yaşam varsa bile mutlu ölüm yoktur...

         ...

         Mermere yontu; yaşama her zaman ölüm şekil verir...

         ...

         Yaşama üstün değer veren, anlam kazandıran tek hakim güçtür ölüm...

         ...

         Her yaşam serüveninin sonu yüzde yüz ölümdür...

         ...

         Zor ölüm ölenin değil; kalanların fikridir...

         ...

         Bana göre sadece yaşama aşık olanlar ölümün erdemlerini çok iyi analiz edip anlar ve onu sonsuza kadar bağışlar...

         ...

         Milyarlarca yıldır uygulanan doğal yasa şudur ki; ölüm doğanlarla doğar, ölenlerle ölür...

         ...

         Ölümün ayırdığını yaşamdaki hiçbir güç birleştiremez...

         ...

         Ölüm isimli doğal yasa bu evrende-bu gezegende hep var olacaktır; son canlıyla birlikte o da sonsuza kadar yok olacaktır...

         ...

         Ölüm her yaşta öğrenilebilir; her yaş ölüm için çok uygundur...

         ...

         Ölüm dürüsttür, sadedir, saftır, yalanı, hilesi, entrikası yoktur; hiçbir ölüm insanı kandırmaz...

         ...

         Tanık olunan her ölüm yaşamın yüzde yüz sonlu olduğunu öğretir; gidenin geri dönüşünün olmadığını sürekli kanıtlar... Sadece akıllı olanlar ölüm isimli öğretmenin bu uygulamasından inanılmaz büyük dersler çıkartarak yaşamını daha da etkin ve üretici biçimde eserler vermeye yönelerek bunu da başarırlar…

         ...

         Ölüm yaşamın vazgeçilmez süsüdür; her canlının bir tek yaşamı ve bir tek ölümü vardır... Her ikisi de sadece kendisine gereklidir… Kimse kimsenin yerine yaşayamayacağı gibi, onun yerine de ölemez…

         ...

         Sadece yaşamı ıskalayanlar-iyi değerlendiremeyenler ölümden korkarlar; dolu dolu yaşayana-kalıcı eserler verebilenlere arkadaştır, sevgilidir, dosttur ölüm...

         ...

         Katile de krala da, zengine de yoksula da, güzele de çirkine de, ünlüye de ünsüze de, çingeneye de evliyaya da eşit uzaklıktadır ölüm... Onları özelliklerine bakmadan aynı hizaya getiren muhteşem adaletli bir güçtür...

         ...

         Ölüm zamanımızın geçmekte olduğunu; her fırsatta yaşamımızın her saniyesini dolu dolu gerektiğini anlatır... Doğal olarak anlayabilene-dersler çıkartabilene…

         ...

         Kendini seven ölümden korkmaz, hatta ona meydan bile okur...

         ...

         İnananlara kurtuluştur, dosttur ölüm... İnanmayanlar için en büyük acı…

         ...

         En güzel barış ölümle yapılandır; en büyük dostluk yine onunla kurulur…

         ...

         Ölümden mutsuzluğa tutunanlar, karamsarlığı, kötümserliği yaşama biçimi haline getirenler korkar...

         ...

          Ölüm düşüncesi bazen çok gereklidir, bazen de taşınamayacak kadar ağır yüktür; ölümü affedebilenler yaşamdaki yükün azaltmış olur... Zaten bunun bir adım sonrası da mutluluk denizidir…

         ...

         Ölüm bazen başka gezegenlerdeymişçesine uzak görünse de;  bazen de şah damarımızdan yakındır; aslında yaşam dediğimiz şey nefesle ölüm arasındaki savaştır... Yaşam neredeyse, ölüm de her zaman oradadır... Ayrıca ölüm işini tam ve zamanında ve dört dörtlük yapar; işini asla yarım bıraktığı görülmemiştir...

         ...

         En büyük öğretmen olan ölüm her dersini canlıları yok ederken verir...

         ...

         Ölüm düşüncesi insana; sevgiyi, aşkı, hoşgörüyü, sevişmeyi, görmeyi, yapmayı, paylaşmayı, bağışlamayı, doyumlara ulaşmayı, üremeyi ve üretmeyi öğretir...

         ...

         Ölüm mezara tek başına girmez; giderken mutlaka yanına bir canlıyı alıp birlikte götürür...

         ...

         Ölüm aslında kusursuzdur; kusurlu olan insandır...

         ...

         Anlaşılmak, sevilmek gibi bir sorunu yoktur ölümün;  onu anlayıp anlamamak insanın kendi sorunudur...

         ...

         Bilinen yaşam isimli serüvenden bilinmeyene gidiştir ölüm...

         ...     

         Yaşam ölüm koşuluyla insana verilen armağan; ölüm armağanın geri alınmasıdır...

         ...

         Ölüm yaşamın kirini/pisliğini en güzel sıfır hata ile yüzde yüz doğru biçimde temizler...

         ...

         Şiddet ölüm korkusunu azaltır...

         ...

         Ölümle anlaşmaya çalışmak, onu reddetmekten daha da akıllıcadır...

         ...

         Yaşamı tam olarak anlayan ölümle anlaşmazlığa düşmez...

         ...

         Ölümü sevin; yaşamdan ayrılma saatimizde ona inanılmaz biçimde ihtiyacımız ve yol arkadaşınız olacak...

         ...

         Yaşamın her hesabını ölüm kapatır... Ama ölen kişi yaşamdan hep alacaklı gider...

         ...

         Aydınlık bir akla ve güzel yaşama sahip olanlar; ölümün karanlığını da aydınlatıp onunla arkadaş olabilirler...

         ...

         Uygarlık adına ortaya konulan her şeyde ölümü yenme ve onun korkusunu yok etme içindir…

         ...

         Çok iyi öğretmen olan ölüm, yok ederek dersini verir; öldürdükleri değil de geride kalanlar bu derslerden alabilirlerse en çok yarar sağlar...

         ...

         Akıllı insanlar kendilerinden önce ölenlerin yaşama veda ediş şekillerinden çok şeyler öğrenirlerse; bu serüvendeki hatalarını sıfıra indirip, başarılarını yüzde yüz gerçekleştirerek, kalıcı eserler ortaya koyup, varlıklarının sona ermesinden yıllar sonra da insanların düşüncelerinde varlıklarını sürdürebilirler… Filozoflar, yazarlar, ressamlar, diğer sanatçılar buna en somut örnektir…

         ...

         Ne kadar büyük olursa olsun; acıların verdiği ızdırap ölümden öteye geçemez; çünkü ölüm tüm acılara son verme sihrine sahiptir…

         ...

         Ölüm her zaman gereklidir, kaçınılmazdır, şifadır, çaredir..

         ...

         Yaşam isimli sahnede başrol her zaman ölümündür, yaşamın perdesini onun sergilediği oyunu kapatır...

         ...

         Hedef yaşamak, yaşamı en iyi ve en üst zirvelere taşımak olmalı; ölümün ötesinde düşünüp, rolümüzü ona göre oynamalıyız...

         ...

         Doğanın şaşmaz yasası; her sabah doğar, her gece yeniden ölürüz...

         ...

         Götüreceği yer bilinseydi insan ölümden korkmazdı...

         ...

         En üstün bilgi bile ölümün karşısında çaresiz-aciz-yetersiz-kadük kalır...

         ...

         Uğruna ölünebilecek hiçbir değer yoktur; yaşamak, gelişmek, değişmek, olumludan yana yaşamımızı yükseklere taşımak temel hedefimiz olmalıdır...

         ...

         Ölüm ve zaman her zaman olacak; ama insan her zaman olmayacaktır...

         ...

         Ölüm yaşamın diğer adıdır; olmasaydı, yaşam değişemeyecek, gelişemeyecek, yenilenmeyecek ve yeni türler, ÜSTÜN İNSAN lar ortaya çıkamayacaktı...

         ...

         Kontrol edilemeyen, doyuma ulaştırılamayan nefis öldürür...

         ...

         İnsan hangi bilgiye ulaşırsa ulaşsın ne kadar bilirse bilsin ölüm duygusu büyük ya da küçük biçimde ona hep acı verecektir...

         ...

         Acı veren, giderilemeyen isteklerdir; ölüm ise asla istek değildir ama onun düşüncesi bile acı verir; acılar ise sadece bilgelikle yok edilebilir...

          ...

         Mutlu insan ölümden korkmaz; mutsuz insan ise sahip olduğu sınırsız zenginliklerin karşın ölüm korkusuyla yaşamaktan kurtulamaz...

         ...

         Yaşam isimli bu serüvende, inanılmaz güç olan para sadece ölüme çare değildir; onun karşısında suskun, yenilmiş, aciz, gereksiz, anlamsız ve zavallı kalır… Dünyanın tüm paraları bir araya gelse de ölümü bir saniye bile durduramaz...

         ...

         Ölümün karşısında tüm başlar eğilir; sadece bilgeler doğal bir yasa olduğunu kabul ederek onun karşısında dik durmayı başarır...

         ...

         Evrene şekil veren canlıları öldürerek-budayarak onu genç, taze, dinamik halde tutmayı başaran ölümdür…

        

         Değişim, dönüşüm, başkalaşım, zaman ve ölüm ölümsüzdür...

         ...

         Ölümden dönülen bir yaşam; öncesine göre kat be kat daha da güzeldir...    ...

         İnanıyorum ki; tanık olunan ölüm düşüncesi akıllı insanı yaşamını güzelleştirmek, zenginleştirmek, daha da kaliteli hale getirmesi için çaba harcamaya yöneltir...

         ...

         Yaşam isimli çiçeği hastalık soldurur; ölüm öldürür...

         ...

         Ölüm bazılarına göre sonsuz kurtuluştur...

         ...

         Ölüm korsusundan korkanlar her gün; cesurlar sadece bir kez ölür... 

         ...

         İnsan acı çekerek olgunlaşır; sonra da ölerek sonsuza kadar topraklaşır...

         ...

         Yalnızlığı yaşama biçimine dönüştüren insan; ölümünü de arkadaş edinebilir...

         ...

         Sevmeyenler yaşayan ölüdür...

         ...

         Ölüm evrendeki en eski varlıktır; ama her ölenle kendinin yeni ve taze hatta yenilemez olduğunu tüm canlılara kanıtlar...

         ...

         Ölümün insana verdiği mesaj şudur ki; yaşamın tektir ve en değerli hazinendir… Onun her saniyesine sahip çık, dolu dolu yaşa ve tadını çıkart…

         ...

         İnsan doğduğu andan itibaren son nefesine kadar her saniye ölümle savaşır; kazananlar yoluna devam ederken, kaybedenler sonsuza kadar yiter gider...

         ...

         Dünyadaki 7 milyar insan çocuğumuz da olsa; yaşama tek başımıza gelir; tek başımıza ölürüz…

         ...

         Ölüm her canlıyı kesin değiştirir...

         ...

         Ölüm süreç içinde sahip olduklarımızın hiç birinin bizim olmadığını öğreterek;  vazgeçmeyecek şekilde bazı değerlere bağlanmamız gerektiğini anlatır… Aslında para, mal, mülk, itibar, şöhret gibi yapay değerlerden uzaklaştırarak özgürleşmemizi sağlar...

         ...

        

         İnanılmaz ama gerçek; ölüm kendisini onurlu biçimde benimseyenlere gülümser...

         ...

         Sürekli değişimin değişmez yasasıdır ölüm; doğa öldürerek aralıksız değişmeyi gerçekleştirerek kesin yasasını uygular...

         ...

         Yaşamın engellerine meydan okumaktan vazgeçen insan en kısa yoldan ölür...

         ...

         Kabul edilen ölüm doğru ölümdür; reddedilen ölüm kişiye inanılmaz acı verir...

         ...

         Olgun-bilge-aydın insan gerektiğinde ölümü çağırır; gelmese kendisi her yolu deneyerek gider ve de teslim olur; onunla buluşmayı düğün bayram sayar...

         ...

         Bana göre en mutlu insanlar; kendilerini gerçekleştirip eser verebildikten sonra ölendir...

         ...

         Ölümün her türlü esrarı kendisidir...

         ...

         Bazı hayaller ölümü; bazı ölümler de hayalleri yok eder...

         ...

         Dünün yaşamları ölümün, dünün ölümleri de yaşamın umurunda bile değildir...

         ...

         Güzel söz söylemek için ölüm korkusuyla karşılaşmayı beklemeliyiz...

         ...

         Ölüm erdemli ve bilgelere yaklaşırken 40 kez düşünür sonra kararını verir...

         ...

         Bazı ölümlerden kurtuluş şans eseridir; ama her insan her zaman şanslı değildir...

         ...

         Yaşam isimli bilmecenin bilinen en somut sonucudur ölüm...

         ...

         Aslında ölüm bir haktır; yaşama gelenler doğal olarak ölümü hak ederler…

         ...

         Kendinden nefret eden, özünü reddeden, ruhu ve bedeni birbirine küs olan insanların ölümü çok zor ve acı olur; Kendisini seven, ruhuyla bedenini sevgili haline getiren, özüyle barışık insanların ölümleri ise bir kuşun, kelebeğin uçması, rüzgarın insanın tenini bir saniyeliğine okşaması kadar acısız, kolay, ani, güzel ve acısız biçimde rahat olur...

         ...

         Kendini öldürmek isteyen(intihar) insana kimse engel olamaz...

         ...

         İnsan ölüm karşısında hep eksiktir-zayıftır-korunmaya muhtaçtır; yine her ölüm insanın hiçliğinin en somut kanıtıdır...

         ...

         Ölüm bazen de isteğe bağlı eylem değildir; ama durdurulamaz da...

         ...

         Cinayet karşı tarafın reddetmesine karşın, katil tarafından gerçekleştirilen ölümdür...

         ...

         Bahanesiz ölüm olmaz...

         ...

         Bazı aşırı sevenler sevgililerini öldürerek onu başkalarının ele geçirmesine izin vermez...

         ...

          Her canlının doğmadan önce bulunduğu yere dönmesine ölüm deniliyor...

         ...

         İnsan için ölmekten daha kötü bir durum yoktur; ölmekten daha iyi durum ise yaşamaktır...

         ...

         Dünyayı bize bırakıp gidenlerden devir aldık; bizden sonra geleceklere de bırakıp gideceğiz... Bizden önceki zamanlar gibi, bizden sonraki zamanlar da bizim değildir...

         ...

         Tüm iyilikler gibi, tüm kötülüklere de konulan son noktadır ölüm...

         ...

         Kimse kendinin ölümüne ağlayamaz.

         ...

         Yaşarken yüzüne söylenemeyenlerin ölünce tabutunun başında söylenmesi sahtekarlıktır ve ölen kişiye de hiçbir yararı yoktur; çünkü ölüler duymaz...

         ...

         Mutlu yaşayanlar güle güle ölebilirler... Mutsuzların ölümleri  belki de ağlayarak olacaktır…

         ...

         Bana ait olan ve olmayan her şey doğumumla başladı; ölümümle bitecek...

         ...

         Zararı görülen ölüm kötü; yarar sağlayan ölüm ise iyidir...

         ...

         Durup dururken ölmeyi istemek salaklık; tüm koşullar hazırken ölümü reddetmek, ondan kaçmak ise aptallıktır...

         ...

         İşlerimizi biraz sonra ölecekmişçesine en güzel, en hatasız, en doğru, en iyisini yaparak ölüme hazır olmalıyız... Ölmesek yaşamı kucaklamalı, ölürsek de gözümüz arkada kalmamalıdır...

         ...

         Ölüm bize hazırım gel birlikte gidiyoruz demez; bizim ona her an hazır olmamız gerekir...

         ...

         Yaşam coşkumuzu, sevinçlerimizi ölüm korkusuyla engellemek; yaşarken yarı yarıya ölmek demektir...

         ...

         Kendini kendinden koruyanı ölüm korkusu etkileyemez; ölüm korkusunu insanın sadece kendisi yaklaştırır...

         ...

         Ne ölüme koş; ne de ölümden kaç; zaman her şeyin en büyük ve tek ilacıdır...

         ...

         Ölüme giden sonsuz yol vardır; kendisiyle ve yaşamıyla arasını bozanlar bu yolları çok iyi bilir..

         ...

         Ölümden korkmayanın korkacağı bir şey yoktur; ölümden korkanların da korkması gereken başka korku yoktur...

         ...

         Ölümü küçümsemek büyük özgürlüktür...

         ...

         Kendimiz için yaşayıp, kendimiz için ölmektir doğru olan... Belki başkaları için yaşayabilir insan; ama sadece kendisi için ölür...

         ...

         İyi ölmek öğretilebilir belki; ama pek çok kimse bu bilgiyi öğrenmeye yanaşmaz...

         ...

         Bazı korkular ölümden daha da çok öldürücü olabilir...

         ...

         Korkmak ölüme engel olamaz; cesaret içinde bu kural geçerlidir...

         ...

          Ölmeyi bilmek, nasıl ölüneceğini bilmek bir bilgi değildir; böyle bir bilginin öğrenilmesine de gerek yok; belki de bu gezegendeki en istenmeyen, en kötü bilgidir... Çünkü ölüm ne yapacağını kimseden sormadan profesyonelce bilir-tereddütsüzce uygular ve birkaç saniyede işini yapar bitirir...

         ...

         Bilgeliğe ulaşan insana göre hiçbir ölüm ve şekli önemli değildir; açlar, kuşlar, atlar, börtü böceklerde ölüyor... Bilgeye göre akıllıca ölmek belki de yaşamdaki mutlulukların son perdesidir...

         ...

         Yaşamı gibi bilgede ölümünün ustasıdır...

         ...

         Ölüm tartışılamaz... Tartışılsa da bir sonuca varılamaz…

         ...     

         Aslında doğru ölüm yoktur: çünkü doğru gibi gelen bazı ölümler; yanlış gibi de gelebilir...

         ...

         Bilge ölüme yaşamında hak ettiği kadar yeri verir; ölüm korkusundan korkmaz, ölümle korkutulamaz, ölüm karşısında asla çaresiz değildir... Çare bilgeliği, aklı, doğal yasa olan ölümü kabul etme erdemidir…

         ...

         Ölümü elinde olan kişiye acınmaz...

         ...

         Uyku ölüme giden en kestirme yoldur; uykunun küçük ölüm olduğu bilinir...

         ...

         Sonu yüzde yüz bitecek ölümlü bir serüven olan yaşamda; insanın sahip olduğu tek şey kendine ait olan zaman dilimidir; önemli olan da onun her saniyesinin tadını alarak yaşamasıdır...

         ...

         Her gününü son günüymüş gibi yaşayan insan; her sabah yeniden doğmak gibi eşsiz bir zenginliğe ulaşır...

         ...

         Aklın devre dışı kalmasıyla doğal olmayan yolla meydana gelen ölümün adı intihardır...

         ...

         Cinayet işleyen kişi sadece öldürdüğü şahısla kendini de cezaevine, zindanlara mahkum eder; öldürdüğü kişi ise sadece ölüm borcunu ödemiş olur...

         ...

         Kendi değerleriyle yetinen bilge; ölümün erdemlerini de anlar... Akılsız kişi ölüm sözünden/ölüm korkusundan korkar: bilge ise onu anlamaya çalışır, anlar ve erdemlerine inanır...               

 

         İKİ İYİLİK...

         İçinde yetiştiğim, enerjisi yüksek olan kültürde atalarım yaşam isimli serüvende iki olayı iyilik sayarlar... 1.Yaşam... 2.Ölüm... Bu iki olgun dünya isimli gezegenindeki iki farklı kutuptur... Birisi diğerini, öteki de berikini sürekli çeker, çağırır durur... Yaşam olmasaydı ölüm iyilik olmazdı; ölüm olmasaydı da yaşam iyilik olmazdı... Her iki iyilik arasında yaşam sürüp gider...

        

           Ölüm olmasaydı,yaşamın ne değeri olurdu ki?

         Savaşlar olmasaydı barışın,

         Ayrılıklar olmasaydı kavuşmaların,

         Mutsuzluk olmasaydı mutluluğun,

         Olumsuzluk olmasaydı olumlunun,

         Çirkinlik olmasaydı güzelliğin,

         Acı olmasaydı tatlının,

         Yoksulluk olmasaydı paranın,

         Kötülük olmasaydı iyinin,

         Açlık olmasaydı tokluğun,

         Hastalık olmasaydı sağlığın,

         Hasret olmasaydı kavuşmanın,

         Delilik olmasaydı aklın,

         Tutsaklık olmasaydı özgürlüğün,

         Başarısızlık olmasaydı başarının,

         Korku olmasaydı cesaretin,

         Eğrilik olmasaydı doğruluğun,

         İhanet olmasaydı dürüstlüğün,

         Aşksızlık olmasaydı aşkın,

         Sahtekarlık olmasaydı dürüstlüğün ne değeri olurdu ki?

         Her değer, karşısındaki değersizlikle kendisini gösterir, benimsetir, kabul ettirir...

         ...

         Bana göre her insan bir çiçeğe benzer; doğar, güzelliklere ulaşır, döllenir, çoğalır, yaşlanır ve ölür... Topraktan gelir-toprağa döner…Evrensel olan bu kural değişmeyecektir... Sonsuza kadar yaşayabileceğini düşünmek sadece aptalların kabul edebileceği bir davranıştır...

         ...

         Yaşamaya itiraz etmeyen insanın ölümden de korkmaması, onu lanetlememesi gerekir...

            ...

             ÖLENLERİ KISKANIYORUM...

             İnsanın yaşı kaç olursa olsun; ki her yaş ölmeye uygundur... Ancak sağlıklı olmak, yaşamı gittiği son noktaya kadar taşımak kararında olmak gerekir... Ölüm boyutuna geçerken; kolay ölümler istenebilir; aniden ayakta, ya da uyurken yatakta; yine bir aracın içinde uyurken trafik kazasında, ya da bir bilmediği/ nereden – kimden geldiğini bilmediği bir kurşunla, belki farkına varamadığı bir uçak kazasında... Uzun aylar, yıllar, hasta yatalak başkasının bakımına muhtaç olmak; bir doktorun vicdanına mahkum olmak; gerçekten hem o kişiye; hem de ona hizmet edenlere büyük sıkıntı ve acı verir... Kimse ölmek, ölüm sözünü duymak bile istemez... Oysa, yaşam kadar gerçektir ölüm; çünkü ölenler; yaşam karşılığında yüzde yüz ödemeleri gereken borcu ölerek ödemiş; bu borçtan sonsuza kadar kurtulmuş oluyorlar... Ya ölmeyenler; ya da ölmek isteyip te ölemeyenler; onlar için ödemeleri gereken ölüm isimli borç hanesi her zaman açık durur...Ölümünü düşünmediği ve sonsuza kadar yaşayacağına inanan bazı insanlar ise canavarlaşır, ilkelleşir, hayvandan daha da aşağılık bir konuma da olabilir… Şunu söylemek istiyorum; yaşam bedeli ölüm olarak elde ettiğimiz altın tepside sadece bir kez sunalın eşsiz bir ödüldür... Nerede, ne zaman, nasıl, kaç yaşında, öleceğimizi de bilmiyoruz... Bilsek bile; bilemediğimizden daha çok acı çekeceğimiz kesindir...

             ...  

         Yaşam başlangıç; ölüm sonuçtur; tıpkı gündüzle gecenin birbirini izlemesi gibi; yaşam ve ölüm de birbirini izler... İnsanlar gibi 200 milyon türü olan canlılar için bu doğal yasa geçerlidir....Kimi doğmadan, kimi cenin halinde, kimi doğduğunda, kimi bir yaşında, kimi daha uzun yaşlarda, kimi de 100 yıl hatta daha uzun süre yaşayabilir...İster doğmadan, ister 100 yaşından sonra da olsa her canlının sonu ölümdür... Bu kural doğanındır ve şaşmadan uygulanır… Ve yine insan; eğitimi, yaşı, kaç olursa olsun, hangi bilgiye ulaşırsa ulaşsın; sosyal konumu ne olursa olsun; sonunda yaşamın boş/anlamsız ve bitici olduğunu acı biçimde anlar... Öleceği tarihi/zamanı bilseydi insanlar yaşayamazlardı;   ölüm tarihinin bilinmemesi insanın mutluluğu için gereklidir...

         ...

         YAŞAMAK ÖLÜMÜ BEKLEMEKTİR...

         Her canlı yaşamı boyunca; bilinçli ya da bilinçsiz olarak ölümünü, onun gelip kendisini alıp götürmesini bekler;

         Kimi babasının prostatında sperm olarak: kimi annesinin yumurtasında bekler ölümü...

         Kimi ana rahminde bekler; kimi doğarken bekler ölümü...

         Kimi hayatının ilk aşamalarında bekler; kimi birkaç aylık iken bekler ölümü...

         Kimi delikanlılık çağında bekler: kimi orta yaşlarında...

         Kimi öğretmeninden ders dinlerken öğrenci olarak bekler ölümü...

         Kimi hayatının en güzel, en verimli çağında bekler ölümü...

         Kimi futbol oynarken; kimi basketbol oynarken bekler ölümü...

         Kimi insanları yaşatmak için seçtiği doktor olarak bekler ölümü...

         Kimi mimar/mühendis olarak bekler ölümü...

         Kimi savaşarak bekler ölümü; kimi barışta ona yakalanır...

         Kimi otomobil, ya da başka araçlar kullanarak binlerce kilometre yol yaparak trafik kazasında bekler ölümü...

         Kimi kaldırımda yürürken; kimi karşıdan karşıya geçerken bekler ölümü...

         Kimi seyahat ederken; kimi evinde gece gündüz ibadet ederken bekler ölümü...

         Kimi yaşamını yüzmeye adar, sularla savaşa savaşa bekler ölümü...

         Kimi elektrikçiliği meslek edinmiştir, yaşamının bir yerinde ve bir zamanında elektrik işlerini yaparak bekler ölümü,..

         Kimi yaşamın getirdiği engellere, yokuşlara, bataklıklara dayanamayarak ölümü beklemeden kendisi ona gider; intihar eder...

         Kimi aklını ve düşüncelerini iyi kullanamadığı için mutsuzluklarına başkalarının neden olduğunu düşünerek cinayet işleyerek zindanlarda bekler ölümü...

         Kimi uçaklar kullanarak,

         Kimi taş ocaklarında, yeraltı madenlerinde çalışarak bekler ölümü...

         Kimi genelevlerde seks yaparak, bedenini/etini satarak bekler ölümü...

         Kimi gazetelere dergilere kitaplara yazılar yazarak bekler ölümü...

         Kimi sahnelerde şarkılar söyleyerek bekler ölümü ..

         Kimi defilelere çıkarak, yakışıklılığını veya güzelliğini sergileyerek bekler ölümü...

         Kimi tımarhanelerde bekler ölümü...

         Kimi kahvehanelerde, meyhanelerde bekler ölümü...

         Kimi saraylarda yaşamını sürdürerek bekler ölümü...

         Kimi denizlerde, gemilerde, denizatlılarda bekler ölümü...

         Kimi yağmur yağarken sığındığı ağacın altına düşecek yıldırımla gelecek ölümü bekler...

         Kimi evinde bekler, kimi merdivenlerinde bekler ölümü...

         Kimi çarşıda gezerken; kimi otobüslerde, tramvaylarda, metrolarda bekler ölümü...

         Kimi büyük/küçük çişini yaparken; kimi banyoda bekler ölümü...

         Kimi duvar örerken, harç kararken, sıva yaparken bekler ölümü...

         Kimi tarlada çalışarak, üreterek bekler ölümü...

         Kimi mezarlıkta mezar kazarken; kimi başsağlığı dileyenlerin dileklerini kabul ederken bekler ölümü...

         Kimi hastanede; kimi ambulansta, kimi itfaiyede bekler ölümü...

         Kimi ilkokulda, kimi üniversitede, kimi mesleğinin zirvesinde bekler ölümü...

         Kimi su kuyusu kazarken; kimi su kuyusundan suç içmeye çalışırken bekler ölümü...

         Kimi öykü, kimi roman yazarken masasının başında bekler ölümü...

         Kimi mikrofonun başında kameranın karşısında sunuculuk yaparken; kimi mikrofonun başında kameranın karşısında şarkı/türkü/pop müziği söylerken bekler ölümü...

         Kimi yatakta uyurken; kimi yarı uyanıkken, kimi yataktan kalktığında bekler ölümü...

         Kimi camide, kimi havrada, kimi kilisede bekler ölümü...

         Kimi ağacın altında; kimi pamuk tarlasında; kimi biçer/döver kullanırken bekler ölümü...

         Kimi tımarhanede, kimi postanede, kimi hastanede bekler ölümü...

         Kimi kral olarak; kraliçe olarak bekler ölümü

         Kimi çöpçü olarak bekler ölümü,

         Sonuçta her can bekler ölümü; her doğan mutlaka ölür...

         ...

         Yaşamak çok güzel; öldükten sonra unutulmak çok acı...

         ...     

         Yaşam serüveninin içinden çıkılamaz hale getirdiği; beden isimli canlı makinenin eskidiği, yıprandığı, çalışamaz hale geldiği bir dönemde; ölüm kişiye sunulan en büyük armağandır...       

         ...

         Her insanın bir yaşamı, bir de ölümü vardır; dünyaya gelirken yaşamı ve ölümüyle birlikte gelir; dünyadan ayrılırken ölümüyle birlikte gider...

         Ölümüm de benimle birlikte ölecek… Benden sonra ölümümde kalmayacak... Diğer ifadeyle; ölümüm beni ben de onu alıp bu evrende sonsuza dek yiteceğiz... Ölümüm de benimle öleceği için kimseye zarar vermeyecektir... Diğer insanlara zarar verecek ve onları yok edecek olan da kendi ölümleri olacaktır...      

         ...

         Ölüm yaşamın pahasına savaşarak elde ettiğin her şeyi olduğu gibi dünyada bırakıp gitmektir... İşin güzel yanı; ölenin öldüğünün farkında ve bilincinde olmaması... Başka bir deyişle ölen için sorun bitmiş; yaşamının bedeli olarak verilen ödemesi gereken ölümle buluşmuş ve defteri isteyerek ya da istemeyerek kapatılmıştır... O kişi yaşama ne gelmiştir, ne yaşamıştır, ne okumuştur, ne yazmıştır, ne yaşam savaşından galip gelmiştir... Ama sanat yapmışsa,  edebiyatla, felsefeyle uğraşmış ve ortaya eser/eserler koymuşsa, yüzyıllar geçse de anılır, yüzyıllar sonra da ismi yaşar yaşatılır... İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur... Her insan için olması gereken hedef yaşamak, yaşamı yukarılara taşımak, bu serüvenin önüne çıkardığı tüm engelleri aşmak, yaşama karşı zaferler kazanmak; ölümsüz eserlere, ölümsüz düşüncelere ulaşmak olmalıdır... Yaşamın tüm engellerine rağmen durmadan ilerlemek, ilerlemek ve herkesin örnek alacağı bir serüven izleyerek zirvelere çıkmak olmalıdır... Yaşamak her şeye rağmen altın tepside bir defa sunulan altın bir fırsattır... Toprağın üstü her zaman altından daha da güzeldir...

         ...

         Tüm diğer canlılar gibi elbet bende ölümlüyüm ama düşüncelerim ölümsüz olduğuna inanıyorum;  beden isimli canlı makine vücudumun ölümlü olmasından asla üzülmüyorum, alınmıyorum, gocunmuyorum... Yaşamı tadını ölüm veriyor... Sonsuza kadar yok olmak olan ölüm olmasaydı yaşam böyle çekici, güzel, vazgeçilmez olamazdı... Ben bilincim yerindeyken, beden ve ruh sağlığımla sorum yokken; sürekli okuyorum, düşünüyorum, yorumluyorum, yazıyorum; içimde yürek atışlarını, nefes alışlarını fark ettiğim ÜSTÜN İNSAN’ nın bazı özelliklerinin peşinden koşup, olup hayatıma uygulayarak örnek insan olmaya çalışıyorum… Ölüm nasıl olsa bir gün beni de alacak ama ben öldüğümün farkında olmayacağım...  Yaşam bazen her şeydir; bazen de hiçbir şeydir... Her şeydir varlığımızı sağlıklı ve mutlu biçimde, kimseye muhtaç olmadan sürdürebilmemiz için pek çok cephede savaşmayı gerektirir; pek çok konuyu yararımıza işler hale getirmek için çalışmamız, gerektiğinde kan terleyinceye kadar üretmemiz gerekir... Bazen de hiçbir şeydir; öldükten sonra, her alanda sürdürdüğümüz savaşlarımızın, ortaya koyduğumuz bireysel olarak tüm kazanımlarımızın ve başarılarımızın hiçbir anlamı ve değeri kalmaz... Sanki hiç yaşamamışçasına her şeyi burada bırakıp gideriz...

ABDULKADİR KAÇAR…

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder