MENFAAT
ETTİ Mİ?
VEFAAT
ETTİ Mİ...
Dün eski bir arkadaşımla konuşurken
iltifat ettim;
-Ne kadar çalışkansın,
-Ne kadar başarılısın,
-Yıllar seni hiç eskitememiş, falan
dedim...
Arkadaşım ne dedi biliyor musunuz?
-Bil muvakele, dedi...
Düşündüm, olamaz böyle bir şey...
Yakınımızda bulunan arkadaşlarım da şoke
oldular; bir an tüm sesler kesildi; hafif gülümsemeler oldu...
-Mukavele diyordu...
Hani; Mukavele, kiracıyla ev sahibi
arasında yapılan sözleşmedir...
Ya da bir işyeri kiraladığınızda, mal
sahibiyle yapılan anlaşma sözleşmedir...
Oysa buna ne gerek vardı;
-Sağ ol demesi yeterdi...
-Aynı duygularla teşekkür ederim...
-Senin dediğin gibi olsun...
-Çok yaşayasın...
Gibi karşılıklar verilebilirdi...
Aslında söylemek istediği; bu gün asla
kullanılmayan, Osmanlı döneminde hangi anlamda kullanıldığı çok az aydın tarafından
bilinen;
-Bil mukabele, olacaktı...
Ya da söylediklerine aynen katılıyorum,
karşılık veriyorum, olacaktı...
Mukavele ve mukabele sözcüklerinin
anlamlarına bakalım;
MUKABELE; Cevap karşılık, misilleme,
yanıt anlamında...
MUKAVELE; anlaşma, sözleşme anlamında...
...
Otomobilimin tamirini yapan ustaya;
-Eline sağlık...
-Çok teşekkür ederim... Arabam
sapasağlam oldu dedim...
Tamirci arkadaşım;
-Bil vesile, dedi…
Tamircim de;
-BİLMUKABELE, diyecekti Bilvesile
dedi...
Yani sözcük havada kaldı, benim nezaket
sözcüklerime karşılık olarak söylediği BİLVESİLE sözcüğü anlamsızdı...
Şaşırdım, böyle bir yanıt alınca;
Adamın benimle dalga geçmesi olanaksızdı...
Son derece saygın, ileri yaşlarda, işini
çok iyi yapan birisiydi...
Vesile ‘ nin sözcük anlamı şöyle;
VESİLE; Bahane, gerekçe, neden, özür,
sebep...
Yani benim teşekkürüme;
-Bilvesile diye, yanıt veren adamın
söylediği söz havada kalmıştı...
BİLMUKAVELE diyen kendisini aydın sayan
arkadaşım gibi…
...
Semt Pazarında sohbet ettiğimiz bir
esnaf konuşurken şöyle dedi;
-Bir bir arkadaşım dün menfaat etti...
Acaba yanlış mı duydum diye bir an
duraksadım;
Biraz sonra, aynı sözcüğü tekrar birkaç
kez kullandı...
-Bir arkadaşım menfaat etti dedi...
Oysa o arkadaşının öldü demek istiyordu
bundan üzüntü duyduğunu anlatmak istiyordu...
Ama bilmediği bir sözcüğü yanlış
söyledi...
-Arkadaşım öldü, dese duygusunu kusursuz
biçimde anlatmış olurdu...
-Menfaat sözü Arapça ve yanlış
kullandı...
Tabi çok üzücü örnekler bunlar...
...
Bir örnek daha;
Özel bir radyo spikeri konuşmasının bir
yerinde; telefonla bağlanan dinleyicisine;
-MATEESSÜF dedi...
Telefonu açtım; yayın dışında sordum bu
kişiye;
-Mateessüf, anlamını biliyor musun?
Hık mık etti... Devam ettim;
-Pek senin annen, baban mateessüf sözünü
kullanıyor muydu? Onlardan bu sözcüğü duydun mu?
Yine; hık mık, dedi...
Belli ki, bu arkadaş yaptığı Türk Sanat
Musikisi programının ruhuna uygun eski bir sözcük kullanma hevesindeydi...
MAATEESSÜF sözcüğünün anlamına gelince;
Tessüf; acıma, esef, içlenme,
hayıflanma, üzülme, yerinme anlamında...
Ma takısı gelince de güya yaptığı
hatadan dolayı özür dilemesi gerekirken tesssüf sözündeki tüm değerleri tersine
çevirmiş oluyor...
Yani kullandığı sözcük yerine oturmuyor,
Yani anlatmaya çalıştığı duygusunu
açıklamıyor...
Ya ne oluyor? Havada kalan, hiçbir anlam
ve değeri olmayan, hiçbir duygusunu anlatmayan, boş bir tümce söylemiş
oluyor...
Ayrıca mikrofonda söylediği için
binlerce dinleyicinin kafasını karıştırıp, çok kötü örnek oluyor…
...
Bu örneklerde de olduğu gibi anlamını
bilmediği sözcükleri kullanan insanlar ne kadar komik duruma düşüyor görüyor
musunuz?
Anlamlarını bilmedikleri sözcükleri
kullanmalarının en büyük sakıncası kendilerine değil;
Gazete çıkarttığı için onu okuyanlara
yanlış bilgi vermiş oluyor...
Radyo da yayın yaptığı için
dinleyicilerine kötü örnek oluyor...
Ve hepsinden de ötesinde;
Türkçe’ yi güzel dilimizi katletmiş
oluyor...
...
Oysa dünyada yazılı metinlere dayanan en
eski, en zengin üç dilden birisi olan güzel Türkçe de bunların hepsinin
karşılığı var...
Türkçe gelişerek, güçlenerek, çağın ötesine
doğru bilimsel dil olarak da yürüyüşünü sürdürüyor...
Bazı İnsanlar;
-Beni aydın, akıllı sansınlar diye kendi
kendilerini rezil ediyorlar…
Farkında bile değiller; farkında olsalar
zaten bu yanlışa düşmezler...
Sadece Arapça kökenli Osmanlıca
sözcükler mi?
Aynı ölçüt; anlamını bilmediğimiz,
karşıdaki insanın anlayamayacağı İngilizce,
Fransızca, Almanca, Farsça vs diğer
sözcükler de kullanılmamalı diye düşünüyorum...
....
Kendi adıma diyebilirim ki;
Annemin, babamın kullanmadığı, ya da
kitaplardaki metinlerde yer almayan sözcükleri ben kullanmıyorum... Yeni,
çağdaş, modern, geliştirilmiş sözcükleri de izleyip, bilgi dağarcığıma
katıyorum...
...
Dünyanın en eski bilgim dili olan yaşayan
Türkçe her düşünce ve duyguya, yanıt veriyor...
Bilim dili ve bilgisayar dili olarak tüm
gereksinimlere yanıt veriyor...
Ben dil bilimcisi değilim...
Okuyan, düşünen, yazan bir insanım...
İfade etmek istediğim her sözcüğü Türkçe
de fazlaca ve inanılmaz rahatlıkla buluyorum, kullanıyorum...
Sonuç olarak;
1-lütfen anlamını bilmediğiniz, en küçük bir çekinceniz olduğu sözcüğü
kullanmayın...
2-Annenizden babanızdan duymadığınız,
kullanmadıkları sözcükleri kullanmayın... Onlar yanlış kullandığında da lütfen
kendilerini uyarın, ya da doğrusunu öğretin...
3-Hepsinden önemlisi bolca sözlük
karıştırın... Ya da Google amcaya sorun… Anlamını bildiğini sandığınız
sözcüklerin, düşündüklerinizden çok farklı olduklarını göreceksiniz...
4-Ana dilimiz olan Türkçe ye yeni
sözcükler katamasak bile doğru kullanmaya özel önem verelim.
Abdulkadir
Kaçar Adana, 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder