Aniden ölürsem başta kendim;
Ve diğer insanlar için hiç
sorun olmayacak;
Ama komaya girip, her türlü,
Müdahaleye rağmen hayata,
Dönmekte zorlanırsam,
Beni sevdiğine inandığım,
İnsanlar şöyle diyecekler;
...
Dayan koçum, hadi biraz
dayan,
Sen en zorların insanısın,
Bu güne kadar; aşılmazları
aştın,
Geçilmez yerleri geçtin;
Hadi kahraman biraz daha
dayan,
Seni seviyoruz diyecekler
belki de...
...
Her iki durumda da hayata,
Veda edeceğim için;
Öldü diyecekler bir gün adıma,
O kadar çünkü her insan
Ölmek için yaşar...
...
Geride neler kalacak benden?
Belki sevdiklerini sandığım;
Ya da benim sevdiklerim;
Uğruna ölümü bile göze
alabilecek,
Kadar fedakârlık
ettiklerim...
...
Geriye başka neler kalacak
benden?
Yatak odam, yatağım,
yorganım, yastığım,
Her türden giysiler, ayakkabılar,
Odamdaki masa, masamdaki
teyp-radyom,
Uyurken aklıma gelenleri,
Hemen uyanıp yazdığım küçük
kâğıtlar,
Birçok çeşitli kalemlerim;
Göz damlalarım, pomat,
Gece dişimin arasındaki
artıkları,
El yordamıyla temizlediğim
kürdan vs...
...
Salonda her an başına oturup,
Makalelerimi kitaplarım
yazdığım,
Günlüklerimi düzenli tuttuğum,
Bilgisayarım kitap ve yeni
taslaklarım...
...
Her milimetresinde nefesimin,
Türlü kokumun sindiği odalarım,
Salon, banyo, mutfak, tuvalet
koca ev,
İçinde dolaşırken giydiğim
roopdöşambır,
Birçok terlik, üstünde
yıllarca
Gezdiğim rengârenk halılar yolluk,
Hayatımın merkezini
oluşturan,
Başucumdaki masamda, salonda,
Mutfakta, balkonda dinlediğim
Çeşitli büyüklükteki radyolar...
...
Hayatımın merkezi
mutfağımdaki,
Araç gereçler, çaydanlık, çay
kaşığı,
Bardak, fincan, içinin yarısı
boşalan poşet
Çayının kocaman sarı kutusu,
Cezve, kibrit, tüplü çakmak,
İçilmemiş poşet çay, kahve, tabaklar,
Meyvelik, sebzelik, yukarıdaki
raflar,
Dolaplar, kızartmalarda yağ
kokusunu,
Çekmeye yarayan bacaya açılan
davlumbaz...
...
Koridordaki vestiyer, boy
aynam,
Ecza dolabımda hayatımı
kolaylaştıran,
Her türden, tipten, çeşitli miligram,
İlaçlar, şurup, gargara,
burun açmaya,
Yarayan çeşitli damlalar,
Vitamin, ağrı kesici,
tansiyon,
Şekerimi ayarlayan ilaçlarım
vs...
...
Günün çeşitli zamanlarında
balkona,
Oturarak yıldız, ay ve güneşi
izlediğim,
Koltuk, tutunduğum tırabzan,
Karşı mahalledekilerin
yaşamını,
Uzaktan izlediğim beni hayata,
Bağlayan evlerin yanıp sönen,
Hayatın devam ettiğini
anlatan ışıkları,
Açık kalan kapılardan rüzgârla,
Dışarıya savrulan perdeler...
...
İçinde beni yıllarca koruyup,
Kollayan, güvenliğimi
sağlayan
Koskocaman kent, ana cadde,
Sokaklar, üstünde yürüdüğüm kaldırım
taşları,
Ağaçlar, bazen saatlerce araç,
Beklediğim otobüs durakları,
Toplu taşıma araçları, onlarda,
Boş bulduğumda oturduğum
koltuklar,
Ayakta seyahat ederken
tutunduğum,
Güvenli ve renkli borular...
...
Sokaklarında dolaşırken her
gün,
Bakıp sıkça selamlaştığım,
Mahalledeki sayısız tanıdık
yüzler,
Akrabam kadar bazen daha da,
Sıcak ve içten davranan
dostlar,
Her baktığımda evimin
bulunduğu,
Yeri bulmamı sağlayan sıralı,
Her renk ve türden binlerce
sayısız yapılar,
Camiler, semt pazarları,
DSİ kanalları, köprüler,
kaldırımlar...
...
Canım köyümde doğduğum,
Evimizin, her taşında
anılarımın,
Bulunduğu yıkıntılar,
Her birini sanki binlerce
yıldır,
Tanıdığım akraba gibi olan
candan köylüler,
Her taşında izim olan antik
kale,
Adımı kazıdığım devasa
dardağan,
Zirvesinden ilk kez dünyanın,
Büyüklüğünü hayret ederek,
Gördüğüm kocaman sihirli
dağ...
...
Çocukluğumda çimdiğim söğütlü
çeşme,
Onun sularıyla
oluşturduğumuz,
Meyve sebze bahçelerimiz,
Anneciğimin arkların,
Başına ektiği reyhan,
horozibikleri,
Derenin derinliklerine örgenlerini,
Gizlice uzatarak, kimsenin
görmediği
Kamışların arasında her biri
10-15 kilo,
Olan bize sonbaharda 5-6-7-8
tane,
Muhteşem ürün sunan şekerden
tatlı bal kabakları...
...
Kuş cıvıltıları, arı
vızıltıları,
Kurbağaların şarkı
çağrıştıran ötüşleri,
Su kaplumbağaları, yengeçler,
Birkaç günlük ömrü olan yusufçuklar,
Sürülerle gelip kışın
misafirimiz sığırcıklar...
...
Kangallar, firik mısır
tarlalarımız,
Gömeç, labada, gelincikler,
gelin âliler,
Yaban turpları, kurşun erikleri,
Dere boyundaki yemyeşil
görüntüleriyle
Muhteşem şarkılar mırıldanan söğütler,
Her yediğimde yüzümü ekşiten yeşil
erik,
Rengârenk ve tat ve kokuları
birbirinden,
Farklı büyüklükteki zerdali
türleri,
Sayısını unuttuğum türlerdeki
incir,
Kehribar renkli salkımlar
sunan üzüm asması,
Anneciğimin içli köfteye tat
versin diye,
Bahçemizde yetiştirdiği turunçlar,
çeşitli narlar...
...
Ayağıma takılıp dizimi
dakikalarca,
Kanatan ustura gibi keskin kayalar,
Üstünde türküler söyleyip,
Yeşillerine boyandığım dardağan,
Rüzgârla yarışıp, kuşlarla
dans ettiğim,
Beyaz gelinlikleriyle gurur
duyan zerdaliler,
...
İlk dolma tüfeğimle vurduğum
karatavuk avım,
Fakla yakaladığım ilk kırmızı
döşlü kuşum...
...
Çocukluğumda kafamın şekliyle
dalga geçen;
Sonradan da özür dileyen
köyün,
Ağasıyla yaşadığım gülümseten
anım...
...
Mezun olduğum üniversite,
Gazeteciliğe başladığım ilk
gün,
İlk fotoğraf makinem,
Haberimi yazdığım ilk
daktilo,
İlk haberimin yayınlandığı
gazete,
Uçakla İstanbul’a yaptığım
ilk seyahat,
İlk üniversite sınavına
girdiğim,
İstanbul’ daki gülbağlar
ilköğretim okulu...
...
TRT Çukurova radyosundaki ilk
konuşmam,
ART televizyonundaki ilk programım,
İlk kitabım, aldığım ilk
ödülüm,
Hayatımın belgeselinin
çekildiğini ilk gün...
...
Güzel yurdumun üstündeki,
Daima sonsuzluğa uzanan,
Muhteşem mavi gökyüzü,
Her sabah doğduğunda,
Işıklarıyla beni sevindiren,
Milyarlarca yaşındaki dostum
güneş,
Her an çeşitli renklere
boyanarak,
İnsanlara duygulandıran
gökyüzü,
Sonra Samanyolu galaksisi,
Takımyıldızlar, Oregon nebulası,
Sürekli genişleyen uçsuz
bucaksız evren,
Sadece belgesellerde
izlediğim,
Vahşi çocuk olan kara
delikler...
...
Öldü diyecekler bir gün
adıma;
Bunlar benden geride kalanlar
olacak;
Hayat isimli serüvenime veda
ederken...
...
“HAZIR DEĞİLİM ÖLÜM” isimli kitabımdaki
“MEZARIMDA BAHAR” şiirimde
Şöyle demiştim;
Bulutlardan düşen saf çocukçasına
Dünyadan bilinmez karanlığa
İlk adımımı atacağım
istemeyerek,
Varsa gökyüzündeki yıldızım
kayacak,
Benden dünyaya toprak yığını,
Bir mezar hatıra kalacak,
Üzerime yağmur kar yağacak,
Rengârenk çiçek denizleri
dalgalanacak,
Kuşlar ötecek,
Kaç bahar,
Kaç milyar yıl geçecek,
Benim bunlardan hiç haberim
olmayacak...
ABDULKADİR KAÇAR ADANA 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder