25 Mayıs 2021 Salı


 

 

 

 

 

 

 

SANALİZM

 

 

 

 

         ABDULKADİR KAÇAR

                                                         2013

 

 

 

               

ÖNSÖZ

Evren, galaksiler, dünya, yaşam, zaman, insan; hakkında sayısız filmler, belgeseller çekildi, sayısız kitaplar yazıldı, sayısız fikirler üretildi...Yine de  haklarında ya hiçbir şey bilinmiyor, ya da çok az şey biliniyor..

 

Bana göre;

Evren, galaksiler, dünya, yaşam, insan tamamen sanaldır...

Yani gerçekte yeri olmayıp; zihinde tasarlanan; varsayılan; kuruntudan ve sadece görüntüden oluşan hayaldir...Sinema, fotograf, televizyon dizisi, radyo, telefon vb gibi...

 

Yapılan son bilimsel araştırmalara göre, bu sanal evrende, sanal galakside, sanal güneş sisteminde yer alan dünya adını verdiğimiz bu sanal gezegende 120 milyar sanal insan yaşamış ve ölmüştür...Dün yaşayanlar bugün yoktur, bu günküler de yarın olmayacaktır...

 

Evrenin en akıllı mucizevi tasarımı olan sanal insan;

inanıyorum ki uzun bir gelecekte diğer sanal gezeğenlere ve galaksilere ulaşacak ve neslini oralara taşıyacaktır...

 

Ancak ne yaparsa yapsın; sanal evren, sanal dünya, sanal insan sonsuz gelecekte tamamen yok olmaktan asla kurtulamayacaktır...

                                               ABDULKADİR KAÇAR

                   Samanyolu galaksisi, dünya gezegeni, Türkiye,

                   Adana, 2013

 

 

 

 

 

 

SANAL NEDİR; gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan; mevhum, farazi, tahmini...

 

MEVHUM; varsayılan kuruntu, varsayım...

 

Evren, galaksiler, dünya güneş, insan, zaman; Aslında bunların hiç birisi yoktur; hepsi ve her şey sadece sanal görüntüden ve bir hayalden oluşmaktadır; sinema filmi,fotograf, televizyon dizisi, bilgisayar, internet, telefon, elektrik  vb. gibi...

 

Bilimsel verilere göre evrenin 12,5 milyar dünya yılı yaşında olduğu hesaplandı;  demek ki 15 ya da 20 milyar dünya  yılı öncesinde evren yokmuş denilebilir;

 

yani bu günkü sanal görüntüler 12,5 milyar dünya  yılı öncesi oluşmaya başlamış; günümüzdeki bu zenginliğe-renkliliğe ulaşmıştır...

 

Yine belli milyar dünya yılları sonunda da bu sanal-renkli ve güzel görüntülerin sonsuza kadar yok olacağı tahmin ediliyor...

 

İnsan denilen bu muhteşem biyolojik tasarım; evrenin bu köşesinde samanyolu adını verdiği sanal galaksinin kenarındaki güneşin dünya isimli sanal gezegeninde, sanal olarak  bulunuyor;

 

Sanal evrenin sanal tasarım mucizesi olan insan bu sanallığın bilincinde olan akıllı tek varlıktır;

 

insan yaşama gözünü açtığında sanal evrenin, sanal varlıkların bilincine varır; gözünü kapattığında-yani öldüğünde  onun için her şey sanki başlamamışçasına bitmiştir...

 

200 milyon tür canlıdan farklı olarak insan; sanki her şey  sanal değilmiş; sonsuza kadar var olacakmışçasına yaşar, davranır, yaşam isimli sahnedeki rolünü başarıyla oynar;

 

planlar-programlar yapar, savaşır; yener ya da yenilir; ölür ya da öldürür, aletler yapar, onları kullanır; uzaya açılır, dünya adını verdiği gezegende evler, fabrikalar kurar, tarım alanında üretimler gerçekleştirir;

 

sanal dünyaya kendisi gibi sanal insanlar getirir; ortaya koyduğu her şey her başarı-ya da başarısızlık, mutluluk-mutsuzluk, acılar-tatlılar, geçici-bitici sanal ve kısa bir hayalden ibarettir

 

Bu sanal serüvende; evren başta olmak üzere  sonsuza kadar kalıcı olan,  hiçbir şey yoktur...

 

Gördüklerimiz, düşündüklerimiz, yaşadıklarımız, yediklerimiz-içtiklerimiz, kullandıklarımız, biriktirdiklerimiz, edindiklerimiz; her şey ama her şey sanal görüntülerden ve hayalden ibarettir;

 

dünyaya gelmelerine aracılık ettiğimiz diğer insanlar; zamanı geldiğinde genlerini aktarmayı başardıkları yeni sanal insanlara yerlerini bırakacaklar; belli ve kısa sayılabilecek bir sürenin bitiminde sonsuza kadar yitip gideceklerdir;

 

tanık olduğum her ölüm bu düşüncemi daha da pekiştiriyor...

 

Aslında yaşam sanal bir tiyatro sahnesi; insan da sanal bir oyuncu-sanal bir hayalettir denilebilir; tıpkı evren, galaksiler, dünya, gibi yok olmaya programlı  sanal varlıktır insan...

 

Sonsuzdan sonsuza akan, insanı her koşulda etkileyen zaman da aslında yoktur...Sanal evren gibi sanal zamanı da tanımlayan ve onu  değer olarak anlamlandıran; onu kullanan aslında üstün bir tasarım ve biyolojik sanal bir mucize olan insandır...

 

İnsan ne bir saniye öncesini ne de bir saniye sonrasını bilemez yaşayamaz...

 

Bir saniye önceki insanla, bir saniye sonraki insan da aynı olamaz; düşünceleri, bakışı, yaşamı algılayışı, yorumlaması, her şeyi ama her şeyi ışık hızıyla değişmiştir...

 

İçinde bulunduğu sanal dünyadaki her şey bir dönüşüm, var  oluş ve yok oluş süreci içinde durmadan devinmektedir...

 

Bu devinim, değişim, gelişim, sanal evren sanal insan var oldukça devam edecek; ancak sanal evren  yok olduğunda; canlı cansız her şey gibi sanal insan da sona erecektir...

 

Bu sanal evrende, sanal dünya gezegeninde bulunmaktan, bir gün her şeyin sona ereceğinin, yok olacağının; ölünce kendisinin de toprağa dönüşeceğinin bilincine ulaşan sanal insan asla üzülmemeli, sıkıntı duymamalı; aksine moralini hep yüksek tutmalıdır; yaşama geldiği için sevinmelidir...

 

Bu renkli görüntüler, bu güzel, zevklerle, tatlarla, doyumlarla dolu  coşkulu ve her şeyin mükemmele yakın devindiği bu yaşamda alabildiğince fazla kalmanın çaresini arayıp bulmalı;

 

zevk almalı, mutlu olmalı; yaşamına dört elle sarılıp serüvenini coşkuyla-başarıyla ve örnek insan olarak sürdürmelidir...

 

Bu sanal yaşama yeni nesiller getirmenin; onlara daha güzel, daha çağdaş, daha temiz refah düzeyi daha da yüksek ve yaşanabilir bir dünya bırakmanın titizliği içinde çalışmalı ve daha çok üretmenin gayreti içinde olmalıdır...

 

Ve neslini diğer galaksilere ulaştırabilmenin çabası ve telaşı içinde yeni teknolojiler araç-gereçler geliştirmeli, kendisini aşacak projelere imza atmalıdır; sadece bir kez deneme şansı olduğu  yaşamının tadını doya doya çıkarmalıdır;

 

Ayrıca kendisini daha da çok aşmanın, ÜSTÜN İNSAN a ulaşmanın, gelecek kuşaklara örnek bireyler yetiştirmenin yollarını arama ve bulmanın çabasından vazgeçmemelidir...

 

Sanal insan ancak içindeki sanal ÜSTÜN İNSAN ı keşfedebilirse diğer galaksilere onunla ulaşabilecek yaşamı oralara taşıyacaktır...

 

Nice akıllı insanlar, hükümdarlar, dehalar, devlet kuran dahiler, sanatçılar, mucitler gelmişti yaşama; dünyanın, çağların, devletin yaşamın akışını değiştirmişlerdi...

 

Ortaya koydukları bazı eserleri hala sanal insanın hayatına yön vermeye devam etmektedir; devam edecektir...

 

Yine yakınlarımızı, tanıdıklarımızı, sevdiklerimizi düşünelim; ne kadar güzel

insanlardı; bizi sanal dünyaya getirmişler yaşamımızın ortasında yer almışlardı...

 

Yaşama geldiğimizde tanıştığımız bu sanal insanların kimisi annemiz, kimisi babamız, kardeşimiz, abimiz, ablamız, akrabalarımız, sevgililerimizdi...

 

Sahip oldukları birikimleri-olanakları sonuna kadar bize cömertçe sunmuşlar; hayatın tüm zorluklarına karşı hazırlamışlar yaşamımızı mutluluklarla doldurmuşlardı...

 

Ne kadar değerli, ne kadar yaratıcı, kahraman, vefakar, özverili, paylaşımcı, adaletli, bağışlayıcı, yürekleri sevgiyle dolu görkemli sanal varlıklardı...

 

Hepsi  gözlerimizin önünde bir varmış-bir yokmuşçasına artık toprak oldular...

 

Kural şuydu; önce gelenler bir sorun-bir engel –kaza-beklenmedik bir hastalık çıkmasa önce gidecekti; yaşamları sona erdiğinde onları topraklaşmaları için  götürüp mezarlara gömdük...

 

Bu güzel sanal varlıkların artık sanal anılarıyla yaşıyor-avunuyoruz...

 

Sanal evren ve  sanal dünyada; sonsuz değişim, dönüşüm, devinim gibi sanal doğumlar sanal ölümler de sanal evren durdukça devam edecek; sanal evrenle birlikte her şey sonsuza dek yok olacaktır...

 

Sanal evren dün ölenleri topraklaştırıp; uzaydaki sanal yolculuğuna bu gün yaşayanlarla devam edecektir...

 

Canlı cansız tüm varlıkların yaşamlarına son veren ölüm ise evrenle  birlikte var olmuş; evrenle yok olacaktır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder