SANALİZM
ABDULKADİR KAÇAR
2013
ÖNSÖZ
Evren, galaksiler, dünya, yaşam,
zaman, insan; hakkında sayısız filmler, belgeseller çekildi, sayısız kitaplar
yazıldı, sayısız fikirler üretildi...Yine de haklarında ya hiçbir şey bilinmiyor, ya da çok
az şey biliniyor..
Bana göre;
Evren, galaksiler, dünya,
yaşam, insan tamamen sanaldır...
Yani gerçekte yeri olmayıp;
zihinde tasarlanan; varsayılan; kuruntudan ve sadece görüntüden oluşan hayaldir...Sinema,
fotograf, televizyon dizisi, radyo, telefon vb gibi...
Yapılan son bilimsel
araştırmalara göre, bu sanal evrende, sanal galakside, sanal güneş sisteminde
yer alan dünya adını verdiğimiz bu sanal gezegende 120 milyar sanal insan
yaşamış ve ölmüştür...Dün yaşayanlar bugün yoktur, bu günküler de yarın
olmayacaktır...
Evrenin en akıllı mucizevi
tasarımı olan sanal insan;
inanıyorum ki uzun bir
gelecekte diğer sanal gezeğenlere ve galaksilere ulaşacak ve neslini oralara
taşıyacaktır...
Ancak ne yaparsa yapsın;
sanal evren, sanal dünya, sanal insan sonsuz gelecekte tamamen yok olmaktan asla
kurtulamayacaktır...
ABDULKADİR KAÇAR
Samanyolu galaksisi, dünya gezegeni, Türkiye,
Adana, 2013
SANAL NEDİR; gerçekte yeri
olmayıp zihinde tasarlanan; mevhum, farazi, tahmini...
MEVHUM; varsayılan kuruntu,
varsayım...
Evren, galaksiler, dünya
güneş, insan, zaman; Aslında bunların hiç birisi yoktur; hepsi ve her şey
sadece sanal görüntüden ve bir hayalden oluşmaktadır; sinema filmi,fotograf,
televizyon dizisi, bilgisayar, internet, telefon, elektrik vb. gibi...
Bilimsel verilere göre
evrenin 12,5 milyar dünya yılı yaşında olduğu hesaplandı; demek ki 15 ya da 20 milyar dünya yılı öncesinde evren yokmuş denilebilir;
yani bu günkü sanal
görüntüler 12,5 milyar dünya yılı öncesi
oluşmaya başlamış; günümüzdeki bu zenginliğe-renkliliğe ulaşmıştır...
Yine belli milyar dünya
yılları sonunda da bu sanal-renkli ve güzel görüntülerin sonsuza kadar yok
olacağı tahmin ediliyor...
İnsan denilen bu muhteşem
biyolojik tasarım; evrenin bu köşesinde samanyolu adını verdiği sanal
galaksinin kenarındaki güneşin dünya isimli sanal gezegeninde, sanal
olarak bulunuyor;
Sanal evrenin sanal tasarım
mucizesi olan insan bu sanallığın bilincinde olan akıllı tek varlıktır;
insan yaşama gözünü açtığında
sanal evrenin, sanal varlıkların bilincine varır; gözünü kapattığında-yani
öldüğünde onun için her şey sanki
başlamamışçasına bitmiştir...
200 milyon tür canlıdan
farklı olarak insan; sanki her şey sanal
değilmiş; sonsuza kadar var olacakmışçasına yaşar, davranır, yaşam isimli
sahnedeki rolünü başarıyla oynar;
planlar-programlar yapar,
savaşır; yener ya da yenilir; ölür ya da öldürür, aletler yapar, onları kullanır;
uzaya açılır, dünya adını verdiği gezegende evler, fabrikalar kurar, tarım
alanında üretimler gerçekleştirir;
sanal dünyaya kendisi gibi
sanal insanlar getirir; ortaya koyduğu her şey her başarı-ya da başarısızlık,
mutluluk-mutsuzluk, acılar-tatlılar, geçici-bitici sanal ve kısa bir hayalden
ibarettir
Bu sanal serüvende; evren
başta olmak üzere sonsuza kadar kalıcı
olan, hiçbir şey yoktur...
Gördüklerimiz,
düşündüklerimiz, yaşadıklarımız, yediklerimiz-içtiklerimiz, kullandıklarımız,
biriktirdiklerimiz, edindiklerimiz; her şey ama her şey sanal görüntülerden ve
hayalden ibarettir;
dünyaya gelmelerine aracılık
ettiğimiz diğer insanlar; zamanı geldiğinde genlerini aktarmayı başardıkları
yeni sanal insanlara yerlerini bırakacaklar; belli ve kısa sayılabilecek bir
sürenin bitiminde sonsuza kadar yitip gideceklerdir;
tanık olduğum her ölüm bu
düşüncemi daha da pekiştiriyor...
Aslında yaşam sanal bir
tiyatro sahnesi; insan da sanal bir oyuncu-sanal bir hayalettir denilebilir;
tıpkı evren, galaksiler, dünya, gibi yok olmaya programlı sanal varlıktır insan...
Sonsuzdan sonsuza akan,
insanı her koşulda etkileyen zaman da aslında yoktur...Sanal evren gibi sanal zamanı
da tanımlayan ve onu değer olarak
anlamlandıran; onu kullanan aslında üstün bir tasarım ve biyolojik sanal bir
mucize olan insandır...
İnsan ne bir saniye öncesini
ne de bir saniye sonrasını bilemez yaşayamaz...
Bir saniye önceki insanla,
bir saniye sonraki insan da aynı olamaz; düşünceleri, bakışı, yaşamı
algılayışı, yorumlaması, her şeyi ama her şeyi ışık hızıyla değişmiştir...
İçinde bulunduğu sanal dünyadaki
her şey bir dönüşüm, var oluş ve yok
oluş süreci içinde durmadan devinmektedir...
Bu devinim, değişim, gelişim,
sanal evren sanal insan var oldukça devam edecek; ancak sanal evren yok olduğunda; canlı cansız her şey gibi sanal
insan da sona erecektir...
Bu sanal evrende, sanal dünya
gezegeninde bulunmaktan, bir gün her şeyin sona ereceğinin, yok olacağının; ölünce
kendisinin de toprağa dönüşeceğinin bilincine ulaşan sanal insan asla üzülmemeli,
sıkıntı duymamalı; aksine moralini hep yüksek tutmalıdır; yaşama geldiği için
sevinmelidir...
Bu renkli görüntüler, bu
güzel, zevklerle, tatlarla, doyumlarla dolu coşkulu ve her şeyin mükemmele yakın devindiği
bu yaşamda alabildiğince fazla kalmanın çaresini arayıp bulmalı;
zevk almalı, mutlu olmalı; yaşamına
dört elle sarılıp serüvenini coşkuyla-başarıyla ve örnek insan olarak sürdürmelidir...
Bu sanal yaşama yeni nesiller
getirmenin; onlara daha güzel, daha çağdaş, daha temiz refah düzeyi daha da
yüksek ve yaşanabilir bir dünya bırakmanın titizliği içinde çalışmalı ve daha
çok üretmenin gayreti içinde olmalıdır...
Ve neslini diğer galaksilere
ulaştırabilmenin çabası ve telaşı içinde yeni teknolojiler araç-gereçler geliştirmeli,
kendisini aşacak projelere imza atmalıdır; sadece bir kez deneme şansı olduğu yaşamının tadını doya doya çıkarmalıdır;
Ayrıca kendisini daha da çok
aşmanın, ÜSTÜN İNSAN a ulaşmanın, gelecek kuşaklara örnek bireyler
yetiştirmenin yollarını arama ve bulmanın çabasından vazgeçmemelidir...
Sanal insan ancak içindeki
sanal ÜSTÜN İNSAN ı keşfedebilirse diğer galaksilere onunla ulaşabilecek yaşamı
oralara taşıyacaktır...
Nice akıllı insanlar, hükümdarlar,
dehalar, devlet kuran dahiler, sanatçılar, mucitler gelmişti yaşama; dünyanın, çağların,
devletin yaşamın akışını değiştirmişlerdi...
Ortaya koydukları bazı eserleri
hala sanal insanın hayatına yön vermeye devam etmektedir; devam edecektir...
Yine yakınlarımızı,
tanıdıklarımızı, sevdiklerimizi düşünelim; ne kadar güzel
insanlardı; bizi sanal
dünyaya getirmişler yaşamımızın ortasında yer almışlardı...
Yaşama geldiğimizde
tanıştığımız bu sanal insanların kimisi annemiz, kimisi babamız, kardeşimiz,
abimiz, ablamız, akrabalarımız, sevgililerimizdi...
Sahip oldukları birikimleri-olanakları
sonuna kadar bize cömertçe sunmuşlar; hayatın tüm zorluklarına karşı
hazırlamışlar yaşamımızı mutluluklarla doldurmuşlardı...
Ne kadar değerli, ne kadar
yaratıcı, kahraman, vefakar, özverili, paylaşımcı, adaletli, bağışlayıcı,
yürekleri sevgiyle dolu görkemli sanal varlıklardı...
Hepsi gözlerimizin önünde bir varmış-bir
yokmuşçasına artık toprak oldular...
Kural şuydu; önce gelenler
bir sorun-bir engel –kaza-beklenmedik bir hastalık çıkmasa önce gidecekti;
yaşamları sona erdiğinde onları topraklaşmaları için götürüp mezarlara gömdük...
Bu güzel sanal varlıkların
artık sanal anılarıyla yaşıyor-avunuyoruz...
Sanal evren ve sanal dünyada; sonsuz değişim, dönüşüm,
devinim gibi sanal doğumlar sanal ölümler de sanal evren durdukça devam edecek;
sanal evrenle birlikte her şey sonsuza dek yok olacaktır...
Sanal evren dün ölenleri
topraklaştırıp; uzaydaki sanal yolculuğuna bu gün yaşayanlarla devam
edecektir...
Canlı cansız tüm varlıkların
yaşamlarına son veren ölüm ise evrenle birlikte var olmuş; evrenle yok olacaktır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder