BİLİNÇALTIMIZ İÇİMİZDEKİ
KURTARICI YA DA KÂTİLİMİZDİR …
Hayat geçmişin son anı ile sadece şimdiki AN aralığında yaşanır…
İnsanın anne karnındaki cenin döneminden başlayarak bilinçaltı yaşamının her
hareketini kusursuzca kayıt eder… Onun istediği anda ya da istemediği
zamanlarda bile bu kayıtlar bilinç düzeyine çıkar… Kişiyi istediği biçimde
yönetir…
Ömrü boyunca gerçekleştirdiği her hareketi; örneğin: iyilikleri,
mutlulukları, erdemleri gibi suçlarını kötülüklerinin kayıtları, onu gölgesi
gibi adım adım izler… İnsan hayatı boyunca bilinçaltından, bilinç düzeyine
çıkan bu kayıtların etkisiyle varlığını sürdürür…
Nereye gitse, hangi yüzyılda, hangi kültürlerde ve ortamlarda,
bulunursa bulunsun… Dili, dini, rengi, ırkı, cinsi, siyasi ve ekonomik gücü ne
kadar önemli ve büyük olursa olsun; hangi ülkelerde ve koşullarda yaşarsa
yaşasın geçmişindeki iyi ya da kötü tüm kayıtları her an bilinç düzeyine
çıkmaya o insanı etkilemeye ve yönetmeye devam eder…
Bilinçaltı kayıtları ise onu iyi yönetemeyen bazı kişileri, rüzgârın
önüne katıp götürdüğü kuru yapraklar gibi maceradan maceraya sürükler… O insana
her zaman ben buradayım, senin efendinim, ben sen’im, sen de bensin der…
Öyle güçlü etkiler ki; o kişiye istediği her şeyi yaptırır;
geçmişteki kayıtlar olumsuzluklar, suçlar, suiistimaller, yasa dışılıklarla
doluysa o insanı bir tür köleye dönüştürür; hayatını hep aşağılara,
başarısızlıklara, suç işlemeye, kötü olmaya ve kötülük yapmaya doğru çeker…
Bu etki altındaki kişi kendiyle arasına aşılamayacak biçimde
çelikten daha güçlü mutsuzluk/kötülük duvarları örer; ruhu ve bedeni birbirine
küser, istese de örnek insan olamaz çünkü bu olumsuz kayıtlar onun iyi olmasını
ve iyilikçi davranmasını engeller… Bu durum insanı önce kendi gözünde
değersizleştirir, onursuz, utanmaz, arsız, hırsız, en büyük potansiyel suçlu ve
her an ahlaksızlık yapabilecek hale getirir…
Kötü geçmişinin kayıtları o kişinin sırtında taşıyamayacağı kadar
çok ağır yüktür… Bilinç üstüne çıkaran kötü ve çeşitli suçlara ait kayıtlar
insanı uçurumlara iter, daha büyük suçlar işlemeye yönlendirir… Köle haline
gelen zavallı kişi onun tehdidinden bir saniye bile kurtulamaz…
Örneğin bu kayıtlar yüzünden kişi kasabın elindeki bıçağı bileyerek
az sonra keseceği koyunun konumuna düşmüş kurban durumdadır… Kaçma, kurtulma,
özgürleşme, mutlu olma yollarının tümü kapalıdır; bilinçaltının olumsuz ve kötü
yönlendirmesinden asla kurtulamaz…
En güçlü biçimde psikolojik tedavi görse, tıbbın en son harika
ilaçlarını kullansa, ruh sağlığı merkezlerinde tedavi olsa, bir takım dini
ritüelleri yerine getirse, inzivaya çekilse, uyuşturucuyla avunmaya kalksa,
bilinçaltına hükmetmeye çalışsa, sözde kovsa, küfür etse, lanetlese, kendini
parçalara ayırsa, geçmişinin gölgesinden asla kurtulamaz…
Köleleşen bu kişi kısa sürede yaşayan cesede döner; içine kapalı,
taşlar kadar sessiz, arada bir bilinçli ya da bilinçsiz biçimde akıbetini
beklemeden başka yapacağı bir şey yoktur… Artık özgür olma, mutlu yaşama,
geleceğine güvenle bakma, yarınlarına huzurlu biçimde ilerleme şansı sıfırdır…
Bu olumsuz onu öyle etkiler ki yat derse yatar, kalk derse kalkar,
git derse gider, kal derse kalır, vur derse vurur, kudur derse kudurur, delen
derse dellenir, öl derse ölür, öldür derse öldürür… Geçmişi artık bu kölenin
söz geçiremediği katilidir…
Karakollar, adliyeler, cezaevleri bunlarla doludur; bu köleler
kendileri gibi olan kişilerle bir arada bulunmayı bir yerde en büyük şans
sayarlar… Ancak bu şekilde birbirlerine zarar verme oranları düşer… Sivil
hayatta ise her an patlamaya hazır serseri mayınlar gibi dolaşırlar…
Onlara, bir öncekilerden daha büyük ve ağır suçlar işleten,
zindanlara yönlendirip oralarda yok olmaya gönderende kölesi olmaktan
kurtulamadıkları kirli, asla temizlenemeyen kötülüklerle dolu geçmişlerinin
kayıtlarıdır…
Uzun süre herkesten saklamayı başardığı, ancak bilinçaltının
kayıtlarında sadece kendinin bildiği suç ya da suçlarının köleleştirdiği bu
insan hayatının son yıllarında canlı cenazeye döner, hastalanır, rengini solar,
dellenir, çaresiz hastalıklara yakalanır; öldürmese de süründürür… Doğal
yollardan ölüm onlar için en büyük şans olacaktır…
Can alanın canı da kendine kesin olarak ihanet eder; kirli geçmişi
mezara kadar kişiyi doğduğuna pişman eder… Katil suçunu gizlese, yargılanıp
cezasını çekse de, ömrünün kalan bölümünde asla özgür ve mutlu yaşayamaz…
Oysa pırıl pırıl, temiz, güzel bir geçmişi olanların
bilinçaltlarında olumsuz ve kötü hiçbir kayda rastlanmaz… Bu kişiler ipek böceğinin kozasını örer gibi
kedi hayatlarının her saniyesine hükmetmeyi, yönetmeyi başardıkları için, karşılarına
geçip izledikleri hayatlarıyla gurur duyarlar…
Bu serüvenin her anında pozitif düşünüp, davranıp ölümsüz eserlere
imzalar atarak, örnek insanlar şeklinde hayattan mutlu biçimde ayrılırlar…
Anıları kuşaklar boyunca anlatılır… Düşünceleri her çağda insanlara mutluluk ve
başarı yollarını gösterir-onları da sevgi ve güzelliklerle tanıştırır...
ABDULKADİR KAÇAR…2021 Adana…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder