HAZIR
DEĞİLİM ÖLÜM…
ÖNSÖZ
Alman şair ve filozof
GOETHE en üzüntülü ve en mutlu olduğumuz anlarda sanata gereksinim duyarız
diyor…
Tüm sanatların
anası-babası-kardeşi-arkadaşı-sevgilisi-sevdalısıdır şiir… Şair ise söz
ustasıdır; yine akıllı bir insan iyi şiir de kendini yazdırmak için şairini
bekler… Başka bir düşünür şair de; ben kötü şiir yazmaya çalışıyorum, çünkü iyi
şiir yoktur demiştir…
Bu bilgilerden yola çıkarak 1993 te yazdığım ve “HAZIR
DEĞİLİM ÖLÜM” isimli kitabımda sunmuştum… Takdir her zaman olduğu gibi
okurundur… Abdulkadir Kaçar-şiirler 1993-Adana/Türkiye
HAZIR DEĞİLİM ÖLÜM
Hazır değilim ölüm
İshalim,
hava soğuk,
gece karanlık,
hem annem evde yok
sana hazır değilim ölüm…
odamın duvarlarına sor,
kitaplığıma
yorganıma,
yatağıma
daktiloma,
karbon kağıdıma,
yağlıboya tabloma,
takvimime,
lambama sor
sana hazır değilim ölüm…
yaşamadığım milyarlarca duygum,
yazılacak şiirlerim var
arkadaşlığıma ne dersin?
DÜNYA MACERAM
Kanlı intihar gelir
her sonbahar can evime oturur,
zakkumlarda açar rengarenk
nefesini genlerimde hissederim,
beyaz sabahlarda
boyundan büyük sevdalar çırpınır yüreğimde
dünya macerası
piç
züppe
dalaşma
boğuşma
kızılca kıyamet yaşam,
tadı kalmadı baharların,
yıldızları koynuna dolduran çocuk,
uçurtmalarının süzüldüğü sonsuz
mavi gökyüzü yok artık…
KAN ZAMBAKLARI
Hükümlüyüm sürgünüm ölüme
kanla yıkanır sabahlarım
gecelerim kapanmaz yara
irin seli
ellerimde kördüğüm ayrılık
sanık gecelerimin en orospu konuğu umutsuzluk
saldırganlığınla gel
zehir zıkkım çirkef çıkmazlarım,
girdaplarında anarşi,
cunta sokaklarında çatışıyor ruhum
her hücrem terörist
yaşam burcuna kayıtlı pörsümüş yıpranmış depremli
silinmiş eski bir kimlik
sermayem can
biçimsiz
isyankar
karaborsa sevinçler
yılan insanların zehirlerinden koruyup
ağırcaklı zaman mor bir at
dizginsiz basıp geçiyor
yüreğimdeki kan ırmaklarıma
kentsoylu türkülerin
kaygısı yüreğimde
kıyısındayım kokuşmuş ayrıntıların,
dipsiz uçurumlu akşamlarım
camlarda parçalanıyor
eriyor yüzün yaratılmamışçasına
yokluğun küstah
kuluncumun ortasına saplı
paslı bıçak
hayvansal
bir dağ gibi oturur
gözbebeklerime hasretin
karanlık hicazkar soyunur
soylu bir fahişe
çiğnenip çiğnenip tükürülmüş
kan bulaşığı yasaklar
kirli renkler taşır
her düşüncem yokluğuna kilitli
otobanlar
caddeler
çıkmaz sokaklar dolanır boynuma
isyanlarım semirmiş birer yılan
gökyüzünde apartmanların arasında
kara bir hıçkırık düğümlenir
boğamıza yumrukçasına
ölüm son kez ertelenir
göklere çekilir yağlı urgan
can dört köşe
alıcı kuş
katil
hunhar ölümlere direniş
ırmak olmak dağlarca özgür
kolay mı intiharlar üretmek
kalbi çıkartılmış cesetçesine yaşamak
karanlık parçalıyor bekar sokaklarımı
acı çekiyorum
umutlarım saplı ustura
can evimde yitik
salyalı kuduz it yalnızlık
akşamın eşiğinde bekliyor
kan emeci
kör cellat
ıssıza çökertilmiş bir deli
zincirli içim sürgünüme
demir kapılarım üstüme kilitli,
yüzyıllardır sevgilere küskün
anahtarları küflü paslı darmadağın
bir yaz bırakıyorum ardımda
yüreğimde ıslak yeşil bir bahar
içime gidiyorum
kan zambaklarıma…
(İlk yaz dergisi Türkiye birincisi şiir ödülü…)
YAR
döl evim sevinç içinde
kardelenim çiçeğim
can parçam
yar geliyor
akasyam
ıhlamurum
nergis sevdam
bir dokunuşuna bin can verdiğim
öpüşünde dünya değiştirdiğim
kollarımda terlemesi aşk pınarım
ekmek ağacım
güneşleri kucağıma dolduran,
gömülerini bana açan yar
ayrılığın ölümlere eş
yokluğun beynime saplı kurşun
kanlı çıban…
ÖLÜME YATARIM
İntiharlar giyinirim
uçurumlarımın kenarında
akrep yuvalarında
kan mezarlarında
ölüme yatarım
cüzamlı kangrenli sabahlarda
yıldırımlara yaslarım yüreğimi
alevlerden demir kırbaçlarla
döver rüzgar
cesedim parça parça
anarşistler basar can evimi
kurtarma operasyonları kapalı kapılarım
vahşi kasırgalar
düşüncelerimle alır sonsuzluğuna
derin hava boşluklarında kara deliklere yuvarlanırım
düşüncelerimde yiterim…
UTANIRIM
camda keşmekeş karakış
üşür duygularım
göçmen
kararsız
darmadağın
sarı bir hüzün deformesi
yüzüm kendime yabancı
yüreğimde(mi) bemol bir sancı
yaşam kırıntılarım yanaşır
iskelem parça parça
ölüm
soyunup
girer koynuma
utanırım…
TURKUAZ
beyaz sevinler taşır buğday çiçekleri
türkuaz ikindilere
kimliksiz baharın acı sarısı
ışık akar yüreğime
yer altı mağaralarımda yaşar
en garip duygularım
heyelanlar çökertir ince yerini
pıhtı sevdalarım
ceset ağırlığında beyaz
kan terler ellerim
karanlığa kelepçeli
düşerim ortasına
erten akşamların
sevinçlerimi boğar
cinayetlerle kuşatılmış karanlıklar
yaşam toz bulutu
saralı ruhlar labirentinde
ölümleri göğüsleyerek
sabahlara kan revan içinde yürürüm…
BEN BİLİRİM
ölümler peşin
yokluklar vadesiz
sürgünümde yalnızım
isyan çiçeklerinin neftisini
ben bilirim
yanımdaki sevgiliye milyarlarca yıllık hasreti
yürek tanrısının şarkısını
açlığı
acıyı
seçeneksiz
virane
çaresizim…
KENDİMİ YARATIRIM
içimdeki okyanuslarımın kuytularında
düşünceye yatarım
döllenmemiş yumurta
doğmamış cenin olurum
kendimi yeniden biçimlendirir
en baştan yaratırım
bilinçaltı duvarlarımın ötesinde gizlice
yeni dünyalar kurarım
her nefesimde milyarlarcasını yok eder
yeniden yaratırım…
KENDİMLE KALACAĞIM
güneşte parçalanıyor gölgeler
çiçeklere kilitleniyor kırmızı
ustura ağızlı kahkahalar kaplanıyor
gözbebeklerime
kırık hayaller
intiharlar biriktiriyorum
yine de gelme
kendimle kalacağım
simsiyah hasretinle…
ORKİDE
duran kalp
beyazı dönen göz
omuzlarda giden cenaze
ben miyim
mezara indirilen
kefeni çözülen ceset
üstüne toprak atılan
başucuna isimli tahta çakılan
telkin verilen fani
ruh mu gök yüzüne yükselen şu beyaz enerji
boşlukta nasıl yol alır
ölümden sonra ilk durak var mı
orada gökyüzü bulut giyinir
eflatun yağmur ağlar mı
ağaçlar hangi rengi kuşanır
papatya beyaz
orkide siyah mı
anne-baba çocuklarını tanır mı
intiharlı ruhlar nasıl avunur
şairler hangi bölümde kalır
dünyada zemheriyse orada bahar mı?
MEZARIMDA BAHAR
bulutlardan düşen saf çocukçasına
dünyadan bilinmez karanlığa
ilk adımımı atacağım istemeyerek
varsa gökyüzündeki yıldızım kayacak
benden dünyaya toprak yığını bir mezar hatıra kalacak
üzerine yağmur-kar yağacak
rengarenk çiçek denizleri dalgalanacak
kuşlar ötecek
kaç bahar
kaç milyar yıl geçecek
ve benim bunlardan hiç haberim olmayacak…
ABDULKADİR KAÇAR 1993 Adana-Türkiye…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder