GAZETECİ MANİFESTOSU…
Genç, yakışıklı, çalışma azmi ve coşkusuyla dolu, genç bir
kardeşim,
TV de ekranlarda tanıdığı için facebook aracılığıyla iletişim
kurup benden iş talebinde bulunmuştu,
Ben de o sıralarda eleman arayan yerel bir gazeteye yönlendirmiştim,
Bu kardeşimi birkaç gün gazeteye gitmiş, gelmiş sonra da meslek
değiştirmişti;
Hala da çok üzüldüğümü söyleyebilirim, hatta başka alana
yöneldiği için sitem bile etmiştim…
…
Ama hiçbir zaman yüz yüze görüşmedik aradan kaç yıl geçtiğini hatırlamıyorum,
kendisine bu sabah yine facebookta rastladım;
Onunla yaşadığım bu olaydan yola çıkarak, eğer gazeteciliğe
devam etseydi,
Nelerle karşılaşacağını, neler yaşayacağını bu makalemde
anlatmaya karar verdim ve düşüncelerimi şöyle yazdım;
…
-Oğlum gençtin, yakışıklıydın, popüler bir meslek olarak
düşündüğün gazeteciliği gönüllü olarak seçmiştin;
İnanıyorum ve biliyorum ki gazetecilik sana yakışacaktı, ama
neden vazgeçtin?
Eğer bu gün mesleğe devam edip ömür boyu da yapsaydın; seni bu
mesleğe yönlendirdiğim için bana ya teşekkür edecek, ya da inanılmaz sitem,
belki de küfür edecektin;
Eğer gazeteciliği ömür boyu meslek edinseydin şu senaryo ve
fotoğraflar senin yaşama biçimin haline gelecekti;
Gazetecilik mesleğine elli yılını veren insan olarak şunlarla
karşılaşacaktın diye şunları anlattım;
…
-Maaş almadan da bir insanın nasıl ayakta kalabileceğini,
hayatına nasıl devam edebileceğini öğrenecektin,
-Gece gündüz sayısız haber peşinden koşacaktın, sakinlik,
mutluluk büyük bir huzur gibi duygularla asla karşılaşmayacak ve onlarla
tanışamayacaktın,
-Çünkü gününün yarısından daha fazlası gasp, cinayet,
teröristlerle çatışmaları haber şeklinde hazırlamak için onları izlemek, sokak
kavgaları, mafyayla mücadele eden belediye hallerindeki karanlık insanları tanımak
için çaba harcayan hallerle ömrün devam edecek,
Haftanın belli günlerinde adliye koridorlarında suç ve suçlu
yakınlarının haberlerini hazırlamak için, onlarla gırtlak gırtlağa gelecektin,
bu sevimsiz olaylar vs daima hayatının merkezinde yer alacaktı…
-Her an her yerde gerçekleşen asayiş olaylarının fotoğraflarını
çekip, bilgi almak amacıyla olayların içine balıklama girince bolca dayak
yemeye kolayca ve rahatça alışacaktın,
-Bu sayede seni dövenlerden ileride intikam almak için,
gazetecilik mesleğine daha büyük hırsla sarılacak, dövüp beklide
yaralayanlardan intikam alabilmek için onlara karşı daha çok kinlenecektin,
mesleğine daha sıkı biçimde sarılacaktın,
-Seni dövenlerle bir gün mutlaka karşılama düşüncesi seni bu
meslekte her koşulda ve ne pahasına olursa olsun ısrarla devam etmeni
sağlayacaktı,
-Ama bir gün sana zarar verenlerle karşılaştığında da, hatta
senin için hava çok olumlu olmasına karşın belaya bulaşmamak için onlardan
korkup kaçacaktın, daha dikkatli davranıp doğruya yapacaktın ama yediğin
dayaklar, vücudunda oluşan yara izleri yanına kar kalacaktı,
-İlerleyen yıllarda mesleğe devam edecek olursan gazetecilik
mesleğini daha dikkatli, kurnaz, daha deneyimli olarak yapacaktın,
…
Bu meslekte ilerlemeye devam ettiğin, deneyim kazandığın sürece
karşına iki yol çıkacaktı;
1-Kısa zamanda politikacılarla işbirliği yaparak çok para
kazanıp haksız şekilde köşeyi dönmek… Bunun için büyük risklere girip, tehdit,
şantajı olmak gibi yanlışlar hayatının merkezinde yer alacaktı; bu sahnedeki
her türden karanlık ve aydınlık insanlarla işbirliğine girecektin vs…
2-1-Düzgün, dürüstçe, onurlu bir gazetecilik yapmak,
…
-Eğer ilk yolu seçip kısa zamanda yasadışı bu senaryoları
oynayabilirsen zengin olmak istersen, bunu da başaracaktın;
O zaman önüne lüks evler, paha biçilemeyen yazlıklar,
kışlıkların olacaktı,
Lüks otomobillere binecektin, en moda, en pahalı marka
kıyafetlerinle girdiğin toplumda parmakla gösterilecektin,
Ülkenin değil, belki de dünyanın en lüks yerlerinde, lüks
lokantalarda çok pahalı yemekler yiyecektin,
Sosyetenin aranan ismi olacaktın, çağının en güzel mankenleriyle
gününü gün edecektin,
Milyonlar seni sahtekârca alkışlamak, yağ çekmek ödüllere boğmak
için sıraya girecekti, ama arkandan da çok kötü şekilde küfür edeceklerdi…
…
-Ama ikinci sırada yer alan gazetecilik işini dürüst, ahlaklı
onurlu şekilde yapmayı seçersen de ömür boyu;
-Aç kalacaktın, asla otomobilin olmayacak ev kiranı
ödeyemeyecektin,
-Ayakkabının altındaki deliği kapatmak için köşkerler
arayacaktın,
-Yazın evinde klima, kışın kombi olmayacak, her türlü hava
koşullarında hayatını zor bela sürdürebilecektin,
-Eşini ve çocuklarını hiçbir zaman tatile götüremeyecektin, AVM’
lerdeki yiyecek meydanlarında ağırlayamayacaktın,
-Onlara bayram, yılbaşları, mezuniyet ve doğum günlerinde
armağanlar alamayacaktın,
-Eşinden ve çocuklarından duyacağın, bizi aç bıraktın, yeterli
eğitime ulaşamadık, beceriksiz insan, kendine bile hayrın yok gibi
eleştirilerini yazmaya ne mürekkep ne de kâgıtlar yetmeyecekti,
Yani, ömür boyunca vicdanınla cüzdanın arasında kalıp,
beceriksizliğine kızıp bazen ölümü bile düşünecektin,
-Aynı kıyafetlerin rengi solup, kendiliğinden pörsüyünceye kadar
yıllarca onlarla utanarak dolaşmak zorunda kalacaktın, belki de giydiklerinden
utanacaktın,
-Bu işten çok para kazanan kurnaz meslektaşların da, seninle her
zaman dalga geçecek OĞLUN SEN APTALSIN MISIN¸OĞLUM SEN SALAK MISIN diye seni
kendi yanlış yollarına itip değersizleştirmeye çalışacaklardı ama sen de onları
bir türlü anlayamayacaktın,
İnanılmaz büyük iş, proje ve tekliflerini kabul etmediğin iş
insanları, politikacılar seni dürüstlük ve doğruluğundan dolayı baskı altına
alıp, yolundan döndürmeye çalışacaklar ama istediklerini yaptıramayınca da
hakaretler edip, her işini engelleyeceklerdi, en olabilir işlerini çıkmaza
sokup seni anandan doğduğuna pişman edecekti,
Bazen de seni kullanıp yasadışı hedeflerine ulaşmaya çalışan
fırsatçılar rüşvet teklif edeceklerdi, inanılmaz şekilde çok ihtiyacın
olmasına, aç ve parasızlığına karşın, içinden geldiğin kültür ve ahlak
anlayışın yüzünden her daim ret edecek, bu öneride bulunanlarla bir daha
görüşmeyecektin, bildiğin yolda aynı sefalette doğru devam edecektin,
Bu dürüstlüğün nedeniyle aç gezecek ama çevrene tok havası
yaymayı sürdürecektin; lüks davetlerde, kanını doyurmaya zengin sofralarının
kenarına bile yanaşmayacaktın, aç gezmeyi en büyük onurun sayacaktın,
Bazen cahiller arasında bilge; bilgelerin arasında cahil rolünü
kolayca oynayacaktın,
Çağının en akıllı gazetecisi, en bilge tanığı olduğun için
emsallerinden daha ileride, akıllıca, bilgece yapmayı başardığın için
çevrendeki açıkgöz bazı kişiler hayatlarını yazdırıp kitaplaştırmanı
isteyeceklerdi… Aylar, hatta yıllarını harcayarak oluşturduğun yazım
ustalığının karşısında hiçbir talepte bulunmadan ortaya koyduğun hayatlarını
kitaplaştırdığın ünlü kişiler sana bırak teşekkür etmeyi bırak, bir bardak çay
bile ikram etmeyecekti,
Yıllarını verdiğin, fedakârca çalıştığın, hatta marka haline
gelmesine katkıda bulunduğun, para ve saygınlık kazandırdığın, seni simgeleyen
gazetelerin kuruluş yıldönümü kutlamalarında ismini unutacaklar, hatta bazen de
kasıtlı şekilde davet etmeyeceklerdi, ama sen yine de alınmadan görevini
taparcasına sürdürecektin,
Aynı yıl içinde aldığın birkaç ödül konusunda gazetesinde ömür
harcadığın patrondan küçük bir teşekkür ve tebrik sözcüğü bile duymayacaktın,
Defalarca tehdit edilmen, ayaklarına silah sıkılması, günlerce
alıkonulman patronun umurunda bile olmayacaktı,
Bir kaç gün hastalandığın için zorunlu şekilde gitmediğin
gazetede, kraldan çok kralcı olan müdür konumundaki kişi “KASITLI OLARAK
GELMEDİ” diye hakkında tutanak tutup, seni işinden attırmak için haince ve
sahtekârca çabalayacaktı, patrona korumacılığını yapıp her zamanki yalakalığını
sergileyeceklerdi,
İnanılmaz ihtiyacın olduğu için yedi sekiz, bazen dokuz ay
geriden gelen birikmiş maaş alacaklarını istediğinde, kendini kullandırma
konusunda yalaka ve tetikçi yapmayı onur sayan küçük insanlar aracılığıyla evine
telefon açtırıp tehdit ettireceklerdi, maaşından ve her türlü tazminatlarını
istemekten vazgeçirmeye çalışacaktı,
Bu anlayışta olan çalışanların hakkını yıllarca ödemedikleri
için beddualarını alan, patronlardan bazıları ömrünün sonuna doğru yıllarca yatalak
olup acılar içinde kıvranarak öleceklerdi, sen onlara son nefeslerine kadar
saygı gösterip hizmette kusur etmeyecek belki de hayatlarını
kitaplaştıracaktın,
Çalışanların hakkını ödememe sahtekârları olan, yönetici
bozuntuları gazeteye gelen reklam paralarını bencilce ceplerine indirerek
zengin olduklarına inanıp hırsızlık yapacaklardı…
Çalışanları yöneten sözde müdür sadece kendi cebini doldurmanın
peşinden koşacaktı, bu kisiliksiz konumundaki bencil yöneticiler aradan zaman
geçip, tesadüfen bazı televizyon dizilerinde tesadüfen rol alacaklar… Bu
meslekte çalışan işin arka planını bilmeyen bilinçsiz bazı meslektaşlarının
hayranlığını kazanacaklar ve onlarla fotoğraflar çektirip, sütten çıkmış ak
kaşık olup, topluma karşı kurtarıcı ve bilge insan rolünü sahtekârca
oynadıklarını görecektin,
Bunun da ötesinde senin adına resmi kurumlardan adına kredi
çekip borçlandıracak, ama ödemedikleri için evine haciz göndereceklerdi,
Ama günün akışı içinde haberin geciktiğinde, ya da makaleni
yazmakta bir iki saat geç kaldığında patron başta olmak üzere kendilerini
kullandırıp yalaka olmaktan onur duyan müdürlerinden bazen de inanılmaz
fırçalar yiyecektin,
Bu mesleği yaptığın sürece, koşullar ne olursa olsun daima aç
gezip tok görünecektin, “ZATI YOK ZATI YOK” diye cebindeki son parayı da
kullanıp için ay çiçeği çitleyerek birkaç günlük açlığını gidermeye
çalışacaktın, bazen günlerce evine ekmek götüremeyecek ve ailene karşı rezil
olacak, yuvanda en değersiz birey konumuna düşecektin,
İzlemen gereken günlük haberlere dolmuş parası vermedikleri için
gece gündüz yaya yürüyerek gidip gelecektin, ayaklarına kara sular inecekti ama
mesleğe ömür boyu kendini adanmışlığın yüzünden her türlü yoksulluğuna,
cefasına rahatlıkla katlanacaktın,
Haber izlemek için giderken müdür konumundaki bazı kişiler 36
pozluk film dahi vermeyecekler, arkadaşlarından alıp idare et deme yüzsüzlüğünü
yıllarca sürdüreceklerdi,
Soğuk havalar bastırınca katalitik sobalara tüp almayacaklar,
ısınmak için belediyeye, ya da bitişik komşuya uğrayıp biraz dinlen, ısın
diyeceklerdi,
Dürüst, erdemli ve vicdanlı şekilde izleyip yazdığın haberler
yüzünden, hileyle yaptıkları sorumlu yazı işleri müdürü olarak adliyede hesabı
hâkime her zaman sen verecektin, meslek yaşamın boyunca zamanının büyük
bölümünde karakol, adliye, cezaevleri ikinci adresin olacaktı,
Eğer davalarına bedava bakacak tanıdık avukatların yoksa ceza
kanunlarını onlardan daha seri ve derin biçimde ezberleyecektin,
Cebinden 10 lira yokken, aleyhinde açılan milyonlarca liralık
tazminat ve ceza davaları yüzünden hayata geldiğine bin pişman olacaktın,
tesadüfen cezaevlerinin yakınlarından geçerken;
-EYVAH ÖMRÜM BURAYA KADARMIŞ, diye korkudan dizlerin
titreyecekti, hatta bu korku evlilik gibi senin tüm hayat projelerinden
uzaklaştıracaktı, meslek hayatında herhangi bir varlık gösteremeyen, işi günü
entrika, hasetlik olan bazı art niyetli sahtekarla bekâr kalmayı sürdürmeye
devam ettiğinde de sana olmadık iftiralar atacaklar, meslektaşların arasında
değersizleştireceklerdi,
Gençlik yıllarından başlayarak her an yenilerini kurduğun
hayallerinin neredeyse tamamından vazgeçecek, bir daha hiçbir konuda umut
etmeyecek, yalnızlığın bilinmez karanlıklarına yelken açacaktın,
Bu arada yazdığın haberler, makalelerle, toplu iş sözleşmeleri,
ya da işinden atılarak haksızlığa uğrayan toplumun büyük kesimini oluşturan
yurttaşları haklarını yaptığın haberlerle savunacak, onların refaha
kavuşmalarına medya mensubu olarak katkıda bulunacaktın, ama kendi hakkını
kendin ömür boyunca asla savunamayacaktın, her zaman birinci dereceden kaybeden
tarafın da yer alacaktın… Bu durumu gazeteciliğin demir baş kuralı olduğuna
defalarca tanık olacaktın,
…
Çalıştığın kurumlara, patronlara kazandırdığın paralarının
miktarı sana ödedikleri maaşının binler, belki on binlerce kat be kat fazla
olmasına karşın, patron yıllarca sigortanı yaptırmayacak, maaşını aylar sonrada
belki sadaka şeklinde ödeme lütfün da bulunacaktı,
Ödeyemediğin ev kiranı ve diğer taksitlerin yüzünden evine haciz
üstüne haciz gelecekti, bu çelişkili ve zorluklarla savaşırken,
Sokaktaki insanlar her gün yazdığın haberleri okuyup, sayfalarda
senin çok önemli bir insan, para babası şeklinde görecekler, böylece popüler
bir meslek yaptığın için senden borç para isteyecekler, cebinde beş paranın
olmadığını hiçbir zaman bilmeyeceklerdi, bir eli yağda bir eli balda gazeteci
diye düşüneceklerdi,
Sorumlu yazı işleri müdürü olarak görev yaptığın gazeteye
kazandırdığın paralarla patronu lüks otomobiller, lüks kıyafetler, lüks sosyal
hayatta gününü gün edecekti,
Hak ettiğin günlerce aylarca maaşını alamadığın halde bağımlısı
olduğun, aç karnına da olsa bu mesleği hayatının pahasına gidebileceği son
noktaya kadar götürecektin, çünkü sürekli basın kartına ulaşmak için, en büyük
idealin olan mesleğe taparcasına yapmaya, açta kalsan, dayakta yesen, etinden
et kesseler de, ömrün cezaevlerinde de geçse mesleği sonuna kadar götürmek için
kendine onurlu bir söz vermiştin,
Yıllardır sürdürdüğün, dövüldüğün, sövüldüğün, hatta kovulduğun
halde yapmaya devam edilen gazetecilikten başka dünya gezegeninde aynı durumda
olan mesleklerin olup olmadığını düşünecektin ama yanıtını asla bulamayacaktın,
Doğal olarak yaşlanınca geriye dönüp hayatını değerlendirdiğinde
eyvah yanlış mı yaptım diye bir ara pişmanlık duyup bazen içlenecektin, ama her
şey çoktan geçip gitmiş olacak, hiçbir şey geri dönmeyecektir artık, belki
pişmanlıklarla dolu şekilde hayata veda edecektin,
Hem yaş olarak hem de yıllarca edindiğin gazetecilik mesleğinde
ulaştığın belli olgunluk sonunda bu gezegende sahnelenen her türlü olaylara
karşı şaşırma yaşını çok geçmiş olacaktı, olağanüstülüklerin sıradanlaştığını,
sıradanlığın da olağanüstülüklere dönüştüğüne defalarca tanık olacaktın… Günlük
olayların karşısında herkes şaşırıp şoka girerken sen sadece bıyık altından
gülümseyerek onları izleyeceksin,
Aradan yıllar, geçip yaşlanmış, beş parasız olarak kalacaktın,
eğer başarabilmişsen emekli maaşını hak etmen senin gazetecilik mesleğinde
ulaştığın başarının nirvanasını-BÜYÜK MUTLULUĞUN- tek başarın olacaktı, böylece
sırf bu nedenden dolayı başın dik, bu mesleği 50 yıldır onurla yaptım diye sağa
sola hava atacaktın,
Ve sonunda kendi kendine şöyle diyecektin; gerçekte gazetecilik
hastalıklı bir meslek mi? Bu mesleğe aşkla bağlı olanlar neden başka alana
yönelmiyorlar… Bu mesleğe benzeyen başka bir meslek yok mu? Bu soruya hiçbir
zaman, hiçbir yanıt bulamayacaktın…
Her zaman söylenir ya GAZETECİNİN PARASI PUL, KARISI DUL olur
derlerdi inanmazdım ama artık inanıyorum diyecektin çünkü ömrünü adadığın bu
meslekten öğrendiğin tek gerçeğin bu olduğunu geçte olsa anlayacaktın…
Buradan sana söylemek istediğin şu; keşke başka mesleğe
yönelmeseydin; keşke gazeteci olmaya devam etseydin;
Belki de yukarıda yaşadıkların seni daha kısa zamanda
olgunlaştıracak, olayların örsünde, zamanın çekiciyle dövüle dövüle hayata daha
çok hırslandıracak, vazgeçilmeyecek biçimde bağlayacaktı… Herhangi bir mesleğe
göre gazetecilik sayesinde hayata karşı daha büyük bir savaşçı olacaktın…
Çalıştığın dönemde ağzınla kuş tutsan da, yaptıkların, ortaya koyduğun değerin
anlaşılmasa bile her biri geleceğe mektup şeklinde yazdığın, ölümsüz
düşüncelerinden oluşan kitaplar sayesinde gelecek nesiller tarafından daha iyi
anlaşılıp daha efsane haline getirilebilecektin…
Makalem boyunca anlatıp göstermeye çalıştığım bu tablolar
istesen de istemesen de senin yaşama biçimin haline gelecekti… Meslek
deneyimlerini anlatmayı başardığın ölümsüzlüğüne inandığın birkaç kitabın
olacak seni gelecek nesillere anlatacak, örnek yaşamından esinleneceklerdi
belki,
Paran olmasa da gitmek zorunda kaldığın davet edildiğin çağrılar
yerlere giderken götürebileceğin bu kitapların değerini anlayanlar için birer
armağanın-ölümsüzlüğünü anlatan birer anıtsal yapıt olacaktı…
Bunun da ötesinde bu kitapların sayesinde gelecek kuşaklar
tarafında onur ve saygıyla anılacaktın… Ortaya koymayı başardığın yaşam
hikâyen, dürüst gazeteciliğinle örnek kişi olarak gelecekte seni anlayacak
birkaç akıllı insana hayatlarının en büyük dersini vermiş olacaktın…
Bir tek insanın düşünce yapısına tek bir sözcük olumlu katkıda
bulunsan da kendini mutlu sayacaktın…
Belki de Allah senin yüzüne baktı, birkaç günlük denemenin
ardından meslek değiştirerek hayatını kurtarmış oldun kahraman… Yolun açık,
ömrün uzun kazancın sonsuz, keşkelerin ve pişmanlıkların dilerim sıfır olsun…
Mutlu yarınlar, mutlu ve sağlıklı uzun ömür dilerim… Mutluluk yaptığın hiçbir
işten asla pişmanlık duymamaktır… Kimseden hiçbir şey istemiyorsan, bir şeyden
korkmuyorsan, unutma sen özgür insansın…
(Not 50 yıla yaklaşan gazetecilik mesleğimde yaşadıklarımdan
yola çıkarak bu manifestoyu yazdım… Manifesto nedir? Manifesto veya bildiri,
toplumsal bir hareketin duyurulması ve savlarının belirtilmesi üzerine kurulan,
bir akımın, bir hareketin oluşunu bildiren metin…Aslında her gazetecinin, hangi
mesleği yaparsa yapsın her insanın belli yaşa geldikten sonra geriye dönüp
böyle bir manifesto yazması en büyük dileğimdir…)
ABDULKADİR
KAÇAR ADANA 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder