3 Ocak 2022 Pazartesi

AKILSIZ DOSTUN OLACAĞINA AKILLI DÜŞMANIN OLSUN…

 

AKILSIZ DOSTUN OLACAĞINA

AKILLI DÜŞMANIN OLSUN…

Atasözlerimizin her biri ciltlere sığmayacak kadar bilgelik ve gerçeklikle doludur…

Binlerce yıldır defalarca test edilerek günümüze kadar ulaşan şu söze bakın;

-AKILSIZ DOSTUN OLACAĞINA; AKILLI DÜŞMANIN OLSUN…

İnsanın yaşı ilerledikçe, hayat deneyimi arttıkça bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu yaşayarak görüyor…

İstisnasız olarak her insan yaşlanır sadece bazıları olgunlaşır…

Toplumun çoğunluğu sadece yeme-içme, cinsel dürtü, diğer doğal ihtiyaçlarını gerçekleştirir; hayat isimli bu tiyatro sahnesinden inip giderler; arkasından adı bile anılmaz… Ölümleri ve yok oluşları bir sinekten farksızdır…

İnsanın olgunluğa ulaşabilmesini bazı değerler belirler…

-İçinden geldiği kültür,

-Akıl sağlığının düzeyi,

-Kişilik yapısı,

-Hayattaki hedefi,

-Bir adım sonrasını görememe,

-Olumsuz ve karamsar düşünceye teslim olma,

-Dengesizlik davranışlar,

-Atalarından gelen olumsuz DNA’ lar,

-Kişinin ilkel davranmasına neden olan; kin, nefret, başarılı olanları kıskanma, tuzak kurma,

-Öldürücü dedikodu silahıyla saldırma yaralama hastalığı...

Bu kötü yanlarıyla çevresine sıkıntı yaratan ve acı veren kişiler için filozof ne güzel söylemiş;

-İNSANLARI TANIDIKÇA KÖPEKLERİ DAHA ÇOK SEVMEYE BAŞLADIM…

Çünkü köpekler bu türlü kötü düşünceli-kıskanç insanlardan daha zararsızdır da ondan…

Yaşadıkça bu sözlerin ne kadar gerçek olduğunu; bu hainlikleri olan ham insanları maskesiz kadar güneş net görüyor…

Çok üzülüyor insan ama elinden de hiçbir şey gelmiyor…

-DAĞLARIN YER DEĞİŞTİRECEĞİNE İNANIRIM DA İNSANIN DEĞİŞECEĞİNE İNANMAM, özdeyişi de bu gerçeği net olarak anlatıyor…

İnsan karakterini oluşturan bu ilkel kurallar sadece çağımız, ülkemiz ve çevremizdekiler için geçerli değildir;

Evrenseldir, Japonya da Avustralya da, Güney Amerika da, Çin de yani 200 devletteki 8 milyar insanlar için aynı şekilde geçerlidir…

Oysa insan mucizedir; ZÜBDE-İ KÂİNAT ‘tır… Yani kâinatın çekirdeği; küçük kâinattır denir…

Ama her insanın yaşlanma, olgunlaşma, bilgeleşme, hayata bakışları A’ dan Z’ ye kadar çok farklıdır…

Belki de; birkaç turp, bir deste maydanoz, tek bir domates; yaş almış ama olgunlaşamamış insandan daha da dünyaya daha da çok yararlıdır…

Bu bitkiler en azından zararlı değildir; dedikodu yapmaz, tuzak kurmaz, entrikalarla kişilere zarar vermez, kişilerin arasını bozmaz, kötülük yapmaz; aksine insan türünün hayatını sürdürmesini sağlayan yararlı varlıklardır…

Ya da koyun, keçi, kedi, zürafa, tavuk-horozda, güvercin doğal olarak bir süre sonra yaşlanacaktır; bunlar da insan türüne yararlıdır… En azından zararlı değildir…

Ama yaş almış, olgunlaşmamış, hayatın verdiği dersleri anlayamamış, ham ve kıskanç insana gelince;

Bunlar kendi başarısızlığının verdiği acıyı, bunalımını, pişmanlıklarını, uğradıkları zararları herkesin yaşamasını ister…

Kendi halinde yaşayıp, başarılarıyla mutlu olanları insanların kıskanarak dedikodusunu yaparlar, olmayacak hain senaryolar yazar, arkadaşlarıyla aralarına nifak tohumları saçarak birbirlerine düşman yapar…

Bunu kötülüğü gerçekleştirdiğinde de inanılmaz mutluluk duyarlar…

Olayın başka bir boyutuna gelince; özürlü denebilecek bu insanlar temelde ruh ve bedenleriyle kavgalı ve de sorunludur…

Hayatları boyunca hayallerini kurduğu hiçbir konuda tatmin olmamış, ulaşmak istedikleri hedefin çok uzaklarında kalmışlardır…

Toplumla her an çatışmalı, çelişkili, tartışmalı, çapraz ilişkileri nedeniyle de doğru dürüst çevreleri de oluşmamıştır…

Bu nedenle etrafındaki mutlu kişileri de hırs, kin, nefret, kıskançlık, çekememezlik gibi kötü huyları yüzünden kısa zamanda kaybederler…

Ömürlerinin sonunda da; arkalarında hiçbir olumlu anı, iz bırakamadan sürüden ayrılıp yok olup giderler…

Oysa:

Olumlu bir kültürden gelen insan her yaşında aklını daha da çok geliştirir, deneyimleriyle daha çok olgunlaşır; ileri yaşlarda, daha da evrensel ölçülerde bilgeleşir…

Edindiği deneyimleri, ortaya koyduğu eserleriyle mutluluk izlerini bu evrene kazır; ölümsüz düşünceleriyle gelecek kuşaklarca saygıyla, sevgiyle, özlemle anılır…

Hayatın her anını bu bilgelik penceresinden bakarak yorumlar; dünya insanlık ailesini ayırt etmeden hepsini kucaklar;

RENK, CİNS, DİL, DİN, TİP, PARTİ, MEZHEP, SOSYAL VE SİYASİ FARKLILIK VE EKONOMİK GÜCÜNDEN dolayı kimseyi farklı görmez…

Çevresindeki herkese eşit ve sevgiyle yaklaşır;

-ADIMIZ MİSKİNDİR BİZİM/DÜŞMANIMIZ KİNDİR BİZİM/BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ/KAMU ÂLEM BİRDİR BİZİM, der…

-YARATILANI HOŞ GÖRÜR YARATANDAN ÖTÜRÜ…  Yunus Emre’nin söylediklerinde olduğu gibi…

Böylece insandaki olumsuz ve kötü davranışlarına neden olan yukarıdaki negatif duygularından tamamen arınarak, hem kendine hem de dünya insanlık ailesine olumlu katkılar yaparak varlığını sürdürür…

Ya da; hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi

-ELİNE BELİNE DİLİNE MUKAYYET olur…

Ya da Mevlana’nın çağırısındaki mesajları yaşar ve yaşatır;

-KİM OLURSAN OL YİNE GEL…

İnsanların arasını bozmayı bırakın, yerdeki karıncaya bile zarar vermez, zarar vermeye kalkanları engelleyerek bilgeliğini ve olgunluğunu gösterir…

Münafıklık yaparak sırf kıskançlığı yüzünden insanların arasını bozmayı bırakın; bozulan, küsenleri bile barıştırıp, buluşturur, sevgiyle aralarını düzeltmeye çalışır…

Sonuç olarak;

“HER NE ETSE KİŞİ KENDİNE EDER” özdeyişinde olduğu gibi herkesin hayatı kendi eseridir…

Karşısına geçip baktığında yaşamıyla onur duyanlar; hayatlarında “KEŞKE” ve “PİŞMANLIK” sözleri bulunmayanlar, bu serüvende olanaklarıyla yetinip mutlu olmayı başaran, eser verenler gerçek bilgeliğe ulaşanlardır…

Yine bir özdeyiş;

AKILSIZ DOSTUN OLACAĞINA; AKILLI DÜŞMANINIZIN OLSUN” der…

Vay gele “AKILSIZ DOSTU” olanların başına… Bu akılsız dostlar karnınızın yumuşak yerini bilirler, neresine saldırırsam, ne yaparsam ne kadar büyük zarar veririm, kimi kimle düşman yaparım, aralarını nasıl bozarım, hesapları defalarca yaparlar…

En samimi göründükleri, ama mutlu olan, kıskandıkları yakınındakilere zarar vermekten tatmin olurlar; ham oldukları için, verdikleri acılarla doyuma ulaşırlar…

“AKILLI DÜŞMANI” olanların ise öyle bir sorunu yoktur; çünkü o akıllı düşmanlar sizden uzak durdukları için, sırlarınızı, karnınızın yumuşak yerini bilmezler ve fazla da zarar vermezler, akıllı oldukları için nerede duracağını bilirler…

Hep iyi olmak, iyi insanlarla karşılaşmak, akılsız dostlar yerine akıllı düşmanları tercih etmek gerektiğini bu gün somut olarak görüyorum…

Yaşlanmakla kalmayın, aklınızı geliştirin, bilgiyle süsleyin ve koşullar ne olursa olsun bilgeleşmeyi de mutlaka başarın; sizi bilgeleştiremeyen yaşınızın yaşadığınızı yok sayın…

Bilgeleşemediğiniz bu sahnede boşa yaşamış olacağınızı peşin olarak kabul edin…

Kimseye zarar vermeyin; karıncayı bile incitmeyin…

Hele başarılı dostlarınızı, mutlu arkadaşlarınızı kıskanarak zarar vermeye kalkışmayın; onlara vermek istediğiniz zarar dönüp-dolaşıp gelir ayağınıza dolaşır bunu da unutmayın… NE EKERSEN ONU BİÇECEĞİNİ DE AKLINIZDA TUTUN…

ABDULKADİR KAÇAR 2021 Adana…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder